Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/53 E. 2023/31 K. 20.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/53
KARAR NO : 2023/31
DAVA : Ticari Ünvanın Terkini
DAVA TARİHİ : …
KARAR TARİHİ : …
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …
Mahkememizde açılan davanın dosya üzerinde yapılan incelemesi sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkili şirketin 6102 sayılı TTK gereğince “…” ibaresi üzerinde tek ve gerçek hak sahibi olduğunu, ticaret sicil kayıtları incelendiğinde açıkça görüleceği üzere müvekkili şirketin … yılından bu yana “…” ibaresini nizasız ve fasılasız şekilde ticaret unvanı olarak kullandığını, ticaret unvanının hukukumuzda tanıtıcı işaretler çatısı altında bulunduğunu ve bir işletmeyi ve taciri diğer işletme ve tacirlerden ayırt etme fonksiyonunu yerine getirdiğini, bu nedenle ticaret unvanını korumak amacıyla TTK’nın 45. maddesi ile bir ticaret unvanı tescil edilirken kendisinden daha önce tescil edilmiş bir unvan mevcutsa ayırt edici ek getirilmesi zorunluluğunun düzenlendiğini, aksi halde tacirler ve işletmelerin tüketiciler nezdinde birbirine karışabileceğini ve haksız rekabetin oluşabileceğini, TTK’nın 52. maddesinde “Ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir. Maddi tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilir” düzenlemesine yer verilerek ticaret unvanının korunması gerektiğinin hüküm altına alındığını, davalı tarafın “…” ibaresini kötü niyetli olarak tescil ettirdiğini, bu durumda müvekkili şirketin haklarına tecavüz ettiğini, ticaret unvanlarındaki benzerliğin müşteriler nezdinde karıştırma ihtimaline yol açabileceğini, davalı tarafın müvekkili şirketin tanınmışlığından faydalanma gayesi içinde olduğunu, müvekkili şirketin tüm Türkiye çapında tanınan ofis koltukları üreten tanınmış bir firma olduğunu, “…” markasının … tarihinden beri Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde müvekkili şirket adına tescilli olduğunu ve markanın korumasının devam ettiğini belirterek, davalının davacı şirket ticaret unvanı ile karıştırılmaya yol açan ticaret unvanının yargılama boyunca kullanımının ihtiyaten durdurulmasına, davalının davacı şirket unvanı ile karıştırılmaya yol açan ticaret unvanının terkinine, bu mümkün değilse unvandan “…” ibaresinin çıkarılmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE ;
Dava; TTK’nın 52. maddesi gereğince maddesi gereğince davalı şirketin ticaret unvanın sicilden terkini istemine ilişkindir.
Görev konusu dava şartlarından olup, dava şartının varlığı ya da yokluğunun davanın her aşamasında araştırılması gerektiğinden mahkememizce öncelikle “görev” konusunda değerlendirme yapılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
Aynı kanunun 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. Zira; Türk Ticaret Kanunu ile kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde ticari davalar, ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlenmiştir.
556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 71. maddesinde ve 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 58. maddesinde bulunan ”Bu Kanun Hükmünde Kararnamede öngörülen davalarda, görevli mahkeme ihtisas mahkemeleridir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda; davacı vekili açmış olduğu bu davada “… markasının … tarihinden beri Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde müvekkili şirket adına tescilli olduğunu ve markanın korumasının devam ettiğini, davalının kötü niyetli olarak … ibaresini tescil ettirerek müvekkilinin haklarına tecavüz ettiğini” ileri sürmüştür. 6102 sayılı TTK’nın 52. maddesi uyarınca ticaret unvanının bir başkası tarafından kullanılması halinde hak sahibi, haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini isteyebilecektir. Davada davacı şirket adına tescilli marka hakkına da dayanılmış olup, bu durumda davaya bakma görevinin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine ait olduğu, mahkememizin görevli olmadığı anlaşıldığından, nitrkim; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/6994 Esas-2022/1112 Karar sayılı ve 2020/6773 Esas-2022/886 Karar sayılı kararları da bu yönde ve emsal nitelikte olduğundan, davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c, 115/2 maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren yasal 2 haftalık süre içerisinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli İzmir Fikrî ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Dava dilekçesi ile ileri sürülen ihtiyati tedbir isteğinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-Harç ve yargılama giderlerinin 6100 sayılı HMK’nın 331. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine,
5-6100 sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin iki haftalık süre içerisinde gönderme isteğinde bulunmaması durumunda “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilerek, aynı karar ile yargılama giderlerinin 6100 sayılı HMK’nın 331. maddesinin 2. fıkrasının 2. cümlesi uyarınca karara bağlanmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, tarafların yokluklarında, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. …

Başkan …
E-imza
Üye …
E-imza
Üye …
E-imza
Katip …
E-imza
Üye …
E-imza