Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/387 Esas
KARAR NO : 2023/762
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/05/2023
KARAR TARİHİ : 05/10/2023
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda dava dosyası ve ekleri incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı borçlu şirketin İzmir … İcra Dairesi’nin … icra dosyasına yapmış olduğu haksız itirazın iptali ve takibin devamı ile davalı/borçlu şirketin alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiş olmakla, İstanbul Anadolu Arabuluculuk Bürosunun … Büro Numarası ve … Arabuluculuk Dosya Numarası ile 08/02/2023 tarihinde dava şartı olan İtirazın İptali talepli olarak Arabuluculuk Başvurusu yapılmış olduğunu, 24/02/2023 tarihinde davalı şirket ile anlaşma yapılamamış olduğunu, davalı şirketle, davacı taraf arasında hizmet sözlemesinin kurulmuş olduğunu, davalı/borçlu şirketin, davacı taraftan aldığı hizmete dair düzenlenen faturayı, davacı tarafa ödememiş olduğunu, davalı şirkete verilen hizmete ilişkin 29/08/2022 tarihli faturanın kesilmiş olduğunu, davalı şirkette ödeme yapmadığını ve temerrüde düşmüş olduğunu, davalı şirket aleyhine icra takibine başlandığını ve takibe davalı şirket tarafından haksız ve mesnetsiz olarak itiraz edilmiş olduğunu, açıklanan bu nedenlerden dolayı re’sen gözetilecek diğer nedenlerle fazlaya dair talep ve dava haklarını saklı tutarak, davanın kabulüne karar verilmesini, haksız olarak takibe yapılan itirazın iptalini ve İzmir … İcra Dairesi’nin … icra dosyasında takibin devamını, haksız ve kötü niyetli itiraz edilen alacağın muayyen ve likit olması nedeniyle davalı borçlunun alacağın %20’sinden az olmamak şartıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın sunmuş olduğu dava dilekçesi, hukuki mesnetten yoksun olup gerçek dışı iddialardan oluşmakta olduğunu, davacı taraf, her ne kadar verdiği hizmet karşılığında düzenlediği faturanın karşılığını davalı şirketten alamadığını beyan etmiş ise de bu beyanı gerçeği yansıtmadığını, zira davacı haksız ve hukuki mesnetten yoksun olarak vermediği bir hizmetin karşılığını almak amacı ile salt davalı şirketi zarara uğratmak amaçlı fatura kesmiş olduğunu, davalı şirketin anaokulu olup davacı tarafın, dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu sözleşmeden de görüleceği üzere … ile 2022 eğitim ve öğretim yılının ikinci döneminde hizmet almak için anlaştığını, yapılan sözleşmenin 6. maddesinde de yer aldığı üzere davalı şirket ile davacı taraf arasındaki sözleşmesinin süresi 2022 yılının Haziran ayında sona erdiğini, zira yukarıda da belirtildiği gibi davalı şirket, anaokulu olarak hizmet vermekte olduğunu, 2021-2022 eğitim ve öğretim dönemi 17 Haziran tarihinde sona erdiğini, davacı …’in haksız ve hukuki mesnetten yoksun olarak davalı şirketten bir alacağı olmamasına rağmen 29/08/2022 tarihinde davalı şirkete fatura kestiğini, davalı şirket’in dava konusu fatura alacağını icra takibinin açıldığı sırada öğrendiğini ve davacı tarafın hiçbir alacağı olmadığı için bu faturaya itiraz ettiğini, ayrıca her ne kadar davacı taraf iki şirketin ticari defterlerine de 29/08/2022 tarihli faturanın işlendiğini beyan etmiş ise de davalı şirketin ticari defterinde 29/08/2022 tarihindeki bu faturaya ilişkin bir kayıt bulunmadığını, davacı tarafın bu davayı fatura alacağının olduğunu iddia edip burada öne sürdüğü fatura badelini tahsil etmek amacı ile açmışsa da, salt davalı şirketi kötülemek amacı açtığını, dava ile hiçbir ilgisi bulunmayan ve bir diğer haksız ve hukuki mesnetten yoksun davasına ilişkin bilgi ve belgeleri öne sürmüş olduğunu, her ne kadar davalı şirketçe bu soruşturma dosyasına gerekli savunma ve deliller sunulmuşsa da hak kaybına uğratmamak adına; davalı şirket yukarıda da belirtildiği üzere anaokulu olup eğitim ve öğretim hizmeti verdiğini, davalı şirket gerek sosyal medya üzerinden gerek ise diğer kanallar ile okula öğrenci gelmesini sağlamak adına bir çok yere reklam verdiğini, bu reklamlarda okulun verdiği eğitim ve öğretim faaliyetlerini velilere daha iyi anlatabilmek adına öğrencilerin ve öğretmenlerin videolarını çekerek sosyal medyada kullandığını, yapılan bu çekimlerin amacı öğrencileri veya diğer personelleri afişe etmek olmayıp yapılan etkinlik ve faaliyetleri tanıtıp okula daha fazla öğrenci gelmesini sağlamak olduğunu, yapılan bu çekimler esnasında her bir personelin sözlü olarak onayı alınmış ve yapılan çekimler asla gizli yapılmamış olduğunu, fakat davacı …, salt davalı şirketi zarara uğratmak adına, her ne kadar haberi olsa da sosyal medyada okulun instagram hesabı üzerinden resimlerinin paylaşıldığına dair suç duyurusunda bulunmuş olduğunu, açıklanan nedenlerden dolayı, davacı …, dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu sözleşmeden de görüleceği üzere 2022 yılının Haziran ayına kadar davalı şirkete danışmanlık hizmeti verdiğini, bu tarihten sonra davalı şirket ile bir bağlantısı kalmadığını, 2021/2022 eğitim öğretim yılı 17 Haziran 2022 tarihinde sona ermesine rağmen davacı tarafın, 29/08/2022 tarihinde hiçbir alacağı olmaması ve hizmet vermemesine rağmen davalı şirkete fatura kestiğini, salt 2021-2022 yılı eğitim-öğretim döneminin 17 Haziranda sona ermiş olması ve okula yaz döneminde hiçbir öğrencinin gelmemesi dahi davacı …’in 29/08/2022 tarihinde fatura kesmesini gerektirecek hiçbir hizmet vermediğini gözler önüne sermekte olduğunu, ayrıca her ne kadar davacı taraf bu faturanın davalı şirkete ait defter ve kayıtlara işlendiğini beyan etmiş ise de bu beyanı gerçeği yansıtmadığını, davacı tarafın açmış olduğu haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR: İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … sayılı dosya UYAP sistemi üzerinden celp edilmiştir.
İzmir Ticaret Sicili Müdürlüğü’nden davacı … ile alakalı bilgiler celp edilmiştir.
İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’nden davacı … ile alakalı bilgiler celp edilmiştir.
İzmir Bornova Vergi Dairesi Müdürlüğü’nden davacı … ile alakalı bilgiler celp edilmiştir.
İzmir Bornova Vergi Dairesi Müdürlüğü’nden davacı …’e ait 2022 yılı Ağustos ve Eylül aylarına ait BA ve BS formları celp edilmiştir.
İzmir Hasan Tahsin Vergi Dairesi Müdürlüğü’nden davalı …’ne ait 2022 yılı Ağustos ve Eylül aylarına ait BA ve BS formları celp edilmiştir.
GEREKÇE : Dava; alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde Ticaret Mahkemesi varsa Asliye Hukuk Mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
TTK.’nın 14. maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Kanunun 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce re’sen incelenir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK.’nın 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19/02/1986 tarih ve 19024 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25/01/1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK.’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; 1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, 2- Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Dosya kapsamından, gerçek kişi olan davacının gerçek usulde vergilendirildiği, işletme esasına göre defter tuttuğu, en son vergi beyannemesindeki gayrisafi hasıla miktarı dikkate alındığında bilanço esasına göre defter tutma hadlerinin altında kaldığı, dolayısıyla davacının tacir sıfatını haiz olmadığı, davacının tacir sıfatına sahip olmaması sebebiyle davanın ticari dava olarak kabul edilemeyeceği, ayrıca davanın TTK.’nın 4. maddesinde düzenlenen mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı, TTK.’nın 4. maddesindeki yasal düzenlenme karşısında uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK.’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … Esas, … Karar sayılı, 03/11/2015 tarihli, … esas, … karar sayılı, 25/01/2016 tarihli yargı yeri belirleme kararlarının, Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … Esas, … Karar sayılı, 21/03/2016 tarihli kararının da aynı yönde olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın mahkememizin GÖREVSİZ olması nedeniyle 6100 sayılı HMK.’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
2-HMK.’nın 20. maddesi gereğince karar verildiği anda kesinse bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurulduğunda dosyanın görevli ve yetkili İZMİR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK.’nın 331/2 maddesi gereğince davaya gönderme kararından sonra görevli mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerini görevli mahkeme tarafından hükmedilmesine, davaya görevli mahkeme tarafından devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememiz tarafından yargılama giderleri hakkında karar verilmesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 6100 sayılı yasanın 345. maddesi uyarınca 2 haftalık süresi içinde Bölge İstinaf Mahkemesine başvuru yolunun açık olduğu açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/10/2023
Katip …
¸E-imza
Hakim …
¸E-imza