Emsal Mahkeme Kararı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/439 E. 2022/480 K. 10.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/439
KARAR NO : 2022/480

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 19/04/2017
KARAR TARİHİ : 10/05/2022

Mahkememizde görülen İtirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize sunduğu 19/04/2017 tarihli dava dilekçesi ile; Davacı banka ile … arasında Genel Kredi Sözleşmesinin akdedildiği, sözleşme uyarınca borçluya kredi açıldığı ve kullandırıldığı, akdedilen kredi sözleşmesinin davalı borçlunun müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını ve borcun ödenmemesinden doğan riski üstlendiğini, söz konusu kredinin geri dönüşümü konusundaki edimin yerine getirilmediğinden hesabın kat edilerek ödeme konusunda İzmir … Noterliğinin 17/02/2015 tarih … yevmiye numaraları ihtarname ve hesap özetinin borçlulara keşide edilerek tebliğ edildiğini, ihtarnamenin tebliğine rağmen alacağın ödenmediğini ve bu nedenle davalı borçlu hakkında İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı dosyası ile kefalet miktarı olan 100.000,00 TL üzerinden icra takibine geçildiğini, davalı borçlunun takibe borca ve faize itiraz ettiğini, takibin durduğunu, davalının itirazının haksız ve yersiz olduğunu, taraflarsa imzalanan Kredi Genel Sözleşmesinin 20. Maddesine göre banka defter ve belgelerinin kanıt olacağı ve itiraz edilemeyeceği, 21. Madde gereği bankanın dilediği zaman ihtar etmek kaydı ile cari hesapları keserek alacaklarına muaceliyet verilebileceği, sözleşmenin 19. Maddesi gereğince de uygulanacak temerrüt faizinin nasıl hesaplanacağının belirtildiğini ve buna göre davacı bankada uygulanan cari faiz oranının yıllık %26 olduğunu, sözleşme gereği temerrüt faiz oranının %50 fazlası olacağını ve buna göre de takip tarihinde talep edilen oranın %39 olduğunu, bu oranın yasal olduğunu, davalının itirazında haksız olduğunu, itirazının iptali ile İİK mad. 67/2 uyarınca %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Dava dilekçesinin davalıya tebliğ edildiği, davalı vekili tarafından dosyaya sunulan 18/07/2017 tarihli dilekçe ile; Davanın reddinin istendiği, davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, TBK mad. 583 uyarınca şekil şartlarına uyulmadığını, davacı banka nezdinde ki sözleşmeler incelendiğinde eş rızasına ilişkin belge üzerinde tarihin olmadığını, bu tarihin eşin el yazısı ile belirtilmesi gerektiğini, kefaletin geçersiz olduğunun kabulü gerektiğini, aksi düşünülse dahi eşin adi kefalete muvafakat ettiğinin kabulü gerektiğini, davacının asıl borçluya karşı takibe girişmeden adi kefalete dayalı olarak kefili takip edemeyeceğini, kat ihtarının davalıya tebliğ edilmediğini, davacı tarafın sunduğu dilekçe ekindeki ihtarnamede davalının hesabında bulunan tutarı rehin verdiğini belirterek borcu üstlendiğini iddia etmiş ise de hesapta bulunan tutarı bankanın izni olmaksızın çekemeyeceğinden bu tutara bloke uygulandığını, açıklanan nedenlerle davalı adına ait hesaptaki mevcut uygulanan blokenin tedbiren kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dava konusu İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı takip dosyasının bir suretinin dosyamız içine alındığı, yapılan incelemesinde; Alacaklının dosyamız davacısı banka olduğu, borçluların dosyamız davalısı … ilen dava dışı sözleşmede borçlu olarak gösterilen … ve … olduğu, 102.698,70 TL asıl alacak, 25.330,70 TL %39 temerrüt faizi, 1.569,77 TL %5 BSMV ve ihtarname masrafı olmak üzere 129.599,17 TL alacağın tahsilinin istendiği, davalı …’ın 100.000,00 TL asıl alacak ve asıl alacağa işleyecek faiz ve ferilerinden sorumlu olduğu belirtilmek sureti ile genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığı, davalı tarafından süresinde verilen itiraz dilekçesi üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından uygulanması gereken faize ilişkin genelge ile davalıya ve diğer borçlulara yönelik keşide edilen ihtarname ile dava dışı … ile davacı banka arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesinin dava dilekçesine ekli olarak dosyaya sunulduğu görülmüş, sözleşmenin yapılan incelemesinde ilk sayfada sözleşme tarihinin 14/12/2012 olarak gösterildiği, kefalet tarihlerinde ise 03/05/2012 tarihlerinin gösterildiği anlaşılmıştır. Davacı vekiline kefalet belgesi üzerindeki tarih olan 03/05/2012 tarihi itibari ile dava dışı … ile davacı Banka arasında imzalanan sözleşmenin dosyaya sunulması istenmiş, ancak 03/05/2012 tarihli sözleşmenin temin edilemediği ve dosyaya sunulmadığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafça iddia edilen şekilde alacağın doğup doğmadığı, doğmuş ise miktarı ve ferilerinin tespiti yönünden dava dosyası ve banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak ayrıntılı rapor düzenlenmesi için dosyanın bankacı bilirkişiye tevdi edildiği, bankacı bilirkişi tarafından düzenlenen 30/07/2020 tarihli raporun dosyaya sunulduğu anlaşılmıştır.
Raporun yapılan incelemesinde; Davalı kefalet sözleşmesinde 03/05/2012 tarihli sözleşmeye müteselsil kefil olduğunu beyan ettiği, ancak dosyadaki sözleşmenin 14/12/2012 tarihli olduğu, ayrıca davalının eşi …’ın da tarihsiz eş rızası belgesi ile davalının asıl borçluya 100.000,00 TL’lik adi kefalet için rıza verdiği, hangi tür sözleşme veya sözleşmelere kefil olunacağı kısmının boş bırakıldığı, davacı tarafça 14/12/2012 tarihli sözleşmenin kopyasının gönderildiği, eş rızasının da rızaya konu sözleşme ile aynı şekil şartına tabi olacağı, tarihsiz olmasının bu şekil şartını yerine getirmediği, zira bir tüketici kredisi kullanması da muhtemel olan dava dışı borçlu için açıkça bu sözleşmeye kefalet için verildiğinin belli olmadığı, TBK mad. 584/2 şartları göz önüne alındığında davalının eş rızasına dayandığı belirsiz kalan sözleşmedeki kefaletinin geçerli olmadığı, rızanın geçerli ve bu sözleşme için olduğu kabul edilse dahi adi kefalet için olduğu, bunu aşan sorumluluk biçimi olarak müteselsil kefalet şeklinde olduğunun kabulü halinde de rızayı aşan ve bu maddeye aykırı sorumluluğun geçerli olmayacağı, bu hususun Mahkemenin takdirinde olduğu, ayrıca kefaletin geçerli olduğunun kabulü halinde de temerrüt başlangıç tarihinin 24/02/2015 olduğu, dava dışı asıl borçluya 27/03/2014 tarihinde 60 ay vadeli 188.824,00 TL tutarında taksitli ticari kredi kullandırıldığını, ödeme planı ve mevduat hesap hareketleri incelendiğinde bakiye bedelin hesaplandığı, davalı …’ın hesabından hesap rehni vererek borcu üstlendiğinden bahsedilmesi sureti ile 90.563,98 TL bedelin tahsil edildiği, davacı banka tarafından kefaletinden düşülmek sureti ile tahsil edildiği anlaşılan bu tutarın sorumluluktan düşülmek sureti ile takip bedelinin hesaplanacağının beyan edildiği ve buna göre de davalının hesabından tahsil edilen bedelin düşürülmesi sureti ile borcunun 9.436,00 TL asıl alacak 2.392,61 TL işlemiş faiz ve 119.63 TL BSMV ile ayrıca 303,23 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 12.251,49 TL alacağın olduğu ve alacağa ödeme planında bu krediye özel akdi faiz oranın %43 fazlası olarak kararlaştırılan %22,10 oranında temerrüt faizi işleyeceği yönünde kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Raporun taraflara tebliğ edildiği, taraf vekillerinin rapora karşı beyan dilekçelerini dosyaya sundukları anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin bilirkişi raporunun geç teslim edilmesi ve Mahkememizce atanan bilirkişinin atamasının kaldırılmasından sonra rapor düzenlendiği beyan edilmiş, bunun üzerine Mahkememizce dosyanın yeni bir bankacı bilirkişiye tevdine ilişkin ara kararı gereğince işlem yapılması gerektiği görülmüş ve dosyanın yeni bir bankacı bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişi tarafından düzenlenen 24/05/2021 tarihli raporun dosyaya sunulduğu anlaşılmıştır.
Raporun yapılan incelemesinde; Davacı banka ile davalı arasında düzenlenen 03/05/2012 tarihli kefalet sözleşmesinin davalının dava dışı asıl borçlu … lehine müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, buna dair yazılı düzenlemenin yapıldığı ve kefilin sorumlu olacağı tutarın 100.00,00 TL olarak belirtildiğinin tespit edildiği, bu nedenle davacı banka ile davalı arasında düzenlenen 03/05/2012 tarihli kefalet sözleşmesinden kaynaklı olarak davalının sorumlu olduğu kefalet limitinin 100.000,00 TL olduğunun tespit edildiği sonucuna varıldığı, bunun devamında davacı bankaca İzmir … Noterliği’nin 18/02/2015 tarihli ihtarnamesi ile asıl borçlu …’e kullandırılan kredilerden kaynaklı borcun ihtarnamenin tebliğinden itibaren 1 gün içinde ödenmesinin ihtar edildiği, davalıya söz konusu ihtarnamenin tebliğ edilemediği bu nedenle davalının temerrüdünün takip tarihi itibari ile oluştuğu, taraflar arasında imzalanan mevduat rehin sözleşmesine istinaden davacı banka nezdinde bulunan mevduat hesabının 24.03.2015 tarihinde kapatılarak hesapta bulunan 90.563,98 TL’nin tamamının dava konusu taksitli ticari kredinin ana para borcuna mahsup edildiği ve ana para borcunun 14.149,58 TL olduğunun tespit edildiği, takip ve dava konusu kredili mevduat hesabından kaynaklı ana para borcundan davalının sorumlu olacağı tutarın 85.850,42 TL olacağı, sonuç itibari ile davalının icra takip dosyasında 100.000,00 TL asıl alacak 12.796,23 TL işlemiş faiz, 639,81 TL BSMV ve 303,23 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 113.739,27 TL üzerinden itirazının iptalinin gerekeceği yönünde kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Raporun taraflara tebliğ edildiği, davalı vekilinin rapora ilişkin itiraz dilekçesini dosyaya sunduğu görülmüştür.
Davanın niteliği itibariyle davalının dava dışı üçüncü kişi ile davacı banka arasında imzalanan sözleşmeye bağlı olarak kefil olduğu ve müteselsil kefalet hükümlerine göre kefalet bedeli ile sınırlı olmak kaydı ile sözleşme gereği kullandırılan kredi borcunun davalıdan tahsili isteminde bulunulmuştur.
Davalı tarafından imzalanan kefalet sözleşmesinde dava dışı şirket ile davacı banka arasında imzalandığı beyan edilen 03/05/2012 tarihli sözleşmeye dayalı olarak kefaletin düzenlendiği görülmüştür. Açıkça 03/05/2012 tarihli sözleşmeden kaynaklı ve bu sözleşmeye dayalı olarak kefil sıfatının doğduğu hususu Mahkememizce kabul edilmiş ve davacı bankadan 03/05/2012 tarihli sözleşmenin dosyaya sunulması istenmiştir.
Buna ilişkin ara kararlara rağmen davacı banka tarafından 03/05/2012 tarihli sözleşmenin temin edilerek dosyaya sunulmadığı anlaşılmıştır.
Davacı banka ile dava dışı tacir arasında 14/12/2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin davacı banka tarafından dosyaya sunulduğu görülmüştür.
Davalının imzalayarak davacı bankaya verdiği kefalet sözleşmesinin dayanağı sözleşmenin davacı banka tarafından dosyaya sunulması gerektiği, basiretli tacir olarak kabul edilen davacı bankanın yükümlülüğündedir.
Davalının usulüne uygun şekilde düzenlenen kefalet sözleşmesine dayalı olarak sorumluluğunun kabulü ancak bu şekilde olabilecektir. Kaldı ki davacı banka ile davalı arasında imzalanan ve davalının kabul ettiği mevduat rehin sözleşmesi söz konusu olup, bu sözleşme uyarınca davalıya ait hesapta bulunan paranın doğrudan bloke edildiği ve dava dışı …’e ait borçtan mahsup edildiği anlaşılmıştır.
Mevduat rehni sözleşmesinde kısıtlayıcı bir tarih bulunmadığı anlaşılmıştır. 03/05/2012 tarihli kefalete ilişkin sözleşmede bu kredi sözleşmesi kapsamında doğmuş ve doğacak borçlara ilişkin kefaletin kabul edildiği, buna göre davacı banka nezdinde 03/05/2012 tarihli sözleşmenin temini ile bu sözleşmeye dayalı olarak kullandırılan kredi mevcut ise bu kredinin ödenmemesi halinde davalının sorumlu olduğunun kabulü gerektiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin Genel Kredi Sözleşmesi olduğu, uyuşmazlığın ticari mahiyette olduğu dikkate alındığında davacı bankanın kefalete ilişkin dayanak sözleşmeyi sunma yükümlülüğünün de olduğunun kabulü gerektiği görülmüş, davalının sorumluluğunu gerektirir husus tespit edilemediğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmış, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
Davanın REDDİNE,
Peşin alınan harcın red harcına mahsubu ile bakiye 979,00 TL’nin karar kesinleştiğinde davacıya ödenmesine,
Davalı kendisini vekille ile temsil ettirdiğinden vekilin harcadığı emek ve mesaiye karşılık 13.450,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran taraflara iadesine,
Dair karar, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvuru yolu açık olmak üzere davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 10/05/2022

Yazman …
e-imzalıdır

Yargıç …
e-imzalıdır