Emsal Mahkeme Kararı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/347 E. 2021/538 K. 29.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/347 Esas
KARAR NO : 2021/538

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 22/07/2019
KARAR TARİHİ : 29/06/2021

Mahkememizde görülen Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı tarafından Mahkememize sunulan 22/07/2019 tarihli dava dilekçesi ile; Davalı tarafından davacı aleyhine 01.02.2017 vade tarihli cari hesap borcuna dayalı İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyası ile icra takibi başlatıldığını, söz konusu dosyanın ödeme emrine süresinde itiraz edemediğini, ayrıca takip dayanağı cari hesabın kendisine tebliğ edilmediğini, davalıya bir süre ticari ilişkisinin olduğunu, fakat hiç bir borcunun olmadığını, takibin kesinleştiğini takip konusu alacağın haciz yolu ile maaşından kesildiğini, davalı tarafın ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme ile davacı tarafın hiç bir borcunun olmadığının anlaşılacağını, icra takibinin tedbiren durdurulması ile borçlu olmadığının tespiti ve icra dosyası ile kendisinden tahsil edilen miktarın davalıdan istirdadına, davalının takibi haksız ve kötüniyetli olarak yapmış olması nedeni ile %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasını talep ve dava ettiği görülmüştür.
Dava dilekçesinin davalı tarafa tebliğ edildiği, davalı vekilinin 19/12/2019 tarihli yanıt dilekçesi ile; Davacı ile davalı tarafın belli bir süre ticari ilişki içinde olduğunu, davacı tarafın iddialarının haksız ve yersiz olduğunu, davacı ile davalı arasında çeşitli tarihlerde hizmet alımı ve para transferinin gerçekleştiğini, ticari ilişki devam ederken davacı tarafından şirketin kapatıldığını ve borcunu ödemediğini, İzmir …. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı takip dosyası ile icra takibinin başlatıldığını, davacı tarafa ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edildiğini, davacı tarafından itiraz edilmeyerek takibin kesinleştiğini, banka kayıtlarında ve ticari defter incelemelerinde borcun ve ticari ilişkinin tespit edileceğini, davacının davalıya 13.806,12 TL asıl alacak borcunun bulunduğunu, davacı tarafından iddia edilen tüm hususların gerçeği yansıtmadığını, davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep ettikleri görülmüştür.
İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasının dosyamız içine celp edildiği, dosyanın yapılan incelemesinde; Dosyanın alacaklısının dosyamız davalısı olduğu, borçlusunun dosyamız davacısı olduğu, 13.806,12 TL asıl alacak 2.254,71 TL işlemiş faiz olmak toplam 16.060,83 TL alacak üzerinden takibin başlatıldığı, takibe itiraz edilmemesi üzerine takibin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce davacının uyuşmazlık döneminde tacir olup olmadığının tespiti konusunda İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odasına, Ticaret Sicil Müdürlüğüne, Ege Vergi Dairesine müzekkereler yazılmış, yazılan müzekkere yanıtlarının dosyaya sunulduğu görülmüş, yanıtların yapılan incelemesinde, davacının Tacir kaydının olmadığı, ayrıca Esnaf kaydının bulunmadığı, Vergi Dairesi nezdinde 17/02/2015 tarihinde işe başladığı ve 30/06/2016 tarihinde işini terk ettiği, 2017 döneminde herhangi bir vergi kaydının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Dava, davalı tarafça davalı aleyhine başlatılan icra takibinde davacının borçlu olmadığı iddiasına ilişkin menfi tespit davasıdır. Her ne kadar davacı tarafa davalı tarafından ürün satışı ve hizmet verildiği iddiasıyla davacı aleyhine icra takibi başlatılmış, davacı adına düzenlenen faturalara ve davacı ile davalı arasında var olduğu beyan edilen cari hesaba dayanılmış ise de davacının uyuşmazlık dönemi yönünden tacir olduğunu gösterir herhangi bir kaydın dosyada tespit edilmediği görülmüştür.
Davacı tarafça taraflar arasındaki hukuki ilişkinin satım ve hizmet sözleşmesinden kaynaklandığı ve davacı ile davalı arasında satım sözleşmesinin var olduğu iddiasında bulunulduğu görülmekle öncelikle bu iddianın incelenmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasında var olduğu iddia edilen satım ve hizmet sözleşmesi TBK mad. 207 ve devamı maddelerde hüküm altına alınmış olup değerlendirmenin bu hükümler çerçevesinde yapılması gerektiği Mahkememizce tespit edilmiştir.
TTK mad. 4 ile ticari davaların tanımı yapılmış her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davalarında görevli Mahkemenin Ticaret Mahkemeleri olduğu, tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın hangi uyuşmazlıkların ticari dava olduğu hususu ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Bu açıklamaya göre TBK mad. 207 ve devamında belirtilen satım ve hizmet sözleşmesine ilişkin uyuşmazlıkların doğrudan doğruya ticari dava niteliğinde kabul edilmediği madde metninden açıkça anlaşılmaktadır.
Bu durumda davacının tacir olup olmadığının tespiti yönünden Mahkememizce araştırma yapılmış gerek davacının bulunduğu yer Ticaret ve Sanayi Odası, gerek Esnaf Odası ve Vergi Dairesi nezdinde yapılan yazışmalarda davacının Ticaret Odasına kayıtlı olmadığı, Esnaf Odasına kayıtlı olmadığı, Vergi Dairesi kayıtlarına göre ise Vergi mükellefiyetinin olmadığı anlaşılmıştır.
Davacının yapılan yazışmalar sonucunda tacir olmadığı belirlenmiş, taraflar arasında ki hukuki ilişkinin satım ve hizmet sözleşmesi niteliğinde olup olmadığının öncelikli olarak belirlenmesi gerektiği görüldüğünden uyuşmazlığın buna göre ele alınması gerektiği tespit edilmiştir.
6102 Sayılı TTK md 4 hükmünde bir davanın ticari dava olması koşullarının açıklandığı, buna göre uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğması veya TTK’nın ilgili maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan sayılması gerektiği belirlenmiştir.
TTK md 12 hükmüne göre, tacirin tanımlandığı ve bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işletenin tacir olarak kabul edildiği belirlenmiştir.
TTK md 5 uyarınca, Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu hususların açıklandığı ve buna göre Asliye Ticaret Mahkemesi ve Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu bu durumda göreve ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. HMK md 2 de Asliye Hukuk Mahkemelerinin genel görevli mahkeme olduğu hüküm altına alınmıştır.
Somut olayımızda ise, davacı …’ın tacir olmadığı ve ticari herhangi bir faaliyette bulunmadığı, taraflar arasında varlığı kabul edilen uyuşmazlığa konu iş içeriğine göre TBK hükümlerine tabi olduğu, yapılan yazışmalar ve dosyada yapılan inceleme ile tespit edilmiştir.
Buna göre, taraflar arasında satım ve hizmet sözleşmesine dayalı ilişkinin olduğu, uyuşmazlığın genel hükümler uygulanmak suretiyle çözümü gerektiği zira davacının tacir olmadığı, bu haliyle genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin söz konusu uyuşmazlıkta görevli olduğu, HMK md 114/1-c hükmüne göre, görev hususunun dava şartları içinde sayıldığı, görevin, yargılamanın her aşamasında gerek taraflarca ileri sürülebileceği gibi gerekse mahkemece resen dikkate alınması gerektiği, bu haliyle mahkememizin görevli olmadığı, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmış aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
Davanın mahkememizin görevsizliği nedeni ile usulden REDDİNE, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
Karar kesinleştiğinde ve yasal süresi içinde başvuru olduğu taktirde, dosyanın görevli İzmir Asliye Hukuk Mahkemesine Gönderilmesine,
Harç ve yargılama giderlerinin HMK md.331 uyarınca görevli/yetkili mahkeme tarafından ele alınmasına,
HMK 20. Md. Uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra başvuru olmadığı takdirde dosyanın mahkememizce ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun dikkate alınmasına,
Dair karar, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvuru yolu açık olmak üzere davacı asil’in ve davalı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı.29/06/2021

Yazman ..
E-İmza

Yargıç …
E-İmza