Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/298 E. 2023/746 K. 03.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/298
KARAR NO : 2023/746
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 09/02/2015
KARAR TARİHİ : 03/10/2023
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda dava dosyası ve ekleri incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …’ün, eşi … ile birlikte 07.01.2012 tarihinde Torbalı-Ödemiş istikametinde … plakalı aracı ile ilerlerken Torbalı-Selçuk-Tire yol ayrımına geldiğinde davacının bekleme şeridine yanaşarak geçiş yapmak için yolun boşalmasını beklerken davalı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı hususi otomobili ile Selçuk – Torbalı istikametinde aşırı derecede alkollü olmasının da etkisiyle kavşağa aşırı hızlı ve kontrolsüz olarak girmesi sonucu kazanın meydana geldiğini, kaza sebebiyle davalı …’in, Torbalı … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … E … K sayılı dosyasıyla birden fazla kişinin yaralanmasına sebebiyet vermek suçundan yargılandığını, kazanın meydana gelmesinde aslı ve tam kusurlu olduğu kabul edilerek hakkında mahkumiyet kararı verildiğini, kararın onanarak kesinleştiğini, kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin hiçbir kusuru olmayıp davalı …’in asli ve %100 kusurlu olduğunu, müvekkillerinin kaza sebebiyle çok ağır depresyon geçirdiklerini, uzun süre gerek fiziki gerekse ruhsal yönden kendilerine gelemediklerini çok acı çektiklerini, hiç kusurları yokken ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kaldıklarını, müvekkillerinin acısını bir nebze olsun hafifletmek amacıyla her bir davacı için ayrı ayrı 10.000 TL manevi tazminat talep ettiklerini, kaza sebebiyle davacı …’a ait aracın kullanılamaz hale geldiğini, davacının işlerini görmek için araç kiralamak zorunda kaldığını, kaza sebebiyle davacının uzun süre çalışamadığını, kendilerinin yapması gereken işleri ücret karşılığında üçüncü kişilere yaptırmak zorunda kaldıklarını, 2012 yılı yaz patatesi ekemediklerini, davalı … sigortanın müvekkilinin araç bedelinin bir kısmını ödemiş ise de ödeme bedelinin aracın gerçek değerinin çok altında olduğunu, davacının maddi manevi zarara uğradıklarını belirterek, davanın kabulüne davacının maddi zararlarının sigorta yönünden poliçede belirlenen miktarla sınırlı olmak koşuluyla 1.000 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen, 20.000 TL manevi tazminatın …’ten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı Sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu kazaya karışan … plakalı aracın davalı şirket nezdinde … sayılı ve 28/02/2011-2012 vadeli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçesi ile sigortalı olduğunu, davalı şirketin poliçeden kaynaklanan sorumluluğunun kazanın poliçe vadesi içinde meydana gelmesi şartıyla poliçe teminat miktarı ile sınırlı olup; kaza tarihi itibariyle maddi araç başına azami 20.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, davacı tarafından davadan önce davalı şirkete müracaat edildiği ve davalı şirketin nezdinde hasar dosyası açıldığını ve değerlendirme sonucu tespit edilen 13.250,00 TL’nin davacıya tam ve eksiksiz olarak 13/02/2012 tarihinde ödendiğini, işbu nedenlerle davanın zamanaşımı nedeniyle iptalini, aksi halde davanın esastan reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :
Dava; cismani zarar nedeniyle açılan tazminat istemine ilişkindir.
Ödemiş … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 21/09/2021 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı görevsizlik kararı ile; “HSK’nın 07/07/2021 tarihli … numaralı kararı ile İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin Yargı Çevresi İzmir İlinin mülki sınırları olarak belirlendiği ve bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, 01/09/2021 tarihi itibari ile mahkememizin Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile yargılama yapamayacağı, mahkemenin görevine ilişkin bu hususta mahkememizce resen yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gerektiği” gerekçesiyle 27/03/2023 tarihinde kesinleşen karar ile birlikte dava dosyasının görevsizlik kararı ile birlikte mahkememize gönderildiği görülmüştür.
08 Temmuz 2021 tarihli … sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli … numaralı kararı ile “İzmir Asliye Ticaret Mahkemeleri yargı çevresi İzmir ilinin mülki sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç)” şeklinde belirlenmiştir. Anılan kararda, derdest olan davaların yeni mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun emsal nitelikteki 04/04/2019 tarihli, …-… Esas ve … Karar sayılı kararı;
“…Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmaz ık, özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSYK’nın 24.03.2005 tarihli ve … sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve 551 sayılı KHK’nın 146’ncı maddesi nazara alındığında eldeki davada görevli mahkemenin Manisa … Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa 08.07.2013 tarihinde faaliyete geçen Manisa … Asliye Hukuk Mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
Genel mahkemelerin kuruluşunda olduğu gibi özel mahkemelerin (veya ihtisas mahkemelerinin) kuruluşu da mutlaka ayrı (özel) bir kanun hükmü ile düzenlenir. Özel mahkemelerin kuruluşunun tabii hâkim ilkesine aykırı düşmeyeceği 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 37’nci maddesinde belirtilmiştir.
Türk medeni yargılama hukukunda özel kanunlarla kurulmuş özel mahkemeler; kadastro mahkemeleri, icra mahkemeleri, tüketici mahkemeleri, aile mahkemeleri, fikri ve sınaî haklar hukuk mahkemeleri, denizcilik ihtisas mahkemesi ile iş mahkemeleridir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir. (5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı)
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve …-… E., … K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 24.03.2005 tarihli ve … sayılı kararında fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri konusunda İstanbul ve Ankara’da kurulup, faaliyete geçirilen fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerinin, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile 551 sayılı Patent Haklarının Korunması, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması, 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnamelerinden kaynaklanan hukuk davaları için ihtisas mahkemeleri olarak belirlenmesine, yargı çevrelerinin ise kuruldukları yerin mülki hudutları olarak tespit edilmesine; fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmayan yerlerde, yukarıda zikredilen Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerden kaynaklanan hukuk davaları için; bir asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bu mahkemenin, ikiden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan yerlerde ise 3 numaralı asliye hukuk mahkemesinin yetkilendirilmesine, ilgili mahkemelerin yargı çevrelerinin ise adli yargı adalet komisyonlarının merkez ve mülhakatları olan ilçeleri kapsayacak şekilde belirlenmesine karar verilmiştir. Halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa … Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa … Asliye Hukuk Mahkemesince davaya bakılması olanaklı değildir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemenin Manisa … Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu yönündeki direnme kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, bir kısım üyeler tarafından eldeki davada HSYK’nın 24.03.2005 tarihli ve … sayılı kararı gereğince derdest davalara mahkemelerince devam edileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı, bu nedenle dava açıldıktan sonra kurulan Manisa … Asliye Hukuk Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olduğu gerekçesiyle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Tüm bu nedenlerle yerel mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekmiştir.” şeklindedir.
Emsal HGK kararının gerekçesi ve dosya kapsamı dikkate alınarak somut olay değerlendirildiğinde; Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 08 Temmuz 2021 tarihli … sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 07/07/2021 tarihli … sayılı kararı ile İzmir Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin “İzmir ilinin mülki sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç)” şeklinde belirlendiği, bu kararda “derdest davaların Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceği” yönünde bir düzenlemenin bulunmadığı, Türkiye Cumhuriyet Anayasa’sının 37. maddesindeki “kanuni hakim güvencesi” ilkesinden hareketle uyuşmazlık konusunu oluşturan her hukuki olayın, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabi olması ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmesi gerektiği, bu durumda da taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Ödemiş … Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi olduğu anlaşıldığından, dava tarihinden sonra yetki alanı HSK kararı ile genişletilmiş olan mahkememizin davaya bakmasına olanak bulunmadığından, görev konusu dava şartlarından olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilebileceğinden, mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine, görevli mahkemenin Ödemiş … Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi olduğuna, mahkememiz ile Ödemiş … Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından, mahkememizin görevsizlik kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmaması durumunda görevli mahkemenin belirlenmesi gerektiğinden HMK’nın 21. ve devamı maddeleri uyarınca yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsiz olması, uyuşmazlığın çözümünde Ödemiş … Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi’nin görevli olması nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın USULDEN REDDİNE,
2-Mahkememiz ile Ödemiş … Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından, mahkememizin kararının istinaf kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi durumunda görevli mahkemenin (yargı yerinin) belirlenmesi için HMK’nın 21. ve devamı maddeleri uyarınca dosyanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
3-Harç ve yargılama giderlerinin 6100 sayılı HMK’nın 331. maddesi uyarınca görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 03/10/2023
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır