Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/373 E. 2023/724 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/373 Esas
KARAR NO : 2023/724
DAVA : Cezai Şart ve Gecikme Tazminatı (Taşınmaz Alım-Satımı Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 04/05/2023
KARAR TARİHİ : 28/09/2023
Mahkememizde görülmekte olan Cezai Şart ve Gecikme Tazminatı (Taşınmaz Alım-Satımı Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili ile davalı şirket 05.04.2019 tarihli sözleşmeyle İzmir ili, Bornova ilçesi, Çamdibi mahallesi, 6001 ada, 15 parsel numarasında kayıtlı taşınmaz üzerine yapılacak… isimli ana taşınmazda I Blok, zemin kat, 1 nolu bağımsız bölüm numaralı işyeri nitelikli taşınmazın müvekkiline satışı hususunda anlaştıklarını, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, taraflar arasında ticari bir ilişki söz konusu olduğunu, müvekkilinin sözleşme bedeli olan 2.580.000-TL’yi ödeme planına uygun bir şekilde davalı şirkete ödediğini, sözleşme gereği açıklanacak gerekçelerle davalının müvekkiline geç teslim nedeniyle ceza-i şart ödemesi gerektiğini, taraflarca arabuluculuk yoluna başvurulduğunu ve anlaşılamadığını, sözleşmede taşınmazın teslim tarihinin 31.08.2020 olarak belirlendiğini, bu sürenin tazminatsız en fazla 4 ay uzatılabileceği hususunda anlaşıldığını, sözleşmenin 3.1. maddesinde “Satıcı 01.01.2021 tarihinden sonraya kalacak teslimde geciken her ay için 10.000-TL kira bedeli alacaklıya ödeyecektir.” denildiğini, taşınmazın müvekkiline 27.10.2022 tarihinde devredildiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmede cezai şart olarak belirlenen aylık 10.000-TL bedelin gecikme süresi olan 22 aya karşılık denk gelen kısmının davalıdan alınıp müvekkiline verilmesi gerektiğini, ilgili taşınmazdan kira geliri de elde edemediğini, müvekkilinin zarara uğradığını, taşınmazın bulunduğu yer ile ilgili olarak piyasa değerlerine bakıldığında kira bedellerinin cezai şarttan çok daha yüksek olduğunu, yine davalı yanca yapılan sitede müvekkilinin taşınmazına oranla 5 kat küçük, deposu ve asma katı olmayan işyerlerinin bile kirasının 9.500-TL bandında olduğunu, faiz oranının ise ticari kar gütme amacı ve davalının şirket olması nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın belirlediği 01.01.2021 tarihindeki oran üzerinden hesaplanarak ödenmesi gerektiğini, yukarıdaki nedenlerle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve ıslah-talep arttırım dilekçesiyle arttırmak kaydıyla; sözleşmedeki teslim ediminin zamanında yerine getirilmemesi nedeniyle 220.000-TL asgari ceza-i şart miktarı (kısmi dava) ile aşkın zararın da olması nedeniyle (kira/kar kaybının) şimdilik 20.000-TL aşkın zarar miktarı (belirsiz alacak davası) olmak üzere; işbu taleplerinin davalıdan 01.01.2020 tarihinden itibaren işleyecek ticari işlere uygulanan avans faiz oranı üzerinden tazmin edilerek davalarının kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevap dilekçesi ile özetle; görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olmadığını, tüketici mahkemeleri olduğunu, müvekkili şirket ile davalı taraf arasında 05.04.2019 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, İzmir ili, Bornova ilçesi, …. bağımsız bölümü davalı tarafa satışı hususunda anlaşma sağlandığını, davacı tarafından sözleşmeye ek ilave asansör yapımı talep edildiğini, taşınmazın teslim süresinin bu nedenle uzadığını, yapı ruhsatında da görüleceği üzere 6001 Ada 15 Parselde yapılan… projesinde tek … numarası verildiğini yani tek yapı ruhsatı kesildiğini, projenin ilerleyişinde yapılabilecek tadilatlar göz önüne alınarak ilk safhada Belediye İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nden en azından… numarası üzerinden yürümenin daha sağlıklı olacağı talep edilse de açılan … numarası idarenin direktifleri doğrultusunda tek … numarasına indirildiğini, yaklaşık 70.000 m2 büyüklüğünde tek proje olarak yürüdüğünden dolayı proje tadilatlarının yapılmasının oldukça uzun zaman aldığını, eser sözleşmesinde iş sahibi ve müteahhidin borçlarının açıkça sözleşme hükümleri ile belirlenmesi gerektiğini, kural olarak, sözleşme ile belirlenen borçların dışında bir borcun üstlenilmesinin söz konusu olmadığını, sözleşmenin taraflarının, sözleşmenin kurulmasından sonra, gerek işin icrasına başlanmadan gerekse işin icrası sırasında yine anlaşmak suretiyle, işin kapsamını değiştirebildiğini, sınırlayabildiğini ya da genişletebildiğini, sözleşme ile kararlaştırılan inşaat süresinin sözleşme kapsamındaki iş için tespit edildiğini, bu nedenle, müteahhit tarafından gerek iş sahibinin talimatı ile gerekse böyle bir talimat olmaksızın ancak iş sahibinin menfaatine olarak yapılan işlerin, sözleşme süresi içinde hesaplanmasının mümkün olmadığını, davacı yanca ödemeler gecikmeli ve eksik yatırıldığını, sözleşme maddesi gereğince devir için işbu ödemelerin müvekkili şirketin hesaplarına gönderilmesi gerektiğini, müvekkili şirket tarafından ilave iş ve mücbir sebep kapsamı dışında herhangi bir gecikme olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirketten kaynaklanmayan gecikmeler dolayısıyla müvekkilden kira bedeli talep edilemeyeceği taraflar arasında akdedilen sözleşme ile de açık olup davacının işbu taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı yan dava dilekçesinde 220.000,00 TL asgari ceza-i şart miktarı (kısmi dava) ile 20.000,00 TL aşkın zarar kira/kar kaybı miktarı talep etmiş ise de yukarıda detaylı olarak arz ve izah edildiği üzere müvekkilinin mücbir sebep kapsamında herhangi bir tazminat ödeme sorumluluğu bulunmadığını, bu nedenle davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Esnaf/Tacir Araştırması: Davacı tarafın gerçek kişi olması nedeniyle esnaf/tair olup olmadığının tespiti için yazılan yazılara verilen cevaplardan; davacının İzmir ticaret siciline kayıtlı olmadığı, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odası’nın esnaf ve sanatkar kaydının bulunmadığı, Bornova Vergi dairesi’nin … vergi numarasında kayıtlı olduğu, mükellefi …’in 01/01/2019 tarihi itibariyle … yönünden dairelerinde faal mükellefi olduğu, başka bir işten dolayı mükellefiyetinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Dava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart ve gecikme tazminatına ilişkin alacak davasıdır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari ava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
TTK’nın 14. maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Kanunun 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce re’sen incelenir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nın 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih ve 19024 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; 1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, 2- Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Dosya kapsamından, davacının, gayrimenkul sermaye iradı mükellefiyet kaydının bulunduğu, tacir olarak mükellefiyet kaydının olmadığı, ticaret sicilde kaydının da bulunmadığı, dolayısıyla davacının tacir sıfatını haiz olmadığı, davacının işyeri olarak kullanmak üzere davalı şirketten gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile bir adet bağımsız bölüm satın aldığı, eldeki davada taşınmazın geç teslim edilmesi nedeniyle cezai şart ve gecikme tazminatı talep ettiği, ayrıca taşınmaz satış vaadi sözleşmesi TBK’nunda düzenlenmiş olup, davanın TTK’ nun 4. maddesinde düzenlenen mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı, TTK’nın 4. maddesindeki yasal düzenlenme karşısında uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, Yargıtay … HD:’nin … esas, … kara sayılı, 03/11/2015 tarihli, … esas, … karar sayılı, 25/01/2016 tarihli yargı yeri belirleme kararlarının, Yargıtay … HD’nin … esas, … karar sayılı, 21/03/2016 tarihli kararının da aynı yönde olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK.nun 115/2.maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2-Kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde, kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde gönderme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK.nun 331/2.maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına, ilişkin, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.
28/09/2023
Katip …
e-imzalıdır
Hakim …
e-imzalıdır