Emsal Mahkeme Kararı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/136 E. 2021/653 K. 28.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/136
KARAR NO : 2021/653

DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 31/01/2018
KARAR TARİHİ : 28/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili, dava dilekçesi ve duruşmalarda özetle; davalı şirketin iki kişilik bir limited şirket olduğunu, müvekkilinin şirketteki payının %14, diğer ortak …’nin %86 pay sahibi olduğunu, sermayesinin 500.000 TL olduğunu ve 70.000 TL’sinin müvekkiline 430.000 TL’sinin ise diğer ortağa ait olduğunu, yıllardan beri şirket yönetiminin kâr dağıtmadığını, müvekkilinin özel olarak yaptırdığı incelemeye göre kesin olmamakla birlikte şimdiye kadar yaklaşık 140.000 TL birikmiş kâr payının olduğunu, müvekkiline kâr payı ödenmediği gibi zarara sokan işlemler yapıldığını, şirket müdürü ve büyük pay sahibi …’nin 2013-2014-2015 yıllarında şahsi firması …’ye herhangi bir ürün alışverişi olmaksızın nakit transferler yaptığını, şirket varlığının …’nin nakit akışındaki aksamaları gidermek amacıyla kullanıldığını, bu bağlamda dışarıdan kredi faizi ödenmek suretiyle sağlanan yabancı kaynakların …’ye kullandırıldığı ve 558.148,00 TL gibi büyük rakamlarda olduğunun anlaşıldığını, müvekkilinin sahibi olduğu … plakalı aracını dava konusu şirkete 20.000 TL bedelle satmasına rağmen satış bedelini bugüne kadar alamadığını, diğer bir zarar verici eylemin ise şirketin … firması ile yaptığı alışverişte, 2012 yılı sonu ve 2013 yılı başında firmanın sipariş ettiği mallar karşılığı 6.171.098,04 TL tutarında muhtelif tutarlı çekler alındığını, ancak 2013 yılı Ocak ayında alınan USD bazında paraya karşılık muhtemel ihmal veya kusur sonucu on ay sonra 2013 yılı Ekim-Kasım döneminde fatura kesildiği aradaki zaman zarfında döviz kurlarında meydana gelen artış nedeniyle yaklaşık 900.000,00 TL kur farkı zararı oluştuğunu, kasıtlı ve kötü yönetim işlemleriyle şirketin büyük zarara uğratıldığını, dolayısıyla paydaşların kar payına büyük etkisi olduğunu, şirket müdürüne Karşıyaka … Noterliği aracılığıyla ihtarname gönderilerek 15 gün içerisinde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla tahakkuk etmiş alacaklara ve kar paylarına mahsuben 338.412,83 TL’nin ödenmesi ve bu süre içerisinde alacakları ödenmediği takdirde haklı nedenle şirketten çıkarılmasına ve alacaklarına ilaveten 70.000 TL sermaye payının ödenmesine karar verilmesi talep edildiği, buna rağmen hiçbir cevap alınamadığını, şirket müdürünün yıllardan beri kar dağıtımı yapmadığı gibi ortaklar kurulu toplantısı da yapmadığını, bu nedenlerle; müvekkilinin haklı sebeplerle … Şti. ortaklığından çıkarılmasına, sermaye payı 70.000 TL ‘nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, şirketteki kar payının tespiti ile tespit olunacak kar payından fazlasını ayrıca talep ve tahsil hakkı saklı kalarak şimdilik müvekkilinin bu alacağına mahsuben 100.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini dava ve talep ettiği görülmüştür.
Davacı vekili 26/12/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile, dava dilekçesinde talep edilen 70.000,00 TL. sermaye payını 154.455,00 TL artırılarak 224.454,00 TL ‘ye çıkarmıştır.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ve duruşmalarda özetle; dava konusu şirketin kuruluş tarihinin 13.08.2007 olduğunu, … şirket ana sözleşmesinden görüleceği üzere 13.08.2007 yılında iki yıllığına müdür olarak davacının seçilerek Şirketi her konuda en geniş şekilde temsil ve ilzama yetkili kılındığını, 25.08.2010 tarihinde … ve … şirketlerinin ortakların kararı ile birleştiğini, birleşme sonrasında …’in kapandığını, … olarak varlığı devam edildiğini ve 06.09.2011 tarihli şirket genel kurulu toplantısına kadar 2007 – 2011 yılları arasında davacının şirket müdürü olduğunu, davacının şirket müdürü olduğu dönemde de kar payı dağıtılmasına yönelik karar alınmadığını ve davacının bu yönde talebi bulunmadığını, akabinde 06.09.2011 tarihli toplantı da şirket ortaklarından …’nin 10 (on) yıllığına davacının onayı ve imzası ile şirket müdürü seçildiği ve …’ye geniş yetki verildiğini, 26.11.2012 tarihli davacının da katılımı ile yapılan ortaklar kurul toplantısında ‘’Şirketimizin gerekli gördüğü ve uygun bulduğu 3.kişilerin kullanacakları krediler için kefil olmasına, kefalet vermesine, bunlarla ilgili kredi sözleşmelerine kefil olarak imza atmasına, kefil olunması ve kefalet vermeyle ilgili olarak şirket müdürlerinin yetkili olmasına oy birliği ile karar verilmiştir” şeklinde karar alındığını, davacının bu kararın altında imzası olduğunu,2007-2011 yılları arasında davacı …’nın şirket müdürü sıfatına haiz olduğu dönemde kendisinin de kar payı dağıtımının gündem maddesi yapıldığı bir kurul toplantısı yapmadığını, müdürlüğü sona erdikten sonra da kar dağıtımı konusunda bir talebi olmadığını, genel kurul veya mahkeme kararı olmadan kar dağıtımının yapılmasının da mümkün olmadığını, Şirket ana sözleşmesi 11. maddesinde ‘’Kardan bir kısmının hissedarlara dağıtılması ve şirket adına işletilmesi veya memurlara, hizmetlilere ikramiye olarak verilmesi gibi kararlar şirket sermayesinin en az %51 ‘ini temsil eden hissedarlarına kararma bağlıdır” dendiğini, ana sözleşmenin bir tarafının da davacı olduğunu, dava tarihinde kardan pay dağıtılmadığını ileri sürerek iş bu davada haklı sebebe ulaşmasının mümkün olmadığını, davacının şirketin iyi yönetilmediği, kasıtlı ve kötü yönetim işlemleri ile şirketin zarara uğratıldığı, herhangi bir ürün alışverişine dayalı olmaksızın şirketten nakit transferlerinin gerçekleştiği iddialarının yapılacak olan bilirkişi incelemesi sonucunda gerçek olmadığının ortaya çıkacağını, davacının bunca yıl sessiz kalıp bilgi edinme hakkını, Mahkeme kanalı ile denetleme hakkını kullanmayıp doğrudan bu davayı ikame etmiş olmasının davacının iyiniyetli olmadığının kanıtı olduğunu, dava dilekçesinde sunulan rapordan da anlaşılacağı üzere şirketin kurulduğu yıldan bu yana kredi kullandığı ve faiz ödemesi yaptığını, davacının şirket müdürü olduğu zamanlarda da 2007-2011 yılları arasında da faiz gideri olduğunu, şirket müdürlüğü yaptığı sırada kredi çekimlerine onay veren, ihtirazı kayıt ileri sürmeyen davacının faize yönelik taleplerinin de hayatın olağan akışına uygun olmadığını, şirketin sermayesi ve yapılan işlerin maliyeti de düşünüldüğünde kredi çekilmesinin, dolayısı ile faiz ödenmesinin normal olduğunu, davacının sahibi olduğu … plakalı aracını 29.05.2008 tarihinde davalı şirkete 20.000,00 TL bedelle sattığı halde parasını halen tahsil edemediği beyanı yönünden 2007 yılında evraklar incelendiğinde davacının sermaye payını şirkete nakdi olarak vermediği, taahhüt ettiği ve satışı yapılan aracın sermayeye payına mahsup edildiği, hatta aracın satış öncesinde de şirket tarafından davacıdan 300,00 TL ‘ye kiralanarak kullanıldığını, kira bedellerinin davacının ödemekle yükümlü olduğu sermaye payından mahsup edildiğinin ortaya çıkacağını, kayıtlar incelendiğinde davacının ödenmemiş sermaye payı olduğunun ortaya çıkacağını, davacının tamamını ödemediği sermaye payını dava kanalı ile istemesinin de mümkün olmadığını, davacının şirketin … şirketi ile yapmış olduğu dövize bağlı alışveriş sonucu geç fatura kesilmesi sebebi ile şirketin 900.000,00 TL kur farkı zararına uğratıldığın iddiasını kabul etmediklerini, alıcı firma ile yapılan sözleşmeler, ticari defterler incelendiğinde sözleşmede kararlaştırılan peşinatın alıcı tarafından 24.01.2013 tarihinde şirkete gönderildiği aynı tarihte yasal defter kayıtlarına işlendiğini, şirketin yurtdışından makine getirip ve bazı onarım ve revize işlemlerini yaptıktan sonra makinaları yurtiçi piyasaya sattığını, dolayısıyla gümrükte bekleme, revizyon, gereksinim duyulan parçaların temininin teslimat sürelerini uzattığını, alıcı firmalar ile yapılan sözleşmelerde de bu sürelerin gözetilmiş olduğunu, sözleşmede malın alıcıya teslimatı için satıcı firmaya peşinatın ödendiği tarihten itibaren 7-8 aylık süreler verilmiş olduğunu, 2013 yılındaki ekonomik kriz, piyasa dalgalanmaları döviz kurunda var olan hareketlilik sebebi ile döviz kuru farkı olmasının hayatın olağan akışına uygun olduğunu, davacının bu yöndeki taleplerinin dayanaksız ve yerinde olmadığını, şirketin, iddiaların ve suçlamaların aksine düzgün işleyen, aktif olarak iş hayatında olan bir firma olduğunu, yasal olmayan veya şaibeli hiç bir işlem de bulunulmadığını, davacının ortaklıktan çıkmak için haklı bir sebebi olmadığını, bu nedenlerle yerinde olmayan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
DELİLLER :Davacı iddiasını ispata yönelik olarak; Şirket ana sözleşmesi ve şirketle ilgili sair evrak ve kayıtlar, Şirket defter kayıtları ve dayanağı belgeler üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi, yemin, tanık, müvekkili tarafından yapılan incelemeye ilişkin Mali Müşavir … tarafından düzenlenen rapor, davalı şirket müdürüne Karşıyaka … Noterliği aracılığıyla gönderilen 09.01.2018 tarihli, 748 sayılı ihtarname vesair her türlü yasal delile dayandığı görülmüştür.
Davalı vekili savunmasını ve iddialarını ispat yönünde; ihtarnameye cevap, şirket sözleşmesi, ortaklar kurul kararları, şirkete ait her türlü resmi evrak ve şirket kayıtları, ticaret sicil kayıtları, davaya konu olan işlemlere ilişkin sözleşmeler, düzenlenen raporlar, banka kredilerine ait evraklar, tanık beyanları, bilirkişi incelemesi, yargıtay kararları, yemin ve her türlü yasal delile dayandığı görülmüştür.
Mahkememizin 12/03/2019 tarihli celsesinin 1 nolu ara kararında; taraf vekillerince tanık isim ve adresi bildirilerek tanıkların dinlenilmesine ilişkin talepte bulunmuş ise de; tarafların gerek dava gerekse de cevap dilekçelerinde dayandıkları vakıaların hukuki işlem niteliğinde bulunduğu, iş bu vakıaların miktar itibarı ile HMK 200 ve müteakip maddeleri uyarınca belge ile ispatı zorunlu olup, tarafların karşılıklı olarak karşı tarafın tanıkların dinlenilmesine açık muvafakatleri de bulunmadığından tanık dinlenilmesine ilişkin taleplerin reddine karar verildiği görülmüştür.
Tarafların dosyaya celbini talep ettiği belge ve kayıtların dosyaya teminine müteakiben tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda, davalı şirket merkezinde davalı şirket defter ve kayıtları ile, dava dosyası üzerinde inceleme yapılarak, davalı şirket ortağı olan davacının ortaklıktan çıkması için haklı sebep bulunup bulunmadığı, çıkmanın kabul edilmesi halinde davacıya ödenmesi gereken çıkma payını gösterir dava dosyası kapsamına uygun ve denetime elverişli rapor alınması hususunda dosyanın konusunda uzman SMMM bilirkişisi …, nitelikli hesaplama bilirkişisi … ve makine mühendisi …’dan oluşan bilirkişi heyetine tevdii edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından 13/12/2019 tarihli düzenlenen raporda ; Davacı …’ın Davalı … Ltd.Şti’den haklı sebeple çıkma (TTK 638/II) yönündeki talebi dikkate alındığında; ortaklık anlayışını ortadan kaldıran, bireysel çıkarlara yönelen, ortaklar arasında kişisel ve grupsal çıkarların ön plana çıktığı ve ortaklık amacının gerçekleşmesinin olanağının kalmaması gibi hallerde haklı nedenlerin oluştuğu; TTK m. 245 de ortakların kişisel menfaatleri adına ortaklık malvarlığını kullanmalarının bir haklı sebep hali olarak düzenlendiği; 2012 yılından itibaren davalı …Şti’nin davadışı …’dan alacaklı durumda olduğu, İncelenen tarih aralığında; Davalı … Ltd.Şti’nin davadışı …’ye toplamda (24.132,48 TL kısmı gider yansıtması – 1.470.566,00 TL kısmı ürün faturası olmak üzere) 1.494.698 TL tutarında fatura vb belge ile … cari hesabına borçlandırıcı işlem kaydettiği ve ayrıca cari hesap içinde 25.612.776 TL (çek-senet-havale yolu ile) para aktarımı yaptığı, Davadışı …’nin Davalı … Ltd.Şti’ne toplamda 873.426,00 TL tutarında fatura düzenlediği ve ayrıca 24.698.211 TL (çek-senet-havale yolu ile) para aktarımı yaptığı, iki firma arasında mal-alış verişinin yanı sıra daha fazla finansman ilişkisi bulunduğu ve en fazla para aktarımının 2013 yılında yapıldığı ve 2013 yılı sonunda … Ltd.Şti’nin davadışı …’den 1.954.657 TL alacaklı kaldığı sonrasında 2014 yılında devam eden ilişki içinde bakiyenin azaldığı, 2018 yılı sonunda 1.061.950,00 TL ve 30.09.2019 itibariyle 1.355.981,76 TL tutarında …’nin borçlu durumda olduğu, bakiyenin 30.09.2019 tarihli bilançoda Verilen Sipariş Avansları hesabında yer aldığı; dava konusu uyuşmazlıkta Davalı şirketin Hakim ortağının sahibi olduğu …ye finansman sağlandığı Davalı … Şirketinin finansman yükü altında kaldığı ve inceleme tarihi olan 30.09.2019 tarihinde şirketin hakim ortağının sahibi olduğu …den 1.355.981,76TL alacaklı olduğu; takdiri Mahkemeye ait olmakla birlikte davacı ve hakim ortak arasındaki ortaklık anlayışının ortadan kalktığı ve ortakların bireysel çıkarlara yöneldikleri sonuç ve kanaatine ulaşılması halinde; somut uyuşmazlıkta TTKm.638/II de aranan haklı sebep şartının gerçekleşmiş olduğu; Davacı’ya çıkma payı ödenmesi gerektiği kanaatine varılması durumunda; Davacı ortağın Davalı şirkete 16.231,70 TL Sermaye Taahhüt Borcu bulunduğu dikkate alınarak yapılacak ödemede Davacının Çıkma Payı 240.686,13 TL – Sermaye Taahhüt Borcu 16.231,70 TL = hesaplaması ile 224.454,43 TL ödenmesi gerekeceği; davacı’nın davalı şirketin kuruluşundan itibaren kar payı dağıtmadığı ve şahsına düşen kar payının tespiti ve tespit edilen miktarın tahsiline ilişkin talebi kapsamında yapılan inceleme neticesinde, davalı Şirketin kayıtlarına göre yukarıda detayları bulunan yıllara ait dağıtılmayan kar toplamı 1.011.264,40 TL olduğu; limited şirketlerde şirketin kâr elde etmiş olması, kendiliğinden limited şirket ortağına kâr payı talep etme yetkisi vermeyeceği; şirket ortaklarına kâr payı dağıtılabilmesi için, öncelikle ortaklara kâr payı dağıtılması yönünde ortaklar kurulunca bir kararın alınması gerektiği; somut uyuşmazlıkta bilirkişi kurulunca yapılan tespitler ile kâr payı dağıtımına yönelik ortaklar kurulu kararının bulunmadığı ve bu yönde alınmış bir karar olmadan mahkemenin ortaklar kurulu yerine geçerek ortağa kâr payı vermesi mümkün olmadığı (YARGITAY 11. Hukuk Dairesi Esas Yıl/No: 2016/14687 Karar Yıl/No: 2018/7407 Karar tarihi: 27.11.2018) kanaatine varıldığı rapor edilmiştir.
Taraf vekillerinin itirazları dikkate alınarak, dava dosyasının bilirkişi heyetine tevdii ile, tarafların itirazlarını karşılar mahiyette dosya kapsamına uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli nitelikte ek rapor alınması hususunda dosyanın önceki bilirkişi heyetine tevdii edildiği, bilirkişi heyeti tarafından 26/05/2021 tarihli düzenlenen ek raporda ; Davacının payının gerçek değerinin hesabında davalı şirketten 1.648.329,49TL tutarındaki öz kaynağının 1.011.264,40TL’si geçmiş yıl karlarından oluştuğunu, mahkeme tarafından davacıya davalı şirketteki payının (%14) gerçek değerinin ödenmesine karar vermesi halinde şirket öz kaynağının bir parçası olan geçmiş yıl karlarının %14’ünün davacı’ya ödenmiş olacağı; Mahkeme tarafından TTKM.638/2’de aranan haklı sebep şartının gerçekleşmiş olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılması halinde davacının davalı şirketteki payının ayrılma tarihine en yakın gerçek değerine ilişkin heyet tarafından yapılan hesaplama neticesinde; davacının Çıkma Payı 310.157,12 TL – Sermaye Taahhüt Borcu 16.231,70 TL – hesaplaması ile 293.925,42 TL olabileceği kanaatine varıldığı rapor edilmiştir.
DEĞERLENDİRME :Dava; limited şirket ortaklığından çıkma, çıkma payı ve kâr payı istemine ilişkindir.
Yapılan yargılama, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde,
Davalı şirketin iki kişilik limited şirket olduğu, davacının payının %14, diğer ortak …’nin ise % 86 pay sahibi olduğu, davacı ortağın TTK 638/II maddesinde düzenlenmiş olan haklı sebeple ayrılma talebinde bulunduğu ve haklı sebep olarak kar payı dağıtımı yapılmamış olmasını, davalı şirket müdürü ve şirketin hakim ortağı %86 pay sahibi …’nin 2013-2014-2015 yıllarında şahsi firması …’ye karşılıksız nakit transferler yaptığı, …”ye sağlanan finansman kaynağı sebebiyle davalı şirketin 558.148,00TL zarara uğradığı, … araç bedelinin tahsil edilmemesi, … firması ile yapılan iş neticesinde şirketin 900.000TL kur farkı zararına uğramasını gösterdiği ve davalı şirketin hakim ortağı …’nin sahibi olduğu diğer şirkete nakit kaynak suretiyle davalı şirketin kötü yönetildiğini ve kasten zarara uğratıldığını davacı şirketin diğer ortağı %86 pay sahibi ile aralarındaki güven ilişkisinin kaybolduğunu iddia ettiği görülmüştür.
Haklı nedenlere dayanarak mahkeme kararı ile (TTK. 638/2) her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir. Haklı sebep için doktrinde “hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve yenilik doğuran bir bildirim veya dava ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek veya değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgu” tanımı yapılmıştır. Bu çerçevede bir ortağın şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarının çıkarılmasında şirkete ihanet etmiş olması, kendisine düşen asli görevleri ve borçları yerine getirmemesi, kişisel menfaatleri uğruna şirketin ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması, uğradığı sürekli bir hastalık veya diğer bir sebepten dolayı, üstüne aldığı şirketin işlerini yapmak için gerekli olan yeteneği ve ehliyetini kaybetmesi örnek gösterilebilir, haklı sebebin gerçekleşip gerçekleşmediğini somut olayın özelliklerini de göz ardı etmemek kaydıyla hâkim takdir eder (TMK m. 4), kesin ispat şart olmamakla birlikte ispat yükü ise davacıya aittir.
Dosyada mevcut denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporuna göre, 2012 yılından itibaren davalı … Ltd.Şti’nin davadışı …’dan alacaklı durumda olduğu, incelenen tarih aralığında davalı … Ltd.Şti’nin davadışı …’ye toplamda (24.132,48 TL kısmı gider yansıtması – 1.470.566,00 TL kısmı ürün faturası olmak üzere) 1.494.698 TL tutarında fatura vb belge ile … cari hesabına borçlandırıcı işlem kaydettiği ve ayrıca cari hesap içinde 25.612.776 TL (çek-senet-havale yolu ile) para aktarımı yaptığı, dava dışı …’nin davalı … Ltd.Şti’ne toplamda 873.426,00 TL tutarında fatura düzenlediği ve ayrıca 24.698.211 TL (çek-senet-havale yolu ile) para aktarımı yaptığı, iki firma arasında mal-alış verişinin yanı sıra daha fazla finansman ilişkisi bulunduğu ve en fazla para aktarımının 2013 yılında yapıldığı ve 2013 yılı sonunda … Ltd.Şti’nin davadışı …’den 1.954.657 TL alacaklı kaldığı sonrasında 2014 yılında devam eden ilişki içinde bakiyenin azaldığı, 2018 yılı sonunda 1.061.950,00 TL ve 30.09.2019 itibariyle 1.355.981,76 TL tutarında …’nin borçlu durumda olduğu, sonuç olarak karşılıklı finansman aktarımı sebebiyle davalı … Şirketinin finansman yükü altında kaldığı ve inceleme tarihi olan 30.09.2019 tarihinde şirketin hakim ortağının sahibi olduğu …den 1.355.981,76TL alacaklı olduğu rapor edilmiştir.
Somut olayda davalı şirketin hakim ortağının sahibi olduğu …ye finansman sağlandığı, davalı … Şirketinin finansman yükü altında kaldığı ve davalı şirketin hakim ortağının sahibi olduğu …den 1.355.981,76TL alacaklı olduğu, Mahkemeye ait olmakla birlikte davacı ve hakim ortak arasındaki ortaklık anlayışının ortadan kalktığı ve ortakların bireysel çıkarlara yöneldikleri bu nedenle TTKm.638/II de aranan haklı sebep şartının gerçekleşmiş olduğu, davacı vekili tarafından çıkma payının talep edildiği, çıkma payının karar tarihine en yakın tarihteki değerler esas alınarak hesaplanması gerektiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı … Ltd.Şti’nin rayiç değerlere göre özvarlık toplamı olan 1.719.186,66 TL içinde, davacı …’ın %14 oranında ortaklık payı ile sahip olduğu 2.800 adet hissenin değeri 240.686,13 TL olarak hesaplandığı, davacı ortağın davalı şirkete 16.231,70 TL Sermaye Taahhüt Borcu bulunduğu dikkate alınarak yapılacak ödemede davacının çıkma payı 240.686,13 TL – Sermaye Taahhüt Borcu 16.231,70 TL = hesaplaması ile 224.454,43 TL ödenmesi gerekeceği sonucuna varıldığı, davacı tarafça 26/12/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile, dava dilekçesinde talep edilen 70.000,00 TL. sermaye payını 154.455,00 TL artırılarak 224.454,00 TL ‘ye çıkarılmış ise de, davacının sermaye payı açısından dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadığından ıslahla arttırılan miktar yönünden dava kabul edilmemiştir.
Davacı davalı şirketin kuruluşundan itibaren kar payı dağıtmadığını ileri sürerek şahsına düşen kar payının tespitini ve tespit edilen miktarın tahsilini talep etmiş ise de, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı şirketin dağıtılmayan kar toplamının 1.011.264,40 TL olduğu, ancak limited şirketlerde şirketin kâr elde etmiş olması, kendiliğinden limited şirket ortağına kâr payı talep etme yetkisi vermediği, şirket ortaklarına kâr payı dağıtılabilmesi için, öncelikle ortaklara kâr payı dağıtılması yönünde ortaklar kurulunca bir kararın alınmasının gerektiği, somut uyuşmazlıkta kâr payı dağıtımına yönelik ortaklar kurulu kararının bulunmadığı, bu yönde alınmış bir karar olmadan mahkemenin ortaklar kurulu yerine geçerek ortağa kâr payı vermesinin mümkün olmadığından davacının kar payı isteminin reddine karar verilmiş ve aşağıda yazılı hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi HMK 294/4 mad. gereğince bir ay içinde açıklandığı üzere;
Davacının davasının KISMEN KABULÜNE;
1-Davacının davalı şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesine,
2-Çıkma payı olan 70.000,00TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacının kar payı isteminin REDDİNE,
4-Karar kesinleştiğinde gereği için bir örneğinin İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine,
5-Alınması gereken 4.781,7‬0-TL karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 5.541,17‬-TL harçtan mahsup edilerek bakiye 759,47-TL ‘nin karar kesinleştikten sonra davacıya iadesine,
6-Davacı tarafça yapılan 35,90-TL başvuru harcı, 5.541,17‬-TL peşin harç, 5,20-TL vekalet harcı, 3.140,00-TL tebligat, posta gideri ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 8.722,27‬-TL’nin davanın kabul oranı nazara alınarak 1.881,39-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap edilen 9.900‬,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap edilen 26.261,78-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafça peşin yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 28/09/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır