Emsal Mahkeme Kararı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/763 E. 2022/1026 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/763
KARAR NO : 2022/1026

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/12/2017
KARAR TARİHİ : 09/11/2022

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili İzmir Fikri ve Sınai Hukuk Mahkemesine açtığı 29.07.2017 harç tarihli davada dava dilekçesiyle; müvekkilinin davalı … Özel Sağlık A.Ş. ile arasında 01.12.2015 tarihinde … markasının … … olarak restoran şeklinde faaliyet göstermesi için Franchise sözleşmesi imzalandığı sözleşme imzalandıktan sonra Franchise veren firma yetkililerin gerek sözleşme öncesi, gerek sözleşme sonrası Antalya’ya gelerek davalı firmayı ziyaret ederek gerekli açıklamalarda bulunduklarını know how paylaşım yaptıklarını, müvekkilinin ihtar ettiği midyeleri işleyerek konsept tarzıyla Franchise verdiğini … markasından davalı tarafa verdiğini müvekkilin tüm edimlerini yerine getirdiğini, davalının 2016 yılında 121.191,20 TL ciro yaptığını ve 2016 Kasım ayına kadar ciro tutarının %5’ni ödediğini, daha sonra ödeme yapmadığını, 2017 yılının ilk aylarında da … levhasını indirerek sözleşmeyi fesih etmeden ticari faaliyetine benzer yine restoran şeklinde devam ederek başka bir işletme işlettiğini, müvekkiline zarar verdiğini sözleşmenin 2.7 gereği sözleşmenin 5 yıl olup, 01.12.2020 tarihinde sona ereceğini sözleşmenin haksız feshinden dolayı müvekkilinin Royalty periyodik ücret kaybına uğradığını, ciro kaybının da olduğunu, davalıya ihtarname gönderildiğini ancak cevapsız kaldığını belirterek ödenmeyen ve ödenecek olan 5.000 TL Royalty ücreti, ciro kaybından kaynaklı müspet zarar 5.000 TL ile maddi ve manevi zararların toplamı 5.000 TL’nin avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Özel Sağlık AŞ vekili 05.02.2018 tarihli cevap dilekçesiyle; davanın görüleceği mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olması gerektiğini, aynı zamanda taraflar arasında imzalanan 01.12.2015 tarihli Franchise sözleşmeye göre müvekkilinin … … adlı restorantı 13.05.2016 tarihi itibariyle işletmeye başladığını, ancak bu markanın davacıya ait olmadığının fark edildiğini, müvekkilinin Markanın gerçek sahiplerine sorumlu olmamak için sözleşmeyi fesh ettiğini, bu markanın … Su Ürünleri AŞ adına tescilli olduğunu, markanın tek sahibinin … olup, davacı … … ile bağlantısı ile olmadığını, … markası üzerinde tasarruf yetkisi bulunmadığı davacının talepte bulunma yetkisinin bulunamayacağını, belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekili 28.02.2018 tarihli replik dilekçesiyle; görevli mahkemenin Fikri ve Sınai Hukuk Mahkemesi olduğunu müvekkili şirketin … … markasını kullanabileceğini, …nin hukuki ve mali yükümlülüklerinin … … eşi … …’e devrettiğini, ayrıca … Su Ürünleri A.Ş. ile müvekkili arasında 17.08.2015 tarihinde Marka Lisans sözleşmesi yapıldığı sözleşmenin 10 yıllık olduğu, davalının Franchise sözleşmesine uygun bir fesih yapmadığını, haksız ve sebepsiz olarak sözleşmenin fesih edildiğini, müvekkilin üzerine düşen yükümlülüklerin hepsini yerine getirdiğini, belirterek taleplerini tekrar etmiştir.
Davalı vekili 21.03.2018 tarihli düplik dilekçesiyle; görev itirazını tekrar ettiklerini davacının … … ürünlerinin marka hakkını temlik aldığına ilişkin iddiaları kabul etmedikleri sözleşmenin imzaladığı tarihte … Su ürünleri AŞ ile herhangi bir ortaklığının bulunmadığını, Markanın Sicile Tescil edilmesi gerektiğini, belirterek davanın reddini istemiştir.
İzmir Fikri ve Sınai Hukuk Mahkemeleri …/… E – …/…K sayılı 10.05.2018 tarihli karar ile davada görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğundan bahisle görevsizlik kararı vermiş ve bu karar istinaf edilmeksizin 11.06.2018 tarihinde kesinleşmesi ile davacı tarafın 29.05.2018 tahrik dilekçesinde dosya mahkememize gönderilmiş ve 2018/763 Esas numarasını almıştır.
Dava; Franchise Sözleşmesinin feshinden doğan Kar kaybı alacağı, Royalty ücreti talebi ve maddi tazminata ilişkin dava olduğu belirlenmiştir.
Tarafların delilleri toplanmış ve değerlendirilmiştir.
Bilirkişi incelemesi vs. dosyası incelenmiştir.
Mahkemece davalının defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi vasıtasıyla davacının alacağının bulunup bulunmadığı tespit edilmiştir. SMMM bilirkişi …’dan alınan 22.03.2019 tarihli raporda; davacının sözleşmenin haksız feshinden dolayı en son Kasım 2016 tarihinde Ciro üzerinden ödenen Royalty ödemesi yapıldığından bu sözleşmenin sona ereceği 01.12.2020 tarihine kadar 48 aylık Royalty ödemesi söz konusu olacağından brüt ciro üzerinden %5 olarak 197.287,31 TL + KDV aynı zamanda sözleşmede belirlenen cezai şart miktarının da 50.000 USD olduğu ve sözleşmenin haklı olarak fesih edilip edilmediğinin mahkeme tarafından değerlendirilmesi gerektiği, davalının 22.02.2017 tarihi itibari ile temerrüde düştüğü, belirtilmiştir.
Bu rapora karşı davacı vekili 12.04.2019 tarihli beyan dilekçesiyle; müspet zararın hesaplanmadığını, belirterek ciro kaybından kaynaklı müspet zararın da hesaplanmasını ek rapor alınmasını da talep ettiği belirlenmiştir.
Davalı vekili 10.04.2019 tarihli beyan dilekçesiyle; bilirkişi raporunun yeterli olmadığını Marka ve patent konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınmasını talep etmiştir.
Mahkemece bilirkişiden talimat yoluyla 23.08.2019 tarihli ek rapor alınmıştır. Bu ek raporda; feshin haklı olup olmadığı konusunda değerlendirmenin mahkeme tarafından yapılması gerektiğini, hukuki değerlendirme yapılamayacağı belirtilmiştir.
Mahkemece davacının müspet zararlarının tespiti açısından bilirkişi SMMM …’dan alınan 25.02.2020 tarihli raporda; davalının 01.12.2015 tarihli Franchise sözleşmesi gereği … … adlı restoranın Kasım 2016 tarihine kadar işlettiği ve bu tarihte faaliyete son verdiği, davacının defter ve kayıtlarına ulaşılamadığı ancak muavin kayıtları üzerinde inceleme yapıldığı, davacı tarafından davalı … AŞ’ye 100.000 TL ödeme yapıldığı, davalının bu bedeli ödediği, 2015 yılında Franchise bedeli olarak 84.745,76 TL davacının Franchise alacağının olduğu, 2016 yılında davacının ciro üzerinden 98.207,45 TL Royalty ödemesi aldığı, yine davacının davalı tarafa 5.309 TL + 1.680 TL + 3500 TL’lik restoran malzemesi satışı yaptığı, yine demirbaş satışı hesabında 5.261 TL + 21.021,73 TL demirbaş satışı yaptığı, davacının defter ve kayıtlarına ulaşılamadığından müspet zarar konusunda herhangi bir değerlendirme yapılamadığı belirtilmiştir.
Bu rapora karşı davalı vekili 17.06.2020 tarihli beyan dilekçesiyle; davacının defter ve kayıtları sunmaması nedeniyle müspet zarar tespit edilemediğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Bu rapora karşı davacı vekilinin 18.03.2020 tarihli beyan dilekçesiyle; muavin kayıtlara haricinden herhangi bir yasal defter bulunmadığından müspet zararın tespit yapılamadığı, belirtilmekle birlikte bu belgelerin temin edildiği belirtilerek defter ve kayıtların incelenmesini talep etmiştir.
Mahkemece yeniden ek rapor alınmasına karar verilerek bilirkişi SMMM …’dan alınan 22.02.2021 tarihli ek raporda; Davacının 2015-2016-2017 defter ve kayıtları incelenmiş lehe delil olma özelliği tespit edilmiş yine dava dışı …
…’e ait yasal defterler de incelenmekle önceki rapordaki tespitler ile 2017 yılında davacının davalıya herhangi bir mal / demirbaş ve malzeme satışı olmadığı, şirketin gayri faal hale geldiği, davacının ciro kaybına esas olabilecek alacağının olup olmadığı yönünde yeterli bilgi ve belgeye ulaşılamadığı belirtilmiştir.
Bu rapora karşı davacı vekili itiraz ederek 10.03.2020 tarihli beyan dilekçesiyle; davalının ticari defter ve kayıtlar uyarınca elde edilen ciro kaybının hesaplandığından bunun dikkate alınması gerektiğini belirterek ek rapor alınmasını talep etmiştir.
Bunun üzerine mahkeme tarafından bilirkişi SMMM …’dan 22.02.2021 tarihli 2. ek rapor alınmıştır. Bu 2. ek raporda; tarafların itirazları değerlendirilerek aynı yönde bilirkişinin aynı görüşte olduğunu bildirdiği görülmüştür.
Bu rapora karşı davacı vekilinin 10.03.2021 tarihli beyan dilekçesiyle; davacıya ödenmesi gereken cezai şart bedelinin 50.000 USD olduğunun ve sözleşmenin haklı olarak fesih edildiği kanaatine varılırsa davacının alacağını olmadığını tespitine katılmadıklarını, sözleşmenin haksız olarak fesih edildiğini ve müvekkilinin Royalty bedeli ve cezai şart alacağını hak kazandığını, müspet zararın tespit edilemediğini, ek bilirkişi raporunu alınmasını beyan etmişlerdir.
Bu rapora karşı davalı vekili 15.03.2021 tarihli beyan dilekçesiyle; davacının defter ve kayıtlarının tam olarak sunmadıkları ek bilirkişi raporunda da bu durumun tespit edildiğini, … … markasının Türk Patent firmasına teslim edilmediğini ciro kaybının olmadığını, davacının marka sahibi ile bir ortaklığının bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekili 29.03.2021 tarihli dilekçesiyle; harcı da bu tarihte yatırarak davasını ıslah etmiştir. Islah dilekçesiyle; Royalty ücretleri için şimdilik 5.000 TL’lik olan talebini (197.287,31 TL + KDV) 232.797,95 TL’ye yükselttiklerini ve 227.797,95 TL arttırdıklarını, ayrıca cezai şart bedeli olan 50.000 USD’nin ıslah tarihi itibariyle merkez bankası Efektif kuru karşılığı 405.000 TL’nin davadan avans faizi ile tahsilini ve oluşan maddi ve manevi zararların 5.000 TL bedeli ise ıslah etmediklerini bu miktarın fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini, talep ettiklerini belirtmişlerdir.
Davalı vekilinin ıslah dilekçesinde karşı 07.09.2021 tarihli beyan dilekçesiyle; … markasının … Su Ürünleri AŞ’ye ait olduğunu, Türk Patent Kurumunun kayıtlarının bu yönde olduğu, marka devrinin müvekkilini bağlamadığını, davacının çok ciddi bir ciro kaybına uğramadığını, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Bu beyana karşı davacı vekili 03.11.2021 tarihli beyan dilekçesiyle; sözleşmenin haksız bir şekilde fesih edildiğinin belirlendiğini, davalı tarafın haksız bir şekilde sözleşmeyi fesih ettiğini, Franchise sözleşmesine aykırı davrandığını, sözleşme gereği, 50.000 USD cezai şart alacaklarının doğduğunu, buna ilişkin taleplerinin açıkladıklarını ıslah tarihi itibari ile efektif kur üzerinden alacaklarını 405.000 TL cezai şart bedeli olduğunu, yine Royalty bedeli olarak 232.797,95 TL’den dava dilekçesi ile talep edilen 5.000 TL dışında kalan ıslah tarihinden itibaren ‭227.797,95‬ TL’nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline yine 5.000 TL maddi zararın fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya heyete tevdii edilmiş 09.03.2022 tarihinde yapılan duruşmasında taraflar beyanlarına tekrar etmiştir.
Tarafların beyanları kapsamında sözleşmeleri sona erdikten sonra dahi mal tedariki yapılıp yapılmadığı konusunda taraflardan beyan alınmış ve 23.03.2022 tarihli beyan dilekçesinde davanın haksız bir şekilde sözleşmeyi fesih ettiğini ve sözleşme hükümlerine göre müvekkilinin zarara uğradığını, … Markasını kullanımı konusunda müvekkilinin yetkili olduğunu, belirterek davanın kabulünü talep etmiştir.
Davalı vekilinin 18.03.2022 tarihli beyan dilekçesiyle; davacının … Markasının sözleşme yapılırken bahsetmediğini, Franchise sözleşmesinin geçersiz olduğunu belirtmiştir.
Mahkememizce tarafların beyan ve itirazları değerlendirilerek … … markasının davacı tarafından Franchise olarak davalıya işletme hakkının verilip verilemeyeceği ve tüm talepleri konusunda yeniden teknik bilirkişi … ve YMMM bilirkişisi …’ten 07.10.2022 tarihli rapor alınmıştır. Bu raporda; alınan önceki bilirkişi raporları da değerlendirilerek Franchise sözleşmesinin Franchise verenin kendisine ait üretim, pazarlama ve işletme sistemini oluşturan Fikri ve Sınai hakları üzerinde Franchise alanı kullanım hakkı vermek suretiyle sisteme dâhil ettiği ticari faaliyetleri sırasında desteklediği Franchise alanın ise sistemdeki tüm mal ve hizmetlerin sürümünü kendi adına ve hesabına yaptığı ve Franchise verene belli bir ücret ödemeyi taahhüt ettiği karma nitelikli sinallagmatik bir sözleşme olduğu, sözleşmenin belirsiz süreli olarak ya da belirli süreli olarak yapılabileceği, taraflar arasında 01.12.2015 tarihli Franchise sözleşmesi bulunduğu ve işyerinin 01.02.2016 tarihinde açıldığı, süresinin 5 yıl olarak (sözleşmenin m. 2.7) belirlendiği, yine Royalty bedelinin ise brüt satışların %5’i olarak tespit edildiği, (sözleşmenin m. 2.6) Franchise alanın m. 13. ve 14.’te yer alan yükümlülükleri ihlal etmesi durumunda Franchise verene 50.000 USD ödemeyi kabul ettiği, bunun ifaya eklenen cezai şart olduğu, (sözleşmenin m. 15.9 ) taraflar arasındaki uyuşmazlığın ise Franchise alanın Franchise veren davacının marka üzerinde hakkı olmadığını, iddia ederek sözleşmeyi fesh ettiği, dava dosyasında yer alan marka lisans sözleşmesi incelendiğinde markanın sahibi olan … Su Ürünleri AŞ’nin Franchise veren davacıya marka kullanım hakkını kullanım yetkisi verdiği (17.08.2015 tarihli sözleşme), yine bu sözleşmeye (m. 6) istinaden Franchise verenin Lisans verilen markayı üçüncü kişilerde kullandırabileceği, lisans sözleşmesinin 10 yıl olduğu ( m. 3), sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 556 Sayılı THK m. 15 gereğince, Marka Lisans sözleşmesinin yazılı olarak yapılması gerektiği ve şekil şartına uygun olarak sözleşmenin yazılı olarak yapıldığı, bu halde davalının Franchise sözleşmesini haklı sebebe dayanarak fesih etmediğini, davacının Royalty bedeli, cezai şart, ciro kaybından doğan zarar, maddi manevi tazminat talep ettiği, Royalty bedeli bakımından sözleşmenin m. 2.6’ya göre belirlenen brüt satışların %5’nin sözleşmenin sona erdiği 01.12.2020 tarihine kadar hesaplanması durumunda (davacının başka bir Franchise sözleşmesi yapmaması şartıyla) uğradığı, maddi zararı talep edebileceği, ciro kaybı bakımından davacının davalıya mal tedarik etmesi nedeniyle uğradığı zararı davalıdan talep edebileceği yapılan mali incelemelere göre ciro kaybını gösteren herhangi bir iş ve işleme rastlamadığı, cezai şart bakımından ise sözleşmenin m. 15.9’a göre franchise alanın sözleşme hükümlerine aykırı hareket etmesi durumunda 50.000 USD franchise verene ödemeyi kabul ettiği, TBK m. 180/2’ye göre alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan cezai şart tutarını aşıyorsa alacaklının borçlunun kusurunu ispat etmedikçe bu aşan miktarını isteyemeyeceğinden, uğradığı zararın ispat edilmesi halinde cezai şartı aşan miktarı talep edebileceği, zarar cezai şarttan az ise sadece cezai şart miktarını talep edebileceği, bunun aksinin taraflarca kararlaştırılmadığı, somut olayda davacının royalty ücreti nedeniyle uğradığı kaybın 197.287,31 TL + KDV olduğu, sözleşmeye aykırılığın ortaya çıktığı, yani haksız fesih tarihi itibari ile zarar miktarının ve bununla bağlantılı cezai şartı aşan bir zararın olup olmadığını, tespit edilmesi gerektiği, sözleşmeye aykırılığın meydana geldiği tarihte 1 USD’nin 3.3165 TL olup, 50.000 USD x 3.3165 TL = 165.825 TL olarak belirlendiği, bu miktar cezai şartı aşan zararının bulunduğu, farkın 197.287,31 TL – 165.825 TL = 31.462,31 TL + KDV zararının bulunduğu belirtilmiştir.
Bu rapora karşı davacı vekili 26.10.2022 tarihli beyan ve itiraz dilekçeleriyle; davalı tarafın sözleşmeyi haksız olarak feshettiğinin bilirkişi raporuyla tespit edildiğini, davalı tarafın Kasım/ 2016’dan sonra herhangi bir ödeme yapmadığını, 2017 yılının ilk aylarında da başka bir isim altında faaliyete devam ettiğinin belirlendiğini, royalty ve cezai şart bedellerinin davalı taraftan alınarak müvekkiline ödenmesi gerektiğini, müvekkilinin mahrum kaldığı 197.287,31 TL + KDV royalty bedeli ile 50.000 USD cezai şart miktarını istediklerini, bu cezai şartın franchise sözleşmesinin 15.9. maddesinde ifaya eklenen cezai şart olduğunun belirtildiğini, royalty bedelinin de ayrıca tahsili gerektiğini, cezai şart alacağından yapılan zararın mahsup edilmemesi gerektiğini, alacaklının cezai şartı talep etmesinin uğradığı zararları talep etmesine engel teşkil etmediğini, yeni bir rapor alınmasını, aksi halde ek rapor alınmasını talep etmiştir.
Bu rapora karşı davalı vekili 17.10.2022 tarihli beyan ve itiraz dilekçesiyle; … markasına ait lisans sözleşmesinin franchise sözleşmesinden sonra eski tarihli düzenlendiğini, TPK ve Marka Kurumu kayıtlarında … markasının
…Su Ürünleri A.Ş.’ne ait olduğunu, davacının lisans sözleşmesini sunmadığını, geçmiş tarihli bir sözleşmeyi daha sonra ibraz ettiğini, bu sözleşmenin adi yazılı olması nedeniyle önceki bir tarihle düzenlenmesinin mümkün olduğunu, franchise sözleşmesinin yapıldığı tarihte usulüne uygun bir lisans sözleşmesinin bulunmadığını, bulansa bile marka siciline tescil edilmediğini, müvekkilinin bu sözleşme kapsamında sorumlu tutulamayacağını, franchise sözleşmesinin feshedilmesinin müvekkile herhangi bir ürün teslim edilmemesinin tarafların karşılıklı iradesiyle olduğunu, 17.11.2016 tarihinden sonra davacının mal teslim etmediğini belirterek davanın tümden reddini talep etmiştir.
Davacı vekili 29.03.2021 tarihli ıslah dilekçesiyle; dava dilekçesinde saklı tutmuş olduğu cezai şart alacağını talep etmiş olup, bu talebinde 50.00 USD karşılığı 400.000 TL (ıslah tarihi itibariyle kur karşılığı) cezai şart talep ettiğini belirtmiş olmakla ıslah ile cezai şart alacağının talep edilip edilemeyeceği değerlendirildiğinde Yargıtay’ın yerleşmiş kararları ve Yargıtay 11 HD’nin 2015/407 E – 2015/4933 K sayılı 08.04.2015 tarihli kararında da yer aldığı üzere talep sonucunun kısmen veya tamamen değiştirilmesinin mümkün olup, ıslah suretiyle ancak asıl dava muhafaza edilerek yeni bir talebin eklenmesinin kabul edilmediği, bunun aynı vakalara dayanarak açılan davanın dışında yeni vaka incelemesi gerektiren taleplere ilişkin olduğu belirlenmiştir. Somut olayda da davacının talebinin ıslah yoluyla yeni bir talep olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği incelendiğinde davacının talep etmiş olduğu maddi manevi tazminat talebinin aynı zamanda cezai şart alacağı içinde değerlendirme konusu olduğu, cezai şartın altında kalan miktar açısından bilirkişi raporunda yer aldığı üzere cezai şart miktarına kadar zararını talep edebileceği, cezai şartın üstünde kalan zarar içinse bu miktarı talep edebileceği belirtilmiş olmakla, mahkememizce de aynı vakaya dayanarak inceleme yapılmış olması ve yeni bir vakanın incelenmediği tespit edildiğinden talep sonucunun değiştirilmesinin yeni bir talep eklenmesi veya yeni bir vaka ileri sürülmesi anlamına gelmediği belirlenmiş olup, davacının cezai şart alacağını aynı davada aynı sözleşmeye ilişkin olarak ileri sürmesine engel olmadığı belirlenmiştir.
Toplanan tüm deliller ve yapılan incelemelere göre;
Taraflar arasında 01.10.2015 tarihli franchise sözleşmesi yapıldığı, davacı … …’in franchise veren, davalı … Özel Sağlık Hiz. Tur. İnş. Yön. Dan. Tic. Ve San. A.Ş. ise Franchise alan olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin ifası sırasında davalı tarafın bir süre sonra sözleşmeyi fesih ettiği, fesih sebebi olarak davacının bu markayı kullanmak hakkına sahip olmadığını belirttiği, fesih tarihinin Kasım 2016 olup, sözleşmenin 01.12.2020 tarihine kadar devam etmesi gerektiği, bu süreden önce davalı tarafın haksız fesih ile sözleşmeyi fesih ettiği belirlenmiştir.
Davalı tarafın fesih sebebi olarak gösterdiği …Su Ürünleri A.Ş.’ye ait olan … … markasının davacıya da kullanım hakkının 17.08.2015 tarihli sözleşme ile verildiği ve bu sözleşmenin 6. Maddesi kapsamında … … markasının 3. Kişilere de kullanma hakkının tanındığı, dolayısıyla davalı tarafın iddia ettiği üzere bu markanın 3. Kişiler tarafından kullanılma hakkının bulunmadığı iddiasının yerinde olmadığı, bu nedenle feshin haklı sebebe dayanmadığı belirlenmiştir.
Bilirkişi incelemesinde; davacının ve davalının defter ve kayıtlarının incelenmesiyle davacının davalıya bazı restoran malzemesi ve mal satışı yaptığı, davalının da Royalty ödemesinde bulunduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 2.6 maddesine göre Royalty bedelinin bürüt satışların % 5 i olduğu belirlenmiştir.
Ayrıca sözleşmenin 15.9 maddesinde sözleşmenin feshi halinde franchise alanın 50.000 USD cezai şart ödemeyi kabul ettiği, bu tutarın ifaya eklenen cezai şart niteliğinde olduğu belirlenmiştir.
TBK m. 179 ve 180 de yer aldığı üzere;
“C. Ceza koşulu
I. Alacaklının hakları
1. Cezanın sözleşmenin ifası ile ilişkisi
MADDE 179- Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.
Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.
Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.
2. Ceza ile zarar arasındaki ilişki
MADDE 180- Alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile, kararlaştırılan cezanın ifası gerekir.
Alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı, borçlunun kusuru bulunduğunu ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemez.” hükümleri yer almaktadır.
Buna göre; alacaklı franchise verenin bu sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi halinde ifaya eklenen cezai şartı isteme hakkı bulunmaktadır. Ayrıca ifanın da yerine getirilmesini talep etme hakkı bulunmaktadır.
Somut olayda davacının bu hakkından feragat ettiği veya ifayı çekincesiz olarak kabul ettiğine dair herhangi bir iddiada bulunmamaktadır.
Her ne kadar YMMM … ve Doç Dr. …’dan alınan bilirkişi raporunda davacının 50.000 USD cezai şartı isteyebileceği, ancak sözleşme gereğince uğradığı zararların saklı tutulmaması nedeniyle cezai şartı aşan bir zararı varsa bunu talep edebileceği, bu nedenle haksız fesih tarihi olan 17.11.2016 tarihinde 1 USD’nin değerinin 3,3165 TL olması nedeniyle 50.000 USD karşılığı 165.825 TL talep edebileceği, bu cezai şart miktarını aşan müspet zararının Royalty bedeli olan 197.287,31 TL olduğu ve bu rakamdan cezai şart bedelinin düşülmesiyle 31.462,31 TL + KDV talep edilebileceği, diğer zararlarının ise ispatlanamadığı belirtilmiş ise de; Yargıtay uygulamasında haksız feshine sebep veren tarafın bu tür devam eden sözleşmelere göre yapması gereken edimini yapmaması nedeniyle bayii / franchise veren tarafın mahrum kaldıkları karın ifa olarak değerlendirilmesi ve istenebilmesi söz konusu olduğundan müspet zarar kapsamı içerisinde yer almadığı kabul edilmektedir.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmelerde genellikle mahrum kalınan kar miktarının ve buna ek olarak ayrı bir cezai şartın öngörüldüğü görülmektedir. Bu tarz durumlarda cezai şartın Borçlar Kanunu’nun 179/2.maddesinde yer alan “İfaya Ekli Cezai Şart” olduğu Yargıtay’ın istikrarlı görüşüdür. Sözleşmede bayinin haksız olarak taahhüdüne aykırı davranması sonucunda; sağlayıcının mahrum kaldığı karı adeta sözleşmedeki taahhüde uygun bir biçimde alacağı ve buna ek olarak ise bayinin sözleşmeye aykırı hareketi ile cezai şart olarak belirlenen bedele hak kazanacağı öngörülmektedir. Bu durum da Yüksek Mahkeme tarafından “İfaya Ekli Cezai Şart” olarak kabul edilmektedir.
Cezai Şart bu niteliği itibariyle asıl borca bağlı fer’i bir borçtur. Asıl borç, mevcut ve geçerli ise, cezai şart da borç doğurur. Asıl borç sona ermiş ya da geçersiz doğmuşsa, cezai şart bağımsız bir borç oluşturamaz. Cezai şart, borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaat ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevk etmektir. Cezai şart, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güder. Bu bakımdan cezai şart, kuvvetlendirilecek asıl borcun mevcut olmasını gerektirir. Asıl borç yoksa cezai şart da söz konusu olamaz. Bu niteliği itibariyle cezai şart asıl borca bağlı fer’i bir borçtur. Asıl borç, mevcut ve geçerli ise, cezai şart da borç doğurur. Asıl borç sona ermiş ya da geçersiz doğmuşsa, cezai şart bağımsız bir borç oluşturamaz. Cezai şart, asıl borcun bağlı olduğu şekle tabidir. Asıl borç bir geçerlilik şekline bağlanmışsa, cezai şartın borç doğurabilmesi aynı şekilde kararlaştırılmış bulunmasına bağlıdır. Ancak, geçerlilik şekline bağlı olan bir sözleşme bu şekle uygun olarak yapılmadığı halde, şekle aykırılığı ileri sürmenin dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaması nedeniyle dinlenmediği hallerde, sözleşme geçerli sayıldığından, onun fer’i nitelikte olan cezai şart da geçerli sayılacaktır. Cezai şartın fer’ilik niteliği asıl borca bağlı olduğu sürece devam eder. Yani, cezai şartın fer’iliği, muaccel olduğu ana kadar devam eder. Borçlu borca aykırı davrandığında cezai şart muaccel hale geldiğinden artık fer’i değil, asli (bağımsız) bir alacak niteliğini kazanır. Cezai şart, sağlararası hukuki işlemlerde ve özellikle sonuçlarını hayatta doğuran sözleşmelerde kararlaştırılır. (Bkz.Tunçomağ Kenan; Türk Borçlar Hukuku I.Cilt Genel Hükümler İstanbul 1976 Sh.853 vd., Eren Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 5.Bası, Cilt 2 Sh.1169-1171; Kılıçoğlu M.Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 4.Bası Sh.575-577; Reisoğlu Safa; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 12. Bası Sh. 362.)
TBK’nun 179/II maddesine göre; “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir”. Anılan yasa hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi, ifaya eklenen ceza koşulunda, şart gerçekleştiği takdirde alacaklı, hem ifayı hem de cezayı talep edebilecektir. Buna öğretide “taleplerin birleşmesi” veya “toplanması” denmektedir. TBK, “borcun belirlenen zamanda veya yerde ifa edilmemesi” hali için kararlaştırılmış ceza koşulunun, ifaya eklenen ceza koşulu niteliğinde olacağına dair bir karine koymuştur. Bu iki olasılık dışında kalacak eksik ifa hallerinde TBK’nun 179/II. m. değil, 179/I. m. hükmü uygulanacaktır. Zira Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK’nun 179/II. m. hükmü emredici yapıda olmayıp düzenleyici nitelikte olduğundan taraflar, yukarıda belirtilen iki hal dışında kalan eksik ifalarla, bütün ifa etmeme hallerinde de ifa ile birlikte cezai şartın istenebileceğini kararlaştırabilirler.
Somut olayda davacının sözleşme hükümlerinden anlaşıldığı üzere fesihle sona erme halinde madde 16/1 de franchise verenin anlaşma hükümleri yerine getirilmediği takdirde bu anlaşmadan TBK m. 125 de yer alan seçimlik hakları kullanma yetkisine sahip olduğu belirtilmiş olup, TBK m. 125/1 gereğince “Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.
Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir…” hükmü bulunmakta olup, alacaklının borcun ifasını ve tazminat isteme hakkını ve seçme hakkını elinde tuttuğu, yani talep edebilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesinden sonra 23.03.2022 tarihli dilekçesiyle; maddi ve manevi 5000 TL talebini açıklamış ve 2.500 TL maddi ve 2.500 TL manevi tazminat olarak fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Bu nedenle davacı taraf sözleşmenin niteliğinden de anlaşılacağı üzere hem asıl edimin ifa edilmeyen kısmının, hem de cezai şartı isteyebilecektir. Buna göre; davacının Royalty bedeli olarak talep ettiği 232.797,95 TL nin dava tarihinden önce davalıyı temerrüde düşürdüğünden (İzmir 20. Noterliğinin 14 Şubat 2017 tarihli ve davalının cevap verdiği Beyoğlu 10. Noterliğinin 20 Şubat 2017 tarihli cevabi ihtarnamesi ile anlaşıldığından) 232.797,95 TL (197.287,31 TL + KDV) alacağını 03.11.2021 tarihli dilekçesine istinaden 5000 TL sini ihtarnamenin ulaştığı ve temerrüdün oluştuğu 20.02.2017 + 5 gün = 27.02.2017 tarihinden, geri kalan ve talep edilen 227.797,95 TL nin ise ıslah tarihi olan 29.03.2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Davacının diğer talebi olan 50.000 USD cezai şart alacağı talebi ise dava dilekçesinde saklı tutulmuş olup, ıslah ile dava dilekçesini ıslah ederek 50.000 USD istemiştir. 50.000 USD cezai şartın karşılığı ıslah tarihi itibariyle 1 USD karşılığı 8,1 TL’den 405.000 TL talep ettiğini belirtmiştir.
Ancak davacının cezai şart alacağı, haksız fesih tarihi itibariyle doğmakta olup, haksız fesih tarihi de raporlarda yer aldığı üzere 17.11.2016 olup, bu tarih itibariyle dolar kuru 3,3165 TL olup, karşılığı 165.825 TL’dir. Bu nedenle davacının cezai şart alacağının Türk Lirasına çevrilmesi halinde bu tarihteki değer üzerinden belirlenen cezai şartın kabul edilmesi gerekmektedir.
Diğer talebi olan 5.000,00 TL maddi ve manevi zararını ise ispatlayamamıştır. Bu talebi reddedilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Sebeplerle;
Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile;
Davacının 232.797,95 TL royalty bedeli ve 165.825 TL cezai şart alacağının kabulü ile;
Bu alacaktan Royalty bedelinin 5.000,00 TL’lik kısmı için temerrüt tarihi olan 27.02.2017’den, geri kalan 227.797,95 TL’lik kısmı ve 165.825 TL cezai şart alacağı için ise; ıslah tarihi olan 29.03.2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Davacının fazlaya ilişkin talepleri ile maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine,
Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 27.229,93 TL harçtan dava açılışında alınan 256,17 TL peşin harç ve ıslah sırasında yatan 10.750,00 TL peşin harcın mahsubu ile eksik alınan 16.223,76 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Davacı tarafından yargılama gideri olarak yapılan başvuru harcı 31,40 TL, peşin harç 256,17 TL ve ıslah harcı 10.750,00 TL ile yazışma ve tebligat gideri 683,50 TL, talimat bilirkişi ücreti gideri 400,00 TL ve bilirkişi ücreti 2.350,00 TL olmak üzere toplam 14.471,07 TL’nin davanın kabul-red oranına göre 13.166,77 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT’nin 13/1. maddesine göre belirlenen 58.807,21 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile vekili yararına davacıya verilmesine,
Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden red edilen miktar üzerinden AAÜT’nin 13/1. maddesine göre belirlenen 37.884,50 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile vekili yararına davalıya verilmesine,
HMK m. 333 gereği gider avansından artanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı ve gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/11/2022

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır