Emsal Mahkeme Kararı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/467 E. 2021/459 K. 09.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/467
KARAR NO : 2021/459

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/04/2017
KARAR TARİHİ : 09/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı … ve … vekilinin 25.04.2017 harç tarihli dava dilekçesiyle; Müvekkillerinin dava dışı … A.Ş ‘nin %25,46 ‘sında pay sahibi olan ortakları olduğunu, şirketin diğer ortaklarından davalı … ‘ın yönetim kurulu başkanı, davalı … ‘ın ise yönetim kurulu üyesi olduğunu, diğer davalı … ‘ın 03.11.2014 tarihindeki olağan genel kurul toplantısına kadar yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğunu, davalıların şirketin mali durumu hakkında müvekkillerine bilgi vermediğini, 2012 yılı gelir tablosunda şirketin 32.701.259,00 TL ciro yaptığını, ancak aynı iş yılında kârının sadece 105.578,00 TL olarak görüldüğünü, bu halde şirketin karlılık oranının % 0,32 olarak belirlendiğini, bu kadar ciroya rağmen şirketin hiç kar elde etmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, şirketin bankadan 5.175.952,00 TL kredi aldığını, şirketin ortaklarının uzun zamandır hiç kar dağıtmadığını, davalıların TTK m. 396 ‘da ön görülen rekabet yasağını ihlal ederek … A.Ş dışında kendileri ve yakınları adına aynı faaliyet alanında iş yapan başka şirketler kurduğunu, … A.Ş ‘nin elemanlarını, müşterilerini ve tesislerini bu şirketler için kullandıklarını, haksız kazanç elde ettiklerini, davalılardan … ‘ın … Ltd.Şti, diğer davalı … ‘ın oğlu … ‘ın … İç ve Dış Ticaret isimli şirket kurduğunu, her iki şirketin de … A.Ş ‘nin faaliyetinden yararlanarak kazanç elde ettiğini, müvekkillerinin şirket genel kurulunda özel denetçi atanmasını talep ettiğini, şirketinin 2012 ve 2013 yıllarına ait 03.11.2014 tarihli olağan genel kurulunda bu talebin gündeme alınmamasına, reddine karar verildiğini, aynı toplantıda gündemin 6.maddesi kapsamında yapılan oylamada yönetim kurulu ve denetçilerin ibra edilmediğini, özel denetçi atanması talebinin yönetim kurulu tarafından reddi üzerine şirket sermayesinin 1/10 ‘dan fazlasına sahip olan müvekkillerinin TTK m. 439 kapsamında 04.12.2015 tarihinde şirketin 3 yıllık tüm kayıtlarının incelenmesi ve davalı yönetim kurulu üyelerinin iş ve işlemlerinde sorumluluğunu gerektirecek fiillerin tespiti için İzmir …. Asliye Ticaret Mahkemesinde … Esas … Karar sayılı dosyasında özel denetçi talep ettiklerini, mahkemenin özel denetçi olarak … ‘i atadığını, mahkemenin özel denetçi atamasına ilişkin kararının TTK m. 442 gereğince kesin olduğundan özel denetim sonucu alınan raporun yargılamaya açık olmadığını, özel denetçinin hazırladığı 30.11.2016 tarihli raporda … A.Ş ‘nin dava dışı … Ltd. Şti ‘ne ve … firmalarına çok düşük kar marjıyla mal sattığı, bu şirketlere satılan mallar nedeniyle (toplam 74.368,78 TL) … A.Ş ‘nin zarara uğratıldığı, şirketin muhasebe kayıtlarının stoklarla uyuşmadığı, dağıtılabilir karın azaltıldığının bildirildiği, şirketin gerçek mali durumunun gizlenmesiyle zarara yapılan satışlar dışında maliyetlerin yüksek gösterilmesiyle 49.000.000,00 TL ‘yi aşan varlığın şirketten maliyet olarak çıkmış gibi gösterildiğini, davalıların mal varlığına aktarıldığını, şirketin içinin boşaltıldığını, TTK m. 395 ve 396 ‘ya göre yönetim kurulu üyelerinin şirketle işlem yapma ve rekabet yasaklarına aykırı davrandığını, bu hükümlere istinaden muafiyet sağlansa dahi yönetim kurulu üyelerinin kendi kurdukları şirketler vasıtasıyla dava dışı … A.Ş aleyhine işlem yapamayacağını, 2011-2012 ve 2013 yıllarında davalıların şirkete verdikleri zararın 49.457.848,45 TL olduğunu, davalı yönetim kurulu üyelerinin sahte faturalarla birçok gider gösterdiklerini ve şirketi zarara uğratacak işlemler yaptıklarını, 2011 öncesi ve 2011 sonrasında da aynı işlemlerin devam ettiğini, … ve … ‘ın tüm dönemlerden, … ‘ın ise 03.11.2014 tarihinden önceki dönemlerden sorumlu olduğunu, TTK m. 553 ‘e göre “kurucular ve yönetim kurulu üyeleriyle yöneticiler … yükümlülüklerini kusurları ile ihlal ettikleri taktirde, şirkete ve pay sahiplerine ve alacaklılara karşı sorumlu olacaklarından” bahsettiği, yine TTK m. 555 ‘e göre şirketin uğradığı zararın tazminini şirket ve her bir pay sahibinin isteyebileceğini, pay sahiplerinin tazminatın şirkete ödenmesini talep edebileceğini, şirkete verilen zararın pay sahipleri bakımından ” dolaylı zarar ” niteliği taşıdığı, böylece kar ve tasfiye payının azalması suretiyle dolaylı olarak paydaşların zarar gördüğü, pay sahiplerinin hisseleri oranında bu durumdan etkilendiği, dava niteliği gereği (TTK m. 555/2 f.) yargılama giderlerinin şirket ve pay sahipleri arasında paylaştırılabileceğinin ön görüldüğünü, kanun koyucunun şirkete zarar veren fiilleri nedeniyle yöneticilerin sorumluluğunu ve pay sahiplerinin onlara karşı dava açmayı sağladığını, şirketin bu konuda bir karar almasına gerek olmadığını, bu konuda sadece ibra sırasında lehe oy kullanılmamış olmasını aradığını, müvekkillerinin ibrada lehe oy kullanmadığını, ayrıca denetçi raporunda yer alan harcamaların gerçek harcama olup olmadığının bilirkişiler tarafından tespit edilmesi gerektiğini, TTK m. 558/2 gereğince ibra kararına olumlu oy verenlerin dava haklarının düşeceğinin yer aldığını, davalıların müvekkillerinin oyları ile ibra edilmediğini, bu nedenle sorumluluk davası açtıklarını, ibra kararı verilse dahi ibranın sadece finansal tablolar ve yıllık rapordan anlaşılanlarla sınırlı olacağından gizlenen hususların ibra kararının kapsamı dışında kaldığını, TTK m. 424 ‘e göre bilançoda bazı hususların hiç veya gereği gibi gösterilmemişse bilanço şirketin gerçek durumunun görülmesine engel olacak bazı hususlar içeriyorsa bu hususta bilinçli hareket edilmişse onamanın ibra etkisi göstermeyeceğini, sorumluluk davasında davacıların davalı yönetim kurulu üyelerinin kusurlu olduğuna delalet eden delilleri sunmasının gerekli olduğunu, tedbirli bir yöneticinin özeni ile hareket ettiğini ispat etmesi gerektiğini, TTK ‘nın farklılaştırılmış teselsül adı verilen yeni sisteminde her bir davalının kusuru ile zarardan sorumlu olacağının kabul edildiğini, kusurun davalılar arasında paylaştırılmasının söz konusu olmadığını, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla her üçüne karşı da sorumlu oldukları tavan üzerinden dava açılabileceği ve ilamın icrasının talep edilebileceği hükmünün bulunduğu, davalıların kendi kurdukları şirketlere mal satması ve gerçek dışı gider göstererek muhasebe hileleri ile şirket karını gizlemekte %100 kusurlu oldukları, bu nedenle meydana gelen zararın tamamından sorumlu olduklarını, dava konusu alacağın zamanaşımına uğramadığını, TTK m. 560 ‘a göre davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren 2 ve her halde 5 yıl süresi içerisinde zamanaşımının geçtiğini, müvekkillerinin ibra sırasında şirketin gerçek durumunu bilmediklerini ancak ibra ettiklerini, şirketin gerçek durumunu özel denetçi raporu ile öğrendiklerini, bu nedenle süresinde dava açtıklarını, zamanaşımı süresinin dolmadığını, ceza zamanaşımının dahi geçerli olduğunu belirterek davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, zararın belirlenmesiyle gerçek miktarın talep edileceğini, alacağın tamamı için dava tarihinin esas alınacağını belirterek 2010-2011-2012-2013-2014-2015 ve 2016 ile dava tarihine kadar olan dönemleri kapsar şekilde oluşan zararların tespitiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL ‘nın davalılardan müteselsilen tahsiline, tahsil edilen bedelin … A.Ş ‘ye ödenmesine karar verilmesini, ayrıca davalılara ait tüm mal varlıklarına teminatsız olarak HMK m. 389 hükümlerine göre ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Yargılama sırasında davacılardan … 29.08.2020 tarihinde vefat etmiş ve mirasçıları …, … ve … mirasçı olarak kaldıklarından dolayı davacı vekili bu davacılar adına vekaletname ibraz ederek davaya devam ettiğini beyan etmiştir.
Dava; Şirket yöneticilerinin sorumluluğuna ilişkin tazminat davasıdır.
Tarafların delilleri toplanmış ve değerlendirilmiştir.
Şirkete ait sicil kayıtları, defter ve kayıtlar, toplantı tutanakları, İzmir …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası incelenmiş ve değerlendirilmiştir.
İzmir …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası incelendiğinde; Talep eden … ve … vekillerinin 04.12.2014 tarihli şirkete özel denetçi atanması talebi ile davalı … Demir A.Ş ‘nin 4 ortaklı olup, davacılar dışında geri kalan 2 ortağı … ve … ‘ın rekabet yasağını ihlal ettiği, başka şirket kurdukları, … A.Ş ‘nin elemanlarını, müşterilerini ve tesislerini kendi çıkarları için kullandıklarını, haksız kazanç elde ettiklerini, … ‘ın kurduğu … İzolasyon Ltd. Şti ‘nin, … ‘ın oğlu … ‘ın kurduğu … İç ve Dış Ticaret A.Ş isimli şahıs şirketinin … A.Ş ‘nin imkanlarından faydalandığını, 2012 yılı olağan genel kurul toplantısında İzmir …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile alınan kararların iptali için dava açtıklarını, 2012-2013 yılları olağan genel kurul toplantısının 03.11.2014 tarihinde yeniden yapıldığını, 03.11.2014 tarihli toplantıda davacı … ‘a vekaleten avukatın özel denetçi tayini istediğini, ancak bu talebin gündeme alınmadığını, olağan genel kurul toplantısının 6. maddesinde yönetim ve denetim kurul üyelerinin ibra edilmediğini, TTK m. 437 ve devamına göre Asliye Ticaret Mahkemesinden özel denetçi istediklerini belirterek talepte bulundukları, davacının bu talebine karşılık davalı şirketin 24.02.2015 tarihli cevap dilekçesinde özel denetçi talepli olarak İzmir … ATM ‘de … Esas… Karar sayılı dosyada zaten böyle bir dava açıldığını ve derdest olduğunu, özel denetçiye ilişkin talebin yine 2011-2012 ve 2013 dönemini de kapsadığını, ayrıca davacıların bilgi alma hakkının engellenmediğini, bu nedenle davanın şartlarının da gerçekleşmediğini, 2011-2012-2013 yıllarına ait tüm kayıtların incelenmesinin talep edildiğini, bunun yasaya aykırı olduğunu belirterek davanın reddini talep ettiği, davacıların davalı şirketin derdestlik itirazı yönündeki iddialarına karşı taleplerin ayrı olduğunu ve esas yönünden verilen cevapların yerinde olmadığını belirtir 30.01.2015 tarihli beyan dilekçesi verdiği, mahkemece bilirkişi … ‘un seçilerek 08.12.2015 tarihli rapor alındığı, bu raporda, bilirkişinin özel denetçi atanmasına ilişkin talebin derdestlik yönünde ve davacıların iddiaları yönünde ikna edici bir şekilde ortaya konulmasının yeterli olduğu, bu iddiaların ancak özel denetçi ile belirlenebileceğini belirttiği, bu kapsamda mahkemenin de … karar sayılı kararla özel denetçi tayinin talebinin kabul edilerek … İzolasyon Ltd. Şti. ve … İç ve Dış Tic. isimli şirketlerin davalı şirketin imkanlarından yararlanıp yararlanmadığı konularında 2011-2012-2013 yıllarına ait defter ve kayıtlarının incelenerek rapor alınması için SMMM … ‘in seçildiği, özel denetçiye takdir edilen ücretin itirazlar üzerine değerlendirildiği ve karar alındığı, ibraz edilen özel denetçi raporuna karşı davalı şirketin 27.12.2016 tarihli itirazda bulunduğu ve buna ilişkin bir uzman görüşünü dosyaya sunduğu belirlenmiştir.
Davacının tedbir talebi değerlendirildiğinde, alacağın para alacağı olması nedeniyle ihtiyati tedbire konu olamayacağı tespit edildiğinden ihtiyati tedbir talebi reddedilmiştir. Bu kararın talep eden vekilince istinaf edilmesi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi …. H.D.’nin … Esas … Karar sayılı kararla 22.09.2017 tarihinde tedbire ilişkin istinaf talebi reddedilmiştir.
Davacıların yeniden 28.09.2017 tarihli dilekçesi ile; İhtiyati haciz talebinde bulunması üzerine, Davacı tarafın talebi dosyaya ibraz edilen cevap dilekçeleri, davalıların zamanaşımı defi-i ile bu zamanaşımı defi-i yargılama ile toplanacak delillerle değerlendirilmesi ve davalıların şirketi zarara uğratmaları iddialarının yargılama ile değerlendirilecek olması nedeniyle İİK m. 257 ve devamına göre ihtiyati haciz şartlarından olan rehin ile temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir alacağın bulunmadığı, vadesi gelmemiş olan borcun da borçluların malları gizleme, kaçırmak iddialarını ispatlayacak delillerin ibraz edilmemiş olması, mevcut duruma göre davalıların dava değeri olan 5.000,00 TL ‘nın mal kaçırma iradelerini ispatlayacak bir delil olmadığı gibi gerekçe de teşkil etmediği, aynı zamanda davacının dava değerini kendisinin de belirleyemediği ve bu nedenle belirsiz alacak davası açtığı iddialarına göre bu zararın gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşmişse miktarı ve oluşan zarara göre İİK m. 257/2 f. ‘da yer alan muaccel olmayan alacaklar için borçluların malları kaçırmaya, gizlemeye veya kaçmaya hazırlandıklarına ilişkin bir delil de ibraz edilmediğinden, ihtiyati haciz talebinin 03.11.2017 tarihli kararla reddine karar verilmiş, bu karar da davacılar tarafından istinaf edilmiş olup, istinaf … Hukuk Dairesinin … Esas … Karar sayılı 30.01.2018 tarihli karar ile istinaf başvurusunun reddine karar verildiği belirlenmiştir.
Davalılar …, … vekilinin 05.06.2017 tarihli cevap dilekçesinde; Özel denetçi … ‘in raporuna istinaden açılan davanın hukuka uygun olmadığını, TTK m. 442 anlamında özel denetçi raporunun kesin olarak değerlendirilemeyeceğini, kaldı ki özel denetçi raporunun hatalarla dolu olduğunu, özel denetçi, sektör, firma konularında bilgisinin olmadığını, özel denetçinin örnekleme sırasında nasıl bir yöntem ile tespit ettiğinin belirlenemediğini, oysa örneklemenin belirli ve objektif bir sistem içerisinde gerçekleştirilmesi gerektiğini, özel denetçinin sektörü bilmediğini, toptan ve perakende ortalama kar hadlerini bilmeden ticari teamüle aykırı düşük kar nitelendirmesi yaptığını, 2011 yılında Antalya Ticaret ve Sanayi Odası tarafından düzenlenen kar oranları çalışmasında hırdavatta toptan satışta brüt %2-3, perakende satışta %7-8 olarak belirlendiği, oysa ki özel denetçinin giyim sektörünü baz aldığı, yine fatura bazında veya toptan alışveriş bazında farklı fiyat uygulanabileceğinden haberdar olmadığını, sektör hakkında “derin tecrübesinden” dolayı firma yetkililerinden bilgi dahi almadığını, …’in özel denetçi raporunun dikkate alınmaması gerektiğini, bankadan alınan kredi için fabrika arazisinin ipotek edildiği gibi ortakların şahsi kefaleti ve 4.000.000,00-TL ‘lik müşteri çekinin de teminat olarak verildiğini, müvekkillerinin … ve … şirketine yapmış oldukları satışlar neticesinde … A.Ş ‘yi zarara uğratmadıklarını, özel denetçinin raporunda … ‘nin … A.Ş ‘den 318.000,00-TL ‘lık mal aldığı ve 344.000,00-TL ‘ye sattığı, brüt 25.000,00-TL ‘ye sattığı, kar marjının %7,95 olduğunun belirtildiği, hesaplamanın doğru yapılmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekilinin 07.09.2017 tarihli cevap dilekçesinde; Davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, dava dilekçesinde belirtilen özel denetçi … ‘in raporuna dayandıklarına göre, 49.457.848,45-TL zarara uğratıldığı iddiası olduğuna göre bu zarar üzerinden harcın ödenmesi gerektiğini, eksik harcın tamamlanmasını istediklerini, davacı 2012-2013 yıllarında olağan genel kurul toplantısında şirketi ibra etmediklerini belirttiğini, bunun dışındaki dönemlere ait bir belge sunulmadığını, oysa ki talebin 2010-2017 arasındaki tüm dönemi kapsadığı, bu durumda 2012-2013 yılının dışında davacıların yönetim kurulunu ibra edip etmediklerinin belirlenmesi gerektiğini, ibra etmedikleri dönemler yönünden 6 aylık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davanın bu süre yönünden reddinin gerektiğini, davacının tazminat taleplerinin zamanaşımına uğradığını, müvekkili yönünden taleplerinin zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin 03.11.2014 tarihine kadar meydana gelen zarardan sorumlu olabileceğini, uzamış zamanaşımının uygulanamayacağını, davacılardan … ‘ın 2004 yılından 2014 yılı sonuna kadar şirketin ön muhasebesini tuttuğunu, şirketin işleyişini bildiğini bu nedenle 2 yıllık zamanaşımı süresinin zaten dolduğunu, talep sonucunun açık olmadığını, müvekkili yönünden talebin sınırlanması gerektiğini, müvekkilinin kardeşler arasındaki problemlerden rahatsızlık duyarak 03.11.2014 tarihinde şirket yönetiminden ve hissesini devrederek ortaklıktan ayrıldığını, aynı zamanda İzmir ‘de hiç çalışmadığını, taşınmazını satarak … İzolasyon Ltd. Şti. adında 22.04.2013 tarihinde yeni bir şirket kurduğunu, 03.11.2014 tarihinde hissesini devrederek dava konusu şirketten ayrıldığını, … İzolasyon Ltd. Şti ‘nin dava konusu şirketle aynı işi yapmadığını, izolasyon ve her türlü inşaat malzemesi sattığını, tel, çivi ve çiroz ürünlerinin üretimini … A.Ş ‘nin yaptığını, müvekkiline ait şirketin … A.Ş ‘den ve diğer tedarikçilerden de mal aldığını, diğer firmalardan aynı fiyatta veya daha düşük fiyatta da mal tedarik ettiğini, dava konusu şirketi zarara uğratmadığını, resmi defter ve kayıtların incelenince durumun ortaya çıkacağını belirterek davanın süre, zamanaşımı ve esas yönünden reddi ile eksik harcın tamamlanması ve talep sonucunun açıklattırılmasını talep etmiştir.
Davacı vekilinin davalılar … ve … vekilinin dilekçesine karşı 21.06.2017 tarihli dilekçesinde; Davanın belirsiz alacak davası olduğunu, davalıların şirkete karşı sorumlu olduklarını, özel denetçiye karşı hakaret ettiklerini beyan etmiştir.
Davacı vekilinin … vekilinin beyanına karşı 09.10.2017 tarihli beyan dilekçesinde; Gerçek zararın belirlenemediğini ancak yapılacak yargılama ile ortaya çıkabileceğini, bu nedenle belirsiz alacak davası açtıklarını, TTK m. 560 ‘a göre sorumlulara karşı tazminat hakkının zararı ve sorumluları öğrendiği tarihten itibaren 2 ve her halde zararı doğuran fiilin meydana geldiği tarihten itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımının işleyeceğini, zararı özel denetçi raporu ile öğrendiklerini, talep soncunun ise açık olduğunu, … ‘ın hangi dönemlerden sorumlu olduğunun belirtildiğini, … ‘ın şirketin zarara uğratılmasında kurmuş olduğu … Ltd. Şti ‘nin (22.04.2013 tarihinde kurulan) … A.Ş ‘den bu davalının yönetim kurulu üyeliğini 03.11.2014 tarihine kadar devam ettirdiği süreç içerisinde aynı sektörde faaliyet göstermesinden ve yolsuzluk, menfaat temininden sorumluluğunun bulunduğunu, müvekkili … ‘ın şirketin ortağı ve ücretli çalışanıyken imza yetkisinin bulunmadığını, 2000 yıllarının başlarından itibaren zaman zaman ön muhasebeye baktığını, ancak bu işlemlerin basit ve geri plandaki işler olduğunu, davalı … ‘ın 6.307,51-TL bedelindeki şirket maliyetinin altında yapılan satışlara ilişkin taleplerinin bulunmadığını belirterek dilekçesini tekrar etmiştir.
Davalı … vekilinin 01.11.2017 tarihli beyan dilekçesinde; Eksik harcın tamamlanması gerektiğini, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, özel denetçinin 30.10.2011 tarihine kadar hazırladığı raporunun müvekkilinin sorumluluğunu kapsamadığını, müvekkilinin şirketi zarara uğratmadığını belirterek eski beyanlarını tekrar etmiştir.
Mahkememizce seçilen bilirkişiler …, … ve … dan alınan 11.02.2019 tarihli raporda; davacıların şirketin zarara uğradığına ilişkin TTK m. 555 uyarınca tazminat davası açtıkları ve zararın tazminat olarak şirkete ödenmesini talep ettikleri, pay sahiplerinin HMK m. 55 e göre dava takip yetkisini kullandıkları, davacıların 30.11.2016 tarihli Özel Denetim Raporuna dayandıkları ve bu raporda yer alan 49.457.848,45 TL zararın belirlendiğini, özel denetim raporunun kabul edilmemesi üzerine TTK m. 439 a istinaden azlık pay sahiplerinin talebiyle İzmir …. ATM nin … Esas sayılı dosyasında TTK m. 440 uyarınca görevlendirilen … in raporuyla bu durumun belirlendiğini, davanın belirsiz alacak ve tespit davası niteliğinde olduğunu, zamanaşımı konusunda kısmi davadan farklı olarak 5.000 TL üzerinden açıldığını, davacının özel denetim raporunda yer alan tespitlere dayandığından HMK m. 107 de yer alan tespit belirsiz alacak davası açamayacağını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.05.2018 tarihli …. Esas …. Karar sayılı kararında belirsiz alacak davasının açılamayacağının belirtildiğini bildirmişlerdir.
Bu rapora karşı davacı taraf 14.02.2019 tarihli dilekçesinde; bilirkişilerin bilirkişi kuruluna şikâyet edildiğini ve yeni bir bilirkişi heyetinin atanmasını talep ettiği, 19.03.2019 tarihli dilekçesiyle de davanın belirsiz alacak davası olduğunu, 2011 – 2012 – 2013 yıllarına ait davalıların verdikleri zararların tespit edilmediğini, Özel Denetim Raporunda bu yıllara ait zararın tespit edildiğini belirtmiştir.
Davacı tarafın bilirkişileri Bilirkişi Kuruluna şikâyet etmesi neticesinde aynı bilirkişilerden ek rapor alınması uygun olmamış 24.04.2019 tarihli ara kararla yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak rapor alınması yoluna gidilmiştir.
Yeni bilirkişi heyeti olan …, …. ve …’dan alınan 04.06.2020 havale tarihli raporda; sadece zarar kaybına yönelik inceleme yapılmış, dava şartları yönünden inceleme yapılmamış olup, yapılan incelemede özel denetçi …’in 2011-2012-2013 yıllarına ait … A.Ş de ki tespitleri de değerlendirilerek şirketin 31.12.2016 tarihi itibariyle ortaklık yapısının … (%51,38), … (%35,85), … (%11,73), … (%1,04) hisseden oluştuğu, şirketin yıllar itibariyle karşılaştırmalı gelir tablosu incelendiğinde faaliyet kar oranının 2010 dan 2016 ya kadar %3,21 den %6,72 ye çıktığı, yıllar itibariyle mizan ve stok bakiyelerine göre şirketin stok bakiyesinin eksi olduğu, stok kartlarında 2014-2015-2016 yıllarında toplam ham madde girişinin 76.302.298,96 TL olmasına rağmen mamul üretim miktarının 4.530.703,57 TL olduğu yani stok kartlarında bu yıllarda yapılmış üretimlerin dikkate alınmadığı, stok bakiyelerinin karşılaştırılmasıyla stok bakiyeleri arasında toplam 12.058.593,13 TL fark olduğu, bu farkın 2011 yılında mamul satış miktarıyla eksi bakiyeli olan ürünlerde fark bakiye kadar miktarın üretim miktarına eklenmesiyle hatalı giriş yapıldığı, kayıt hareketlerinde bir önceki yıla ait devir bakiyelerinin işlenmemiş olduğu, bu nedenle özel denetçi …’in hazırladığı raporda ki muhasebe kayıtlarının devirli olmasına rağmen her yıl ayrıca değerlendirilmesi neticesinde mükerrer bakiye kaydının dikkate alındığı, 2014 – 2015-2016 yıllarına ait üretilen ürünlerin girişlerinin sağlıklı yapılmadığı için mamul stoklarının eksi bakiyede çıktığı, dava dışı … A.Ş. nin yıllar itibariyle … … ve … Ltd. Şti. arasında olan ticari ilişkilerinde bu iş hacminin önemli bir oranının bulunmadığı ancak muvazza olup olmadığının kayıtlar ibraz edilmediğinden belirlenemediğini, özel denetçi raporuyla yapılan karşılaştırma ve değerlendirmelere göre, Özel Denetçi …’in şirketin stok kartlarını, muhasebe kayıtları ile karşılaştırarak stok kartlarına göre 49.383.479,67 TL fazla muhasebeleştirilmiş tutar bulunduğunu ve bu tutarın da kur farkını gösterdiğini rapor etmiş ise de stok bakiyeleri ile muhasebe kayıtları arasında 12.058.593,13 TL lik fark bulunduğunu, bu farka göre 37.324.886,54 TL stok bakiye farkının ortaya çıktığını, özel denetçinin ambar kayıt hareketlerinde bir önceki yıla ait devir bakiyelerine ait işlenmemiş olduğunu dikkate almadığını ve böylece mükerrer bakiye hesaplaması yaptığını, TTK m. 553 gereğince kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurlarının hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı zarardan sorumlu olduklarının hükmünün bulunduğunu, zararın ancak kusura dayalı olması halinde bu sorumluluğun doğacağını, bu kusurun ya kasıt ya da ihmalle oluşabileceğini, yöneticilerin TTK m. 369 gereği özenle bağlılık yükümlülüğünün bulunduğunu, görevini ifa ederken tedbirli bir yöneticinin gösterdiği özeni gösterip, dürüstlük kuralına uygun bir şekilde hareket etmesi gerektiğini, 6762 sayılı TTK m. 336 da yönetim kurulu üyelerinin açıkça ortaklık pay sahiplerine karşı sorumlu olduğunu belirtildiğini, yine aynı kanun TTK m. 340 atfıyla TTK m. 309 a göre ortaklığın uğradığı zarara göre pay sahiplerinin dava açabileceği hükmünün bulunduğu, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun TTK m. 369 da doğduğunu, TTK m. 557/1 gereğince bireysel sorumluluğun düzenlendiğini, TTK m. 555/1 gereğince şirketin uğradığı zararın tazminin şirket ve her bir pay sahibinin isteyebileceğini, pay sahiplerinin bu davayı şirkete ödenmesi kaydıyla açabileceklerini, A.Ş. kurucularının yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının TTK m. 553/1 hükmü kapsamında kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmek suretiyle şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara vermiş oldukları zarardan ötürü hukuki sorumluluklarının bulunduğunu, bunun için öncelikle zararın ortaya çıkması gerektiğini, zararın sorumluluk davasının ön şartı olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin kusurunun hukuka aykırı işlem ve eylemlerden kaynaklanması ve zararın doğması gerektiği, zararın zarar görenin iradesinden bağımsız olarak doğabileceğini, doğrudan zarar bakımından zararın kimin mal varlığında oluştuğu hususunun ön plana çıkmakla birlikte zararın meydana geldiği anın özellik arz ettiğini, özellikle zarar doğduğu an itibariyle şirketin mal varlığında bir azalmaya sebebiyet vermeyip alacaklının zararını ortaya çıkarmışsa alacaklının doğrudan zararının bulunduğunu, alacaklının zararını tahsil etme imkanı varsa sorumluluk davası açamayacağını, (TTK m. 555, TTK m.556) alacaklının dolaylı zarara ilişkin dava açabilmesi için şirketin iflası halinde iflas idaresinin sorumluluk davası açmaması durumunda ortaya çıkacağını, yönetim kurulu üyelerinin kusurlu eylem ve işlemleri nedeniyle ortaya çıkan doğrudan zararda pay sahipleri veya alacaklıların dolaylı zararının oluştuğunu, bu halde pay sahipleri ve alacaklıların zararını yasıyan zarar niteliğinde olduğunu, dolaylı zararda şirket ortaklarını veya alacaklarını hükmedilecek tazminatın şirkete ödenmesini talep etmek zorunda olduklarını, şirketteki zararın 12.058.593,13 TL olduğu belirtilmiş olduğundan, bu zarardan yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Bu rapora karşı davalı … vekilinin 23.06.2020 tarihli beyan dilekçesiyle; özel denetçinin tespitinden farklı bir sonuca varıldığını, belirsiz alacak davasını açma şartının bulunmadığını beyan etmiştir.
Bu rapora karşı davalı … vekilinin 01.07.2020 tarihli beyan dilekçesiyle; davanın belirsiz alacak davası açılamayacağından usulden reddi gerektiğini beyan etmiştir.
Bu raporlara karşı beyan dilekçelerine itiraz eden davacı vekili 29.07.2020 tarihli beyan dilekçesiyle; davanın kabulünü talep etmiştir.
Tarafların bilirkişi raporuna itirazları gözetilerek ek rapor alınmasına karar verilmiş ve bilirkişilerden 03.02.2021 tarihinde ek rapor alınmıştır. Bu raporda; zamanaşımı def’i ve davalıların sorumlu oldukları miktar konusunda inceleme yapılmıştır. TTK m. 560 a göre açılacak hukuki sorumluluk davalarında davacının zararının sorumluyu öğrendiği tarihinden itibaren 2 yıl ve her halükarda zararın meydana geldiği tarihten itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı belirtilmekle, TCK ya göre uzayan bir zamanaşımı varsa bu zamanaşımının uygulanacağı hükmünün bulunduğu, ortakların dava hakkı olduğu durumlarda bu sürenin ortaklıktan bağımsız nitelikte olarak her ortak için zarar ve sorumluluları öğrenme tarihinden başlayacağı, 03.11.2014 tarihli olağan genel kurulda 2012-2013 yılına ait faaliyetlerinden şüphe duyulan yöneticiler hakkında özel denetçi atanması talep edildiği, TTK m. 439 kapsamında 04.12.2015 tarihinde şirketin 3 yıllık tüm kayıtlarının incelenmesi için İzmir …. ATM den … Esas sayılı dosyada özel denetçi tayin edildiğini, özel denetçi raporunda zararın 49.457.848,45 TL olduğu … ve …’ın tüm dönemlerden ve …’ın ise 03.11.2014 tarihinden önceki dönemlerden sorumlu olduğu öğrenildiği, davanın 25.04.2017 tarihinde açıldığını, zamanaşımının geçmediğini, 26.04.2012 tarihinden önceki satışlardan doğduğu iddia edilen zararlara ilişkin dava hakkı zamanaşımı uğradığının kabul edilmesi gerektiği, buna göre bu tarih itibariyle ilk 4 aya ilişkin net bir ayrıştırma yapılamadığı, 12 aylık toplam zararın aylığa ortalaması yapıldığında 8 aylık zararın (2012 yılına ait ) 614.583,34 TL olduğu aynı şekilde 2014 yılının ilk 10 ayı toplam zararının da 1.402.700,16 TL olduğu, bu zarardan …, … ve …’ın sorumlu olup …’ın 2014 yılı son 2 ayı toplam zararının ise 280.540,03 TL olup bu zarardan da … ve …’ın sorumlu olduğu, kök ve ek raporda yapılan tespitlere göre davanın zamanaşımı süresinde açıldığı TTK m. 560 da yer alan 5 yıllık zamanaşımı süresinin zararın ve faillerinin öğrenilmesiyle başlayacağını, dava tarihi olan 25.04.2017 tarihi itibariyle bu tarihten 5 yıl öncesi 26.04.2012 tarihinden önceki satışlardan doğan zararın zamanaşımına uğradığını belirterek davalı yönetim kurulu başkanı …’ın 6.178.915,72 TL davalı …’ın 2.536.713,90 TL ve …’ın da 1.105.487,92 TL den sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Bu rapora karşı davacı 18.02.2021 tarihli beyan dilekçesiyle; zararın 6.178.915,72 TL olarak belirlendiği, zarar miktarının düşürülmesinin zamanaşımı nedeniyle olduğu, dosyada kök rapora göre karar verilmesini talep etmiştir.
Bu rapora karşı davalı … ve … vekilinin 24.02.2021 tarihli beyan dilekçesiyle; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, hukuki yararının bulunmadığını, dosyanın ek rapora gönderilmesini talep etmiştir.
Bu rapora karşı davalı … vekilinin 24.02.2021 tarihli beyan dilekçesiyle; davanın kısmi dava olduğunun tespit edildiğini, davacının TTK m. 560/1 e göre zararı doğuran fiilin meydana geldiği tarihten itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağını, 2016 yılından önceki tüm alacakların zamanaşımına uğradığını, müvekkilin 2014 yılında ortaklıktan ayrıldığında zamanaşımının geçtiğini, kısmi davada zamanaşımı etkisi irdelenmeden rapor düzenlendiğini, …’ın 2004-2014 yılları arasında şirketin muhasebesini tuttuğunu, …’ın şirkette fiilen çalıştığını, şirketin gelir ve giderini bildiği, yönetim kurulu üyelerinin kusur durumunun incelenmediği, müvekkilinin 2014 yılında ortaklıktan ayrıldığı tarihe kadar 2008 tarihinden itibaren … Şubesinde çalıştığını, şirket merkezinde çalışmadığını, müvekkilinin aleyhine olan iddiaları kabul etmediklerini, müvekkilinin başka firmalardan alım yaptığını, … A.Ş. den alınan ürünlerin piyasa rayiçlerine göre uygun alındığını, çivi satışının çok düşük bir oranda olduğunu, … A.Ş. yi zarara uğratmadığını, … A.Ş. nin tüm defter ve kayıtlarının incelenmediğini, 2014 yılında yönetim kurulundan ayrılan müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını belirtmiştir.
Davacı vekilinin 03.03.2021 tarihli ıslah dilekçesinde; kısmi eda davasındaki talebinin 5.000 TL den 2.250.00,00 TL ye yükselterek bu talebin 1.000.000,00 TL sinin …’dan 1.000.000,00 TL sinin …’dan ve 250.000,00 TL sinin …’dan dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş, 08.03.2021 tarihinde harcını yatırmıştır.
Islah dilekçesine karşı davalı … vekili 20.04.2021 tarihli beyan dilekçesinde; ıslah talebinin geçersiz olduğunu, bilirkişi raporuna göre yapılan ıslahın usulüne uygun olmadığını, stok kartlarına dayalı bilirkişi raporunun kayıt dışı ve sahte belgeler kullanarak düzenlendiğini, TTK m. 64/3 uyarınca tutulması zorunlu defterlerin noter onaylı yapılması gerektiğini, noter tasdiki bulunmadığını belirterek talebin reddine karar verilmesini istemiştir.
Islah dilekçesine karşı davalı … vekili 21.04.2021 tarihli ıslah dilekçesine karşı beyan dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olarak açılması nedeniyle ıslah yapılamayacağını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yine davalı … vekili 20.05.2021 tarihli beyan dilekçesiyle; HMK m. 107 gereğince belirsiz alacak davasının mülga 3 fıkra kapsamında açılmasının mümkün olmadığını, dava dilekçesinde ifade edilen dava türündeki davanın (kısmi eda, külli tespit davasının) açılamayacağını, 2011, 2012, 2013 yıllarına ait tazminat talebinin belirsiz alacak davası olarak değerlendirilemeyeceğini ve usulden reddedilmesi gerektiğini, hukuki yararının bulunmadığını belirterek davanın reddini talep ettiği ve uzman görüşü ibraz ettiği belirlendi.
Mahkememizce yapılan inceleme ve toplanan delillere göre; davacının davasını kısmi dava olarak açıldığı ve kısmi davada 5.000,00 TL lik talepte bulunduğu ve daha sonra 08.03.2021 harç tarihli dilekçesiyle talebini ıslah ederek toplam 2.250.000,00 TL ye yükselttiği ve zararın 1.000.000,00 TL sini davalılardan …’dan 1.000.000,00 TL sini …’dan ve 250.000,00 TL sini …’dan talep ettiği belirlenmiştir.
Davacı taraf dava dilekçesinde yöneticilerin sorumluluğuna dayanmış olmakla birlikte TTK m. 549 ve devamına göre A.Ş. yöneticilerin sorumluluğunu düzenleyen hükümler kapsamında sorumluluğun değerlendirilmesi halinde davacı dilekçesinde 2012-2013 yılları … Aş ye ait olağan genel kurul toplantısının yapıldığı 03/11/2014 tarihinde şirketin yöneticilerin ibrasına ilişkin toplantı sırasında 6.maddede yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibra edilmediği belirtilmekte olup, bu tarihten itibaren yaklaşık 1 ay sonra İzmir …. Asliye Ticaret Mahkemesinde … esas sayılı dosyada şirketin gelir ve gider kayıtlarının doğru tutulmadığı, kar oranının gösterildiği kadar az olmadığı, TKK m.396 ya göre şirket yöneticilerinin rekabet yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle özel denetçi tayin edilmesi için dava açtığı ve yapılan yargılamada … karar sayılı 30.12.2015 tarihli kararla özel denetçinin tayin edildiği, özel denetçi olarak SMMM …’ in atandığı, bu tarih itibariyle yaptırılan incelemede; şirketin ne miktar zarar ettiğinin tespit edildiği, bu tarihten sonra davacının davasını tedbir talepli olarak 25.04.2017 tarihinde açtığı ve dava dilekçesinde zamanaşımı süresi içinde kısmi dava açtığını beyan ettiği, dava konusu alacağın TTK m.560 a göre “sorumlu olanlara karşı tazminat isteme hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl … geçmekle zaman aşımı uğrar…” hükmü kapsamında zararı öğrendiği tarihin ibra edilmeme kararı verildiği 03.11.2014 tarihidir. Davacının bu tarih itibariyle şirketin zarara uğratıldığı ve bir takım işlemlerde usulsüzlükler olduğunu tespit etmiştir. Bu nedenle ibra edilmemesine ilişkin oy kullanarak şirket yönetim kurulunu ibra etmemiştir. Bu halde TTK m.558/2 fıkra gereğince ibra tarihinden itibaren 6 ay geçmekle dava hakkı düşmektedir. 6 aylık hak düşürücü süre resen gözetilmesi gerekli bir süredir. Davacı taraf bu zararın tespiti için İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinde … esas sayılı dosyada özel denetçi tayin ettirme yoluna gitmiştir. Davacı tarafın bu süre içerisinde TTK m.558/2 gereğince 6 aylık hak düşürücü süre içerisinde ibra edilmeme kararının gerekçesine binaen dava açması gerekmektedir. Bu maddede yer aldığı üzere ibra oylamasına katılarak finansal tablolarda açıklama yapılmaksızın hileyle ya da aldatılarak yönetim ve denetim kurulunun ibra edilmesi halinde pay sahibinin zaman aşımı süresi içerisinde zararı ve fiili öğrendiği tarihten itibaren dava açma hakkı bulunmaktadır. Ancak bunun dışında pay sahibinin bilerek yani finansal tablolardan ve belgelerden yönetim ve denetim kurulunun ibra edilmemesi gerektiğini bildiği halde ibra etmesi halinde ise artık TTK m. 558/2 gereğince dava hakkı bulunmayacaktır. Bunun dışında kalan diğer pay sahiplerinin yani ibra etmeyen pay sahiplerinin (somut olayda olduğu üzere) artık hak düşürücü süre içerisinde dava açması zorunludur. Bu pay sahipleri için zaman aşımı söz konusu değildir. Davacının da zarar kapsamını öğrenmesi ve kısmi alacak davası açması ve zararın miktarının öğrendikten sonra davanın değerini yükseltmesi mümkün olup davacı da bu eksikliği gidererek zararı öğrendikten sonra süresinde dava açmıştır.
Davacının dava dilekçesinde; 2010 tarihinden dava tarihi olan 25.04.2017 tarihine kadar oluşan zararı tespitini ve bu zararın tahsilini talep ettiği davalılardan …’ın ise yönetim kurulu üyesi olarak 03.11.2014 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığı, daha önceki dönemlerde yönetim kurulu üyesi olarak çalıştığı belirlenmiştir. Her ne kadar bu davalı kendisinin…. Şubesinde faaliyet yaptığını ve yönetimden bilgisi olmadığını belirtmiş ise de bu ayrıldığı tarihe kadar şirket yönetim kurulu üyesi olduğundan dolayı sorumlu olmadığını ileri sürmesi yönetim kurulu üyeliğiyle bağdaşmadığından kabul edilmemiştir.
Yine bu davalının sorumlu olduğu dönem 2014 yılı 03.11.2014 tarihine kadar belirlenmiştir. Davalıların zamanaşımı def’i değerlendirildiğinde 25.04.2017 tarihinden önceki 5 yıl süreyle zamanaşımı işlemediği ancak bu tarihten önceki dönemi kapsayan zararlardan zamanaşımı işlediği belirlenmiştir. Bilirkişiler de bu tarihi tespit ederek oluşan zarar miktarının toplam 6.178.915,72 TL olduğunu tespit etmişler ve sorumluluk miktarını da TTK m. 557 ye göre ayrıştırarak her birine müteselsil sorumluluğu devam etmek kaydıyla davalılardan … için 1.105.487,92 TL, …’ın zararın tümü olan 6.178.915,72 TL ve …’ın da 2.536.713,90 TL den sorumlu olduğu, kusur durumlarına göre belirlendiği anlaşılmıştır.
Davada davacıların hukuki yararının bulunmadığı ve zamanaşımının geçtiğini beyan etmişler ve bu itiraz ve def’ileri değerlendirilerek zamanaşımı zarar ve failin öğrenildiği, İzmir … ATM nin … Esas sayılı dosyasıyla atanan …’in özel denetçi olarak yaptığı inceleme ve 30.11.2016 tarihli raporuyla belirlendiğinden bu tarihten itibaren de 2 yıllık zamanaşımı dolmadığından, davanın zamanaşımı süresinde açıldığı belirlenmiştir. Davalıların TTK m. 560 a göre tazminat talebinin zamanaşımı dikkate alındığında dava tarihi olan 25.04.2017 tarihinden önceki 26.04.2012 tarihine kadar olan zararlardan sorumlu olduğu belirlenmiştir. Şöyle ki TTK m. 560 da yer alan Hukukî sorumluluk davası, sorumlu kişiler ve zarar öğrenilsin veya öğrenilmesin, zarar verici fiilin meydana gelmesinden itibaren başlamak üzere, beş yıllık zamanaşımı süresine tâbidir. Bu nedenle bilirkişilerin yaptıkları tespite göre doğan tüm zarar 6.178.915,72 TL olup kusur durumlarına göre TTK m. 553 ve m. 555 e göre şirket zararının yöneticilere bölüştürülmesiyle zarar miktarı belirlenmiştir.
Davacı taraf 08.03.2021 harç tarihli ıslah dilekçesiyle talebini ıslah etmiştir. Buna göre ıslah miktarı dikkate alınarak ve her yöneticinin sorumluluğu konusunda taleple bağlı kalınarak müteselsilen ve talep edilen miktarla sınırlı olmak kaydıyla talebin kabulüne karar vermek gerekmiştir. Davanın sebebi haksız fiil olmakla taleple bağlı kalınarak dava tarihinden itibaren faize hükmetmek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Sebeplerle;
Davacıların davasının KABULÜ ile;
Dava konusu … A.Ş.’nin uğradığı zarar miktarı olan ve bilirkişilerce belirlenen ve tespit edilen 6.178.915,72 TL olan zarardan davacıların talepleriyle bağlı kalınarak toplam 2.250.000,00 TL zararın davalılardan (Bu zararın 1.000.000,00 TL’sinden davalı …, 1.000.000.00 TL‘sinden …, 250.000,00 TL’sinden de … sorumlu olmak kaydıyla) müteselsilen dava tarihi olan 25.04.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle tahsili ile davacılara ödenmesine,
Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 153.697,50 TL harçtan dava açılışında alınan 85,39 TL peşin harç ve ıslah sırasında dosyasına yatan 38.338,99 TL peşin harcın mahsubu ile eksik alınan 115.273,12 TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Davacı tarafından yargılama gideri olarak yapılan başvuru harcı 31,40 TL, peşin harç 85,39 TL ve ıslah harcı 38.338,99 TL ile yazışma ve tebligat gideri 686,00 TL ve bilirkişi ücreti 32.100,00 TL olmak üzere toplam 71.241,78 TL’nin davalılardan (28.496,71 TL’sinden davalı …, 28.496,71 TL‘sinden …, 14.248,36 TL’sinden de … sorumlu olmak kaydıyla) alınarak davacılara verilmesine,
Davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT’nin 13/1. maddesine göre belirlenen 104.325,00 TL vekalet ücretinin davalılardan (41.730‬,00 TL’sinden davalı …, 41.730‬,00 TL‘sinden …, 20.865‬,00 TL’sinden de … sorumlu olmak kaydıyla) müteselsilen tahsili ile vekili yararına davacıya verilmesine,
HMK m. 333 gereği gider avansından artanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, Davacılar … ve … Mirasçıları vekilinin, Davalı … ve vekilinin ve Davalılar … vekilinin yüzüne karşı, davalı …’ın yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/06/2021

Başkan …
E-İmzalıdır

Üye …
E-İmzalıdır

Üye …
E-İmzalıdır

Katip …
E-İmzalıdır

TAVZİH

Davalı … vekili 09.06.2021 tarihli tavzih talebi ile hükümde talepte yer aldığı halde hükme geçmeyen “tahsili ile … A.Ş.’ye ödenmesine” ibaresinin “tahsili ile davacılara ödenmesi” şeklinde hükme geçtiğini belirterek talepte bulunmuştur.
Davalı vekilinin talebi HMK m. 305’te yer alan hüküm icrada tereddüt uyardırıyorsa sebebine dayanmış olup, gerçekten de davacının dava dilekçesinde talebinin “… Müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak … A.Ş.’ye ödenmesi” şeklinde talepte bulunduğu belirlenmiştir.
Mahkememizce de davacının talebinin ıslah dilekçesi de nazara alınarak kabul edildiğiden tavzih talebinin yerinde olduğu belirlenmiştir.
Davalının tavzih talebi dilekçesi davacı tarafa tebliğ edilmiş davacılar vekili beyanda bulunmamıştır.
HMK m. 305 ve 306 gereği hükmün 2 nolu bendi “Dava konusu … A.Ş.’nin uğradığı zarar miktarı olan ve bilirkişilerce belirlenen ve tespit edilen 6.178.915,72 TL olan zarardan davacıların talepleriyle bağlı kalınarak toplam 2.250.000,00 TL zararın davalılardan (Bu zararın 1.000.000,00 TL’sinden davalı …, 1.000.000.00 TL‘sinden …, 250.000,00 TL’sinden de … sorumlu olmak kaydıyla) müteselsilen dava tarihi olan 25.04.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle tahsili ile davacılara ödenmesine” şeklinde olup,
Tavzihi ile “Dava konusu … A.Ş.’nin uğradığı zarar miktarı olan ve bilirkişilerce belirlenen ve tespit edilen 6.178.915,72 TL olan zarardan davacıların talepleriyle bağlı kalınarak toplam 2.250.000,00 TL zararın davalılardan (Bu zararın 1.000.000,00 TL’sinden davalı …, 1.000.000.00 TL‘sinden …, 250.000,00 TL’sinden de … sorumlu olmak kaydıyla) müteselsilen dava tarihi olan 25.04.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle tahsili ile … A.Ş.’ye ödenmesine” şeklinde düzeltilmesine oy birliği ile karar verilmiştir. 02/07/2021

Başkan …
E-İmzalıdır

Üye …
E-İmzalıdır

Üye …
E-İmzalıdır

Katip …
E-İmzalıdır