Emsal Mahkeme Kararı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/686 E. 2021/490 K. 16.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/686
KARAR NO : 2021/490

DAVA : İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesine Dayalı)
DAVA TARİHİ : 24/11/2020
KARAR TARİHİ : 16/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı … (İski Unvanı: … Uluslararası Taşımacılık İç ve Dış Ticaret Ltd. Şti.) vekili 24.11.2020 tarihli dava dilekçesiyle; müvekkilinin uluslararası taşımacılık işi yapan bir şirket olduğunu müşterisi dava dışı satıcı … Çelik A.Ş.’nin Güney Afrika’da yerleşik alıcı … (…) Ltd.’ye (“Alıcı”) … (…), net 713.450,00 kg, brüt 717.130,00 kg cinsi emtianın satışı ile bu emtianın taşıma işinin müvekkili tarafından Davalı … … Shipping … S.A.’ya tevdi edildiğini, bu taşıma işinin ifasını sağlamak üzere, davalı tarafından emtianın 22.08.2017 tarihinde 39 konteyner içinde Kocaeli … Limanından “…” adlı gemiye yüklenerek … Limanına sevk edildiğini, … A.Ş.’nin sigortacısı … Sigorta A.Ş.’nin 30.07.2018 tarihinde … Ekspertiz tarafından düzenlenen ekspertiz raporuna dayanarak emtianın hasara uğradığının iddiasıyla … Sigorta A.Ş.’nin sigortalısı … A.Ş.’ne yaptığı ödemeye istinaden … Raporu uyarınca 200.530,00 ABD Doları tutarında zararı oluştuğunu iddia ederek 31.12.2018 tarihinde hem müvekkiline hem de davalıya karşı İstanbul …. ATM’nin … Esas sayılı dosyası ile alacak davası açtıklarını, bu davada taleplerin somutlaşması için alacak davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, iddia edilen zararla ilgili olarak, davalı tarafından düzenlenen 22.08.2018 tarihli …, … ve … numaralı konşimentolarda davalının fiili taşıyıcı olduğunu, gerek müvekkili ile aralarında bulunan taşıma ilişkisi uyarınca gerekse 6102 sayılı TTK m. 1178 vd uyarınca davalının fiili taşıyan olarak sorumlu olduğunu, meydana gelen hasar dolayısıyla müvekkiline açılan alacak davası sebebiyle zarardan sorumlu olan davalıya karşı rücu hakkının doğduğunu, müvekkili ile taşıyıcı davalı arasındaki taşıma ilişkisi nedeniyle 6102 sayılı TTK m. 1188/3f hükmü gereğince 22.04.2019 tarihinde İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalının 07.05.2019 tarihinde icra takibine itiraz ettiğini, itiraz dilekçesinin taraflarına tebliğ edilmediğini, ancak icra takibinin durduğunu, arabuluculuk müzakerelerinin anlaşmama ile sonuçlandığını, İİK m. 67/f-1 hükmü gereğince davalının haksız ve kötü niyetli itirazları sebebiyle, itirazın iptaliyle birlikte, alacağın % 20’sinden az olmamak üzere davalı aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilmesi ile 200.530 USD’nin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … Shipping … S.A.’ya İzafeten Acente Sıfatıyla … Acenteliği A.Ş. vekili 29.12.2020 tarihli cevap dilekçesiyle; müvekkilinin Cenevre merkezli deniz yoluyla konteyner taşımacılığı yapan şirket olduğunu, konşimentonun 10. maddesinde yetkili mahkemenin Londra Mahkemeleri ve uygulanacak hukukun İngiliz Hukuku olarak belirlendiğini, MÖHUK m. 47 de de tarafların yetki sözleşmesiyle yetkili mahkemeyi belirleyebileceğini, … numaralı konşimentoda taşımanın yüklenildiğini, konşimentonun arka yüzünde taşımanın şartlarının bulunduğunu, konşimentoyu ciroyla devralan sigortalının bu şartlarda bağlı olduğunu, MÖHUK m. 24/1’e göre tarafların açık olduğu hükümlerinin uygulanması gerektiğini, Londra Mahkemelerinin yetkili olduğunu, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, yine zamanaşımı yönünden de davacının süresi içerisinde dava açmadığını, İzmir …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile alacağın tahsili için icra takibi yapıldığını, ödeme emri müvekkiline tebliğ edildikten sonra yasal süresi içinde itiraz edildiğini, davanın 24.11.2020 tarihinde açıldığını, itirazın tebliğinden itibaren 1 yıl içerisinde dava açılmadıysa veya arabuluculuğa başvurulmadıysa zamanaşımının geçmesi nedeniyle davanın bu yönden reddinin gerektiğini, yine İstanbul … ATM’nin … Esas sayılı dosyayla müvekkil aleyhine dava dışı … Sigorta A.Ş. tarafından dava açılması nedeniyle hak düşürücü sürenin geçtiğini, TTK m. 1185/3 gereğince davacının bu dava dilekçesinin tebliğinden itibaren 90 gün içerisinde dava açmasının gerektiğini, bu sürenin geçip geçmediğinin belirlenemediğini, bu nedenle davanın hak düşürücü süre yönünden de reddinin gerektiğini, süresinde bir ihbar ve tespit yapılmadığını, iddia edilen hasarın taşımanın hangi aşamasında meydana geldiğinin belli olmadığını, TTK m. 1186/6 gereğince gecikme zararlarından bile taşıyanın sorumluluğunun navlun ile sınırlı olduğunu, davacının sigortalısına ait malların … Limanından … Limanına taşındığını, dava konusu … tarafından üstlenilen taşımada malların … Limanından yüklenildiğini, … Limanında aktarma sırasında konteynerden bazılarının tabanlarının dışa doğru bombe yapması nedeniyle survey incelemesine tabi tutulduğunu, malların konteynere yüklenmesi sırasında uygulanan lashing sabitleme ve takozlamanın eksik ve yetersiz olması nedeniyle ağırlığın konteyner zeminine eşit olarak dağıtılamadığı, zeminin dışa doğru bombe yaptığı, konteynerin yüklenmesinin … Limanında izin verilmediğini, bu nedenle limanın talebi üzerine survey incelemesinin yapıldığını, 39 konteynerin birden boşaltılıp, yeni ve uygun konteynerlerin lashing sabitleme ve takozlamanın işlemlerinin yapılarak yüklendiğini, bunların yetersiz olması sebebiyle müvekkili şirketin konteynerlerin tamir masraflarını ödediğini, müvekkilinin yük teslim belgesi verilerek mallar üzerindeki hukuki sorumluluğunun sona erdiğini, malların başka bir şirket tarafından alıcının deposuna taşıtıldığını, hasarın oluştuğunun tespit edildiğini, konteyner içerisindeki malların FCL/FCL olarak doldurulduktan sonra müvekkiline teslim edilerek mühürlü olarak taşındığını, konşimentoda Shipper’s Load Stow And Count (yükleyici yükledi / istifledi / saydı) klozunun bulunduğunu, müvekkili şirketin konteynerleri mühürlü olarak teslim aldığından … Limanında konteynerlerde meydana gelen bombe ve şekil bozukluklarının ortaya çıkmasıyla konteynerlerin bu limanda tekrar açılması, yüklenmesi ve sağlamlaştırma işlemlerinin yapılması işlemlerinden sorumlu olmadığını, müvekkilinin üzerine düşen görevi yerine getirdiğini, gecikme varsa gecikme zararlarından TTK m. 1186/6 uyarınca navlun miktarı olan 2.640 USD ile sorumlu olduğunu, tüm sorumluluklarının 33.579 USD ile sınırlı olduğunu, yükün kendisine has niteliklerinden ambalaj yetersizliklerinden ve hatalı konteyner seçiminden taşıyanın sorumlu olmadığını, konteyner muhteviyatındaki malların ne şekilde hasarlandığının belirlenemediğini, ispat yükü yer değiştirdiğinde davacının iddia ettiği hasarın deniz taşımasında meydana geldiğini ispatlaması gerektiğini, eksper raporundan belirlendiği kadarıyla ambalajlı rulo bobinlerinin açık kısımlarında, ambalajsız olan rulo bobinlerinin ise tüm yüzeyinde paslanma olduğunu, oksijenle temas eden bölümlerde paslanmanın hızla arttığını, yükün mahiyetinden kaynaklanan bir zarar bulunduğunu, pas önleyici yağın yüke sürülmemesi nedeniyle yükte zarar meydana geldiğini, özellikle rota ve coğrafi koşullar, ekvator geçişi, soğuk mevsimden sıcak mevsime geçiş gibi nedenlerle ambar buğusunun yük terlemesi ve yoğunlaşmasının buna sebep olduğunu, taşımanın driver konteynerle yani standart konteynerle yapıldığını, yükleyenin taşıyana özel donanımlı konteynerle taşıması yönünde talimat vermediğini, bu tip taşımalarda havalandırmalı ventilation (vent) tipi konteynerlerin kullanıldığını, yükletenin yanlış konteyner seçiminden ambar buğulanmasının meydana geldiğini, yine pas önleyici yağın sürülmediğinden paslanmanın hızlandığını, TTK m. 1182/1-g gereğince taşıyanın lehine sorumsuzluk karinesi doğduğunu, hasarlandığı iddia edilen malların kullanılamaz durumda olduğunun kanıtlanamadığını, ayrıca davacı aleyhine %20 kötü niyet tazminatı hükmedilmesini talep ettiklerini belirterek davanın yetki, zamanaşımı, hak düşürücü süre ve esas yönünden reddini talep ettiklerini belirtmiştir.
Davacı vekili 01.02.2021 tarihli replik dilekçesiyle; davalı vekilinin yetki itirazının haksız olduğunu, TTK m. 105/2 gereğince sözleşmeden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acenteye müvekkili adına dava açılabileceği için … … SA’nın acentesine davanın yöneltildiğini, Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisinin bulunduğunu, Yargıtay 11 HD’nin Türk Mahkemelerinde görülmesi gerektiğine hükmettiği, konşimentonun arka sayfasında küçücük okunması imkânsız yetki şartının TBK m. 20, 25’de düzenlenen genel işlem koşullarına aykırı olduğunu, davalı şirketin Türkiye’de mukim bir şirket olduğunu ve Türkiye’deki şirketlerin sözleşmeleri Türkçe düzenlenmek zorunda olmaları nedeniyle 805 sayılı Kanun m. 4’e göre bu sözleşmenin geçersiz olduğunu, yine zamanaşımına ilişkin itirazın reddi gerektiği, 22.04.2019 tarihinde İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasıyla takibe geçtiklerini, 07.05.2019 tarihinde takibe itiraz edildiğini, ancak itiraz dilekçesinin müvekkiline tebliğ edilmediğini, itirazın ancak dosya incelenince bulunduğunu, öğrenilmesiyle birlikte 27.07.2020 tarihinde arabuluculuk bürosuna başvurulduğunu, 14.09.2020 tarihinde anlaşmama tutanağının düzenlendiğini, 24.11.2020 tarihinde dava açtıklarını, hak düşürücü sürenin geçtiğine ilişkin itirazın yersiz olduğunu, TTK m. 1188/3 gereğince tazminatın ödendiği veya tazminat davasına ilişkin dava dilekçesinin tebliğinden itibaren 90 gün içinde dava açılması gerektiğini, alacak davasının müvekkiline 21.01.2019 tarihinde tebliğ edildiğini, kanuni süre içerisinde 22.04.2019 tarihinde İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyada icra takibine başladığını, icra takibinde hak düşürücü sürenin kesildiğini, ihbar külfetinin müvekkili üzerinde bulunmadığını, TTK m. 1184 gereğince gönderilenin inceleme yükümlülüğünün TTK m. 1185’e göre ise gönderilenin bildirim yükümlülüğünün belirtildiğini, bu yükümlülüğünün gönderilen üzerinde olduğunu, müvekkilinin nakliye komisyoncusu olup taşımaya dâhil olmadığını, organize yaptığını, davanın rücu davası değil alacak davası olduğunu, davacının ileri sürdüğü iddiaların alacak davasının davasına yöneltilmesi gerektiğini, müvekkiline yöneltilemeyeceğini, müvekkilinin yükleten olmadığını, taşıma komisyonculuğu yaptığından konteyner istifinin takozlamasının müvekkiline değil gönderene ait olduğunu, emtiaların zilyetliğini eline geçirmediğini, hasarın taşımanın gecikmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususunun netlik kazanmadığını, alacak davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, akdi taşıyan olan müvekkilinin konteyner içi istiften sorumlu olmadığını, ayrıca dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirdiğini, bekletici mesele yapılması gereken alacak davasının sonunda zararın ambalaj yetersizliğinden kaynaklanması halinde TTK m. 1178 gereğince davalının sorumlu olacağını, müvekkilinin üzerinde olmamakla birlikte herhangi bir sovtaj bedeli talebinin alacak davası kapsamına göre belirlenebileceğini belirterek taleplerini tekrar etmiştir.
Davalı vekili 30.04.2020 tarihli düplik dilekçesiyle; taraflar arasındaki sözleşmenin navlun sözleşmesi olduğunu, navlun sözleşmesi gereğince konşimentonun arkasındaki yazılı şartların her iki tarafı bağladığını, her iki tarafından tacir olduğunu, genel işlem şartlarının kontrol edilemeyeceğini, Londra Mahkemelerinin yetkili olduğunu, ayrıca hak düşürücü sürenin geçtiğini, husumet yönünden … Acenteliği A.Ş.’ye dava açılamayacağını, navlun sözleşmesi hükümleri gereğince davacı şirketin yükleten olarak hasar / zarar / masraflardan sorumlu olduğunu, yükün kendisine has niteliklerden dolayı taşıyanın sorumsuzluk hallerinin bulunması gerektiğini, İstanbul … ATM’nin … E sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasını talep ettikleri belirtmiştir.
Davalı vekili 14.04.2021 tarihli ara karar gereğince hak düşürücü süreye ilişkin beyan dilekçesiyle; davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davacının rucuye dayanak yaptığı İstanbul … ATM’nin … E sayılı dosyasının 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, bu davanın 31.12.2018 tarihinde açıldığını, zararın tespit edildiği tarihin ise 03.09.2017 olduğu, bu tarih itibariyle dahi bir yıllık süre içerisinde dava açılmadığından da davacının davasında hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekili 14.04.2021 tarihli ara karar gereğince hak düşürücü süreye ilişkin 03.05.2021 tarihli beyan dilekçesiyle; müvekkilinin 22.04.2019 tarihinde İzmir …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlattıklarını, takibe 07.05.2019 tarihinde itiraz edildiğini, itiraz dilekçesinin taraflara tebliğ edilmediğini, 27.07.2019 tarihinde arabuluculuk bürosuna başvurulduğunu ve 14.09.2020 tarihinde anlaşmama tutanağının düzenlendiğini, TTK m. 1188/3 gereğince bir yıllık düşürücü süre geçse de 90 gün içerisinde takip ve dava açılabileceğini ve 21.01.2019 tarihinde davayı tebliğ aldıklarını ve 22.04.2019 tarihinde takibe başladıklarını, icra takibinin kesildiğini, İstanbul … ATM’nin … E sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasını talep etmiştir.
Dava; akdi taşıyanın taşıma sözleşmesine dayalı fiili taşıyana karşı taşıma konusu malın hasarlanmasına istinaden açılan rücuen takibe ilişkin itirazın iptali davasında zamanaşımı, hak düşürücü süre, yetki ve esasa ilişkin yapılan takibe itirazın iptali davasıdır.
Tarafların delilleri toplanmış ve değerlendirilmiştir.
İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, poliçe, ihtarname, faturalar, konşimento, ekspertiz raporları, fotoğraflar, arabuluculuk tutanağı incelenmiş ve bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası incelendiğinde; takip alacaklısı … A.Ş.’nin takip borçlusu … … Shipping … S.A.’ya İzafeten Acente Sıfatıyla … Acenteliği A.Ş. aleyhine 22.04.2019 tarihli ilamsız icra takibi ile 200.530 USD asıl alacak üzerinden takibe geçtiği, borçluya ödeme emrinin 02.05.2019 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 06.05.2019 tarihinde borca, faize, faiz oranına ve ferilerin tümüne itiraz ederek takibi durdurduğu belirlenmiştir.
Taraflar arasında ki ihtilaf öncelikle yetki, zamanaşımına ve hak düşürücü süreye ilişkindir.
Davalı tarafın yetki itirazı incelendiğinde; Dosyaya ibraz edilen konşimento da yer alan yetki ilk itirazı incelendiğinde; bu halde yetkili mahkemenin m.10/3’e göre …, … ve … numaralı konşimentolarda yer alan ve milletlerarası yetki kaydını içeren konşimento kuralının genel işlem şartı niteliğinde bulunduğu açıktır. Buradaki genel işlem şartı, ticari nitelikte olsa da, 6098 s. Türk Borçlar Kanunu m. 20-25’te yer alan denetime tabidir. Söz konusu denetim gerek tüketici gerekse de ticari nitelikteki genel işlem şartlarına uygulanmaktadır. Ayrıca söz konusu hükümler, tarafların iradelerinden bağımsız olarak emredici nitelikte kurallar barındırmakta ve bu sebeple kamu düzenine ilişkindir. Dolayısıyla Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 2 uyarınca, hukuki işlemin tarihine bakılmadan, TBK m. 20-25’te yer alan kurallar geçmişe yönelik olarak da uygulanabilecektir. Öte yandan somut olayda yabancılık unsurunun bulunması da, kamu düzeni ile ilgili bulunan söz konusu hükümlerin uygulanmasını engellememektedir. Çünkü bu konuda “Türk Hukukunu Doğrudan Uygulanan Kuralları” başlıklı MÖHUK m. 6 uygulama alanı bulur: “Yetkili yabancı hukukun uygulandığı durumlarda, düzenleme amacı ve uygulama alanı bakımından Türk hukukunun doğrudan uygulanan kurallarının kapsamına giren hallerde o kural uygulanır.” Öğretiye göre, iç hukukta sözleşmeler için getirilmiş olan ve kamu yararı açısından önemli olan hükümler (Örn; kira hukukuna ilişkin emredici hükümler, hâkimin fahiş cezai şartı indirmesi gibi), Türkiye’de yabancı bir hukuka tabi olan sözleşmelere de doğrudan uygulanır (Bkz. Aysel Çelikel / Bahadır Erdem: Milletlerarası Özel Hukuk, 11. Bası, 2012, s. 155). Genel işlem şartlarına ilişkin hükümlerin bu kapsamda değerlendirileceği açıktır. Dolayısıyla yabancılık unsurlu olaylarda dahi, mahkemenin TBK’ da yer alan genel işlem şartlarına ilişkin denetim kurallarını uygulaması gerekmektedir.
Olayda konşimentoda yer alan yetki kaydının müzakere edildiği kabul edilse dahi, TBK m. 25’e göre söz konusu genel işlem şartı içerik denetimine tabidir. Bu maddeye göre, “Genel işlem koşullarına, dürüstlük kuralına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştıracak nitelikte hükümler konulamaz.” Somut olaydaki yetki kaydının geçerli olduğu kabul edildiğinde, söz konusu konşimento tahtında ortaya çıkan her türlü uyuşmazlıkta davacının yükle ilgilinin Londra mahkemelerine başvurması gerekecektir. Bu halde TBK m. 25 çerçevesinde söz konusu yetki kaydının geçersiz sayılmasına sebep olmaktadır. Dürüstlük kuralına göre, söz konusu yetki şartının geçerli olması Türkiye’de bulunan ihracatçı firmalar açısından açık bir dengesizlik yaratmaktadır.
Türk içtihat hukukunda TBK m. 25’te yer alan içerik denetimi konşimentolarda yer alan uluslararası yetki ve tahkim kayıtları için uygulanmıştır. Bu hususta verilen yerel mahkeme kararlarının Yargıtay 11’inci Hukuk Dairesi tarafından da onaylandığı görülmektedir. (Örneğin: İzmir …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1-) … … …. Esas , ….-) … Esas) Dolayısıyla, Yargıtay İhtisas Dairesi tarafından da, konşimentolardaki yetki tahkim kayıtları açısından TBK m. 25’te yer alan içerik denetimi hâli hazırda kabul gören ve uygulanan bir yoldur. Söz konusu uygulama da, temelde, somut olaydaki yükle ilgilinin hak arama özgürlüğü üzerinde yetki ve tahkim kaydının ekonomik bir sınırlama yapıp yapmadığı ölçütüne dayanmaktadır. Bu tür bir etkinin olmadığı durumlarda yetki ve tahkim kaydı geçerli görülürken, hak arama özgürlüğünün fiilen sınırlanmış olacağı durumlarda genel işlem koşulu niteliğindeki bu kayıtlar bağlayıcı nitelikte sayılmamaktadır.
Ayrıca, Konişmentoda yer alan yetki kaydı incelendiğinde “Tüccarın açtığı herhangi bir davanın ve aşağıda belirtilen koşullar saklı kalmak kaydıyla taşıyıcının açtığı herhangi bir davanın Londro Yüksek Mahkemesi’nin inhisari yetkisinde olduğu ve ingiliz kanunlarına tabi olduğu kabul edilmiştir Amerika Birleşik Devletlerine veya Amerika Birleşik Devletlerinden yapılacak taşımalara ilişkin dava, münhasıran NewYork Güney Bölgesinden sorumlu Birleşik Devletler Bölge Mahkemesinde açılacak ve ABD kanunları münhasıran geçerli olacaktır. Tüccar herhangi bir diğer mahkemede dava açmamayı ve başka bir mahkemede açılan davanın sona erdirilmesinde oluşacak taşıyıcının makul yasal giderlerini ve masraflarını karşılamayı kabul eder. Tüccar yukarıda belirtilen esasa ilişkin tüccar aleyhine verilmiş herhangi bir karara itiraz hakkından feragat eder.
Navlun veya tüccarın taşıyıcıya ödemesi gereken herhangi bir diğer tutarla ilgili herhangi bir anlaşmazlık durumunda, taşıyıcı seçim hakkı kendisinde olmak üzere belirtilen ülkelerde ya da yükleme limanı, boşaltma limanı, teslim yerinin bulunduğu ülkede veya tüccarın ticari faaliyetinin bulunduğu herhangi bir yerde tüccar aleyhine dava açabilir.” bu kaydın her iki taraf için belirli bir mahkemeyi yetkili kılmadığı, taraflardan birinin menfaatlerinin üstün tutulduğu ve karşılıklı dengenin bulunmadığı bir mahkeme seçimi yapıldığı görülmektedir. Uluslararası Usul Hukuku açısından bu tür yetki kayıtları “Asimetrik Yetki Kaydı” olarak anılmaktadır. Bu tür kayıtların mahkemenin belirli olmaması sebebiyle geçerli olarak kabul edilmemektedir. Ayrıca bu durum, genel işlem şartı denetimi dışında ortaya çıkmaktadır. Mahkemeye sunulan asimetrik yetki kaydının geçersizliği için genel işlem şartı denetimine başvurmaya dahi gerek yoktur.
Sonuç olarak, MÖHUK m. 6 gereğince uygulama alanı bulan genel işlem koşullarına ait hükümler gereğince 6098 sayılı TBK m. 25 uyarınca başvurulacak içerik denetimde bu tür yetki kayıtlarının evleviyetle dürüstlük kuralına da aykırı olacağı açıktır. Dolayısıyla gerek genel usul hukuku ilkeleri gerekse de BK m. 25-özelinde söz konusu mahkeme kaydının geçerli bir uluslararası yetki sözleşmesi olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir. Yetki itirazına dayanak yapılan konşimento kaydının geçerli olmadığından bu yöndeki yetki ilk itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalı tarafın zamanaşımı itirazı değerlendirildiğinde; davalı cevap dilekçesinde zamanaşımının İİK m. 67 hükmüne göre davalının süresi içerisinde itirazı öğrendiği halde itirazın iptali davası açmadığından bahisle zamanaşımı definde bulunduğu görülmektedir. Ancak İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla yapılan takipte davacının 22.04.2019 tarihinde takip talebinde bulunduğu, bu talebin davalıya 02.05.2019 tarihinde tebliğ edildiği ve davalının 06.05.2019 tarihinde takibe itiraz ettiği, ancak itirazın davacıya tebliğine ilişkin herhangi bir masraf yatırılmadığından davacının itirazı beyanından başka bir şekilde öğrendiği de İspatlanamadığından beyanında yer aldığı üzere arabuluculuk bürosuna başvurduğu 27.07.2020 tarihinden önce öğrendiğini kabul etmek gerekmiştir. Mevcut durumda zamanaşımını definin geçerli olabilmesi için davalının itirazını tebliğ etmiş ve bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açmamış olması gereklidir. Bu nedenle davalının zamanaşımı definin reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava şartı olarak arabuluculuğa başvurulması durumunda 7155 sayılı Kanun ile 6325 sayılı Kanun’a eklenen ve kabul edilen 18/A maddesinin 15. bendi gereğince, arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı duracak ve hak düşürücü süreler işlemeyeceğinden arabuluculuğa başvuru tarihi olan 27.07.2020’den 14.09.2020 tarihine kadar geçen 50 günlük süre zamanaşımı süresinden düşmesi gerekecektir.
Davalı tarafın hak düşürücü süre itirazı değerlendirildiğinde; davacının TTK m. 1188’ye göre zararın meydana geldiği yani eşyanın ziya ve hasarının teslim edildiği ve öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiği, aynı maddenin 3. fıkrasına göre sigorta şirketinin açacağı davada hak düşürücü sürenin sona ermesinden sonra açacağı davada da tazminat bedelini ödediği veya aleyhine açılan tazminat davasında dava dilekçesinin tebellüğ ettiği tarihten itibaren 90 gün içerisinde açılması gerekmektedir. Mevcut durumda davacının TTK m. 1188/3’e dayanarak dava açtığı belirlenmiştir. Buna göre sorumlu tutulan kişinin rücu davasını 1. fıkrada öngörülen hak düşürücü sürenin sona ermesinden sonra açma hakkı vardır. Bu davayı ancak istenen tazminat bedeli ödediği veya aleyhine açılan tazminat davasında dava dilekçesinin tebliğ tarihinden itibaren 90 gün içinde kullanması mümkündür. Somut olayda davacı aleyhine İstanbul … ATM’nin … Esas sayılı dosyasıyla 31.12.2018 tarihinde açılan davanın davacıya dava dilekçesinin tebliğ edildiği tarih 21.01.2019 olup, davacı bu tarihten itibaren 90 günlük süre içerisinde İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla 22.04.2019 tarihinde takibe geçmiş olup, bu tarihten sonra davalının 06.05.2019 tarihi itibariyle takibe itiraz ederek takibi durdurduğu, davacının itiraz üzerine herhangi bir işlem yapmadığı ve daha sonra 27.07.2020’den 14.09.2020 tarihine kadar geçen 50 günlük süre içerisinde arabuluculuk başvurusu yaptığı, ancak itiraz tarihi olan 06.05.2019’dan 06.05.2020 tarihine kadar davacının hak düşürücü süre içerisinde herhangi bir işlem yapmadığı, (ancak 7226 sayılı Kanun Geçici Madde-1 gereğince Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle hak kayıplarının önlenmesi nedeniyle yargıda bulunan (hak düşürücü dâhil) sürelerin 13.03.2020’den önce 30.04.2020 tarihine ve daha sonra Cumhurbaşkanlığının sürelerin uzatılmasına ilişkin 30.04.2020 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan kararıyla bu sürelerin 15.06.2020 tarihine kadar durdurulması nedeniyle hak düşürücü sürenin geçmediği/işlemediği), yani 13.03.2020 tarihinden 15.06.2020 tarihine kadar olan 94 günlük süre hak düşürücü sürenin işlemesini durdurulmuş olduğundan bu sürenin hak düşürücü süreye eklenmesi gerektiği, böylece 06.05.2020 tarihine eklenecek olan 94 günlük hak düşürücü süreyi kesen süreyle hak düşürücü sürenin 09.08.2020 tarihine kadar uzadığı, bu süre içerisinde davacının 27.07.2020 tarihinde arabuluculuk sürecine başvurduğu ve hak düşürücü süreyi kestiği, 27.07.2020 tarihinden başlayarak 14.09.2020 tarihine kadar işleyen 50 günlük hak düşürücü süreyi kesen sürenin de hak düşürücü süreye eklenmesiyle bu sürenin 04.11.2020 tarihine kadar uzadığı ve hatta 27.07.2020 ile 09.08.2020 arasında kalan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle uzatılan 94 günlük süreden arta kalan 12 günlük sürenin eklenmesiyle dahi bu hak düşürücü sürenin sona erdiği tarihin 16.11.2020 tarihine kadar uzayabileceği, ancak davanın buna rağmen 24.11.2020 tarihinde açıldığı ve böylece hak düşürücü sürenin geçtiği, davanın açıldığı tarih itibariyle de hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle de bu durumun resen dikkate alınması gerektiği belirlenmiştir.
Hukukumuzda hak düşürücü sürelerin kesilmesi ile ilgili herhangi bir düzenleme bulunmamakla birlikte zamanaşımına ilişkin hükümler uygulandığından BK m. 136/2f. (TBK m.157) gereği icra takibinde her muameleden itibaren zamanaşımı yeniden işleyeceğinden hak düşürücü süre içinde bu hükmün uygulanması gerekli olup davacı 1 yıllık hak düşürücü süreyi ihlal etmiş olduğundan davanın reddi gerekmiştir.
Davacının TTK m. 1188/3f gereğince bu davayı tazminat nedeniyle ödediği tarihten itibaren 90 günlük süre içerisinde açması mümkün olup, davacı bu seçim hakkını kullanmamış ve doğrudan aleyhine açılan tazminat davasında dava dilekçesinin tebliğ edildiği tarihten itibaren 90 günlük süre içerisinde takip yapmıştır. Bu tarih itibariyle hak düşürücü süreyi durdurmuş olup, takip içerisinde de bu sürenin işlediği dikkate alındığında dava açması için gerekli olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açmadığından hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddi gerekmiştir. Oysaki davacının ödeme tarihinden itibaren ödediği miktar üzerinden doğrudan dava açma veya takip yaparak yine hak düşürücü süre içerisinde itiraz olursa itirazın iptali davası açma hakkı olduğu halde yasanın sağladığı imkândan faydalanmış, ancak bu halde de takipte işleyen hak düşürücü süreyi göz ardı edilerek süresinden sonra dava açmıştır.
Davalının davanın reddi ile birlikte %20 kötü niyet tazminat talebinin ise; davacının davasını haksız ve kötü niyetli açtığı tespit edilemediğinden kabul edilmemiş ret edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Sebeplerle;
Davacının, fiili taşıyan … … SA’ya karşı izafeten … Acenteliği AŞ’yi göstererek açtığı davanın hak düşürücü süre içerisinde dava açılmamış olması nedeniyle reddine,
Davalının %20 kötüniyet tazminat talebinin ise şartları gerçekleşmediğinden reddine,
Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL harçtan dava açılışında alınan 1.061,50 TL peşin harcın mahsubu ile fazla alınan 1.002,20 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dava şartı arabuluculuk ücreti olan ve 6325 sy Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-13 maddesi uyarınca tarafların anlaşamamaları nedeniyle Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL’nin davada haksız çıkan davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı, dava şartı arabuluculuk görüşmelerinde kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarih itibariyle yürürlükte olan AAÜT m. 16/2-c’ye göre tayin olunan 900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden red edilen miktar üzerinden AAÜT’nin 7/2. maddesine göre belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile vekili yararına davalıya verilmesine,
HMK m. 333 gereği gider avansından artanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı ve gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/06/2021

Başkan …
E-İmzalıdır

Üye …
E-İmzalıdır

Üye …
E-İmzalıdır

Katip …
E-İmzalıdır