Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/967 E. 2023/699 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/967 Esas
KARAR NO : 2023/699
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/11/2022
KARAR TARİHİ : 21/09/2023
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda dava dosyası ve ekleri incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı … ve Lojistik Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi’nin davalı tacir…’ın Manisa ilinde mukim … San. ve Tic. A.Ş. Firmasına ait yüklerin Romanya ülkesinde yerleşik … Firmasına taşınması ve nakliyesi hususunda anlaşmış olduğunu, söz konusu yükleme davalı…’ın … plakalı aracı ile sağlandığını, (Bahsi geçen araç … adına sicilde kayıtlı olduğunu, C2 Yetki Belgesi’nden dolayı ilgili aracın HYT Karakaş firması üzerinden yurt dışı ve yurt içi nakliye hizmetleri verdiğini, TTK. Mad. 856/f.2 hükmünde de açıkça ifade edildiğini üzere taşıma sözleşmesinin kurulmasının herhangi bir şekil şartına bağlanmadığını, sözleşmenin kurulması için tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanı arandığını, bu durumda somut olayda, tarafları arasında usulüne uygun olarak kurulmuş olan taşıma sözleşmesinin mevcut olduğunu, bu hususun da ekli taşıma belgeleri ile de sabit olarak kanıtlanabildiğini, davalı tarafından davacı şirket adına düzenlenen 1.700 Euro bedelli 28/01/2022 tarihli, … NUMALARI VE “Manisa-Romanya Yurt Dışı İhracat Navlun Bedeli” açıklamalı fatura da taraflar arasındaki ticari ilişkinin ve taşıma ilişkisinin varlığının ortaya koymak için yeterli olduğunu, davacı şirketin, davalı şirketin verdiği hizmetin karşılığı olan 1.700 Euro’luk fatura bedelinin 17/02/2022 tarihinde, davalı tarafın kendisi ve eşi … adına ortak hesap olarak kayıtlı bulunan Türkiye …/Karşıyaka/İZMİR şubesi nezdindeki … iban numaralı hesabına Havale/EFT yapmış olduğunu, ilgili ödemelerin bu şekilde yapılmasından sonra, davacı şirketin muhasebe birimindeki yetkililerin, davalı tarafa yalnızca 1.700 Euro tutarında borçlu olduğunu, bunun ödemesinin yapıldığını, buna rağmen davalı tarafa, 28/01/2022 tarihinde 1.000 Euro tutarında “Avans” açıklamasıyla bir ödemenin daha yapıldığını, fark etmiş olduğunu ve konuyla ilgili olarak derhal davalı… ile irtibata geçip bu şekilde fazla bir ödemenin yapıldığnı ve bu bakiye cari alacağı talep etmişlerse de, davalı taraf ilk olarak ödemelerin geçtiği hesabın eşi olarak ortak olmasından dolayı eşinin tüm parayı çekip kullandığını, şu aşamada iadeyi sağlayamayacağını fakat mümkün olan en kısa sürede söz konusu 1.000 Euro’luk fazladan ödemeyi davacı şirketin hesaplarına aynen iade edeceğini belirtmişse de, davalı tarafın daha sonra telefonlara çıkmadığını ve hiçbir haklı neden yokken, uhdesinde kalan parayı ödemekten kaçınmış olduğunu, alacağı bu şekilde sürekli ertelenen davacı şirketin en son çare olarak İzmir … İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyası ile 1.000 Euro cari hesap bakiyesi alacağı için, davalı taraf aleyhine genel haciz yolu ile ilamsız takip başlattığını, ancak davalı tarafından bu kez de haksız ve kötü niyetle, hiçbir haklı gerekçe olmaksızın, tamamen soyut gerekçelerle icra takibine itiraz edilerek takibin durdurulması sağlandığını, ödeme emri ve itiraz dilekçesinden anlaşılacağını, tarafların aralarındaki ticari ilişkinin varlığı ve 1.000 Euro tutarında bir paranın davalı tarafa ödendiği konusunda herhangi bir itiraz ile sürülmemiş olduğunu, böylece taraflar arasındaki ticari ilişki ve 1.000 Euro ödemenin yapıldığı hususu ikrar ettiklerini, bu konuda taraflar arasında herhangi bir ihtilafın bulunmadığını, davalı tarafın haksız ve kötü niyetli itirazının iptalinin gerektiğini, davacı şirket tarafından, davalı yana fazlanan ödenen 1.000 Euro’nun sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde davalıdan tahsilinin gerekmekte olduğunu, davalı tarafın verdiği hizmetin karşılığı olan fatura tutarı olan 1.700 Euro, davalının hesabına gönderildiğini, davacı şirketin basiretli bir tacir olarak yapmış olduğu tüm işleri ticari defterlerine işlemiş olduğunu, gerek davacı şirketin ticari defterleri, gerek davalı tarafın ticari defterleri, gerekse de banka kayıtları incelendiğinde, davanın haklılığının ve davacı şirketin karşı taraftan, icra takibine ve davaya konu tutar kadar alacaklı olduğunun ortaya çıkacağını, davalı tarafın eğer bu 1.000 Euro’luk fazladan ödenen tutarın bir iş/hizmet karşılığı olarak kendisine ödendiği yönünde bir iddiası, savunmasının var ise, davalı tarafın öncelikle bu tutar karşılğı davacı şirkete hizmet verdiğini, fatura irsaliye ve bunlara denk denetime elverişli belgeler ile somut bir şekilde ortaya koymasının ve aynı zamanda bu hizmetleri usulüne uygun tutulmuş ticari defterlerine işlenmesinin ve neticede tüm bu hususları mahkeme huzurunda ispat etmesinin gerektiğini, yoksa soyut anlatımlara istinaden, sonradan yaratılacak zarar yaratma ve bunu tazmin etme çalışmalarına ihbar itibar edilemeyeceğini, Türk Medeni Kanunu’nun 6. Maddesinde de açıkça ifade edildiği üzere “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmekte olduğunu, somut olayda ise, davalı tarafın vermiş olduğu hizmetin karşılığı düzenlemiş olduğu fatura bedeli olan 1.700 Euro’yu tahsil etmiş olduğunu, fakat kendisine fazladan ödenen 1.000 Euro tutarındaki ödemeyi davacı şirkete iade etmediğini ve hiçbir haklı sebep yokken bu tutarı uhdesinde tuttuğunu, davalı tarafın, davacı şirketin alacağını geciktirdiği için haksız ve kötü niyetli itiraz nedeniyle %20’den aşağı olmamak kaydı ile icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin gerekmekte olduğunu, cari alacağı olup likit ve hesaplanabilir olduğundan ve ayrıca davalı tarafından fazladan ödendiği açıkça davalı tarafın da bilgisinde olduğundan, İİK.’nın 67/2 maddesi uyarınca davacı şirket lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin gerektiğini, bütün bu açıklanan nedenlerden dolayı davanın kabulü ile, davalı tarafın İzmir … İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin 1.000 Euro üzerinden davamını, itirazında açıkça haksız ve kötü niyetli olan davalı taraf aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere İcra İnkâr Tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekaleti ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
KANITLAR: İzmir … İcra Dairesi’nin … İcra dosyasının UYAP sistemi üzerinden dosya içerisine alınmıştır.
… Bankası A.Ş.’den davacı şirketin hesaplarına ait 2019-2022 tarihleri arasındaki tüm hesap hareketleri ve ödeme bilgileri celp edilmiştir.
Türkiye Noterler Birliği’nden Trafik Tescil’den ilgili aracın bilgileri celp edilmiştir.
İzmir Ticaret Sicili Müdürlüğü’nden davalı… ile ilgili bilgiler celp edilmiştir.
İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odası Birliği’nden davalı… ile ilgili bilgiler celp edilmiştir.
GEREKÇE : Dava; alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde Ticaret Mahkemesi varsa Asliye Hukuk Mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
TTK.’nın 14. maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Kanunun 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce re’sen incelenir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK.’nın 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19/02/1986 tarih ve 19024 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25/01/1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK.’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; 1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, 2- Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Dosya kapsamından, gerçek kişi olan davalının gerçek usulde vergilendirildiği, işletme esasına göre defter tuttuğu, en son vergi beyannemesindeki gayrisafi hasıla miktarı dikkate alındığında bilanço esasına göre defter tutma hadlerinin altında kaldığı, dolayısıyla davalının tacir sıfatını haiz olmadığı, davalının tacir sıfatına sahip olmaması sebebiyle davanın ticari dava olarak kabul edilemeyeceği, ayrıca davanın TTK.’nın 4. maddesinde düzenlenen mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı, TTK.’nın 4. maddesindeki yasal düzenlenme karşısında uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK.’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … Esas, … Karar sayılı, 03/11/2015 tarihli, … esas, … karar sayılı, 25/01/2016 tarihli yargı yeri belirleme kararlarının, Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … Esas, … Karar sayılı, 21/03/2016 tarihli kararının da aynı yönde olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İzmir Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK.’nın 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2-HMK.’nın 20. maddesi uyarınca kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren 2 hafta içinde kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde gönderilme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK.’nın 331/2 maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 26/09/2023
Katip …
¸E-imza
Hakim …
¸E-imza