Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/195 E. 2023/653 K. 07.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/195 Esas
KARAR NO : 2023/653
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/03/2023
KARAR TARİHİ : 07/09/2023
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda dava dosyası ve ekleri incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin, araçlara mekanik ve elektrik konularında servis hizmeti veren yedek parça satışı yapan özel servis olduğunu, sektörde tanınan, kendisine güven duyulan ve sayıla pek çok personel istihdam eden bir forma olduğu, davacı şirketin gerek ticari faaliyetini gerçekleştirirken gerek kendi şirket düzenini yönetirken he zaman dürüstlük kuralı çerçevesinde, basiretli bir tacir gibi hareket etmekte olduğunu, ticari hayatını da her zaman bu ilkeler çerçevesinde yürüttüğünü, davacı şirketin davalı tarafa mal sattığını, teslim ettiğini, hizmet verdiğini ancak karşılığını alamadığını, davacı şirketçe yapılan işlerin ve hizmetlerinde bitiminde davalı tarafın ödeme yapacağı kararlaştırıldığını, ancak davalı tarafın herhangi bir ödeme yapmadığını, davacı şirketin davalı taraftan tahsil edemediği alacağın vergi ve KDV’sini ödemek zorunda kaldığını, davalı tarafın borçlu olduğunu bilmesine rağmen ödeme konusunda davacı şirkete hiçbir şekilde geri dönüş yapmadığını, davacı şirketin alacağını tahsili amacıyla İzmir … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlattığını, davalı tarafın davacı şirkete herhangi bir ödeme yapmadığı gibi dava konusu icra takibine de itiraz ettiğini, haksız ve kötü niyetli olarak takibi durdurduğunu, davalının dava ve takip konusu faturaya hiçbir itirazının olmadığını, ayrıca faize de itiraz ettiğini, yapılmış olan itirazın alacağına kavuşamayan davacı şirketin durumunu da da zorlaştığını, davalı tarafın icra dosyasına itiraz etmesi ve borçlu olmadığını ileri sürmesinin sadece kazanmaya yönelik olduğunu, davalı borçlunun takibe itiraz etmesinin nedeni takip aşamasını yargılama süreci ile uzatmak istemesinin olduğunu, yargılama sürecinde davalı tarafın durumunda meydana gelebilecek değişilikler, davacı şirketin alacağını olumsuz ve telafisi imkan şekilde etkileyeceğini, davalı borçlunun kötü niyetli olduğunu, borca haksız yere itiraz etmiş olmasının, borcu ödeme zaman kazanma çabasında olduğunun ve mal kaçırma ihtimalinin bulunduğunun kanıtı olduğunu, itirazın iptal edilebilmesi için geçecek yargılama sürecinde davalı borçlunun mal kaçırma ihtimalinin ve şansının daha da arttığını, bu nedenle davacı tarafın uğrayacağı zararın daha da fazla olacağını, İcra ve İflas Kanunu’nun 258/1 hükmüne göre ihtiyati haciz kararının verilebilmesi için mahkemenin alacağın varlığı konusunda kanaat getirmiş olmasının yeterli olduğunu, bu durumda ticari defter ve kayıtları ve cari hesap, icra dosyası, taraflara ait ticari defter ve kayıtlar, banka kayıtları, faturalar, yazışmalar, iş-araç teslim belgeleri, BA ve BS formlarının alacağın varlığı hakkında kanaat getirmeye yeterli olduğunu, bu sebeplerle davacı şirketin alacakları karşılığının, borçlu davalının taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini, diğer yandan davalı tarafla yapılan zorunlu arabuluculuk görüşmesi sonucunda davalı taraf ile anlaşma sağlanamadığını, açıklanan tüm hususlar sebebiyle ve res’en gözetilecek sair nedenlerle öncelikle alacaklarının karşılığında davalı tarafın taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasını, akabinde haklı davanın kabulü ile davalı borçlunun itirazının iptaline ve takibin devamını, davalı borçlunun haksız ve kötü niyetli olarak takibin durmasına neden olduğu için ve alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan %20’sinden aşağı olmamak üzere icra-inkar tazminatına mahkûm edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
KANITLAR: İzmir … İcra Dairesi’nin … İcra dosyasının UYAP sistemi celp edilmiştir.
İzmir Ticaret Sicili Müdürlüğü’nden davalı … ile ilgili bilgiler celp edilmiştir.
İzmir Yamanlar Vergi Dairesi’nden davalı … ile ilgili bilgiler celp edilmiştir.
İzmir Esnaf ve Sanaatkarlar Odası Birliği’nden davalı … ile ilgili bilgiler celp edilmiştir.
GEREKÇE : Dava; alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde Ticaret Mahkemesi varsa Asliye Hukuk Mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
TTK.’nın 14. maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Kanunun 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce re’sen incelenir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK.’nın 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19/02/1986 tarih ve 19024 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25/01/1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK.’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; 1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, 2- Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Dosya kapsamından, gerçek kişi olan davalının gerçek usulde vergilendirildiği, işletme esasına göre defter tuttuğu, Esnaf ve Sanaatkarlar Odasına kayıtlı olduğu, en son vergi beyannemesindeki gayrisafi hasıla miktarı dikkate alındığında bilanço esasına göre defter tutma hadlerinin altında kaldığı, dolayısıyla davalının tacir sıfatını haiz olmadığı, davalının tacir sıfatına sahip olmaması sebebiyle davanın ticari dava olarak kabul edilemeyeceği, ayrıca davanın TTK.’nın 4. maddesinde düzenlenen mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı, TTK.’nın 4. maddesindeki yasal düzenlenme karşısında uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK.’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, Yargıtay .. Hukuk Dairesi’nin .. Esas, … Karar sayılı, 03/11/2015 tarihli, … esas, … karar sayılı, 25/01/2016 tarihli yargı yeri belirleme kararlarının, Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … Esas, … Karar sayılı, 21/03/2016 tarihli kararının da aynı yönde olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın mahkememizin GÖREVSİZ olması nedeniyle 6100 sayılı HMK.’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
2-HMK.’nın 20. maddesi gereğince karar verildiği anda kesinse bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurulduğunda dosyanın görevli ve yetkili NÖBETÇİ İZMİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK.’nın 331/2 maddesi gereğince davaya gönderme kararından sonra görevli mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerini görevli mahkeme tarafından hükmedilmesine, davaya görevli mahkeme tarafından devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememiz tarafından yargılama giderleri hakkında karar verilmesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 6100 sayılı yasanın 345. maddesi uyarınca 2 haftalık süresi içinde Bölge İstinaf Mahkemesine başvuru yolunun açık olduğu açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/09/2023
Katip …
¸E-imza
Hakim …
¸E-imza