Emsal Mahkeme Kararı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/51 E. 2022/1004 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/51
KARAR NO : 2022/1004

DAVA : Kooperatif Üyeliğinin Tesbiti
DAVA TARİHİ : 24/07/2015
KARAR TARİHİ : 03/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Kooperatifi Üyeliğinin Tespiti davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA: Davacı vekili, mahkememize verdiği 24/07/2015 tevzi tarihli dava dilekçesi ile ve özetle: davacının davalı kooperatifin üyesi olduğunu, yönetim kurulu kararı ile ihraç edildiğini, kooperatif ortaklığına alınması için teklifinin reddedildiğini, kooperatif ortaklığından ihraç kararının iptalinin gerektiğini, olmadığı taktirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000-TL çıkma payının reeskont faizi ile birlikte davalı kooperatiften tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili, 15/03/2016 tarihli cevap dilekçesinde özetle; kooperatif yönetimi tarafından yapılan işlemlerin yasal prosedürün yerine getirilmesinden ibaret olduğunu ve herhangi bir usulsüzlük bulunmadığını, ortaklıktan çıkarıldığı 13/08/2012 tarihinde ilan edilerek duyurulduğundan Kooperatifler Kanunun 16. maddesine göre bu tarihten itibaren 3 ay içinde dava açılması gerektiğini, hak düşürücü süre (3 ay) içerisinde dava açılmadığından kararın kesinleştiğini, davanın bu yönden reddedilmesi gerektiğini, tazminat talebinin reddedilmesi gerektiğini, davacının ortak olduğu dönemde 401-TL ödeme yaptığını, gerek davacı gerekse diğer ortaklar tarafından yapılan ödemelerin tamamının sabit giderler için harcandığını, davalı kooperatife ait bir taşınmaz bulunmadığını, herhangi bir inşaat faaliyeti bulunmayan kooperatfin gelir veya kazancının da olmadığını, bu nedenle davacıya ayrılma payı olarak ödeme yapılmayacağını beyanla davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER:
Davacı vekili dava dilekçesinde; yönetim kurulu kararları, genel kurul toplantı tutanak fotokopileri, Noter ihtarname fotokopileri, kooperatife yapılan ödemelere ilişkin makbuz, dekont ve senet suretleri, Yargıtay kararları, tanık, keşif, bilirkişi incelemesi, yemin ve sair hususları delil olarak bildirmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; koopereratif ana sözleşmesi, Yönetim kurulu kararları, Noter tebligatları, … gazetesi 13/08/2012 günlü nüshası, davacının kooperatife borçlarının çizelgesi, tanık ve sair hususları delil olarak bildirmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Delillerin toplanmasından sonra mahkememizin 12/05/2016 tarihli oturumunda bilirkişi incelemesine karar verilmiş, kooperatif uzmanı bilirkişi ibraz ettiği 10/03/2017 havale tarihli raporunda dosya kapsamı hakkında beyanda bulunduktan sonra sonuç olarak; Davacı …’in keşide edilen iki ihtara rağmen kooperatife olan borçlarını ödemediği gerekçesi ile ortaklıktan çıkarılmasının usulsüz olduğunu, davacının ortaklıktan çıkarıldığı, adres araştırması yapılmadan ilanen tebliğ edilmek istendiği, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre adres araştırması yapılmadan çıkarma kararının ilanen tebliğ edilmesinin usulsüz olduğunu, davacını, ortaklıktan çıkarıldığından 19/06/2015 tarihinde yapılan genel kurulda haberdar olduğunu iddia ettiğini, dava açma süresinin bu tarihte başlayacağının kabul edilmesi halinde 24/07/2015 tarihinde açılan davanın, yasal sürede açıldığının kabul edilmesi gerektiğini, işin esasına girildiğinde aidat talebinin genel kurul kararlarına uygun olduğu ancak faiz hesabında genel kurul kararlarına riayet edilmediği gibi 6098 sayılı Kanunun 120/2 maddesinde sınırlamaya da uyulmadığı, dolayısı ile davacıdan talep edilen gecikme faizinin fahiş olduğunu tespit etmiştir.
Davacı vekili 20/03/2017 tarihli rapora beyan dilekçesinde rapora bir diyeceklerinin olmadığını, mevcut bilirkişi raporu ile iddialarının sübuta erdiğini beyan etmiştir.
Davalı vekili 31/03/2017 tarihli rapora beyan dilekçesinde; bilirkişi rapor ve görüşünün yerinde olmadığını, raporun eksik inceleme ve yetersiz değerlendirmeye dayalı olduğunu beyanla raporun hüküm kurmaya yeterli olmadığını, davacıya parasal yükümlülükleri ve ortaklıktan çıkarma konusundaki tebligat prosedüre uygun kabul edilmese dahi davacının iyiniyet-dürüstlük kuralına uygun olmayan davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, Kooperatif yönetim kurulu kararının iptali davasıdır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda …/… – …/… sayılı karar ile davanın kabulüne karar verildiği, verilen hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiş, İzmir BAM 11. H.D’nin 18.03.2019 tarih, …/… Esas – …/… Karar sayılı ilamı ile, ”…İhraç kararının usulsüz tebliği nedeniyle, dava süresi içerisinde açılmıştır. Mahkemece, ihtarnamelerin tebliğ edilmeden, ortaklıktan çıkarılma kararının usulsüz tebliğ edildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile ihraç kararının iptaline karar verilmiş olup, davalı vekilinin, davacının uzun süredir kooperatifle ilişki kurmaması, adres değişikliğini de bildirmediği gibi, aidatları da 2006 yılından bu yana ödememesinin TMK’nın 2. maddesindeki iyi niyetle bağdaşmadığını ve davacının kötü niyetli olduğunu savunduğu halde, bu savunma yönünden değerlendirme yapılmamıştır. Karşılıklı hak ve yükümlülük doğuran kooperatif ilişkisi, amaca ulaşıncaya kadar süreklilik gerektiren bir niteliğe sahiptir. Özellikle de kooperatifin amacına ulaşması bakımından ortağın parasal yükümlülüklerini yerine getirmesi son derece önemlidir. Kooperatifler hukukunda mutlak değil, nispi eşitlik ilkesi geçerli olup, davalı kooperatifte eşitlik ilkesi gereği tüm ortaklardan aynı miktarda aidat toplayıp, ödeme yapmayan ortaklar hakkında aynı işlemleri yapmakla yükümlüdür. Bu durumda kooperatifin davacıyı ihraç ettiği 2012 yılı ve sonrası genel kurul tutanaklarının getirtilmesi, öteden beri aidat toplayıp toplamadığının, aidat ödemesi yapmayan ortaklar hakkında ihraç prosedörünün yerine getirilip getirilmediğinin açıklığa kavuşturulması, aidat toplandığının ve eşitlik ilkesine uygunluğunun tespiti halinde, davacının parasal yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği, en son ödemenin ne zaman yapıldığı saptanarak, davacı ortağın yükümlülüklerini yerine getirmediği ortaya çıktığında uzun süreden beri kooperatifle ilişki kurmayan ve aidat ödemeyen davacının, bu aşamada ihraç kararının usulsüz olduğunu ileri sürmesinin MK’nın 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralı ile bağdaşıp bağdaşmadığının değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece davalının esasa yönelik savunması ve delilleri değerlendirilmeden karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu durumda, ilk derece mahkemesince esasa münhasır deliller toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olması, esasa münhasır olan eksiklikler nedeniyle esasa yönelik denetim yapılamaması ve tüm istinaf sebeplerinin birlikte değerlendirimesinin gerekmesi karşısında, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davalının sair istinaf itirazlarının kararın kaldırılma sebep ve şekline göre incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya mahkememizin 2019/51 Esasını alarak yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizin 16.01.2020 tarihli oturumunda ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi ibraz ettiği 03.03.2020 tarihli raporunda, davalı kooperatifin, gelinen aşamada, satın alınan arazinin 2B statüsünde olması nedeniyle, anasözleşmedeki amacın (ortakların konut ihtiyaçlarının giderilmesi) gerçekleştirilmesine yönelik herhangi bir faaliyeti bulunmadığından, sadece genel yönetim giderleri için aidat tahsil edildiği, aidat uygulamasının, davacının ortaklıktan ihraç edildiği tarihten önce olduğu gibi sonra da devam ettiği, kooperatifin özel durumu nedeniyle, ortakların, parasal yükümlülüklerin yerine getirilmesinde oldukça isteksiz davrandıkları, bu nedenle eksik ödeme yapan veya hiç ödeme yapmayan ortaklar bulunduğu, buna rağmen davalının dışındaki diğer ortaklar için ortaklıktan çıkarma prosedürü uygulanmadığı, davacıdan talep edilebilecek gecikme faizi, genel kurul kararları ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (md:120/2) ile getirilen sınırlamaya aykırı olarak fazla hesaplandığı, 10.03.2017 havale tarihli ilk raporda da belirtildiği üzere, ihraç kararının dayanağı olan ihtarnamelerin davacıya tebliğ edilmediği, buna rağmen ihraç işlemleri devam ettirildiğini ve davacının ortaklıktan çıkarıldığını, çıkarma kararının da davacıya tebliğ edilemediği, davacının, 2002 yılından sonra ödeme yapmamış olmasının, çıkarma kararına geçerlilik kazandırıp, kazandırmayacağının takdirinin sayın mahkemeye ait olduğunu bildirmiştir.
Davacı vekili 17.03.2020 tarihli rapora beyan dilekçesinde davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 04.06.2020 tarihli rapora beyan dilekçesinde ek rapor alınmasını talep etmiştir.
Mahkememizin 19.11.2020 tarihli oturumunda davalı vekilinin itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi ibraz ettiği 10.03.2021 tarihli raporunda, davalı vekilinin, 03.03.2020 tarihli ek rapora yönelik itirazlarının, önceki tespit ve değerlendirmelerin sonucunu değiştirecek nitelikte olmadığını, 10.03.2017 tarihli ilk raporda, ihraç kararının dayanağı olan ihtarnamelerin usulsüz olduğu, bu durumun, 08.05.2012 tarih ve 8 sayılı yönetim kurulu kararının iptali için yeterli olduğunun belirtildiği, delillerin nihai takdiri sayın mahkemeye ait olmak üzere, haliyle, eşitlik ilkesinden hareketle, parasal yükümlülüklerini yerine getirmeyen diğer ortaklar hakkında aynı işlemin (ortaklıktan çıkarma) uygulanıp uygulanmadığının sonuca etkili olmayacağını bildirmiştir.
Davacı vekili 19.03.2021 tarihli rapora beyan dilekçesinde davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 11.06.2021 tarihli rapora beyan dilekçesinde başka uzman bilirkişi marifetiyle inceleme yapılmasını talep etmiştir.
Dosya kapsamı itibariyle alınan rapor yeterli görüldüğünden yeni bilirkişi raporu alınmasına gerek görülmemiştir.
Mahkememizin 12.10.2021 tarihli oturumunda davalı vekilinin itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi ibraz ettiği 25.07.2022 tarihli ek raporunda, ortaklıktan çıkarma kararı 2012 yılında alınmış ise de, 2011 yılına ait yevmiye defteri incelendiğinde, 31.07.2011 tarihinde, kooperatife borçlu olan ortaklardan 10’unun, 131/Ortaklardan Alacaklar Hesabından çıkartılarak, 431/Ortaklara Borçlar Hesabına (Ortaklıktan ayrılanlar) aktarıldığı görülmektedir ki (Yev. No:50), ortaklıktan çıkarma işleminin fiilen 2011 yılında gerçekleştiğini gösterdiği, kooperatif kayıtlarına göre davacı …, son olarak 30.04.2007 tarihinde 40,00 TL ödeme yaptığı, bu tarihten sonra da ödeme yapıldığını gösteren kayıt ve belgeye rastlanmadığı, ,ibraz edilen ortak/hazırun listelerinden, davacı …’in, yeterli çoğunluk sağlanamadığı için ertelenen 30.06.2010 tarihli genel kurul toplantısına ait ortak listesinde imzasının bulunduğu, davacı …, keşide edilen iki ihtara rağmen ortaklık borçlarını ödemediği gerekçesiyle ortaklıktan ihraç edildiği … ile birlikte 9 ortağın daha ihraç edildiğinin anlaşıldığı, raporun 3 ve 4’üncü sayfalarındaki listede görüleceği üzere, 2011 yılında borcunu ödemeyen başka ortaklarda bulunduğu, 03.03.2020 tarihli ek rapordaki tespitlerden anlaşılacağı üzere, aidat borçlarının eksik ya da geç ödenmesi ile ilgili sorun 2012 yılı ile sonraki yıllarda da devam ettiği, kooperatife borçlu olmalarına rağmen, kalan ortaklar hakkında ihraç prosedürünün uygulanmaması, bu konudaki (ortaklıktan çıkarma) tek kriterin, ortaklık borçlarının ödenmemesi olmadığını ortaya koymakta; kooperatifle irtibatın tamamen kesilip, kesilmemesi; ortağın genel kurul toplantılarına katılıp, katılmaması; cüzi de olsa zaman zaman ödeme yapılıp, yapılmaması gibi etkenlerin göz önünde bulunduğunun anlaşıldığı, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16. maddesine göre, ortaklıktan çıkarılmayı gerektiren nedenlerin Ana Sözleşme ile düzenlenmesi gerektiği, ortaklıktan çıkarılmayı gerektiren nedenler, Ana Sözleşmenin 9. maddesiyle düzenlenmiş olup, bu maddede, parasal yükümlülüklerin yerine getirilmesi dışında, 1’inci bentte yazılı diğer nedenlerin yer almadığı, Yargıtay, başlangıç aşamasında yapı kooperatifine ortak olup, bir miktar ödeme yaptıktan sonra ortadan kaybolan ve kooperatifin amacını gerçekleştirmesine (konutların yapımına) hiçbir katkı sağlamayan ancak konutların yapımı tamamlandıktan sonra ortaya çıkıp, hak talep edenlerin iyi niyetli olmadığını kabul ettiğini, 03.03.2020 tarihli raporda belirtildiği üzere, davalı kooperatif tarafından 2B statüsündeki bir arazi satın alındığını, imar izni alınamadığı için davalı kooperatifin, konut yapımına yönelik herhangi bir faaliyetinin olmadığı; sadece genel yönetim giderler için cüzi bir aidat tahsil edildiği, 1. bentte bahsedilen içtihadın, bu davada uygulanıp, uygulanamayacağının takdirinin sayın mahkemeye ait olduğu, davalı vekilinin itirazları, önceki raporlarda tespit ve değerlendirmelerin sonuçlarını değiştirecek nitelikte olmadığı, bu nedenle önceki raporlardaki tespit ve değerlendirmelerin geçerliliğini koruduğunu bildirmiştir.
Davalı vekili 02.09.2022 tarihli rapora beyan dilekçesinde davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 09.08.2022 tarihli rapora beyan dilekçesinde davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Toplanan deliller, bütün dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporuna göre; davacının davalı kooperatifin üyesi olduğu, kooperatif tarafından davalının ihracına ilişkin olarak 28.05.2012 tarih 2011/4 sıra nolu ve 28.05.2012 tarih 2012/8 sıra nolu yönetim kurulu kararı alındığı, ihraca dayanak alınan ihtarnamelerin usulüne göre tebliğ edilmediği, usulsüz ihtarname sebebiyle ihraç kararı alınmasının mümkün olmadığı, ayrıca ihtarnamelerde belirtilen davacı borcunun davacının gerçek borcunu yansıtmadığı, bu yönü ile ihtarnamenin usulsüz olduğu, ayrıca mahkememizin …/… Esas, …/… sayılı Kararın kaldırılmasından sonra yapılan bilirkişi incelemeleri ve toplanan delillere göre; 03/03/2022 tarihli raporun 7. Sayfasında belirtildiği şekilde” Kooperatif ortaklarının ödemelerinde bir istikrar yoktur, birkaçı dışında ortakların çoğu borçludur. Yönetim kurulu karar defterleri üzerinde yapılan incelemede borcunu ödemeyen ortakların ihracı yönünde alınmış karara rastlanmamıştır. Kooperatife ait defter ve kayıtları ibraz eden …, aynı zamanda davalı kooperatifin ortağı olup masraf yapmamak için borcunu ödemeyen ortaklar hakkında herhangi bir işlem yapılamadığını belirtmiştir. Bu şartlarda davalı kooperatifin parasal yükümlülükler ve ortaklıktan çıkarma yönünden eşitlik ilkesine uygun davrandığını kabul etmek mümkün değildir.” tespitinde bulunduğu, bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğu, kooperatifin üye aidatlarının temini yönünden acil ihtiyacının bulunmadığı, kooperatifin amacını gerçekleştirmek bakımından ağır parasal ihtiyaçlarının bulunmadığı, ayrıca aidat alacakları içinde icra takibi ile aidat alacaklarının temini mümkün olduğu anlaşıldığından, davalı kooperatifin davacıyı ihraç etmesi yerinde görülmediğinden;
Davanın kabulü ile, davacının, davalı kooperatifin 28/05/2012 tarih, 2011/4 sıra nolu 28/05/2012 tarih, 2012/8 karar sayılı iptal kararlarının iptaline, davacının davalı kooperatifin ortak olduğunun tespitine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçeye göre;
1-Davanın kabulü ile, davacının davalı kooperatifin 28/05/2012 tarih 2011/4 sıra nolu 28/05/2012 tarih, 2012/8 karar sayılı iptal kararlarının iptaline, davacının, davalı kooperatifin ortak olduğunun tespitine,
2-Alınması lazım gelen 80,70-TL harçtan, peşin alınan 27,70-TL’nin mahsubu ile bakiye 53-TL’nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre kabul edilen kısım üzerinden hesaplanan 9.200-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından bozmadan önce 605,50-TL, bozmadan sonra 961,90-TL olmak üzere toplam 1567,40-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-HMK 333 md gereğince davacı tarafça peşin yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/11/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır