Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/464 E. 2023/810 K. 17.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2023/464
KARAR NO : 2023/810
DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/06/2023
KARAR TARİHİ : 17/10/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği dava dilekçesi ile özetle; Müvekkilinin 13.08.2022 ve takip eden tarihlerde … /İZMİR adresinde mukim davalının işyerinde bulunan asansörün söküm işlemlerini gerçekleştirdiğini, yapılan söküm ve yapılacak yeni asansör inşası işlemleri için davalı tarafın talebi üzerine görüşmeler başladığını, sonraki süreçte müvekkilinin çalışanı tarafından davalı şirkete işin yapımına ilişkin sözleşme sunulduğunu, bu aşamada davalı şirketin izin ve talimatıyla söküm işlemlerine başlanılıp bitirildiğini ancak davalı tarafın ticari ahlaka aykırı (oyalama maksatlı) davranışları sözleşme ve söküm işine ilişkin ücret taleplerinin yanıtsız bırakıldığını, sözleşme konusu işin yapımı için farklı bir firmayla anlaşılıp tamamlandığını, müvekkilinin işin mahiyeti gereği doğmuş alacak hakkını davalı borçludan talep etmiş olmasına rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını, uyarılara rağmen ödeme yapılmadığını, bu nedenle müvekkili tarafından davalı borçlu hakkında İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını ve 5.000,00-TL alacak bakımından icra ödeme emri gönderildiğini, gönderilmiş olan icra ödeme emrine davalı borçlu tarafından haksız ve kötü niyetle borca itirazda bulunulduğunu, iş bu itiraz neticesinde icra takibinin durduğunu, müvekkili tarafından asansör söküm işlemleri yapılabilmesi için farklı bir asansör firması ve kırım işlemleri için ara eleman ile anlaşıldığını, bunların dışında müvekkilinin sigortalı çalışanları olan … ve …’ın birlikte çalıştıklarını, davalıya verilen hizmetin; bir okul binasında olduğunu, müvekkilinin çalışanı … ile davalı şirket çalışanı arasında geçen mahkemeye sunulmuş görüşme kayıtlarında asansörün kaç durak olduğu ve nasıl yapılması gerektiği yönünde taleplerde bulunulduğu sonrasında eski asansör sökülüp yeni asansörün yerleştirilebileceği bölümlerin hazır edildiği ve her aşamada işin bittiğine ilişkin fotoğrafın gönderildiği, bahsi geçen fotoğraflarda, asansörün söküm aşamasında müvekkili adına sigortalı olarak çalışan …’ın açıkça görüldüğünü, bu süreçte müvekkili tarafından kesilen davalı tarafın 13.08.2022 tarihinde mevcut asansörün makine motorunun sökülüp askıya alınması, halat, kelepçe, 14 adet çelik dübel ve işçilik bedeli olarak belirtilen 5.000,00-TL’lik faturanın 07.10.2022 tarihinde kesildiğini, hesap ve iletişim bilgilerinin davalı borçluya bildirildiğini ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, arz ve izah edilen nedenler ile Sayın Mahkemece re’sen gözetilecek hususlarla; davalıya ait işyerinde bulunan asansörün sökümü dolayısıyla müvekkilinin hak kazandığı alacak miktarını borçlu olduğu gerçeği açık ve tartışmasız şekilde sabit olup ispat külfetinin davalı yanda olması, kötü niyetli olarak borca itiraz edilmesi ve ayrıca borcun aylarca ödenmemesi nedeniyle davalının mal kaçırma durumu dikkate alınarak tüm malvarlıklarına teminatsız olarak ihtiyati haciz konulmasına, itirazın iptali davalarının kabulüne, davalının İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına asıl alacak ve fer’ileri yönünden yaptığı itirazın iptaline, icra takibinin devamına, icra takibine haklı bir nedene dayanmaksızın kötü niyetli olarak yapılmış itiraz neticesinde müvekkilinin mağduriyetine neden olunması nedeniyle alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, bu tazminata icra dosyasının takibe başlandığı 14.11.2022 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yan üzerine bırakılmasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevap dilekçesi ile özetle; davalı tarafından müvekkili şirket bünyesinde herhangi bir iş söküm, inşaat, tamir işlemi yapılmadığını, herhangi bir işin yapılması için anlaşma yapılmadığını, ön sözleşme dahi bulunmadığını, bir iş yapmadan işin maliyetini belirttikten sonra işin kendisine yaptırılmaması nedeniyle işbu faturayı kötü niyetle kestiğini, davacının bir iş yapmadığı gibi yetkili herhangi bir kişiden işin yapılması için kesin bir talimat almadığını müvekkilinin şirketin asansör yapımına ya da davacının yaptığını iddia ettiği işe ilişkin herhangi bir ön sözleşme , sözleşme izin veya talimatı bulunmadığını, müvekkili şirkete ait okulda çalışan ve hiçbir surette yetkili sıfatı olmayan …’un bahsi geçen şekilde yeni bir asansör yapım maliyetinin ne olduğunu öğrenmek ve fiyat tekliflerini incelemek için asansör firmaları ile sadece görüşerek fiyat teklifi aldığını ancak kesinleşmiş bir fikir olmadığı ve en makul teklifi bulana kadar maliyet araştırması yapmaya devam ettiğinden asansör yapımına ilişkin sözleşmenin imzalanması hususunda şirket yetkileri ile görüşmediğini, bu hususa ilişkin davacı şirket yetkilisi ile müvekkilinin şirket çalışanı arasındaki … yazışmaları incelendiğinde görüleceği üzere müvekkilinin şirket çalışanının asansör yapımına ya da davacının yaptığını iddia ettiği işe ilişkin herhangi bir izin, onay veya talimatı bulunmadığını, müvekkili şirket çalışanı tarafından sadece ve sadece şirket yetkilileri tarafından karar verilirse gerçeğe en yakın fiyat teklifini sunabilmek için görüşmede bulunduğunu, davacı firmanın söz konusu olaylardan önce de birkaç kez müvekkili şirket ile çalışmalar yaptığını, söz konusu faturaya iade işlemi yapıldığını, ancak fatura adresinde ilgili faturanın kabul edilmediğini ve iade olunduğunu, davalı tarafından kesilen faturanın açıkça Vergi Usul Kanuna aykırı olup başlı başına yetkisiz ve kötü niyetli hareket ettiğini kanıtladığını, davacının ihtiyati haciz talebinin reddinin gerektiğini, davaya cevap ile itirazlarının kabulüne, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Esnaf – Tacir araştırması :
İzmir Ticaret Sicili Müdürlüğünün cevabi yazısı içeriğinden; Davacı …’ın kaydına rastlanmadığının bildirildiği görülmüştür.
İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’nin cevabi yazısı içeriğinden; davacı …’ın asansörcülük mesleğine kayıt tarihinin 02.04.2021 olduğu ve halen devam ettiği anlaşılmıştır.
Şirinyer Vergi Dairesi Müdürlüğünün cevabi yazısında ; davacı …’ın 2022 yılında İşletme Hesabı esasına göre defter tuttuğu ve 88.507,10 TL zarar beyan ettiği hususlarının tespit edildiği belirtilmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan eser bedeli alacağının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari ava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
TTK’nın 14. maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Kanunun 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce re’sen incelenir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nın 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih ve 19024 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; 1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, 2- Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Dosya kapsamından, davacının, işletme esasına göre defter tuttuğu, en son gayri safi hasılasının bilanço usulüne göre defter tutma hadlerinin altında kaldığı, ticaret sicilinde kaydının bulunmadığı, dolayısıyla davacının tacir sıfatını haiz olmadığı, davacının üstlendiği asansör söküm ve yapım işi nedeniyle davalıdan eser sözleşmesi hükümlerine göre eser bedeli alacağını talep ettiği, eser sözleşmesi TBK’nunda düzenlenmiş olup, davanın TTK’ nun 4. maddesinde düzenlenen mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı, TTK’nın 4. maddesindeki yasal düzenlenme karşısında uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, Yargıtay … HD:’nin … esas, … kara sayılı, 03/11/2015 tarihli, … esas, … karar sayılı, 25/01/2016 tarihli yargı yeri belirleme kararlarının, Yargıtay … HD’nin … esas, … karar sayılı, 21/03/2016 tarihli kararının da aynı yönde olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK.nun 115/2.maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2-Kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde, kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde gönderme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK.nun 331/2.maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-Dava dilekçesinde talep edilen ihtiyati haciz isteğinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
ilişkin, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.
17/10/2023
Katip …
e-imzalıdır
Hakim …
e-imzalıdır