Emsal Mahkeme Kararı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/388 E. 2021/460 K. 09.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/388
KARAR NO : 2021/460

ASIL DAVA : Ticari Şirket (Fesih Ve Tasfiyesi)
KARŞI DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkarma ve Hisse Devri)

ASIL DAVA TARİHİ : 01.11.2011
KARŞI DAVA TARİHİ : 02.01.2012
KARAR TARİHİ : 09.06.2021

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı – Karşı Davalı vekili 01.11.2011 harç tarihli dava dilekçesiyle; müvekkili …’in davalı … Ltd. Şti.’nin 20 hissesinden 4 hissesine sahip olduğunu, diğer hissedarlar olarak 10 payın …’e 6 payın ise …’e ait olduğunu, şirketin faaliyet alanının plastik ve metal üzerine krom nikelaj/sarı altın/kalay uygulama işleri olduğu, şirketin 1998 yılında kurulduğunu, başlangıçta kar elde eden şirketin malvarlığının arttırdığını, taşınmaz ve menkul(araç) satın aldığını, 2004 yılında şirket ortaklarından olan … hissesini müvekkiline satıp ortaklıktan ayrıldığını, müvekkilinin 20.08.2004 tarihinde 4 hisseye sahip olduğunu, şirketin hiç kar payı vermediğini, oysa diğer ortakların gelir ve refah düzeylerinin arttığını, kendileri eş ve çocuklarının şirkette yüksek maaşla işe başladıklarını, ayrıca diğer ortakların (… ve kardeşi …’in) aynı iş kolunda faaliyet gösteren ve aynı yerde faaliyet gösteren … Ltd. Şti.’ni 26.01.2008 tarihinde kurduklarını, yeni kurulan bu şirketi müvekkiline hiç haber vermeden kurdukları gibi, aynı idari binada faaliyet göstermesini sağladıklarını, davalı şirketin faaliyetlerini ise aksattıklarını, şirketi zarar eden bir hale getirdiklerini, vergi dairesine yüksek miktarda borcun bulunduğunu, ayrıca … bankasına taşınmazları ipotek ettiklerini, diğer ortakların şirketi kendilerine borçlandırdıklarını, şirketin 1.150.443,42-.TL borcunun bulunduğunu, oysa yeni kurulan şirketin zarar etmediğini ve kara geçtiğini, bu şirketin müşteri portföyünün de dava konusu şirketle aynı olduğunu, şirketin bu haliyle borca batık duruma gelmesi ihtimalinin bulunduğunu, bu nedenle şirkete İdari Kayyım atanması ile şirketin TTK m.549 ve devamına göre feshini ve tasfiyesini, ayrıca şirketin sermaye artırımı yoluna gitmesinin engellenmesini talep etmiştir.
Davalı – Karşı Davacı vekili 02.01.2012 tarihli cevap dilekçesiyle; davacının … Ltd. Şti.’nin feshini istediğini, bu talebin haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacının 09.02.2011 tarihinde ihtarname keşide ederek müvekkiline gönderdiğini, müvekkilinin maliki olduğu taşınmaz üzerindeki muhdesatları günün rayiç değerine göre tespit ettirmek suretiyle ortaklıktan çıkmayı istediğini, şirketin diğer iki ortağı … ve …’in 03.03.2011 tarihli cevap dilekçelerinde, hisseyi gerçek değeri üzerinden satın almak için uzlaşma çağrısında bulunduklarını, akabinde 25.08.2011 tarihinde öz varlık değer tespitinin yapıldığını, davacının hisse değeri olarak tespit edilen değerin davacıya ödenmek istendiğini, davacıya isterse … veya … hisselerinin bedellerini ödeyerek devralabileceğinin bildirildiğini, ancak anlaşma olmadığını, davacının husumeti yanlış yönelttiğini, … Ltd. Şti.’nin yöneticisi …’in hasım gösterilip gösterilmediğinin belli olmadığını, … açısından davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini, davanın esası yönünden de; müvekkili şirketin 30.09.1998 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinden anlaşılacağı üzere şirketin bu tarihte kurulduğunu, davacının 19.01.2006 tarihinde şirkete ortak olduğunu, şirkete ait taşınmazın 02.05.2001 tarihinde satın alındığını, davacının şirkete ortak olmadan önce …’in şahsi hesabından … hesabına para gönderildiğini, …’e yapılmış herhangi bir para tahsilatının bulunmadığını, … … Ltd. Şti.’nin 04.04.2008 tarihinde kurulduğunu, … … Ltd. Şti.’nin … Ltd. Şti. ile rakip firma olmadıklarını, iştigal konularının birbirinden farklı olduğunu, … Ltd. Şti.’nin … ve metal üzerine krom nikelaj/sarı altın/kalay kaplama işini yaptığını, … … Ltd. Şti.’nin ise her türlü … enjeksiyon işini yerine getirdiğini, her iki firmanın aynı adreste yan yana olmasının faydalı olduğunu, … … Ltd. Şti.’nin yapmış olduğu işlerinin kaplamasının … Ltd. Şti. tarafından yerine getirildiğini, müvekkili firmanın sektörde tanınan firmalardan olduğunu, finansal kiralama yoluyla 16.12.2011 tarihinde yeni bir kaplama makinesi satın aldıklarını, bu finansal kiralama sözleşmesine … … Ltd. Şti.’nin de kefil olduğunu, … … Ltd. Şti.’nin … Ltd. Şti.’nin kiracısı olduğunu, kira sözleşmesinin 3 yıl olduğunu, her iki firmanın çalışanlarının birbirinden farklı olduğunu, … ve …’in tüm zamanlarını şirket için kullandıklarını, müvekkil şirketin borca batık olmadığını, bu şirket üzerine kayıtlı kamyonetlerin de herhangi bir borcunun bulunmadığını, 2011 yılının üçüncü döneminde 337.024,24-TL gelir elde ettiklerini, 25.08.2011 tarihli öz varlık değer tespitinde şirketinin aktifinin 3.493.010,70-TL olduğunu, borçların ise 1.550.317,40-TL olup mahsubuyla öz varlık değerinin 1.942.693,30-TL olduğunun tespit edildiğini, müvekkil firma aleyhine açılmış icra takibinin bulunmadığını, müvekkil firmanın üzerine kayıtlı taşınmazın ipotek borcunun ödenmesi nedeniyle ipoteğin kaldırıldığını, müvekkilin şirket ortaklarının aile fertlerinin taşınmazlarını şirket için ipotek verdiklerini, davacının şirket ortakları ile yakın akraba olması nedeniyle kendisine elden ödeme yapıldığını, yine davacının … Kooperatifine olan borçlarının da şirket tarafından ödendiğini, dekontlarının açıklama kısmında … isminin yer aldığını, davacının tanık deliline dayanmasına muvafakat etmediklerini, davanın reddine, karşı davanın kabulüne, davacının (karşı davalının) ortaklıktan çıkartılmasına, payının şirkete devredilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı – Karşı Davacı vekili 02.01.2012 tarihli karşı dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin ortakları … ve …’in TTK m. 551/III’e göre esas sermayenin yarıdan fazlasına sahip olmaları nedeniyle davalı …’in ortaklıktan çıkarılmasını istediklerini, davalı …’in … Ltd. Şti.’nin %20, …’in %50 ve …’in ise %30 pay sahibi olduğunu, davalının 19.01.2006 tarihinde şirkete ortak olmasından sonra 09.02.2011 tarihinde ortaklıktan çıkmak istediğini beyan ettiğini, hissesinin gerçek değerinin 25.08.2011 tarihinde mahkeme vasıtasıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi ile tespit edildiğini, buna rağmen hisseyi satmak istemediğini, davalı ile müvekkili şirket ortakları arasında güven ilişkisinin kalmadığını, şirkete ait … ve … plakalı araçların vergi borcunun olmadığını, bu araçların şirket için kullanıldığını, müvekkili şirketin borca batık olmadığını, bilirkişi incelemesi ile bunun ortaya çıkacağını, şirkete ait taşınmazın ipoteğinin bulunmadığını, davalının Almanya’da yaşadığını, ziyaret için Türkiye’ye yılda birkaç kere geldiğini, Almanya’da çalıştığını, şirket ile ilgili hiçbir riske karışmadığı gibi şirket ortaklarının yaşadığı sorunlarını ve risklerini görmediğini, tüm riskleri … ve …’in karşıladığını, şirketin Pazar payının artması nedeniyle davanın hisse değerinin de arttığını, davalının asılsız iddialarının ortaklar açısından çekilmez hale geldiğini, şirket ortaklarının davacıyı iş yerine sokmadığı iddialarının doğru olmadığını, … Ltd. Şti. ile … … Ltd. Şti. firmalarının iştigal konularının birbirinden farklı olduğunu, birbirlerine rakip firma olmayıp birbirlerini tamamlayan firma olduklarını belirterek; karşı davanın kabulü ile davacı … Ltd. Şti.’nin %20 pay sahibi olan davalı …’in şirket ortaklığından çıkartılmasına, %20 payının şirkete devrine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı – Karşı Davalı … vekili 25.01.2012 tarihli cevap dilekçesiyle; açılan karşı davanın yersiz olduğunu, reddinin gerektiğini, TTK m. 551’e göre müvekkilinin ortaklıktan çıkarılacak herhangi bir kusurunun bulunmadığını, …’in şirketi yöneten ortak olmadığını, şirket binasına sokulmadığını, taşınmaz üzerinde bulunan binaların toplam değerinin 957.600,00-TL, cihazların 275.820,00-TL olduğunun tespit edilmesine rağmen bu değerlerin enflasyon etkisiyle yükselmiş değerler olduğunu, müvekkiline karlı olduğu belirtilen bu şirketten tek kuruş ödeme yapılmadığını, şirketin 1.000.000,00-TL’den fazla zarar içinde olduğunu, müvekkilinin daha önce şirketin yöneticisi olan …’e destek için para gönderdiğini, şirket taşınmazının bankalara ipotek edildiğini, müvekkilinin şirket ortağı olmasını diğer ortakların istemediğini, müvekkilinin şirketin ortaklığından çıkarılmasının haklı bir nedeni olmadığını belirterek; karşı davanın reddine, … Ltd. Şti.’nin tespit ve tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl Dava; limited şirketin fesih ve tasfiyesi; Karşı Dava; davacı ortağı limited şirketinden çıkartılması ve hissesinin davalı şirkete devrine ilişkindir.
Tarafların delilleri toplanmış ve değerlendirilmiştir.
Şirkete ait ticaret sicil kayıtları, aynı idari binada ve aynı yerde faaliyet merkezi bulunan … Ltd. Şti.’ne ait ticaret sicil kayıtları, şirkete ait taşınmazlara ilişkin tapu kayıtları, davacı-davalı şirkete ait vergi idaresine borçlu olup olmadığına ilişkin cevabı yazılar, keşif ve bilirkişi incelemeleri ile tanık beyanları incelenmiş ve değerlendirilmiştir.
Toplanan tüm delillerle birlikte basit usulde yargılaması yapılan davada bilirkişi incelemesi yapılmış ve bilirkişilerden (SMMM bilirkişi …, Makine Mühendisi …, İnşaat Yüksek Mühendisi … ve Hukukçu bilirkişi …’dan oluşan heyetten) rapor alınmış, tarafların tanıkları duruşmada dinlenmiştir.
SMMM bilirkişi …’ün 28.11.2012 tarihinde vermiş olduğu ön raporda; davacı …’in davalı şirketten 4/20 payını 19.01.2006 tarihinde …’den devraldığını, davalı şirketin 2007–2008–2009–2010–2011 yılı defter ve kayıtlarının incelenmesi gerektiği, 2009 yılında 55.266,44-TL zarar yaptığı, diğer yıllarda ise kar elde ettiği, dağıtılmamış olarak 689.792,97-TL karın biriktiği, … döneminde ise 218.105,87-TL zararın olduğu, dava dışı … Ltd. Şti.’nin Ticaret Sicil’den yapılan kayıt incelemesiyle davalı şirketle aynı merkezde faaliyet gösterdiği, dava dışı … Ltd. Şti.’nin 1.500,00-TL+KDV ödediği, kira sözleşmesinin 01.08.2010 tarihinde başladığı ve 3 yıllık olduğu, ayrı bir elektrik sayacının bulunmadığı, davalı şirketin vergi dairesi ve SGK’ya vadesi gelmiş ve geçmiş borçlarının olmadığı, ancak 30.09.2012 tarihli mizana göre 1.632.146,24-TL net kısa vadeli ve 799.113,06-TL net uzun vadeli banka kredi borcunun olduğu, ayrıca satıcılara 198.981,21-TL borcu ile 112.376,00-TL vadesi gelmemiş çek ödemesi borcunun olduğu belirtilmiştir.
Dinlenen davacı – karşı davalı tanıkları beyanlarında; davacı …’in, … ve … ile akraba olduğunu, şirketin öncelikle …, … ve … arasında kurulduğunu, …’in daha sonra hissesini oğlu …’e devrettiğini, davacının Almanya’da kaldığını, kışın Aralık ayında ve yazın Haziran ayında Türkiye’ye geldiğini, davacının şirkete sokulmadığını, fabrikaya alınmadığını, davalı şirketin davacı adına ona ait kooperatif aidatlarını 1,5 sene kadar ödediğini beyan etmişlerdir.
Davalı – karşı davacı tanıkları beyanlarında; davacının şirkete gelip gittiğini, mali dokümanları istediğini, … Ltd. Şti. kurulduğunda davacının bundan haberi olduğunu ve Türkiye’ye geldiğinde bu durumu bildiğini, davacının şirkete yatırım yapılmasını istemediğini, yeni kurulan şirkete de ortak olmadığını, dava açılmadan önce devamlı görüştüklerini, davacının hissesini devretmek istediğinde %20 hisse değerinin 390.000,00-TL olduğunun belirlendiği, ancak davacının 750.000,00-TL istediğini, bu yüzden anlaşılamadığını beyan etmişlerdir.
Bilirkişi heyetinin 24.10.2013 tarihli raporlarında; davalı şirketin ham maddelerden enjeksiyon yöntemiyle üretilen parçaları kaplama işlemi yaptığını, kendi sektöründe önemli bir firma olduğunu, 2010 yılında otomasyon sistemine geçtiğini, fabrika binasının bulunduğu taşınmazın binanın ve müştemilatların değerlendirilmesiyle toplam değerinin 2.450.000,00-TL olduğu, şirketin rayiç değerlere göre öz varlığının 1.667.054,23-TL olduğu, borca batık durumun olmadığı, reel öz varlığa göre … hissesinin 333.410,85-TL olduğu, … Ltd. Şti. ile … Ltd. Şti.’nin faaliyet alanlarının ayrı olduğu, … Ltd. Şti.’nin davalı şirkete kira bedeli olarak aylık 1.500,00-TL +KDV kira bedeli ödediği, taraflar arasındaki ilişkide 6762 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerektiği, davacının ileri sürdüğü davacı şirketin fesih ve tasfiyesi şartlarının 6762 sayılı TTK m. 549/4 bent ve 551/II hükümlerine göre haklı sebep teşkil edip etmediği değerlendirildiğinde davacının ortaklıktan çıkmaya ilişkin meşru kılan hükümlere göre şirketin feshini istemesinin iyi niyetle bağdaşmadığı, bu halde şirketin varlığını sona erdirmenin menfaatler dengesine uygun düşmediği, TTK m. 187 hükmünün değerlendirilmesinde de haklı sebep kavramının oluşup oluşmadığının incelenmesi gerektiği, dava dışı … Ltd. Şti.’nin faaliyet alanın davalı şirketle aynı olmadığı, 2008 yılında kurulan bu şirkete davacının ortak olmadığı, bu şirketin faaliyetinin TTK m.547 rekabete aykırılık teşkil etmediği, dava dışı … Ltd. Şti.’nin davalı şirkete rayice uygun kira bedeli ödediği, payına düşen elektrik bedelini de fatura karşılığı ödediği, bu nedenle dava dışı … Ltd. Şti.’nin aynı yerde faaliyet göstermesinin davacı açısından fesih için haklı bir sebep teşkil etmediği, yine davalı şirketin borca batık durumda bulunduğu/borçlarını ödeyemediği iddiasının da; davalının zarar, vergi ve SGK borçları ile bankalara olan uzun vadeli kredi borçları değerlendirildiğinde; şirket öz varlığının 1.667.054,23-TL olduğu, şirketin borca batık olmadığı, henüz vadesi gelmemiş muhtelif borçlarının mevcut olduğu, 01.01.2012-30.09.2012 tarihleri arasında 218.105,87-TL zararının olduğu, şirketin feshini gerektiren haklı sebebinin bulunmadığı, ayrıca davalı şirketin 689.792,97-TL dağıtılmamış karının biriktiği ve hiç kar dağıtımı yapmadığı görülmekle birlikte davacının dağıtılmamış karlardan hissesine düşen kar payını isteme ve 6762 sayılı TTK m. 551/2f. uyarınca ortaklıktan çıkmasına izin verilmesini isteme hakkının bulunduğu, şirket karının dağıtılmamasının tek başına şirketin feshini gerektirecek haklı bir sebep kabul edilemeyeceği, vadesi gelmemiş borçların dönemsel zarar ve kar dağıtmama hususlarının şirketin feshini gerektirecek ağırlıkta haklı sebep oluşturmadığı, ancak davacının 6762 sayılı TTK m. 551/2f. uyarınca davalı şirket ortaklığından çıkmasını meşru kılan haklı sebepler olabileceği, yine davalı şirket çalışanı …’in aldığı ücretin fazla olmasının haklı sebeple fesih sebebi oluşturmadığı, karşı davanın incelenmesinde; karşı davacı şirketin davalı …’in haklı sebeple ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin TTK m. 551/3f. gereğince, esas sermayenin yarısından fazlasına sahip bulunan ortakların mutlak ekseriyeti tarafından muvafakat edilmek şartıyla limited şirketin haklı sebeplerden dolayı bir ortağı şirketten çıkarılmasını isteyebileceği, haklı sebeplerin bulunması ve bu sebeplere istinaden esas sermayenin yarısından fazlasına sahip bulunan ortakların mutlak çoğunluğu ile Ortaklar Genel Kurulu’nun ortaklıktan çıkarılma kararını almasının gerekli olduğu, kollektif şirketler yönünden geçerli olan 6762 sayılı TTK m. 187’deki haklı sebeplerin bu şirket türü içinde uygulanacağı, buna göre bir ortağın şirketin idare işlerinde veya şirket hesaplarının tanzimi hususunda şirkete ihanet etmesi, görev ve borçlarını yerine getirmemesi, şahsi menfaatleri uğruna şirketin ticaret unvanını veya mallarını suiistimal etmesi, hastalığı veya diğer sebeplerden dolayı üzerine aldığı işleri yerine getiremeyecek durumda olmasının haklı sebep teşkil ettiği, bu sebeplerin sınırlı olmayıp benzer sebeplerinde haklı sebep teşkil edeceği, haklı sebebin ortaya çıkmasında ortağın kusurlu olup olmamasının önemli olmadığı, davalı karşı davacı şirketin % 50 hisseli ortağı olan …’in, davacı karşı davalı …’in ortaklıktan çıkarılması için yazılı muvafakatname vermiş olduğu görülmekle birlikte, bu konuda sermayenin yarısından fazlasına sahip bulunan ortakların mutlak çoğunluğu ile Ortaklar Genel Kurulu’nda ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin karar alması gerektiği, bu konuda davacı şirket ortakları … ve …’in, davalı …’in ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin bir genel kurul kararı almadığı, hatta böyle bir karar alınması halinde dahi davalı …’in sadece şirketin feshi ve tasfiyesine yönelik dava açmış olmasının ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin haklı bir sebep teşkil etmeyeceği belirtilmiştir.
Bu rapora karşı davacı – karşı davalı vekili 18.11.2013 tarihli beyan dilekçesiyle; bilirkişilerin şirketin öz varlığını doğru olarak tespit etmediğini, piyasa değerini araştırmadıkları, halen piyasada itibarı bulunan şirketin peştemaliye değerinin de dikkate alınması halinde değerinin 5.000.000,00-TL civarında olması gerektiği, müvekkilinin hissesinin de en az 1.000.000,00-TL olduğu, müvekkilinin şirket kar payındaki hissesinin hesaplanmasını ve müvekkiline ödenmesini talep etmiştir.
Bu rapora karşı davalı – karşı davacı vekili 21.11.2013 tarihli beyan dilekçesiyle; bilirkişilerin öz varlık değerlerine ilişkin değerlendirmelerin doğru olduğu, şirketin bulunduğu taşınmazın yerinin 3. derece sit alanı olması nedeniyle değerinin etkilendiğini, …’in ortaklıktan haklı nedenlerle çıkarılmasını istedikleri, şirketin değerinin hesaplanmasında peştemaliye değerinin eklenemeyeceğini, zira bu değerin şirketin devir edilmesi halinde değerlendirilmesi gereken bir unsur olduğu, davacı-karşı davalının … ve …’in muvafakatiyle ortaklıktan çıkarılmasını istediklerini belirtmişlerdir.
Her ne kadar davalı taraf cevap dilekçesinde davacının hem … Ltd. Şti. hem de …’e karşı dava açtığını belirtmişse de dava dilekçesinde davanın sadece … Ltd. Şti.’ne karşı açıldığı, …’e ayrıca husumet yöneltilmediği, sadece şirket yöneticisi olarak gösterildiği belirlendiğinden … için ayrıca hüküm kurmaya gerek görülmemiştir.
Davacı ve davalının beyanları, talepleri, tanık beyanları, bilirkişi incelemeleri ve diğer kayıtlar incelenip değerlendirildiğinde; davacının davalı … Ltd. Şti.’ne 4/20 hisseyle 19.01.2006 tarihinde ortak olduğu, şirketin 30.09.1998 tarihinde kurulması aşamasında şirket ortakları …, … ve …’den teşekkül ettiği, bu tarih itibariyle …’in hissesini oğlu …’e devrettiği, davacının şirket ortağı olup yönetici olmadığı, Almanya’da yaşadığı, her yıl Aralık ve Haziran aylarında Türkiye’ye geldiği, tanık beyanlarından da anlaşıldığı üzere şirket ortaklarıyla akraba olması nedeniyle şirketi ziyaret ettiği ve yakın ilişki içerisinde oldukları, hatta davalı şirketin diğer ortaklarının 28.03.2008 tarihinde kurduğu dava dışı … Ltd. Şti.’ne ortak olması için davet edildiği halde …’in katılmadığı, bu şirketin davalı şirketle aynı taşınmazda ve faaliyet merkezinde ancak, farklı faaliyet alanında çalıştığı, her iki şirketin birbirinin iştigal alanında değil, birbirini tamamlayan iştigal alanında faaliyet gösterdiği, dava dışı … Ltd. Şti.’nin davalı şirketin taşınmazını 1.500,00-TL + KDV’ye kiraladığı ve kira bedelini ödediği, bu bedelin rayiçlere uygun olduğu, davalı şirketin öz varlığının müspet 1.667.054,23-TL olduğu, borca batık durumun olmadığı, şirketin reel öz varlığına göre davacının % 20 şirket payı değerinin 333.410,85-TL, şirketin dağıtılmamış karının 689.792,97-TL olduğu şirketin borca batık durumda olmamakla birlikte 01.01.2012–30.09.2012 döneminde 218.105,87-TL zararının, vadeli olarak vergi dairesine vergi borcuyla, SGK kurumuna sigorta borcunun ve uzun vadeli banka kredisi borcunun bulunduğu da tespit edilmiştir. Bu tespitler davacının şirketin haklı sebeple feshini gerektirecek bir gerekçeyi ihtiva etmemektedir, 6762 sayılı TTK m. 549/4f. ve m. 551/2f. gereğince davacı …’in talep ettiği şirketin feshinin şartlarının oluşmadığı, şirketin halen faaliyet gösterdiği, bu haliyle şirketin feshini talep etmenin iyi niyetle bağdaşmadığı, haklı sebep olarak ileri sürdüğü hususların ancak kendisi açısından ortaklıktan çıkma veya kar payı talep etme hakkını isteyebileceği belirlenmiş olup, davacı tarafın gerek tanık beyanlarına karşı 07.01.2013 tarihli dilekçesi ve gerekse bilirkişi raporuna karşı 18.11.2013 tarihli beyanında yer aldığı üzere; talebinin şirket ortaklığından çıkma olarak düzelttiği ve talebinin bu yönde olduğunu beyan etmesi nedeniyle, davalı-karşı davacının da baştan itibaren davacının şirketten çıkarılmasını talep ettiği göz önüne alınarak; davacının tasfiye payının hesaplanması, bu payın kendisine ödenmesi için tasfiye payı konusunda yeniden bilirkişi incelemesi yapılması gerekmiştir.
Davacının ortaklıktan çıkarılabilmesi için, çıkarılacak ortağın haklı sebebe dayanarak çıkarılması gereklidir. Ancak somut olayda; davacının haklı sebeple çıkarılmasını gerektirecek bir gerekçe bulunmamakla birlikte; gerek davacı ve gerekse davalı şirkette bir daha birlikte ortaklık ilişkisini sürdürmek istemediği belirlenmiştir. Bu nedenle; davacının çıkmasına karar verilmesi, ortaklığın yürütülmesi için elzem hale gelmektedir. TMK m. 4’teki hâkimin takdir hakkının bu şekilde de kullanılması mümkündür.
Bu konuda yapılan bilirkişi incelemesinde, bilirkişiler SMMM …, İnşaat Mühendisi …., Makine Mühendisi … ve Hukukçu … den alınan 04.07.2014 tarihli raporda; dava konusu İzmir Kemalpaşa,… Köyü’nde bulunan davalı-karşı davacı … Ltd. Şti.’ne ait taşınmazın dava tarihi ve keşif tarihi itibarı ile değerinin belirlendiği, buna göre; bu taşınmazın 2.320.000,00-TL değerinin bulunduğu, söz konusu şirkete ait malvarlığı ve makinelerin reel değerinin tespit edildiği, bunların da değerinin toplam 4.903.396,00-TL olduğu, 31.12.2013 tarihi itibarı ile şirketteki öz kaynakların -339.577,65-TL olduğu, buna göre; bu tarih itibarı ile şirket öz varlığının 612.148,70-TL ettiği, davacının şirketin kurulumundan sonra 19.01.2006 tarihli 2006/1 sayılı ortaklar kurulu kararına göre hisse devri ile …’e ait hisseyi (%20’lik) devraldığı ve bu durumun Ticaret Sicil Gazetesi’nde tescil edildiği, şirket sermayesinin 500,00-TL’den 100.000,00-TL’ye çıkarılması kararının 25.10.2005 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edildiği, arttırılan 99.500,00-TL’lik sermayenin ¼’ünün tescil tarihinden itibaren en geç üç ay içerisinde, kalanının ise; 01.09.2008 tarihinde nakden ödeneceğinin belirtildiğini, 19.01.2006 tarihli kararla davacı-karşı davalının …’den 20.000,00-TL bedelle hisseleri devraldığı, bu hissenin 100,00-TL’sinin ödendiği, 19.900,00-TL’sinin halen ödenmediği, …’in taahhüt edilen hisseden avans faizi ile birlikte sorumlu olduğu, avans faizinin 01.09.2008–04.09.2014 tarihleri arasında 19.989,00-TL olduğu, böylece sermaye taahhüdü ve faiz toplamının 39.889,00-TL şirkete borcunun olduğu, şirket kayıtlarına göre 31.12.2013 tarihi itibarı ile menfi 339.577,65-TL olduğu, 2012 ve 2013 yıllarındaki zararlar neticesinde dağıtılabilir karın bulunmadığı, 2012 ve 2013 yılında şirketin 351.959,26-TL’lik geliri ve 759.817,29-TL’lik gideri bulunduğu, şirketin buna göre 421.983,58-TL zararda olduğu, mevcut hesaplama yöntemlerinden net aktif değerleme yönteminin kullanılmasıyla şirketin reel mal varlığının maddi ve gayri maddi unsurlarının belirlendiği, gizli yedek akçelerin de bu net aktif değere eklendiği ve davacıya düşen %20 payın 122.429,74-TL olduğu, bu paydan biraz önce belirtilen sermaye taahhüdü ve faiz toplamı olan 39.889,00-TL’nin mahsup edilmesiyle; ayrılma alacağının 82.540,74-TL olduğu belirtilmiştir.
Bu bilirkişi raporuna karşı asıl davacı-karşı davalı vekili 24.07.2014 tarihli beyan dilekçesinde; her iki rapor arasında çelişki olduğu, şirketin öz varlığının tespitinde hatalar bulunduğunu, 6762 sayılı TTK m. 547 ve 6102 sayılı TTK m. 626, 202 ve 205’e göre; şirketin feshini gerektiren haklı sebeplerin bulunduğunu, bilirkişilerin keşif tarihi itibarı ile reel değer tespiti yaptıklarını, şirket içerisinde bulunan makine ve demirbaş ile tesisatın rayiç değere göre hesaplanmadığını, 2010 yılında şirketin kar elde ettiği halde; 2012 ve 2013 yılında zarar ettiğinin belirtildiğini, bu zararın öz varlıktan mahsup ettiklerini, müvekkilinin ödenmemiş sermaye borcu 19.900,00-TL’nin kar payına alacağına mahsuben şirkete yatırıldığının müvekkiline söylendiğini, bu sermaye taahhüdüne faiz yürütülemeyeceğini, şirketin kötü yönetim ile zarara sokulduğunu, şirketin ticari unvan değerinin hesaplanan değere katılmadığını, bu nedenle yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmiştir.
Davalı-karşı davacı vekili bilirkişi raporuna karşı vermiş olduğu 08.10.2014 tarihli beyan dilekçesinde; davacının davasını ıslah edip, ortaklıktan çıkmayı istediğini, şirket öz varlığının hüküm tarihine en yakın rayiç bedelinin belirlendiğini, dava tarihine göre hesap yapılamayacağını, kararın inşai nitelikte bir karar olacağını, şirketin başlangıçtan itibaren iki aracının bulunduğunu belirterek; davacının ortaklıktan çıkmasına karar verilmesini istemiştir.
Tarafların itirazları da değerlendirilerek yapılan incelemede; Mahkememizce alınan ilk bilirkişi raporunda (bilirkişilerin 24.10.2013 tarihli raporlarında); 2013 yılının sonuna kadar olan (31.12.2013) çıkma payının hesaplanmadığı, bu tarih itibarı ile şirketin zarar kalemlerinin belirlenmediği, buna karşılık Mahkememizce yaptırılan ikinci bilirkişi incelemesi ile alınan raporda karar tarihine en yakın olan şirket aktif reel değerlerinin tespiti ile; şirketin mevcut durumda davacıya düşen pay miktarının 122.459,74-TL olduğu, bu miktardan işlemiş sermaye taahhüt borcu olan 19.900,00-TL ve faizi 19.989,00-TL’nin toplamı 39.989,00-TL’den mahsubu ile; kalan alacağının 82.540,74-TL olduğu, hüküm tarihine en yakın değerlemenin de bu olduğu; Böylece davacının ortaklıkta mevcut durum itibarı ile tasfiye payının bilirkişi raporuyla 82.540,74-TL tespit edilmiştir. Dağıtılmamış olan kar payının da tasfiye payında değerlendirilmesi gerekmektedir. Ortağın tasfiye payı ana sözleşmede düzenlenmediğinden, TTK hükümlerine yapılan atıf gereğince; çıkmanın talep olunmasıyla karar tarihine en yakın tarih itibarı ile davacıya düşecek tasfiye payı hesaplanmıştır. Sonuç olarak davacı-karşı davalının taleplerinin reddine (Davacı …’in davalı … Ltd. Şti.’ne açmış olduğu asıl davanın şirket feshinin şartları oluşmadığından şirket feshi ve kayyım atanmasına ilişkin davasının REDDİNE) ve çıkma payının davalıya (Davalı – karşı davacı … Ltd. Şti.’nin davacı …’e karşı açmış olduğu şirket ortaklığından çıkarılmasına ilişkin talebinin davacı-karşı davalının da şirket ortaklığından çıkma talebi kabul edilerek; Davacı-karşı davalı …’in TTK m. 551 gereğince … Ltd. Şti. Ortaklığından Çıkmasına ve şirket ortaklığındaki payının bilirkişilerce hesaplanan 82.540,74-TL’nin davalı-karşı davacı … Ltd. Şti.’nden karar tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsili ile davacı-karşı davalıya) ödenmesine karar verilmiştir.
Bu karar davacı-karşı davalı … vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay …. HD’nin 2015/3429 E. – … K. sayılı … tarihli kararıyla bozulmuştur. Bozma gerekçesinde “…1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı-karşı davalı … vekilinin asıl davaya yönelik tüm, karşı davaya yönelik aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Karşı dava, davacı-karşı davalı …’in şirket ortaklığından çıkarılması istemine ilişkindir.
TTK.nun 551/son maddesine göre, bir ortağın, ortaklıktan çıkması veya çıkarılması, ancak esas sermayenin azaltılması hakkındaki hükümlere uymak koşuluyla geçerlidir. Ayrılan ortağın hakları, ortaklığın esas sermayesinin itibari miktarını geçen mallardan ödenir veya payı sermaye koyma borcunun yerine getirilmesi hakkındaki hükümler uyarınca paraya çevrilirse yahut başka bir ortak tarafından devralınırsa, esas sermayenin azaltılması hakkındaki hükümlere uymak gereği yoktur. Ortaklıktan çıkarılmasına karar verilen ortağın payı, gerçek değer hesap edilerek belirlenmelidir. Bu durumda, çıkarılan ortağın sermaye payı hesaplanırken, şirketin hüküm tarihine en yakın tarihteki sermayesinin rayiç değerinin belirlenmesi gerekir (11. Hukuk Dairesi, 2003/492E, 2003/5870 K. sayılı emsal kararı).
Somut olaya bakıldığında yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere mahkemece, davacı tarafın gerek tanık beyanlarına karşı 07.01.2013 tarihli dilekçesi ve gerekse bilirkişi raporuna karşı 18.11.2013 tarihli beyanında “talebini şirket ortaklığından çıkma olarak düzelttiği” ve talebinin bu yönde olduğunu beyan etmesi nedeniyle davalı-karşı davacı şirketin de baştan itibaren davacının şirketten çıkarılmasını talep ettiği göz önüne alınarak davacının ayrılma payının hesaplanması için bilirkişi incelemesine gidilmiştir. Mahkemeye sunulan 24.10.2013 tarihli bilirkişi raporunda “fabrika binasının bulunduğu taşınmazın binanın ve müştemilatların değerlendirilmesiyle toplam değerinin 2.450.000,00 TL olduğu, şirketin rayiç değere göre özvarlığının 1.667.054,23 TL olduğu, reel öz varlığa göre … %20 payının karşılığının 333.410,85 TL olduğu” bildirilmiştir. Davacı-karşı davalı … vekilinin rapora yönelik itirazları üzerine mahkemece yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmesi sonucu alınan 04.07.2014 tarihli ikinci bilirkişi raporunda ise “davalı-karşı davacı şirkete ait taşınmazın dava tarihi ve keşif tarihi itibarı ile değerinin 2.320.000,00 TL hesaplandığı, şirkete ait malvarlığı ve makinelerin reel değerinin toplam 4.903.396,00 TL olduğu, 31.12.2013 tarihi itibarı ile şirketteki öz kaynakların (-)339.577,65 TL olarak belirlendiği, bu tarih itibarı ile şirket öz varlığının 612.148,70 TL hesaplandığı, davacının sermaye taahhüdü ve faiz toplamı 39.889,00 TL nazara alındığında davacının ayrılma payının 82.540,74 TL olduğu” bildirilmiştir. Davacı vekili anılan rapora karşı itirazlarını içeren 24.07.2014 tarihli dilekçesinde “mahkemece alınan iki rapor arasında çelişki olduğunu, şirketin özvarlığının tespitinde hatalar bulunduğunu, şirket içerisinde bulunan makine ve demirbaş ile tesisatın rayiç değere göre hesaplanmadığını, 2010 yılında şirket kar elde ettiği halde, 2012 ve 2013 yılında zarar ettiği bildirildiği halde bunun sebeplerinin denetime elverişli şekilde ortaya konulmadığını, yine şirketin kısa vadeli yabancı kaynaklara olan borç miktarı 5.309.442,31 TL, uzun vadeli yabancı kaynaklı borçları 615.315,42 TL olmak üzere 5.924.757,73 TL olarak gösterildiğini, bu borçlanmaların nereye, ne amaçla yapıldığı konusunda da bir değerlendirme yapılmadığını” belirterek yeni bir heyetten rapor alınmasını talep etmiştir. Mahkemece, davaya konu uyuşmazlığın çözümünün özel ve teknik bilgiyi gerektirdiği kabul edilerek bilirkişi incelemesine gidilmiş ise de alınan raporlar arasında çelişki mevcut olup, raporlar arasında ortaya çıkan çelişki giderilmeden ve ikinci rapora yönelik itirazlar da karşılanmadan ikinci rapor esas alınarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu durumda, mahkemece 24.10.2013 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen öz varlık miktarına ve davacının çıkma payı olarak hesaplanan meblağa davalı vekilinin 21.11.2013 tarihli dilekçesi içeriğinden bir itirazı olmadığı da nazara alınmak suretiyle aradan geçen zaman zarfında 24.10.2013 tarihli bilirkişi raporu ile hükme esas alınan bilirkişi raporunda tespit edilen rakamlar arasındaki bariz farkın niçin oluştuğunun açıklığa kavuşturulması için yeni bir bilirkişi kurulundan dosyada mevcut raporları irdeleyen ve davacı karşı davalı vekilinin bu raporlara yapmış olduğu itirazları da karşılayan gerekçeli ve denetime elverişli yeni bir rapor alınarak ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…” hükmüyle açıklanmıştır.
Bu kararın davalı karşı davacı tarafından karar düzeltme yoluna gidilmesiyle Yargıtay … HD’nin … E. – … K. sayılı 08.03.2018 tarihli kararıyla bozma kararının kaldırılmasına ilişkin taleplerin yerinde olmadığı ve karar düzeltme talebinin reddine karar verildiği belirlenmiştir.
Bozma kararıyla birlikte; davacı karşı davalı …’in asıl davasına ilişkin ret kararı onanmıştır. Karşı dava olan …’in ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin yapılan yargılamada da bozma kapsamında çelişkili raporların giderilmesi için yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak rapor alınmıştır.
Bilirkişiler …, … ve …’tan alınan 05.10.2018 tarihli ilk raporda; bozma kapsamında yapılan keşif ile önceki bilirkişi raporları da değerlendirilmiş ve dava konusu olan … Ltd. Şti.’nde davacının %20 şirket payı karşılığının 30.06.2018 tarihli deliller baz alınarak yapıldığında 413.256,56-TL olduğu, ancak 30.824,15-TL ödenmemiş sermayeden kaynaklı sermaye taahhüt borcunun düşürülmesiyle geri kalan alacağının 413.256,56-TL çıkma payı olduğu belirtilmiştir.
Bu rapora davacı karşı davalı … vekili 19.10.2018 tarihli beyan dilekçesiyle; bilirkişi raporundaki tespitlere itiraz etmediklerini 413.256,56-TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya verilmesini talep etmiştir.
Bu rapora davalı karşı davacı … Ltd. Şti. vekili 21.10.2018 tarihli beyan dilekçesiyle; Bilirkişilerin hesaplamaları ve tespitlerinin baz aldıkları verileri kaynaklarını belirtmediklerini, rapor sonucunda tespit edildiği belirtilen stokların durumlarına bakıldığında stokların büyük bir bölümünün şirkette bulunmadığı, buna rağmen stoklar varmış gibi rapor düzenlendiğini, bahse konu stokların işyerinde bulunmadığı gibi taşıtlar başlığında yer alan iki taşıtında hacizle satılması nedeniyle şirkette bulunmadığını, yine makine, vinç, forklift gibi hacizli malların satıldığı ve şirket bünyesinden çıktığı, karşı tarafın sermaye taahhüdü borcu ve faiz toplamının herhangi bir ödeme yapmamasına rağmen yıllardır arttırılmadığını, 30.824,15-TL’nin 50.000,00-TL’lik değeri aştığını, yine keşifte incelenen taşınmazların müvekkilinin mülkiyetinden çıktığını, buna rağmen bu hususların dikkate alınmadığı, ayrılma payının kabul edilemeyeceğini belirterek itiraz da bulunmuştur.
Mahkememizce tarafların bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazları gözetilerek bilirkişilerden ek rapor alınmıştır. 07.05.2019 tarihli ek raporda; taşınmazlar yönünden yapılan itirazların değerlendirilerek yapı bedelinin 775.200,00-TL olarak tespit edildiğini, bu itirazın yerinde olmadığını, hesap bilirkişisi yönünden yapılan itirazın yine şirketin piyasa marka değerinin tüketici tarafından bilinen bir marka olmadığını ve dağıtılabilir kar payının bulunmadığını, ayrıca net aktif değerleme yöntemine göre hesaplama yapılmasıyla birlikte davacı karşı davalının sermaye taahhüt borcunun 50.724,15-TL’ne ulaştığını, satılan taşınmazların halen aktifte görüldüğünü belirterek sermaye koyma borcunun mahsubuyla davacının çıkma payının 444.080,71-TL – 50.724,15-TL = 393.356,56-TL olduğu belirtilmiştir.
Bu rapora davacı – karşı davalı … vekili 10.05.2019 tarihli beyan dilekçesiyle; ek rapordaki çıkma payını kabul ettiklerini, bilirkişi raporundaki tespitlere itiraz etmediklerini beyan etmiştir.
Bu rapora davalı – karşı davacı … Ltd. Şti. vekili 12.06.2019 tarihli beyan dilekçesiyle; bilirkişilerden alınan ek raporun kök rapordan farkı olmadığını, varlıkların rayiç değerlerinin incelenmediğini, amortisman hesaplanması gereken varlıkların gerçekte kullanılması mümkün olmayan ve eski olması nedeniyle ilk günkü değerleriyle hesaplama yapılmasının muhasebe standartlarına uymadığını, gerek kök gerekse ek raporda stok kaleminin değerlendirilmediğini, oysa ki çıkma payının hesaplanmasında stok kaleminin yekûn teşkil ettiğini, hacizli olan taşıtlar, vinç, makine, forklift gibi araçların müvekkili şirket bünyesinde bulunmadığını, sadece davacının sermaye koyma borcunun faiz hesabının yapıldığını, şirketin işyerinin 3. derece sit alanında bulunduğunu, davacının ayrılma payının doğru hesaplanmadığını belirterek ek rapora itiraz etmiş ve yeni bir heyetten bilirkişi raporu alınmasını talep etmiştir.
Tarafların bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazları gözetilerek ve raporlar arasında çelişki bulunduğundan yen bir bilirkişi heyeti oluşturularak rapor alınmıştır. Bilirkişiler …, …. ve …’den alınan 17.10.2019 tarihli raporda; davalı şirketin yasal defter ve kayıtlarının incelenmesiyle 2018 yılı kurumlar vergi beyannamesi, yasal defter ve kayıtları, 2019 yılı mizanında yapılan incelmeye göre şirketin aktif ve pasiflerine kayıtlı değerinin 30.09.2019 tarihi itibariyle 869.542,82-TL olduğu, rayiç değerinin ise değer farkı, azalış ve artışlar dikkate alınarak öz varlık değerlemesinin 4.678.275,18-TL borca batık durumda olduğu, menfi öz varlığının bulunduğu, alınan 30.09.2012, 31.12.2013 ve 30.06.2018 tarihli rayiç / reel değerlere göre öz varlık tutarlarının 30.09.2019 tarihi itibariyle -4.678.275,18-TL’ne ulaştığı, makine ve stoklarda 3.140.483,80-TL değer azalışı bulunduğu, yine maddi duran varlıklardan tesis, taşıt ve demirbaşlarında 923.443,68-TL’dan 117.070,00-TL’ne düştüğü ve 806.373,68-TL değer azalışı bulunduğu, şirketin mevcut durumuna göre davacının şirketteki 4/20 pay olan hisse değerinin 159.730,24-TL olan kaydi değerinin, gerçek değerde ise -935.655,04-TL’ne düştüğü, davacıya çıkma payı için ödenecek bir tutar bulunmadığı belirtilmiştir.
Bu rapora davacı karşı davalı … vekili 08.01.2020 tarihli beyan dilekçesiyle; 26.09.2018 havale tarihli ilk alınan bilirkişi raporu ve bu heyetin dışında alınan 17.10.2019 tarihli ikinci heyetin verdiği raporun bariz farklar bulunduğunu, yeni bir heyetten rapor alınmasını istediklerini belirterek rapora itiraz ettiği belirlenmiştir.
Bu rapora davalı karşı davacı … Ltd. Şti. vekili beyanda bulunmamıştır.
Davacı tarafın bilirkişi raporuna itirazları, alınan ilk ve ikinci rapor arasında çelişkilerin bulunması ve her iki raporunda mahkememizce verilen ve Yargıtay …. HD tarafından bozulan kararda yer aldığı üzere çelişki oluşturmaya sebebiyet vereceğinden bu çelişkinin ortadan kaldırılması için Bilirkişiler Makine Mühendisi …, İnşaat Mühendisi … ve SMMM …’den 12.02.2021 tarihli rapor alınmıştır. Bu raporda; tüm raporlar değerlendirilerek bozma kapsamında 05.10.2018 tarihli alınan ilk rapor ve 17.10.2019 tarihli raporlar değerlendirilerek dava konusu fabrika binası, idari binası ve üretim binasında kıymet takdiri yapıldığında keşif tarihi itibariyle zemin değerinin 2.996.798,68-TL ve yapı değerinin 2.706.012,96-TL toplam 5.702.811,64-TL olduğu, makine ve ekipmanların rayiç değerinin de keşif tarihi itibariyle 63.025,00-TL olduğu, 30.09.2020 tarihi itibariyle bilançonun öz varlık tutarının 861.151,03-TL olarak belirlendiği, davacının çıkma payının rayiç değerlere göre şirketin -5.880.354,00-TL borca batık olduğu, 30.09.2020 tarihli kaydi değere göre 4/20 pay sahibi davacının reel öz varlık toplamını menfi olması nedeniyle hisse değerinin de menfi olduğu belirtilmiştir.
Bu rapora davacı karşı davalı … vekili 02.03.2021 tarihli beyan dilekçesiyle; şirketin reel değerinin son raporda ekside olduğunun belirtildiği, taşınmazın muhtesatlarıyla birlikte 2.760.000,00-TL’ne satıldığını, ancak satış sebebinin değerlendirilmediğini, satıştan elde edilen 2.760.000,00-TL’nin özel fonlar hesabına alındığını, stok kayıtlarının ise azaldığı, 30.09.2020 tarihi itibariyle kaydi değere göre 861.151,03-TL öz varlık bulunduğu ancak reel değerinin -5.880.354,00-TL olarak belirlendiği, şirketin 1.217.662,68-TL karına karşılık 198.371,50-TL zarar tahakkuk edildiğini, davalı şirketin defter, kayıt ve bilançolarına uyularak rapor hazırlandığını, ancak mal varlığındaki azalmanın gerekçesinin azalmadığını belirterek 07.05.2019 tarihli rapora istinaden ayrılma payının 393.356,56-TL olarak kabulünü talep etmiştir.
Bu rapora davalı karşı davacı … Ltd. Şti. vekili beyanda bulunmamıştır.
Mahkememizce bozma kapsamında yapılan incelemeyle TTK m. 551/son’a göre ortağın çıkarılması halinde, ortaklıktan çıkarılmasına karar verilen ortağın payının gerçek değerinin hesaplanması gerektiğinden hüküm tarihine en yakın tarihteki sermayesinin rayiç değerinin tespit edildiği, bu konuda mahkememizce bozmadan önce alınan 24.10.2013 tarihli ilk rapor ve bu tarihten sonra alınan 04.07.2014 tarihli ikinci rapor arasında çelişki oluştuğundan dolayı bozma kapsamında yeniden bilirkişi incelemesi yapılmış ve iki rapor arasındaki farkların araştırılarak hükme yakın tarihte davacının çıkma payının hesaplanması istenmiştir, buna göre birinci heyetten alınan 05.12.2018 tarihli ilk ve itirazla alınan 07.05.2019 tarihli ek raporda davacının çıkma payının önce 413.256,56-TL, ek raporla da 393.356,56-TL olarak belirlenmiş ise de, bu raporda şirkette mevcut olmayan stokların da değerlendirilmesi ve gerçek / reel çıkma payının hesaplanmadığı göz önüne alınarak bilirkişiler …, … ve …’dan oluşan ikinci heyetin düzenlediği 17.12.2019 tarihli raporda ilk rapordaki farkların da değerlendirilerek 30.09.2019 tarihi itibariyle şirketin kaydi ve reel değeri hesaplanmış ve kaydi değere göre şirketin 5.597.220,96-TL mevcudu olmasına rağmen rayiç değerde 120.249,58-TL mevcudunun bulunduğunu, taşıtlarının ve maddi duran varlıklarının tesis, makine ve cihazlarının azaldığını, aradaki azalışın -5.476.971,38-TL olduğunu, kayıtlı değere göre öz varlığın 798.696,20-TL olarak belirlenmesiyle rayiç değere göre öz varlığının (azalış farkı olan 5.476.971,38-TL’nin mahsup edilmesiyle) -4.678.275,18-TL olduğu, buna göre davacının hisse değerinin “–“ olması nedeniyle çıkma payı talep etmesinin mümkün olmadığı, yine alınan son (12.02.2021 tarihli) raporda da önceki raporlar ve 20.09.2019 tarihi itibariyle şirketin mal varlığı değerlendirilerek şirketin reel değerinin menfi durumda olduğu, bankaya olan borçlarının faiz oranlarının yüksek olması nedeniyle ve %1-%2,5 aralığında kar marjıyla çalışması nedeniyle mali yapısının bozulduğu, böylece davacının çıkma payının da bulunmadığı belirlenmiştir.
Mevcut durumda davacının ortaklıktan çıkarılması talebinin yani karşı davada ye alan talebin kabul edilmesi mümkün olup, davacının bu talebi karşı davayla da istenmiş olmakla yani … Ltd. Şti. %20 pay sahipliğinin şirkete devrine ve ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiş olduğu, yapılan yargılamada bozmadan önce davacının talep edebileceği bir çıkma payı bulunmakla birlikte yargılama sırasında şirketin mevcut değeri itibariyle menfi öz varlığının bulunduğu ve artık davacıya ödenecek müspet bir çıkma payının bulunmadığı belirlenmiş olmakla davacı karşı davalıya şirketin bu pay için herhangi bir ödeme yapmaksızın şirketten çıkarılmasına karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davacının daha başlangıçta 30.000,00-TL bir sermaye koyma borcu bulunduğu belirlenmiş olup, alınan bilirkişi raporlarında bu taahhüdün en son 07.05.2019 tarihli ek raporda avans faiziyle birlikte 50.724,15-TL’ye ulaştığı belirlenmiş olup, davalı karşı davacı şirketin bu payın ödenmesine ilişkin davada ayrıca bir talebi bulunmadığı, ayrı bir dava konusu olabileceği yani şirketin isterse ayrı bir dava bu sermaye koyma taahhüdünü davalı karşı davacıdan isteme hakkına sahip olduğu belirlenmekle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Sebeplerle;
A-)Davacı Karşı Davalı …’in davalı … Ltd. Şti.’ne açmış olduğu asıl davanın şirket feshinin şartları oluşmadığından şirket feshi ve kayyım atanmasına ilişkin davanın kesinleşmiş olması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına,
B-)Davalı – Karşı Davacı … Ltd. Şti.’nin Davacı Karşı Davalı …’e karşı açmış olduğu şirket ortaklığından çıkarılmasına ilişkin talebinin davacı-karşı davalının da şirket ortaklığından çıkma talebi bulunduğu gözetilerek kabulü ile;
Davacı – Karşı Davalı …’in TTK m. 551 gereğince … Ltd. Şti. ortaklığından çıkmasına,
Davacının şirket ortaklığındaki payının bilirkişilerce hesaplanmasıyla menfi öz varlığı bulunduğu ve davacıya ödenecek herhangi bir çıkma payı bulunmadığından davacı karşı davalıya çıkma payı ödenmesine yer olmadığına,
Davalı Karşı Davacı şirketin, Davacı Karşı Davalı …’in sermaye koyma borcuna ilişkin herhangi bir talebi olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
C-)Bunun dışında kalan tüm taleplerin reddine,
Karşı Dava Yönünden;
Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL harçtan dava açılışında alınan 21,15 TL peşin harcın mahsubu ile eksik alınan 38,15 TL harcın davalı – karşı davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Davacı tarafından yargılama gideri olarak yapılan başvuru harcı 21,15 TL ve peşin harç 21,15 TL ile yazışma ve tebligat gideri 407,00 TL, keşif yol ücreti 610,00 TL ve bilirkişi ücreti 3.800,00 TL olmak üzere toplam 4.859,30 TL’nin davalı – karşı davacıdan alınarak davacı – karşı davalıya verilmesine,
Davacı – karşı davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT’nin 13/1. maddesine göre belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalı – karşı davacıdan tahsili ile vekili yararına davacı – karşı davalı verilmesine,
HMK m. 333 gereği gider avansından artanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, davacı karşı davalı vekilinin yüzüne karşı, davalı karşı davacı tarafın yokluğunda ve gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süresi içerisinde Yargıtay yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/06/2021

Başkan …
E-İmzalıdır

Üye …
E-İmzalıdır

Üye …
E-İmzalıdır

Katip …
E-İmzalıdır