Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/808 E. 2023/167 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/808
KARAR NO : 2023/167

DAVA : Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/09/2022
KARAR TARİHİ : 09/03/2023

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda dava dosyası ve ekleri incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkili hakkında, İstanbul Anadolu Banka Alacakları İcra Dairesi’nin … sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, bu takibin dayanağının; kredi sözleşmesi, kefaletname, ihtarname ve hesap özeti olduğunun belirtildiğini, bahse konu takibe konu ödeme emri tebliğinin usulüne uygun yapılmadığını, zira müvekkili o tarihlerde yurt dışında olduğu için tebliğ işleminin usulsüz olduğunu, müvekkilince bu durumun haricen öğrenilmesi üzerine itiraz dilekçesi gönderildiğini, ancak icra dairesince itirazın süresinde yapılmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, ödeme emrinin tebliği usulsüz olduğundan davaya konu takibin iptalinin gerektiğini, müvekkilinin şirket hisselerini aktif ve pasifleriyle birlikte usulüne uygun olarak devrettiğini, bu nedenle müvekkilinin şirket borçlarına karşı kefalet sorumluluğunun da bulunmadığını, davalı alacaklı tarafından takibin dayanağı olarak gösterilen 27.05.2020 tarihli 55.000-TL kefalet tutarlı kefalet sözleşmesi ile 19.03.2018 tarihli 100.000-TL kefalet tutarlı kefalet sözleşmesinin kefalet türü olarak müteselsil gösterilmişse de içeriğine bakıldığında; …Taşımacılık Turizm Tic. Ltd. Şirketi’nin banka ile akdetmiş olduğu 19.03.2018 tarihli Ticari Kart Sözleşmesi kapsamında kullandırılmış ve kullandırılacak kredilerden doğan tüm borçlara kefil olunmasının işbu sözleşmenin konusunu oluşturduğunun belirtildiğini, oysaki müvekkilinin 27.11.2020 tarihli İzmir 15.Noterliği’nin Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi’ne göre hissesini devir ve temlik ettiğini ve bunu 04.12.2020 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan ettirdiğini, müvekkilinin ilgili banka şubesine gitmek suretiyle devir hakkında bilgilendirme yaparak bu şirket ile alakalı ne kadar kredi kartı vb. gibi bankacılık işlemlerinden kalma ne varsa hepsini teslim etmek suretiyle mevcut ilişkisini sonlandırdığını, limited şirketlerde ortakların, şirket borçlarından sorumlu olmadığını, müteselsil kefilliğin ortaklık sıfatının haiz olunduğu süreçte yöneticilik sıfatına bağlı olarak geçerli olduğu dikkate alınarak şirket borçlarından müvekkilinin şahsi olarak sorumlu olamayacağını, müteselsil kefalette kefaletin fer’i niteliği gereği, bunun için öncelikle asıl borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde bulunması gerektiğini, müvekkiline ihtar yapılmadığından ve bu nedenle ortada muaccel hale gelmiş herhangi bir alacak/borç olmadığından davaya konu icra takibinin iptalinin gerektiğini, takibe dayanak kredi ve kefalet sözleşmesi ile ekleri belirli olmadığından ve genel işlem koşulları niteliğinde olduğundan müvekkili yönünden geçersiz olduğunu, davalının somut olayda dürüstlük kuralına aykırı davrandığı gibi aynı zamanda hakkını kötüye kullandığını, borçlu olmadığını bilmesine rağmen davaya konu takibi başlatan davalı bankanın haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkili icra ve satış tehdidi altında olduğundan dava sonuna kadar İstanbul Anadolu Banka Alacakları İcra Dairesi’nin … sayılı icra takibinin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir konulmasına, icra dosyası nedeniyle müvekkilinin davalıya borcunun olmadığının tespitine ve davalı aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, tebliğin usulsüz olduğuna ilişkin itirazlarının icra hukuk mahkemeleri nezdinde ileri sürülmesi gerektiğini, dava için gereken harcı eksik yatırdığını, harcın tamamlanmaması halinde davanın usulden reddine karar verilmesini, davacının harca esas değeri 100.000,00-TL olarak gösterdiğini, oysa takipte kesinleşen miktarın 213.858,75-TL olduğunu, davacının şirket paylarını devrinin, kefalet sorumluluğunu ortadan kaldırdığı iddiasının Türk Borçlar Kanununa aykırı olduğunu, taraflar arasında imzalanan ve …’nın imzasının olduğu genel kredi sözleşmelerinden en eski tarihli sözleşmenin 19.03.2018 tarihli olup süre bakımından da davacının kefaletinin sona ermediğini, TBK’da ortağın ortaklıktan ayrılmasının kefaleti sona erdiren bir neden olarak düzenlenmediğini, şirket paylarının devrinin, şahsi olarak verilen kefaletten sorumluluğu sona erdirmeyeceğini, somut olayda borçlunun, kredi sözleşmesine istinaden süresiz kefil olduğunu, müteselsil kefalet olup müvekkili bankanın, ifada gecikilen borç için borçluyu takip etme zorunluluğu olmadığını, kefili takip etmek için ihtarın sonuçsuz kalmasının yeterli olduğunu, Beyoğlu 48. Noterliğinden 08.02.2022 tarihinde çekilen ihtarname ile davalı …’ya ihtarın 23/02/2022 tarihinde tebliğ olduğunu, davalının buna rağmen borcu ödemediğini, ihtarın sonuçsuz kalması sebebiyle müteselsil kefil olan …’ya başvurabileceğini, kefalet sözleşmesinin gereken şartları taşıdığını, davacının tedbir talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, İcra İflas Kanunu 72. maddesinde; “İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.” ve maddenin devamında; “İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” denildiğini, menfi tespit davası icra takibinden sonra açıldığından ancak teminat yatırılarak icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmesinin engellenebileceğini beyanla, davanın reddine ve davacı aleyhine alacak tutarının %20’si tutarında inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR: ** Davacı vekillerinin bankanın yetkilisi ve yönetmeni tarafından imzalanmış belge suretlerini sunduğu görüldü, okundu.
GEREKÇE : Dava; Kefalet sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit davasıdır.
6100 sayılı HMK’nın 114. maddesinde dava şartları sayılmıştır. Maddenin “c” bendine göre “mahkemenin görevi” de dava şartlarındandır.
Aynı kanunun 115/1. maddesinde; “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Öncelikli olarak uyuşmazlığın çözümünde mahkememizin görevli olup olmadığı hususu incelenmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 5. maddesinde; “(1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. (2) Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4 üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran bu Kanundan ve diğer kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi’nin 25/11/2021 tarihli … karar sayılı kararı ile; “…Asliye ticaret mahkemelerine gelen işlerin vasıf ve mahiyeti itibarıyla çeşitli olması, bu çerçevede finans davalarının yoğunluğu ve niteliklerinin farklı olması göz önünde bulundurularak, gerek uygulama birliğinin sağlanması, gerekse etkinlik ve verimliliğin artırılması ile ihtisaslaşmanın önemi nazara alınarak, finans davalarında iş dağılımı bakımından iki veya daha fazla dairesi bulunan mahallerde ihtisaslaşmaya gidilmesinde fayda olacağı değerlendirilmiştir. Kanuni düzenlemelerden ya da Hâkimler ve Savcılar Kurulunun kararlarından kaynaklı olarak, asliye ticaret mahkemesinin hangi dairelerinin iflâs ve konkordato, deniz ticareti ve deniz sigortaları gibi davalar dolayısıyla gelecek işlere ilişkin ihtisas mahkemesi sıfatıyla bakacağı gözetilerek, aynı dairelerde iş yoğunluğu oluşmaması bakımından finans davalarına olabildiğince farklı dairelerde bakılmak üzere ihtisas mahkemeleri belirlenmiştir. Bu itibarla; 1) 13/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinden, 2) 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinden, 3) 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan (142. maddesinde düzenlenenler hariç), 4) 23/02/2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’ndan, 5) 21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu’ndan, 6) 06/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’ndan, 7) 20/06/2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun’dan Kaynaklanan ve asliye ticaret mahkemesinin görev alanına giren ticari davalara ve ticari nitelikteki çekişmesiz yargı kapsamında gelecek işlere; İzmir’de yedi asliye ticaret mahkemesi bulunması nedeniyle 6 numaralı asliye ticaret mahkemelerinin bakmasına, bu kapsamda görülmekte olan dava ve işlerin iş bölümüne dayanılarak mezkûr mahkemelere gönderilmemesine, 15/12/2021 tarihinden itibaren gelecek yeni dava ve işlerin ise anılan ihtisas mahkemelerine tevzi edilmesine ve dosya sayısına göre genel tevziden de iş verilmeye devam edilmesine” karar verilmiştir.
5411 sayılı kanuna eklenen geçici 32. maddede; “Türkiye’de faaliyette bulunan bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve finansman şirketleri ile bu maddede tanımlanan diğer finansal kuruluşlarla kredi ilişkisinde bulunan ve kurum tarafından çıkarılan yönetmeliğe göre hazırlanan çerçeve anlaşmalarda belirlenen borçlular, bu kuruluşlar tarafından kullandırılmış olan kredilere ilişkin olarak alınacak tedbirlerle, geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmelerine ve istihdama katkıda bulunmaya devam etmelerine imkân verilmesini sağlamak amacıyla, dahil oldukları risk grubundaki diğer borçlularla bir bütün olarak veya kısmen yeniden yapılandırmaya tabi tutulabilir. Bu madde uyarınca yapılacak finansal yeniden yapılandırmalara ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından çıkarılan yönetmelik hükümleri çerçevesinde hazırlanan Çerçeve Anlaşmalar ile belirlenir. Bu madde hükümleri bu maddenin yayımı tarihinden itibaren iki yıl süreyle uygulanır. Bu süreyi iki yıl daha uzatmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda; davacı tarafça davacı ile davalı arasında genel kredi sözleşmesinin kurulduğu ileri sürülerek davalı bankaya borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesi istenmiştir. Eldeki davada Bankacılık Kanunu çerçevesinde değerlendirme yapılması gerektiğinden ve bu nedenle de taraflar arasındaki uyuşmazlık 6102 sayılı TTK’nın 4/1-f maddesinden kaynaklandığından, 6100 sayılı TTK’nın 5/2 maddesi gereğince Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi’nin 25/11/2021 tarihli … karar sayılı kararı ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklanan ticari davalarda 6 numaralı Asliye Ticaret Mahkemesinin münhasıran görevlendirilmesi nedeniyle davaya İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından bakılması gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine, dava dosyasının İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan bu davaya bakmakla görevli mahkemenin İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi (Finans Mahkemesi sıfatıyla) olması nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2-Kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde, kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde gönderme isteğinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne (Finans Mahkemesi sıfatıyla) GÖNDERİLMESİNE,
3-6100 sayılı HMK’nın 331/2. maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar verildi. 09/03/2023

Katip …..
¸e-imzalıdır

Hakim ….
¸e-imzalıdır