Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/978 E. 2023/118 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1030
KARAR NO : 2023/186

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/12/2022
KARAR TARİHİ : 14/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı iflas idaresi vekili duruşmada tekrar ettiği dava dilekçesi ile özetle; müvekkili … .. Ltd. Şti. hakkında İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28/12/2018 tarih ve … Esas sayılı ilamı ile iflasına karar verildiği, iflas tasfiyesinin İzmir İflas Müdürlüğünün … İflas sayılı dosyası ile yürütüldüğünü, müvekkili müflis şirketin davalıların oluşturduğu adi ortaklığın inşaatını gerçekleştirdiğini, Filyos Limanı İnşaatı işi kapsamında bir takım imalatları gerçekleştirerek teslim ettiğini, bu kapsamda bir takım faturalar düzenlediklerini, yaptıkları işler kapsamında da adi ortaklıktan alacaklarının oluştuğunu, yapmış oldukları iş karşılığındaki bu alacaklarının önemli bir kısmını adi ortaklık ve bu ortaklığı oluşturan şirketlerden tahsil edemediğini, arabuluculuk görüşmeleri sonucunda anlaşmaya varılamadığını, arz ve izah edilen nedenlerle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik, 142.000,00. TL nin arabuluculuk başvuru tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte müşterek ve müteselsilen davalılardan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerine yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … Tic. … AŞ vekili duruşmada tekrar ettiği cevap dilekçesi ile özetle; Davacı tarafından açılan iş bu dava yönünden öncelikle yetki itirazları olduğunu, müvekkili şirket merkezinin ve yine diğer davalı şirket merkezinin Ankara ilinde olup, taraflar arasında akdedilen sözleşme konusu işin Filyos/Çaycuma ilinde yapıldığını, zamanaşımı itirazları olduğunu, Filyos Liman İnşaatı işi kapsamında “Filyos Limanı İnşaatı işinde, projelerde belirtilen her kategorideki taşın ocaklardan yüklenmesi, nakliyesi ve taşın yüklenici tarafindan verilecek olan koordinatlara, projesinde belirtilen kotlara ve proje kesitlerine göre istiflenmesi” işinin yapımı için davacı firma ile …-… adi ortaklığı arasında 01.02.2017 tarihli alt yüklenici istisna sözleşmesi imzalandığını, ilgili sözleşme doğrultusunda davacının edimlerini yerine getirmeyi taahhüt ettiğini, taraflar arasındaki sözleşme ile işin süresinin 31.12.2017 olarak belirlendiğini, ancak davacının taahhüdünü yerine getirmekten imtina ettiğini ve işe devam etmediğini ve bitirmediğini, neticeten davacının iddiasının aksine sözleşme koşullarını yerine getirmediğini, davacının muaccel ve talep edilebilir bir alacağı bulunmadığı gibi kabul anlamına gelmemek kaydıyla, alacak iddiasına karşı ödemezlik defii ileri sürdüklerini, davacının yapmış olduğu işlere ilişkin olarak hakediş ödemeleri yapıldığını, davacının hakediş alacağının mevcut olmadığını, bununla birlikte taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 12.maddesi gereği; “Yüklenici kesin temin olarak Sözleşme bedelinin %6sı oranına tekabül eden 1.283.210-TL tutarında kesin ve süresiz teminat mektubu alacaktır. Teminat mektubu temin edilememesi durumunda tahakkuk etmiş hakediş bedelinin %10’u oranrnda bir teminat kesintisi her hakedişinden mahsup edilerek karşılığında teminat mektubu getirilinceye kadar bloke edilecektir. Bu teminat mektubu kesin kabulden sonra Alt yükleniciye iade edilecektir. ” dendiğini, davacının bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve teminat mektubu sunmadığından davacının her hakedişinden %10 nakit teminat kesintisi yapılacağının kararlaştırıldığını, bu bedellerin kesin kabule kadar tutulacak teminat mektubunun teslim edilmesi şartı ile davacıya ödenebilecek olup söz konusu şartın yerine getirilmediğini, tarafların tacir olup taraflar arasında taşeron/alt yüklenici sözleşmesi akdedilmiş bulunduğunu, iş bu kapsamda davacının dava konusu ettiği alacak talebi yönünden öncelikle sözleşme hükümlerinin dikkate alınması ve değerlendirilmesi gerektiğinin açık olduğunu, davacının müvekkili şirkette herhangi bir alacağının bulunmadığını, davacının işçileri tarafından açılan davaların derdest olması ve müvekkiline ulaşan haciz ihbarnameleri de dikkate alındığında halen ödeme riskinin devam etmesi nedeniyle müvekkili şirketin zararının olduğunu, yine davacının işi sözleşme hüküm ve koşullarına uygun teşekkül ettirmediğini ve teslim etmemiş olması nedeniyle gecikme cezası dahil olmak üzere uğranmış olan tüm zararlara karşı dava açma haklarının saklı olduğunu, davayı ve davacı taleplerini kabul anlamına gelmemek kaydıyla iş bu dava yönünden ilk itirazlarının dikkate alınmasını ve muacceliyet itirazının ve ödemezlik defilerinin değerlendirilmesini neticeten haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, arz ve izah edilen ve resen gözetilecek sebeplerle; davacı yandan sadır olan zararlarının tazmini talebinde bulunma dahil fazlaya ilişkin tüm alacak ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla; yetkisizlik nedeniyle dosyanın Ankara Ticaret Mahkemelerine gönderilmesine, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine, haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
CEVAP: Davalı … Tic. .. AŞ . vekili duruşmada tekrar ettiği cevap dilekçesi ile özetle; Davacı tarafından açılan iş bu dava yönünden öncelikle yetki itirazları olduğunu, müvekkili şirket merkezinin ve yine diğer davalı şirket merkezinin Ankara ilinde olup, taraflar arasında akdedilen sözleşme konusu işin Filyos/Çaycuma ilinde yapıldığını, davayı ve davacı taleplerini kabul etmemekle birlikte iş bu dava konusu edilen alacak talebi yönünden zamanaşımı itirazları olduğunu, Filyos Liman İnşaatı işi kapsamında “Filyos Limanı inşaatı işinde, projelerde belirtilen her kategorideki taşın ocaklardan yüklenmesi, nakliyesi ve taşın yüklenici tarafindan verilecek olan koordinatlara, projesinde belirtilen kotlara ve proje kesitlerine göre istiflenmesi” işinin yapımı için davacı firma ile …-… adi ortaklığı arasında 01.02.2017 tarihli alt yüklenici istisna sözleşmesi imzalandığını, ilgili sözleşme doğrultusunda davacının edimlerini yerine getirmeyi taahhüt ettiğini, taraflar arasındaki sözleşme ile işin süresinin 31.12.2017 olarak belirlendiğini, ancak davacının taahhüdünü yerine getirmekten imtina ettiğini ve işe devam etmeyeceğini bildirmesi ile sözleşmeyi feshettiğini, neticeten davacının, iddiasının aksine sözleşme koşullarını yerine getirmediğini, davacının muaccel ve talep edilebilir bir alacağı bulunmadığı gibi kabul anlamına gelmemek kaydıyla, alacak iddiasına karşı ödemezlik defii ileri sürdüklerini, davacının yapmış olduğu işlere ilişkin olarak hakediş ödemeleri yapıldığını, davacının hakediş alacağının mevcut olmadığını, bununla birlikte taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 12.maddesi gereği; “Yüklenici kesin temin olarak Sözleşme bedelinin %6sı oranına tekabül eden 1.283.210-TL tutarında kesin ve süresiz teminat mektubu alacaktır. Teminat mektubu temin edilememesi durumunda tahakkuk etmiş hakediş bedelinin %10’u oranrnda bir teminat kesintisi her hakedişinden mahsup edilerek karşılığında teminat mektubu getirilinceye kadar bloke edilecektir. Bu teminat mektubu kesin kabulden sonra Alt yükleniciye iade edilecektir. ” dendiğini, davacının bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve teminat mektubu sunmadığından davacının her hakedişinden %10 nakit teminat kesintisi yapılacağının kararlaştırıldığını, bu bedellerin kesin kabule kadar tutulacak teminat mektubunun teslim edilmesi şartı ile davacıya ödenebilecek olup söz konusu şartın yerine getirilmediğini, tarafların tacir olduğunu taraflar arasında taşeron/alt yüklenici sözleşmesinin akdedilmiş bulunduğunu, iş bu kapsamda davacının dava konusu ettiği alacak talebi yönünden öncelikle sözleşme hükümlerinin dikkate alınması ve değerlendirilmesi gerektiğinin açık olduğunu, tüm bu izahları tahtında davacının müvekkili şirkette herhangi bir alacağının bulunmadığını, davacının işçileri tarafından açılan davaların derdest olması ve müvekkiline ulaşan haciz ihbarnameleri de dikkate alındığında halen ödeme riskinin devam etmesi nedeniyle müvekkili şirketin zararının olduğunu, yine davacının işi sözleşme hüküm ve koşullarına uygun teşekkül ettirmediğini ve teslim etmemiş olması nedeniyle gecikme cezası dahil olmak üzere uğranmış olan tüm zararlara karşı dava açma haklarının saklı olduğunu, davayı ve davacı taleplerini kabul anlamına gelmemek kaydıyla iş bu dava yönünden ilk itirazlarının dikkate alınmasını ve muacceliyet itirazları ve ödemezlik defilerinin değerlendirilmesini neticeten haksız davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, arz ve izah edilen ve resen gözetilecek sebeplerle; davacı yandan sadır olan zararlarının tazmini talebinde bulunma dahil fazlaya ilişkin tüm alacak ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla; yetkisizlik nedeniyle dosyanın Ankara Ticaret Mahkemelerine gönderilmesine, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine, haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan eser bedeli için açılan alacak davasıdır.
Davalılar vekilleri süresinde vermiş oldukları cevap dilekçesinde HMK’nın 116/1 (a) maddesi uyarınca yetki itirazında bulunmuşlar ve yetkili mahkemenin Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu açıklamışlardır.
Eser sözleşmesinden kaynaklanan davalar, HMK’nın 6. maddesine göre davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde (genel yetkili mahkeme) açılabileceği gibi HMK’nın 10. maddesi uyarınca sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de (özel yetkili mahkemede) açılabilir. Taraflar arasında geçerli olarak yapılmış yetki sözleşmesi varsa ve bu sözleşmede davanın sözleşmeyle kararlaştırılan yer dışında genel ve özel yetkili başka bir mahkemede de açılabileceğine dair aksine bir düzenleme yoksa, dava yalnızca sözleşmede kararlaştırılan yer mahkemesinde açılabilir (HMK. md. 17).(Yargıtay 15. HD’nin 2020/115 esas, 2020/1337 karar sayılı emsal ilamı)
Bu türden sözleşmelerde para alacakları yönünden yetkili mahkemeyi alacaklının yerleşim yeri mahkemesi olarak belirleyen ve sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 89. maddesinin uygulama imkânı yoktur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin sadece karz akdinden doğan borçlarla sınırlı olduğunun kabulü gerekir. Aksi halde, bütün para borcu ilişkilerinden doğan ihtilâflarda yetkili mahkemenin bu maddeye göre tayini gerekeceğinden, para borçlarıyla ilgili tüm ihtilâfların davacının yerleşim yerinde takip ve davaya konu olması sonucunu doğurur ki bu da; Hukuk Muhakemesi Kanunu’nda yer alan yetkiyle ilgili kuralları adeta istisna haline getirmiş olur. Oysa, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmeleri, niteliği itibariyle iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olup, karşılıklı edimleri içerir. Bu nedenle, eser sözleşmelerinden kaynaklanan bir alacakta yetkili mahkemenin tayininde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. (Yargıtay 15. HD 2019/2763 Esas, 2019/3958 karar)
Somut olayda: davalı şirketlerin merkez adreslerinin Ankara, sözleşmenin ifa yerinin de Filyos/Çaycuma olduğu tartışmasızdır. Yanlar arasındaki 01.02.0217 tarihli sözleşmenin 26. maddesi ile de Ankara Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkili kılınmıştır. Taraflar arasındaki iş bu yetki sözleşmesi, taraflarının tacir olmaları, yazılı şekilde yapılması, uyuşmazlığın ve yetkili mahkemenin belirli olması nedenleriyle HMK’nın 17. ve 18. maddeleri uyarınca geçerli olup, HMK’nun 17. Maddesi uyarınca dava yalnızca sözleşmede kararlaştırılan yer mahkemesinde açılabileceğinden davalıların yetki itirazlarında haklı oldukları anlaşılmakla davanın mahkememizde açılması yukarıda açıklanan yetki kurallarına aykırı olup, Ankara Mahkemelerinin yetkili olması sebebiyle, mahkememizin yetkisizliğine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin yetkili olmadığı , yetkili Mahkemenin Ankara Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla HMK.nun 116. maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2- HMK.nun 20.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde istemde bulunulduğu takdirde dava dosyasının yetkili Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
3- HMK.nun 331/2. maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
ilişkin, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.
14/03/2023

Katip …..
¸e-imzalıdır

Hakim ….
¸e-imzalıdır