Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/343 E. 2023/680 K. 19.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEME
ESAS NO : 2023/343
KARAR NO : 2023/680
DAVA : Elatmanın Önlenmesi
DAVA TARİHİ : 20/04/2023
KARAR TARİHİ : 19/09/2023
Mahkememizde görülmekte olan Elatmanın Önlenmesi davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili şirketin, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescilli … Marka numaralı “…” Markasının sahibi olduğunu, müvekkili şirketin … markası ile Türkiye genelinde oto yıkama, oto kuaför, otopark işletmeleri kurduğunu ve imal ettirdiği “…” markalı ürünlerin satışını gerçekleştirdiğini, müvekkilinin, kiraladığı taşınmazlar üzerinde “…” markası ile bayii kurularak oto yıkama ve otopark işletmeleri işletilmesi ve müvekkiline aylık Marka Kullanım Hakkı ücreti alacağı ödenmesi hususunda üçüncü kişilerle anlaşma da sağlayabildiğini, müvekkili şirketin … Ticaret A.Ş. ile akdettiği 20.01.2020 imza tarihli kira sözleşmesi ile “…. Narlıdere/İzmir” adresindeki Narlıdere Demokrasi Meydanında bulunan … mağazasında yer alan 150 m2’lik kapalı alanı “…” markası ile Oto kuaför ve Oto Yıkama hizmeti ile işletmek üzere kiraladığını, müvekkilinin, … Ticaret A.Ş. ile yine şifahen anlaşarak … mağazasının bulunduğu alana kurulan otoparkın işletmesini sağlamak üzere otopark alanının kullanım hakkına sahip olduğunu, müvekkili şirketin kiracı olarak bulunduğu alanlarda “…” markasına ait ürünlerin satışı, Oto yıkama ve otopark işletmesinin yürütülmesi için müvekkili şirket ile davalı … arasında 21.11.2019 imza tarihli Marka Kullanım Hakkı ve Bayilik Sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin 2.maddesinin 2. paragrafında “İşbu sözleşme hiçbir şekilde bayi ile … arasında kira sözleşmesi yapıldığı şeklinde yorumlanamaz.” şeklinde açık hüküm bulunduğunu, üçüncü kişilerin Bayii işletmesi kurdukları alanların kullanımının taraflarca akdedilen “Marka Kullanım Hakkı ve Bayilik Sözleşmesi”nin yürürlükte kalması koşuluyla müvekkili tarafından bayii işletmecilerine bedelsiz olarak teslim edildiğini, davalının bayilik işletmesini gerçekleştireceği yerin sözleşmenin 3.1. maddesinde “Bu sözleşme ile 5008 ada, 1 parselde bulunan, … Narlıdere / İzmir adresinde bulunan taşınmazda Narlıdere Demokrasi Meydanı …’un işletmekte olduğu mağazasının otopark alanının tamamı (“Kullanılan Yer”) otopark ve 150m2 kapalı alan oto yıkama hizmeti verilmek üzere bayi tarafından kullanılacaktır.” şeklinde düzenlendiğini, sözleşmenin 12.1. maddesinde davalıya kullanım hakkı sağlanan alanlardan herhangi bir ücret alınmayacağı kararlaştırılmış olup sözleşmenin 12.3. maddesinde ise davalının aylık marka kullanım hakkı bedeli ücreti ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin 8.2. maddesinde ise davalının kendisi üyelik oluşturmadığı takdirde abonman sözleşmelerinden kaynaklı faturaların müvekkili şirkete ödeneceğinin kararlaştırıldığını, müvekkili şirket ile davalı arasındaki sözleşmenin ticari anlamda bir bayiilik sözleşmesi olmakla birlikte davalıya teslim edilen taşınmaz alanları için sözleşmenin niteliğinin “kullanım ödüncü sözleşmesi” kapsamında olduğunu, davalı tarafın bayilik sözleşmesinin feshine rağmen teslim edilen taşınmaz alanları tahliye ve müvekkiline iade etmekten imtina ettiğini, davalının açık kötü niyeti, borçlarını ifa etmemesi ve gerçeğe aykırı iddiaları üzerine karşılıklı ticari ilişkinin sürdürülmesinin çekilmez ve katlanılmaz bir hal alması nedeniyle Beyoğlu ….Noterliği’nin 03.04.2023 tarih … Yevmiye numaralı 05.04.2023 ihtarı keşide edilerek 21.11.2019 imza tarihli Marka Kullanım Hakkı ve Bayilik Sözleşmesi’nin 03.04.2023 tarihi itibariyle taraflarınca tek taraflı olarak haklı sebeplerle feshedildiğinin bildirildiğini ve kullanım için teslim edilen taşınmazların tahliyesi ve müvekkiline iadesi için davalıya 10 günlük süre verildiğini, davalının 21.11.2019 imza tarihli Marka Kullanım Hakkı ve Bayilik Sözleşmesi’ne istinaden davalıya teslim edilen taşınmaz alanlarından tahliyesi ile davalının kullanımına bırakılan taşınmazların müvekkiline iadesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevap dilekçesi ile özetle; görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, işbu davaya görev yönünden itiraz ettiklerini, eldeki dava konusu sözleşmenin tüm içeriği ile tipik bir kira sözleşmesi olduğunu, davacı ile … A.Ş arasında imzalamış olduğu kira sözleşmesi gereğince taşınmaz … A.Ş tarafından …’tan … A.Ş.’ye ait “…” markası ile oto yıkama, oto kuaför ve oto bakım hizmetleri sunmak üzere kiralanmış ve yine … A.Ş tarafından müvekkili davalı …’e alt kira sözleşmesiyle, “…” markası ile oto yıkama, oto kuaför ve oto bakım hizmetleri sunmak üzere taşınmaz kiralandığını, davalı müvekkilinin, sözleşme süresi boyunca sözleşme ile kararlaştırılan kira bedellerini süresinde ve eksiksiz olarak davacının belirttiği hesaba yatırdığını; fakat sözleşmenin yenilenme döneminde davacı sözleşmede kararlaştırılan artış oranı olan “her yıl TÜİK’in yayınladığı 12 aylık Tüfe ortalaması+2” oranının da üstünde bir artış yapmak istediğini, bu talepleri doğrultusunda haksız ve gerçeği yansıtmayan bir cari hesap açığı oluşturduğunu ve bu oranın müvekkili davalı tarafından kabul edilmemesi üzerine davacı tarafından gönderilen Bakırköy …Noterliği’nin 09.03.2023 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnameyle kira sözleşmesinin feshedilmeye çalışıldığını, davalı müvekkili tarafından keşide edilen İzmir ….Noterliği’nin … yevmiye sayılı ihtarnamesinde de belirtildiği gibi davacının düzenlediği faturalarda “aylık marka kullanım hakkı” adı altındaki gerçekte “aylık kira bedeli” olan tutarların sözleşme hükümlerine aykırı bir arttırım ile haksız ve hukuka aykırı bir şekilde hesaplandığını ve sözleşme ile uyumsuz olduğunu, işbu sözleşmenin feshedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, sözleşmenin geçerli olduğunu, davacının tahliye talebinin hukuki bir zemininin bulunmadığını, davalı ile davacı arasındaki sözleşme kapsamında kullanılan yerde sayısız kez elektrik sistemlerinin bulunduğu kısımlarda nemden kaynaklanan enerji hatlarında yanmalar ve arızalar oluştuğunu, bu konuyla ilgili sözleşme konusu hizmetin sağlanması kapsamında sorun ve sıkıntıların yaşandığını, davacının sözleşme kaynaklı edimini yerine getirmediğini ve davalının sözleşme konusu faaliyeti göstermesi için sağlanan koşulların bu faaliyetin gerçekleşmesine ve hizmetin sağlanmasına uygun olmadığını, davacı şirket yetkililerine bu hususun bildirildiğini fakat bu hususla ilgili masrafların yapılması ve sözleşme konusu yerin faaliyete uygun hale getirilmesinin de davacı şirket tarafından yerine getirilmediğini ve müvekkilini zarara uğrattıklarını, eldeki davanın öncelikle davalı müvekkilinin tacir olmaması ve de geçerli bir sözleşme feshinin gerçekleşmemiş olması sebebiyle reddini talep ettiklerini, açıklanan nedenler ve mahkemece de resen gözetilecek nedenlerle; davanın öncelikle görev yönüyle reddine, tahliye isteminin ve eldeki davanın sözleşme feshinin geçerli olmaması yönüyle reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Esnaf-Tacir araştırması:
İzmir Ticaret Sicili Müdürlüğünün 05/05/2023 havale tarihli cevabi yazısında; davalr …’ün sicil kayıtlarında kaydına rastlanılmadığı belirtilmiştir.
Balçova Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 24/05/2023 tarihli yazısı içeriğinden; davalı …’ün gerçek usulde gelir vergisi mükellefi olup işletme hesabı esasına göre defter tuttuğunun belirtildiği anlaşılmıştır.
Dava, marka kullanım hakkı ve bayilik sözleşmesinin feshi nedeniyle kişisel hakka dayalı olarak taşınmaza yapılan el atmanın önlenmesi davasıdır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari ava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
TTK’nın 14. maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Kanunun 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce re’sen incelenir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nın 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih ve 19024 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; 1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, 2- Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Dosya kapsamından, davacının kendi adına vergi mükellefiyet kaydının bulunduğu, işletme hesabı esasına göre defter tuttuğu, gayrisafi milli hasılasının bilanço usulüne göre defter tutma hadlerinin altında kaldığı, davacının gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı, dolayısıyla davacının tacir sıfatını haiz olmayıp, esnaf olduğu, davacının tacir sıfatına sahip olmaması sebebiyle davanın ticari dava olarak kabul edilemeyeceği, ayrıca dava dışı üçüncü kişiden taşınmazı kiralayan davacının kişisel hakkına dayanak marka kullanım hakkı ve bayilik sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle fuzulu şagil durumuna düşen davalının taşınmaza elatmasının önlenmesinden kaynaklanan davanın TTK’ nun 4. maddesinde düzenlenen mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı, TTK’nın 4. maddesindeki yasal düzenlenme karşısında uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, Yargıtay …. HD:’nin … esas, … kara sayılı, 03/11/2015 tarihli, … esas, … karar sayılı, 25/01/2016 tarihli yargı yeri belirleme kararlarının, Yargıtay … HD’nin … esas, … karar sayılı, 21/03/2016 tarihli kararının da aynı yönde olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK.nun 115/2.maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2-Kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde, kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde gönderme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK.nun 331/2.maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
ilişkin, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.
19/09/2023
Katip …
e-imzalıdır
Hakim …
e-imzalıdır