Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/284 E. 2023/300 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2023/284
DAVA : Öz Sermaye Tespiti
DAVA TARİHİ : 04/04/2023
KARAR TARİHİ : 13/04/2023

Mahkememizde açılan davanın dosya üzerinden yapılan incelemesi sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkili şirketin birden çok ortağının bulunduğunu, şirkete hisse satışı suretiyle yeni ortak alınması ya da ortaklar arasında hisse satışı hususunun düşünüldüğünü, hisse satışı sonucunda gerek Maliye ile sorun yaşanmaması gerekse şirketin ekonomik çıkarının gözetilmesi yönünden yanlış değerlendirmenin önüne geçilmesi için şirketin öz sermayesinin gerçek değerinin ve sonuç olarak bir hissenin gerçek değerinin tespit edilmesi gerektiğini; müvekkili şirketin tüfek ve tabanca imal ettiğini; arazisinin, arazi üzerine kurulu fabrika binasının, imalata yönelik makine ve cihazlarının, araçlarının, Türk Patent ve Marka Kurumu’nda … numaralı markasının, emtialarının ve kayıtlarda yapılacak incelemede görüleceği üzere diğer değerlerinin bulunduğunu belirterek, şirketin araç, makine, taşınmaz, marka, depolarında yer alan emtia ve defter kayıtları dahil tüm değerleri üzerinde yapılacak inceleme ile şirketin öz sermayesinin piyasa gerçek değerinin ve tek bir hisseye düşen gerçek değerinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE;
Dava; şirket öz sermayesinin tespiti istemine ilişkindir.
TTK’nın 342. maddesinin birinci fıkrasında; “Üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet hakları ile sanal ortamlar da dâhil, mal varlığı unsurları ayni sermaye olarak konulabilir. Hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar sermaye olamaz.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Aynı kanunun 343. maddesinde ise; “Konulan ayni sermaye ile kuruluş sırasında devralınacak işletmelere ve ayınlara, şirket merkezinin bulunacağı yerdeki asliye ticaret mahkemesince atanan bilirkişilerce değer biçilir. Değerleme raporunda, uygulanan değerleme yönteminin somut olayın özellikleri bakımından herkes için en adil ve uygun seçim olduğu; sermaye olarak konulan alacakların gerçekliğinin, geçerliğinin ve 342. maddeye uygunluğunun belirlendiği, tahsil edilebilirlikleri ile tam değerleri; ayni olarak konulan her varlık karşılığında tahsis edilmesi gereken pay miktarı ile Türk Lirası karşılığı, tatmin edici gerekçelerle ve hesap verme ilkesinin icaplarına göre açıklanır. Bu rapora kurucular (…) ve menfaat sahipleri itiraz edebilir. Mahkemenin onayladığı bilirkişi kararı kesindir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Eldeki davada; davacı tarafça “şirkete hisse satışı suretiyle yeni ortak alınması ya da ortaklar arasında hisse satışı hususunun düşünüldüğünü” ileri sürerek, şirketin tüm varlıklarının rayiç değerlerinin ve buna göre bir hissenin değerinin mahkememiz tarafından yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile tespit edilmesini istemiştir. 6102 sayılı TTK’nın 342 ve 343. maddelerindeki düzenlemeler anonim ve limited şirketlere nakdi ve ayni sermaye konulmasına ilişkin düzenlemelerdir. Olayda böyle bir durum söz konusu değildir. Diğer bir anlatımla; davacı tarafın şirketin öz sermayesinin tespitini istemesindeki amaç şirkete ayni ya da nakdi sermaye konulması değil, şirkette yapılacak hisse devirleri yönünden şirketin varlıklarının ve dolayısıyla bir hissenin değerinin ne olduğunun tespitidir. “Hukuki yarar” 6100 sayılı HMK’nın 114. maddesi gereğince dava şartıdır. Davacı şirket, dava dilekçesinde ileri sürülen mal varlıklarının, markasının, kayıtlı bilançolarında yer alan duran ve dönen varlık unsurlarının kaydi değerini bilebilecek olup, rayiç değerleri konusunda da piyasada değerleme konusunda uzman bir kuruluştan rapor aldırması mümkün bulunduğundan; dava dilekçesinde ileri sürülen konuda mahkememizi görevli kılan yasal bir düzenleme olmadığından, davacı tarafın kendi malvarlığının piyasa değerlerinin tespitini istemekte hukuki yararı bulunmadığından, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM;
Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-6100 sayılı HMK’nın 114/1-h, 115/2 maddeleri gereğince davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken harç peşin alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerine bırakılmasına,
4-Gider avansından kullanılmayarak artan kısmının davacıya iadesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 13/04/2023

Başkan …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Katip …
e-imzalı