Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/768 E. 2022/1042 K. 13.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/768
KARAR NO : 2022/1042
DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/09/2013
KARAR TARİHİ : 13/12/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/01/2023
Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında uzun yıllardır ticari ilişki bulunduğu, müvekkilinin davalı şirketten birden fazla araç satın aldığını ve tüm borçlarını ödediğini, 2007-2008 yıllarında davalı şirketin ekonomik kriz yaşadığını ve fiilen iflas ettiğini, o tarihten sonra arada hiçbir ticari ilişkinin olmadığını; diğer davalı …’un davalı şirket ortaklarından Metin Onuk’un amcasının oğlu olduğunu, davalı şirket yetkililerinin ticari ilişki yaşadıkları şirketler borçlu imiş gibi onları borçlandırıcı sahte senetler düzenlediklerini, bu senetleri davalı …’a ciro ettiklerini, bu davalının da şirketler hakkında icra takipleri başlattığını, müvekkil hakkında başlatılan icra takibinin İzmir 13.İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra takibi olduğunu, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … sayılı dosyasında soruşturmanın devam ettiğini, hemen hemen tüm takibe konu senetlerin keşide tarihlerinin 2010 yılı olduğunu, bu tarihlerde müvekkili ile davalı şirket arasında hiç bir ticari ilişkinin bulunmadığını belirterek, İzmir 13. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında takibe konu senet nedeniyle müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Dava dilekçesi davalılara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, ancak davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
GEREKÇE ;
Dava; kambiyo takibine konu senet nedeniyle takip alacaklısı ve senet lehtarına karşı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İzmir 13. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında; davalı … tarafından, davacı şirket hakkında 200.000,00-TL’si asıl alacak ve 87.912,33-TL’si işlemiş faiz olmak üzere toplam 287.912,33-TL alacağın tahsili amacıyla kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatılmıştır. Takipte dayanak olarak 20/10/2010 vade tarihli, 200.000,00-TL bedelli bir adet bono gösterilmiştir.
Bono örneği incelendiğinde; “ödeyecek” kısmında davacı şirketin unvanın ve sağ alt tarafta iki adet imzanın olduğu, şirket kaşesinin bulunmadığı, bononun davalı şirket emrine düzenlendiği, bono metninde “malen” kaydının bulunduğu, bononun 01/10/2010 düzenleme, 20/10/2010 ödeme tarihli ve 200.000,00-TL bedelli olduğu, bononun arka yüzünde emrine düzenlenen davalı şirketin kaşe ve cirosu ile onun altında davalı …’un isim ve imzasının bulunduğu görülmüştür.
Davacı vekilinin dava dilekçesinde bonodaki imzanın sahteliğine dayanmış olması sebebiyle bononun düzenlendiği tarihte davacı şirketi 20 yıl süreyle münferiden temsile yetkili olan …’ın ve …’ın imza örnekleri alınmış ve imzaları bulunan kurumlardan bilirkişi incelemesine esas olmak üzere imzalarını içeren belge asılları getirtilerek davanın ve takibin dayanağı olan bonodaki imzanın aidiyeti yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Grofoloji, sahtecilik, balistik uzmanı bilirkişi … 21/12/2015 tarihli raporunda özetle; dava konusu bononun ön yüzünde sağ alt bölümde davacı şirket adına atılmış olan iki adet imzanın davacı şirket yetkililerinden … elinden çıkmadığını, imzanın … eli ürünü olduğunu bildirmiştir.
İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen 29/03/2016 tarihli raporda; dava konusu bonoda davacı şirkete atfen atılan imzaların tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi yönünden ve uygunluk ve benzerlik taşıması yönünden imzaların … eli ürünü olduğu bildirilmiştir.
Davacı vekili 28/04/2016 havale tarihli dilekçesiyle rapora karşı itirazlarını belirtmiştir.
Mahkememizce; “Aldırılan her iki raporda da takibe konu senet üzerindeki imzanın …’ın eli ürünü olduğunun bildirilmesi, bu kişinin dava konusu senedin düzenlendiği tarihten itibaren 20 yıl süre ile davacı şirketi münferiden temsil yetkisinin bulunması nedeniyle, davanın haksız olduğu” gerekçesiyle; “Davanın REDDİNE” ilişkin 07/02/2017 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı karar verilmiştir.
Mahkememiz kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 21/02/2019 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 21/02/2019 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı kararına karşı temyiz yoluna başvurulmuş, YARGITAY 11. Hukuk Dairesi’nin 24/05/2022 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı kararı ile Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozularak kaldırılmıştır.
Gerekçesinde; “6102 sayılı TTK 776. maddesi bir bonoda olması gereken şekil unsurlarını saymış, buna göre bono veya emre yazılı senet metninde ‘bono’ veya ’emre yazılı senet’ kelimesini ve senet Türkçe’den başka bir dille yazılmışsa, o dilde bono veya emre yazılı senet karşılığı olarak kullanılan kelimeyi, kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini, vadeyi, ödeme yerini, kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adını, düzenlenme tarihini ve yerini, düzenleyenin imzasını içeren senetler bono mahiyetinde kabul edilir. Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, bu unsurların yokluğu, esas itibariyle senedi geçersiz kılmaktadır. Herhangi bir eksikliğin yorum yoluyla tamamlanması mümkün değildir. Ayrıca unsurlardan birinin eksikliği dolayısıyla senedin bono olarak geçersiz olacağına işaret eden 777/1. maddesi, senedin tahvilen başka bir mesuliyet kaynağı olacağını belirtmemiştir. Duruma göre, böyle bir bononun mücerret bir borç vaadi sayılması mümkün değildir. Keza mecburi şekil unsurlarından birini ihtiva etmediği için bono vasfı taşımayan senedin, ciro yoluyla devre ilişkin sonuçlar doğuracak şekilde ciro ile devrine imkan yoktur. Böyle bir senet olsa olsa alacağın temliki yoluyla devrolunabilir. Ayrıca zorunlu unsurları taşımayan senet arkasındaki beyaz ciro da yazılı temlik beyanı sayılmaz. Takibe konulan senette tanzim yeri bulunmadığı gibi borçlu ismi yanında da düzenleme yeri bulunmamaktadır. Buna göre, dava konusu belge bono niteliğinde olmayıp delil başlangıcı niteliğindedir. Bu sebeple ciro yoluyla tedavülü mümkün olmayıp alacağın temliki hükümleri yoluyla devri mümkün olacaktır. Dosya arasında usulüne uygun şekilde alacağın temlikinin yapıldığına dair bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığına göre senedi elinde bulunduran ve icra takibini başlatan davalılardan … meşru hamil olarak da kabul edilemez. Ayrıca dava konusu senet, düzenleyen şirket ile davalı … Oto Gıda İnş. Tur. Nak. Taah. Dış Tic. A.Ş. arasındaki ilişki bakımından delil başlangıcı niteliğindedir (Ertekin, E/Karataş, İ.: Uygulamalı Ticari Senetler Hukuku, Ankara 1992-2 bası, Ankara 1996, sayfa, 232/233). Bu durum karşısında alacağın varlığını tek başına kanıtlamayan, delil başlangıcı sayılan belge yanında ispat yükü üzerinde olan davalı … Oto Gıda İnş. Tur. Nak. Taah. Dış Tic. A.Ş.’nin alacağını ispata yarayan başkaca delil göstermemesi nedeniyle bu davalının da alacaklı olduğunu kabul etme olanağı yoktur. Açıklanan bu gerekçelere göre sonuca gitmek gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu oluşturulan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış hükmün bu nedenle bozularak kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.” denmiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre; 6102 sayılı TTK’nın 776. maddesinde bonoda olması gereken unsurların sayıldığı, bu unsurlardan birinin de “düzenleme yeri” olduğu, herhangi bir eksikliğin yorum yoluyla tamamlanmasının mümkün olmadığı, unsurlardan birinin eksikliği durumunda bononun mücerret bir borç vaadi olarak sayılmayacağı, diğer yandan; zorunlu şekil unsurlarından birini taşımayan ve bu nedenle bono niteliği olmayan senedin (belgenin), ciro yoluyla devrine de imkan bulunmadığı; somut olayda; takibe konu 01/10/2010 düzenleme, 20/10/2010 ödeme tarihli 200.000,00-TL bedelli bonoda düzenleme yerinin bulunmadığı, borçlunun isminin yanında da yer belirtilmediği, bu durumda düzenlenen belgenin bono niteliği bulunmayıp, yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu, bu nedenle de devrinin ancak “alacağın temliki” hükümlerine göre yapılabileceği, dosyaya alacağın temlikinin yapıldığına ilişkin olarak davalı tarafça sunulmuş bir belgenin, delilin bulunmadığı, bu durumda icra takibini başlatan davalılardan …’un meşru hamil olarak da kabul edilemeyeceği, dava konusu senedin, düzenleyen davacı şirket ile davalı … Oto Gıda İnş. Tur. Nak. Taah. Dış Tic. A.Ş. arasındaki ilişki yönünden delil başlangıcı niteliğinde olduğu ve bu çerçevede de alacağın varlığını tek başına kanıtlamadığı, ispat yükünün davalıda olduğu, davalı … Oto Gıda İnş. Tur. Nak. Taah. Dış Tic. A.Ş.’nin ise alacağını ispata yarar delil göstermediği anlaşıldığından, davacı tarafın haklı görülen davasının kabulüne karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davanın KABULÜ ile;
İzmir 13. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında takibe konu edilen 20/10/2010 vade tarihli, 200.000,00-TL bedelli bono nedeniyle davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine,
2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken ‭13.662‬,00 TL nispi ilam harcından, peşin alınan 3.415,50 TL harcın düşülmesi ile kalan 10.246,50 TL karar ve ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacının yatırmış olduğu 24,30 TL başvurma harcı ve 3.415,50 TL peşin harç toplamı olan 3.439,80 TL’nin davalılardan alınarak, davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu 624,40 TL’si tebligat-posta gideri ve 400,00 TL’si bilirkişi ücreti gideri olmak üzere toplam 1.024,40 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak, davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 31.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak, davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 13/12/2022

Katip
¸E-imza

Hakim
¸E-imza