Emsal Mahkeme Kararı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/144 E. 2021/377 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/144
KARAR NO : 2021/377

DAVA : İtirazın İptali (Sigorta Sözleşmesine Dayalı)
DAVA TARİHİ : 03/03/2021
KARAR TARİHİ : 20/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı … Sigorta A.Ş. (İnfisah Eden … Sigorta) vekili 03.03.2021 harç tarihli dilekçesiyle; dava dışı sigortalı … Gıda Mad. Tic. ve San. A.Ş.’nin müvekkili şirketin Emtia Nakli (Abonman Sözleşmesine Bağlı) Sigorta Poliçesi ile sigortalısı olduğunu, sigortalının naklettireceği emtiaların teminat altına alındığını, sigortalı şirkete ait emtiaların, davalı … Acenteliği tarafından işletilen “…” isimli gemi ile taşınmaları esansında hasara uğradığını ve müvekkili tarafından sigortalıya 8.321,80 Euro hasar ödemesi yapıldığını, ödemenin rücuen tazmini için İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine geçildiğini, davalı/ borçlunun haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini ve takibi durdurduğunu, ekspertiz raporu ile emtianın davalı idaresinde taşınırken ıslandığını ve bu nedenle küflendiğini, TTK m. 1472 uyarınca sigortacı, ödediği sigorta tazminatı miktarınca, sigortalının haklarına halef olduğunu, TTK m. 875 uyarınca davalının taşıyanın sorumlu olduğunu, arabuluculuk başvurusunu yaptıklarını ve anlaşamama tutanağının imzaladıklarını, ileride telafisi mümkün olmayan zararların doğmasını engellemek ve müvekkili şirketin alacağının yargılama sonucu ödenmesinin güvence altına alınması için davalının mal varlığı üzerine İİK m. 257 gereğince ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesi ile itirazın iptali ile fazlaya ilişkin tüm talep hakkı saklı kalmak kaydıyla takibin 8.784,17 Euro üzerinden 27.08.2018 ödeme tarihinden itibaren işleyecek devlet bankalarının yabancı para mevduat hesabına uyguladığı en yüksek faizi ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı … Acenteliği A.Ş vekili 02.04.2021 tarihli cevap dilekçesiyle; davanın pasif husumet yönünden de reddinin gerektiğini, … Acenteliği AŞ’ye doğrudan husumet yöneltilemeyeceğini, müvekkilinin İsviçre Cenevre merkezli deniz yoluyla konteyner taşımacılığı yapan … Shipping Company SA’nın acenteliğini yaptığını, TTK m. 105’e göre acentenin akdettiği veya akdedilmesine aracılık ettiği sözleşmeden doğan ihtilaflardan dolayı müvekkili namına acenteye karşı dava açılabileceğini, Yargıtay 11. HD nin kararlarının da bu yönde olduğunu, bu nedenle davanın pasif husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, İİK m.67 ye göre itirazın iptali davasının ve arabuluculuk süresinin geçtiğini yine TTK m. 1188 gereğince davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davacı sigortalısı … AŞ.’nin yükü teslim ettikten sonra varış limanında yükün 04.05.2018 tarihinde teslim edildiğini takibin 01.08.2019 tarihinde başladığını 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini yine TTK m.1188/3f. daki hak düşürücü sürenin sona ermesinden sonra da dava açılabileceğini bu hakkın ödemeden itibaren 90 gün içinde sona erdiğini ödemenin 27.08.2018 olduğu halde, takibin 01.08.2019 olduğundan 90 günlük hak düşürücü sürenin sona erdiğini, öncelikle davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca konşimentonun 10. maddesinde yetkili mahkemenin Londra Mahkemeleri ve uygulanacak hukukun İngiliz Hukuku olarak belirlendiğini, MÖHUK m. 47’de de tarafların yetki sözleşmesiyle yetkili mahkemeyi belirleyebileceğini, … taşıması olan konteynır taşımasında yapıldığını navlun sözleşmesinin konşimentoda yer aldığını konşimentonun arkasındaki şartların tarafları bağladığını, arkadaki taşıma şartlarının navlun sözleşmesi hükümleri olduklarını, davacının sigortalısı dava konusu taşımaya ilişkin konşimentoyu ciro ile devralarak yükleri fiilen teslim aldığını ve konşimentonun hamili olduğunu, TTK m. 1237/1 uyarınca taşıyan (müvekkili …) ile konşimento hamili (davacı sigortalı) arasındaki ilişkide konşimentonun esas tutulacağını, bu sebeple sigortalı konşimento üzerinde yer alan yetki anlaşması da dahil olmak üzere tüm kayıtlar ile bağlı olduğunu, yabancılık unsuru taşıyan taşımalarda, konşimentolarda yer alan yetki sözleşmelerinin MÖHUK gereğince taraflar için bağlayıcı olduğunu, dava konusu uyuşmazlıkta taşımanın yapıldığı geminin yabancı bayraklı gemi olduğunu, konşimento hükümlerinde yer alan yetki anlaşmasının uygulanması gerektiğini, kakibin İstanbulda açıldığını davanın ise İzmirde görülemeyeceğini, davacının davasının yetki yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın esası yönünden ise; esas bakımından da müvekkiline atfedilecek herhangi bir kusur bulunmadığını, TKK m.1185’e göre süresinde ihbar yapılmadığını, her iki tarafın katıldığı bir tespit işleminin de yapılmadığını, hasarın taşımanın hangi aşamasında meydana geldiğinin belli olmadığını, son taşımanın müvekkili şirkete ait olmadığını, mallarda ıslanmaya bağlı hasar oluştuğu iddia edilse de hasarın deniz taşıması sırasında ya da müvekkili şirketin sorumlu olduğu ticari bir kusurdan kaynaklandığının ispatlanamadığını, ıslaklığın deniz suyundan olup olmadığını belirlemek için gümüş nitrat testinin yapılmadığını, limanda konteynerlerin delik veya hasarlı olduğunu gösterir herhangi bir hasar kaydının bulunmadığını, hasarın ancak iki tarafın iştiraki ile tespit edilmesi gerektiğini, tek taraflı tespitin yeterli olmadığını, konteynırların FCL/FCL olarak yüklendiğini ve Shippers, Load, Stow and Count yani yükleyici yükledi, istifledi, saydı klozunun yer aldığını, eksper raporunda da konteynırlarda delik olduğunu gösterir herhangi bir somut delil bulunmadığını, , müvekkili aleyhine haksız ve kötü niyetli olarak icra takibi başlatan davacı aleyhine %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek davanın hak düşürücü süre, pasif husumet yokluğu, yetki ve esastan reddini talep etmiştir.
Davacı vekilinin 13.04.2021 tarihli beyan dilekçesi ile; Davalının alacağın zamanaşımına uğradığını iddiasını kabul ekmediklerini zira sigortalı emtialarda meydana gelen hasar taşıyıcının ağır kusurundan kaynaklı olmasından dolayı 3 yıllık zamanaşımı tabi olduğunu, taşıyan …’nin ağır kusuru, pervasızca davranışı söz konusu olduğundan TTK m.855 gereği ödenen hasar tazminatının 3 yıllık zamanaşımına tabi olup hasarın tespitinin yapıldığı tarih olan 18.04.2018 tarihinden itibaren işleyecek 3 yıllık süre 18.04.2021 tarihinde zamanaşımının sona ereceğini davanın acenteye istinaden açıldığını yetkili mahkemenin davalı şirketin … acentesi olduğunu, eşyanın deniz yolu ile taşınması sırasında hasara uğramasından dolayı davalı taşıyanın sorumlu olduğunu, konteyner, nakliye sırasında ve … ’ın gözetimindeyken hasar gördüğünü konteyneri teslim alan karayolu taşımasını yapan … unvanlı taşıma şirketinin Taşıma İrsaliyesine söz konusu konteynerde delik olduğu tespit ederek konteyneri teslim aldığını, bu nedenle TTK m.875 ve m. 1178 uyarınca taşıyıcının sorumluluğu ile sorumlu olan davalıdan, yapılan ödemenin rücuen tazmini gerektiğini, davalının itirazlarının reddi ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; sigorta sözleşmesine dayalı taşıma şirketine karşı sigorta konusu malın hasara uğramasına istinaden açılan rücuen yapılan takibe itirazın iptali davasıdır.
Davacının dava dilekçesi ile talep etmiş olduğu ihtiyati haciz talebi değerlendirildiğinde; dava konusu alacağın sigorta sözleşmesinden doğan rücuen tazminata ilişkin olduğu, davalının kusurlu ve sorumlu olduğu iddiasını ileri sürdüğü, ancak bu iddiasını ispatlayacak delillerin dilekçede bulunmadığı, hatta davalının taşıyan sıfatını ispatlayacak olan konşimentonun dahi dosyada mevcut olmadığından ara kararla ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir.
Tarafların delilleri toplanmış ve değerlendirilmiştir.
İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, … poliçe numaralı nakliyat emtia abonman sigorta poliçesi, hasar dosyası, ekspertiz raporu, ciroya havi konişmento ve arka yüzü, yetki maddesinin noter onaylı tercümesi, yük teslim formu, yükün ambar içerisinde taşındığını gösterir bay plan ve arabuluculuk tutanağı incelenmiştir.
İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası incelendiğinde; takip alacaklısı … Sigorta AŞ nin takip borçlusu … Acenteliği A.Ş. aleyhine 03.08.2019 tarihli ilamsız icra takibi ile 8321,80 Euro asıl alacak ve 46237 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplam 8784,17 Euro alacak üzerinden takibe geçtiği, borçlunun 20.08.2019 tarihinde borca, faize ve tüm ferilerine itiraz ederek takibi durdurduğu belirlenmiştir.
Taraflar arasında ki ihtilaf öncelikle pasif husumet, yetki ve hak düşürücü süreye ilişkindir.
Davalının yetki itirazı incelendiğinde;
Dosyaya ibraz edilen konşimento da yer alan yetki ilk itirazı incelendiğinde; bu halde yetkili mahkemenin m.10/3’e göre … numaralı konşimento da yer alan ve milletlerarası yetki kaydını içeren konşimento kuralının genel işlem şartı niteliğinde bulunduğu açıktır. Buradaki genel işlem şartı, ticari nitelikte olsa da, 6098 s. Türk Borçlar Kanunu m. 20-25’te yer alan denetime tabidir. Söz konusu denetim gerek tüketici gerekse de ticari nitelikteki genel işlem şartlarına uygulanmaktadır. Ayrıca söz konusu hükümler, tarafların iradelerinden bağımsız olarak emredici nitelikte kurallar barındırmakta ve bu sebeple kamu düzenine ilişkindir. Dolayısıyla Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 2 uyarınca, hukuki işlemin tarihine bakılmadan, TBK m. 20-25’de yer alan kurallar geçmişe yönelik olarak da uygulanabilecektir. Öte yandan somut olayda yabancılık unsurunun bulunması da, kamu düzeni ile ilgili bulunan söz konusu hükümlerin uygulanmasını engellememektedir. Çünkü bu konuda “TÜrk Hukukunu Doğrudan Uygulanan Kuralları” başlıklı MÖHUK m. 6 uygulama alanı bulur: “Yetkili yabancı hukukun uygulandığı durumlarda, düzenleme amacı ve uygulama alanı bakımından Türk hukukunun doğrudan uygulanan kurallarının kapsamına giren hallerde o kural uygulanır”. Öğretiye göre, iç hukukta sözleşmeler için getirilmiş olan ve kamu yararı açısından önemli olan hükümler (örn. kira hukukuna ilişkin emredici hükümler, hâkimin fahiş cezai şartı indirmesi gibi), …’de yabancı bir hukuka tabi olan sözleşmelere de doğrudan uygulanır (Bkz. Aysel Çelikel / Bahadır Erdem: Milletlerarası Özel Hukuk, 11. Bası, 2012, s. 155). Genel işlem şartlarına ilişkin hükümlerin bu kapsamda değerlendirileceği açıktır. Dolayısıyla yabancılık unsurlu olaylarda dahi, mahkemenin TBK’ da yer alan genel işlem şartlarına ilişkin denetim kurallarını uygulaması gerekmektedir.
Olayda konşimentoda yer alan yetki kaydının müzakere edildiği kabul edilse dahi, TBK m. 25’e göre söz konusu genel işlem şartı içerik denetimine tabidir. Bu maddeye göre, “Genel işlem koşullarına, dürüstlük kuralına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştıracak nitelikte hükümler konulamaz”. Somut olaydaki yetki kaydının geçerli olduğu kabul edildiğinde, söz konusu konşimento tahtında ortaya çıkan her türlü uyuşmazlıkta davacının yükle ilgilinin Londra mahkemelerine başvurması gerekecektir. Bu halde TBK m. 25 çerçevesinde söz konusu yetki kaydının geçersiz sayılmasına sebep olmaktadır. Dürüstlük kuralına göre, söz konusu yetki şartının geçerli olması …’de bulunan ihracatçı firmalar açısından açık bir dengesizlik yaratmaktadır.
Türk içtihat hukukunda TBK m. 25’te yer alan içerik denetimi konşimentolarda yer alan uluslararası yetki ve tahkim kayıtları için uygulanmıştır. Bu hususta verilen yerel mahkeme kararlarının Yargıtay 11’inci Hukuk Dairesi tarafından da onaylandığı görülmektedir. (Örneğin: İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin 1-) … Esas …. … 28-) … Esas, İzmir …. Asliye Ticaret Mahkemesinin – 1-)…Esas, …. …..19-) …. Esas) Dolayısıyla, Yargıtay İhtisas Dairesi tarafından da, konşimentolardaki yetki tahkim kayıtları açısından TBK m. 25’te yer alan içerik denetimi hâli hazırda kabul gören ve uygulanan bir yoldur. Söz konusu uygulama da, temelde, somut olaydaki yükle ilgilinin hak arama özgürlüğü üzerinde yetki ve tahkim kaydının ekonomik bir sınırlama yapıp yapmadığı ölçütüne dayanmaktadır. Bu tür bir etkinin olmadığı durumlarda yetki ve tahkim kaydı geçerli görülürken, hak arama özgürlüğünün fiilen sınırlanmış olacağı durumlarda genel işlem koşulu niteliğindeki bu kayıtlar bağlayıcı nitelikte sayılmamaktadır.
Ayrıca, Konşimentoda yer alan yetki kaydı incelendiğinde “Tüccarın açtığı herhangi bir davanın ve aşağıda belirtilen koşullar saklı kalmak kaydıyla taşıyıcının açtığı herhangi bir davanın Londra Yüksek Mahkemesi’nin inhisarı yetkisinde olduğu ve İngiliz kanunlarına tabi olduğu kabul edilmiştir Amerika Birleşik Devletlerine veya Amerika Birleşik Devletlerinden yapılacak taşımalara ilişkin dava, münhasıran New York Güney Bölgesinden sorumlu Birleşik Devletler Bölge Mahkemesinde açılacak ve ABD kanunları münhasıran geçerli olacaktır. Tüccar herhangi bir diğer mahkemede dava açmamayı ve başka bir mahkemede açılan davanın sona erdirilmesinde oluşacak taşıyıcının makul yasal giderlerini ve masraflarını karşılamayı kabul eder. Tüccar yukarıda belirtilen esasa ilişkin tüccar aleyhine verilmiş herhangi bir karara itiraz hakkından feragat eder.
Navlun veya tüccarın taşıyıcıya ödemesi gereken herhangi bir diğer tutarla ilgili herhangi bir anlaşmazlık durumunda, taşıyıcı seçim hakkı kendisinde olmak üzere belirtilen ülkelerde ya da yükleme limanı, boşaltma limanı, teslim yerinin bulunduğu ülkede veya tüccarın ticari faaliyetinin bulunduğu herhangi bir yerde tüccar aleyhine dava açabilir.” bu kaydın her iki taraf için belirli bir mahkemeyi yetkili kılmadığı, taraflardan birinin menfaatlerinin üstün tutulduğu ve karşılıklı dengenin bulunmadığı bir mahkeme seçimi yapıldığı görülmektedir. Uluslararası Usul Hukuku açısından bu tür yetki kayıtları “Asimetrik Yetki Kaydı” olarak anılmaktadır. Bu tür kayıtların mahkemenin belirli olmaması sebebiyle geçerli olarak kabul edilmemektedir. Ayrıca bu durum, genel işlem şartı denetimi dışında ortaya çıkmaktadır. Mahkemeye sunulan asimetrik yetki kaydının geçersizliği için genel işlem şartı denetimine başvurmaya dahi gerek yoktur.
Sonuç olarak, MÖHUK m. 6 gereğince uygulama alanı bulan genel işlem koşullarına ait hükümler gereğince 6098 sayılı TBK m. 25 uyarınca başvurulacak içerik denetimde bu tür yetki kayıtlarının evleviyetle dürüstlük kuralına da aykırı olacağı açıktır. Dolayısıyla gerek genel usul hukuku ilkeleri gerekse de BK m. 25 özelinde söz konusu mahkeme kaydının geçerli bir uluslararası yetki sözleşmesi olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir. Yetki itirazına dayanak yapılan konşimento kaydının geçerli olmadığından bu yöndeki yetki ilk itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalının diğer itirazı olan pasif husumet itirazı incelendiğinde;
Davalı vekilinin husumet itirazının incelenmesi için konşimento üzerinde yapılan incelemede taşıma şirketinin … Shipping Company S.A olduğu bu konşimento da yükleme acentesinin “… Acenteliği AS Agent” olarak yer aldığı, olduğu bu halde davacının davalı olarak asıl taşıyan … Shipping Company SA’yı göstermesi ve ona izafeten TTK m. 105/2’ye göre … Acenteliği A.Ş.’ye karşı takip yapması ve dava açması gerekirken davacının doğrudan acenteye karşı takip yapması ve dava açmasının usule aykırı olduğundan davacının davasının pasif husumet/sıfat yokluğu bulunmadığı belirlenmiştir.
Pasif husumet ehliyetinin bu dava ve takipte bulunmadığı, bu durumun HMK m. 119 ve 124’e göre düzeltilmesinin de mümkün olmadığı belirlenmiştir.
Ayrıca 12.06.2018 tarihli … numaralı faturada … Company SA adına … Acenteliği A.Ş. tarafından acente sıfatıyla tanzim edildiği belirtilmiştir.
Davacı yapmış olduğu icra takiplerinde de doğrudan borçlu olarak … Acenteliği AŞ’yi göstermiş olup; husumetin asıl taşıyıcı olan … Company SA’ya Izafeten … Acenteliği A.Ş.’ye yöneltilmesi gerekli olduğu halde; bunu yapmadığı, bu haliyle; husumetteki eksikliği giderse dahi; takibe devam edemeyeceği de belirlenmiştir.
Davalı tarafın davanın süresinde açılmadığı, İİK m. 67/2 ye aykırı davrandığı, hak düşürücü sürenin geçtiği itirazı değerlendirildiğinden İİK m. 67 ye göre davalının itirazının davalı tarafından tebliğ edilmesine ilişkin bir beyan ve dilekçe bulunmadığından davacının hak düşürücü süresinin başlamadığı, bu sürenin tebliğ ile başladığı belirlendiğinden bu yöndeki itirazının reddine, karar verilmiştir.
Davalının diğer itirazı olan hak düşürücü süre yönünden yapılan incelemede ise; TTK m. 1188 hükmü gereğince zararın ortaya çıktığı tarihten itibaren yani malların tesliminden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde davanın açılması veya takibin yapılması gerekir. Somut olayda söz konusu mallardaki hasarın gönderilen malların 04.05.2018 tarihinde teslim edildiği, yani gemiden tahliye edildiği, yükte meydana gelen hasarın 16, 24 ve 25 Mayıs 2018 de tarihinde ekspertiz incelemesi yapıldığı, sigortalının hasarı bu tarihte öğrendiği, hasar bedelinin de 27.08.2018 tarihinde sigortacı tarafından sigortalıya ibraname yoluyla ödenmesiyle, davacı sigortacının davalı taşıyan aleyhine 03.08.2019 tarihinde icra takibi başlattığı ve daha sonra 20.08.2019 tarihinde itiraz üzerine takibin durmasıyla arabuluculuk başvurusu yaptığı 31.10.2019 tarihinde başvuru yaptığı, 21.11.2019 tarihinde arabuluculuğun sona erdiği, bu tarihler arasında yani 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde arabuluculuk görüşmesinin başladığı ve arabuluculuk görüşmesi süresinin bitim tarihinin hak düşürücü süre içerisinden (6325 sayılı Kanun m.18/A-15 gereğince “(15) Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez” hükmüne istinaden hak düşürücü sürenin kesildiği, 22 günlük arabuluculuk süresinin eklenmesiyle hak düşürücü süreye eklenmesi) mahsup edilmesi / eklenmesi gerektiği, yine ayrıca 7226 sayılı Kanun Geçici Madde-1 gereğince Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle hak kayıplarının önlenmesi nedeniyle yargıda bulunan (hak düşürücü dâhil) sürelerin 13.03.2020’den önce 30.04.2020 tarihine ve daha sonra Cumhurbaşkanlığının sürelerin uzatılmasına ilişkin 30.04.2020 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan kararıyla bu sürelerin 15.06.2020 tarihine kadar durdurulması nedeniyle hak düşürücü sürenin geçmediği/işlemediği, yani 13.03.2020 tarihinden 15.06.2020 tarihine kadar olan 94 günlük süre hak düşürücü sürenin işlemesini durdurulmuş olduğundan bu sürenin hak düşürücü süreye eklenmesi gerektiği tespit edilmekle 22 gün + 94 günlük hak düşürücü süreye eklenmesi gereken sürelerin eklenmesiyle icra takibinin başladığı tarih olan 20.08.2019 tarihinden hak düşürücü sürenin sona erdiği tarih olan 20.08.2020 tarihine bu sürelerin eklenmesiyle 14.12.2020 (dahil) sona erdiği, 14.12.2020 tarihinde dahi davanın açılmadığı, davanın 03.03.2021 tarihinde açıldığı belirlenmiştir.
Buna göre gönderilenin malı teslim almasından itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açması gerektiği, bu sürenin malın teslimi tarihinden itibaren 04.05.2018 tarihinden itibaren 04.05.2019 tarihine kadar olduğu, davacının bu süre içinde dava açmadığı ve takip yapmadığı, böylece hak düşürücü sürenin geçtiği, davacının takibe bu süre bittikten sonra 03.08.2019 tarihinde başladığı belirlenmiştir. Ayrıca yine itiraz tarihi olan 20.08.2019 tarihinden sonra dahi bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde (arabuluculuk süresi ve 7226 sayılı Kanun ile eklenen süreler dahil olmak üzere) dava açmadığı da belirlenmiştir. Buna göre her türlü hak düşürüçü sürenin geçtiği belirlenmiştir.
Yine TTK m. 1188’de öngörülen bir yıllık dava açma süresi, hak düşürücü süre mahiyetinde olup, bu maddeye göre malların tesliminden veya teslim edilmiş olmaları icap eden tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye müracaat edilmediği takdirde, taşıyan aleyhine malların ziya ve hasarından dolayı her türlü sorumluluk davası hakkı düşeceği öngörülmüş olup, ayrıca yine aynı maddenin 3. fıkrasında ” …(3) Sorumlu tutulan kişinin rücu davası, birinci fıkrada öngörülen hak düşürücü sürenin sona ermesinden sonra da açılabilir. Ancak, rücu davası açma hakkı, bu hakka sahip olan kişinin, istenen tazminat bedelini ödediği veya aleyhine açılan tazminat davasında dava dilekçesini tebellüğ ettiği tarihten itibaren doksan gün içinde kullanılmadıkça düşer” hükmü gereğince davacının ödeme yaptığı tarih olan 27.08.2018 tarihinden itibaren 90 günlük süre içerisinde de yani yaklaşık 3 ay olan süre içinde de ( ki bu süre 04.05.2019 içinde kalmaktadır.) dava açılmadığı da belirlenmiştir. Kaldı ki sigortalıyla halef selef ilişkisine sahip olan davacı sigortacının TTK m. 1188/3f’den yararlanması da mümkün değildir. Zira sorumlu tutulan 3. bir kişiye karşı bir rücu davası açılmış değildir. Bu nedenle de TTK m. 1188/3f’den yararlanması mümkün olmadığı gibi aksinin kabulü halinde dahi halefiyet yolu ile gönderilen sigortalı adına açtığı dava da bu hak düşürücü süre geçtiğinden hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddi gerekmektedir.
6102 sayılı TTK m. 1188/2’de (eTTK’ nın 1067.) öngörülen bir yıllık dava açma süresi, hak düşürücü süre mahiyetindedir. Davacının yine bu süreyi kesen herhangi bir işlem yapılmamıştır. İcra takibi ise 20.08.2019 tarihinde yani teslimden yaklaşık iki yıl 3 ay sonra başlamış olup, davanın reddi gerekmiştir. Böylece dava hem hak düşürücü süre ve hem de pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi gerekmiştir.
Bu nedenle davanın diğer unsurlarının incelenmesine gerek olmaksızın davanın reddi gerekmiştir.
Davalının davanın reddi ile birlikte %20 kötü niyet tazminat talebinin ise; davacının davasını haksız ve kötü niyetli açtığı tespit edilemediğinden kabul edilmemiş ret edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Sebeplerle;
Davacı davasını asıl taşıyıcı olan … Company SA’ya karşı izafeten … Acenteliği AŞ’yi göstererek takip yapması ve dava açması gerekirken TTK m. 105/2’ye aykırı olarak doğrudan acenteye karşı ve onu hasım göstererek doğrudan takip yaparak dava açmış olması nedeniyle; davacının davasının pasif husumet yokluğu ve hak düşürücü süre içerisinde dava açılmamış olması nedeniyle reddine,
Davalının %20 kötüniyet tazminat talebinin ise şartları gerçekleşmediğinden reddine,
Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL harçtan dava açılışında alınan 1.061,50 TL peşin harcın mahsubu ile fazla alınan 1.002,20 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dava şartı arabuluculuk ücreti olan ve 6325 sy Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-13 maddesi uyarınca tarafların anlaşamamaları nedeniyle Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL’nin davada haksız çıkan davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden red edilen miktar üzerinden AAÜT’nin 7/2. maddesine göre belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile vekili yararına davalıya verilmesine,
HMK m. 333 gereği gider avansından artanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı ve gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20.05.2021

Katip …
E-İmzalıdır

Hakim …
E-İmzalıdır