Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/71 E. 2022/41 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/71
KARAR NO : 2022/41

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/01/2016
KARAR TARİHİ : 18/01/2022

Dikili 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/10/2021 tarih … E. …… K. sayılı kararı üzerine dosyanın yukarıda belirtilen esasa kaydı yapıldı. Dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı taraf vekili dava dilekçesi ile özetle; 17.08.2013 tarihinde davalı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki ve diğer davalı ….. Genel Sigorta A.Ş. ye sigorta poliçesi ile sigortalı olan ……. plakalı araç İzmir’den Dikili istikametine doğru seyir halindeyken, ….. Türbesi’nin mevkiine geldiğinde kendisi ile aynı istikamette ilerleyen ve önünde gitmekte olan dava dışı İbrahim’in kullandığı …… plakalı traktöre arkadan çarparak maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, kaza atlatan davacı küçükler …, …, ve İklim ile davacı Bektaş’ın bu traktörde yolcu olduğunu, meydana gelen kazada davalı …’ın 1. derecede asli kusurlu olduğunu, traktör sürücüsünün ise ikinci derecede kusurlu olduğunu, bu durumun bilirkişi raporu ile belirlendiğini, bu kaza nedeni ile davalı …’ın, taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan Dikili Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı dosyasından ceza aldığını, mahkumiyet kararının davalı tarafından temyiz edildiğini, meydana gelen kazada tüm davacıların vücutlarının muhtelif yerlerinden yararlandığını özellikle küçük …’nin sağ ayağında kırıklar meydana geldiğini davacı küçük …’nin kaza nedeni ile acı elem duyduğunu vücut bütünlüğünün bozulduğunu sakat kalma korkusu yaşadığını bu süreçte çok yıprandığını, aynı davacı …’nin kaza tarihinde 8. sınıfta okumakta olduğunu kaza nedeniyle okula ancak 2013 yılı Kasım ayında başlayabildiğini derslerinden geri kaldığını, bu nedenle 2013 yılı TEOG sınavında başarısız olduğunu belirterek kazadan en çok etkilenen küçük … için 10.000 TL manevi tazminat ve maluliyet oranının belirlenmesi anında arttırılmak üzere şimdilik 500 TL maddi tazminat talep ettiklerini, … ve İklim yönünden ise ablaları … kadar olmasa da muhtelif yerlerinden yaralandıklarını ve kaza nedeniyle büyük korku yaşadıklarını, bu nedenle küçükler için 3’er bin TL manevi tazminat talep ettiklerini, davacı Bektaş yönünden ise; davacı Bektaş’ın kızı …’nin tedavisi için kazadan sonraki 2 ay boyunca haftada iki kez, sonraki aylarda belli aralıkta olmak üzere İzmir Ege |Üniversitesi hastanesine gidip geldiğini Bektaş’ın hususi aracı olmadığı için kendilerini köy muhtarı …’ın götürdüğünü ve muhtara dikili-İzmir arası gidiş geliş için 70 TL olmak üzere toplam 2.100 TL yakıt parası verildiğini, davacı Bektaş’ın kendisinin iyileşme süresince ve sonrasında kızlarını hastaneye götürdüğü sürelerde çalışmadığını davacının kaza nedeni ile aldığı tarladaki bamyaları toplayamadığını, yerine yevmiyeli işçi çalıştırıldığını (günlük 35 TL) ayrıca köydeki … isimli şahsın inşaatında günlük 50 TL yevmiye ile çalışmakta iken inşaat işini de bırakmak zorunda kaldığını, yine başka birini çalıştırdığını, bilirkişi marifetiyle davacının tedavi sürecinin ve kazanç kaybı tespitini talep ettiklerini, davacı …’ın ve küçüklerin tedavi harcamalarının devletçe karşılandığını, bir kısım masrafları ise SGK karşılamadığı için kendisinin yaptığını, davacı Bektaş’ın iş ve güç kaybının, kazanç kaybının geçici ve daimi iş göremezlik tazminatının, hastane yol masrafları tedavi giderleri ve kaza nedeniyle uğranılan maddi zararının bilirkişi marifetiyle belirlendiği anda arttırmak üzere şimdilik 3000 TL maddi zararı talep ettiklerini, ayrıca davacı Bektaş’ın kaza sırasında kendisinin ve 3 kızının yaralanması sonrasındaki tedavi sürecinde derin üzüntü çektiğini, bu nedenle Tamam … için 8 bin TL manevi tazminat talep ettiklerini, davacı … yönünden ise kaza nedeni ile 3 kızının ve eşi Bektaş’ın yaralanmaları kızı …’nin sakat kalma endişesi ve tedavi süresince derin üzüntü yaşaması nedeni ile 5000 TL manevi tazminata karar verilmesini, açıklanan nedenlerle, davanın kabulüne, tensiple, yargılama süreci ve davanın konusuz kalmaması adına, kazaya karışan … plakalı aracın trafik kaydına İhtiyati Tedbir konulmasına, tensiple, yargılama sonucunda tahsil imkânsızlığı nedeni ile davalı …’ın taşınır, taşınmaz ve 3. kişilerdeki hak ve alacakları üzerine teminatsız bir şekilde İhtiyati Haciz konulmasına, tahkikat sonucunda maddi zararın ve maluliyet oranının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere, davacı … için şimdilik 500-TL, davacı Bektaş için şimdilik 3.000-TL olmak üzere 3.500-TL maddi tazminatın davalı … yönünden olay (17.08.2013) tarihinden, davalı sigortacı yönünden (poliçe limiti kapsamında) dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi, yargılama giderleri ve vekalet ücretiyle birlikte ortaklaşa ve zincirleme tahsiline, davacı … için 10.000-TL, davacı … için 3.000-TL, davacı İklim için 3.000-TL, davacı Bektaş için 8.000-TL, davacı … için 5.000-TL olmak üzere toplam 29.000-TL manevi tazminatın davalı … yönünden kaza (17.08.2013) tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi, yargılama giderleri ve vekâlet ücretiyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı ……Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile özetle; … plakalı aracın, 16.04.2013 başlangıç – 16.04.2014 bitiş tarihleri arasında geçerli olmak üzere ……… numaralı Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigorta Poliçesi ile ….. ve Oto Hizm. San. Tic. Ltd. Şti. adına maluliyet halinde kaza tarihi itibarıyla şahıs başına 250.000,00 TL azami sorumluluk hadleri ile müvekkili şirkete sigortalı olduğunu, manevi tazminat taleplerinin poliçe teminatı kapsamına dahil olmadığını, davacılar vekilinin küçük … Filiz yönünden maluliyeti dolayısıyla geçici iş görmezlik talep edip etmediği açıkça anlaşılmamakla birlikte geçici iş göremezlik ile ilgili talebi mevcut ise bu talebinin kabulünün mümkün olmadığını, dolayısıyla davacılar vekiline geçici iş göremezlik için ne kadar maddi tazminat talep ettiğinin sorulması ve bu yönden davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduklarını, yine davacılar vekilinin Bektaş Filiz yönünden tedavi giderleri ile ilgili taleplerinin kabulünün mümkün olmadığını, zira bu gibi talepler ile ilgili olarak müvekkili şirketin hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, iş bu davada tedavi ve bakım gideri olarak talep edilen maddi tazminatın sosyal güvenlik kurumunun sorumluluğunda olduğunu, davacılar vekilinin tedavi giderleri dışında kalan beden gücü kaybından doğan maddi tazminat talepleri ile yol masrafları ve kazanç kaybı bakımından ise kabul anlamına gelmemek kayıt ve şartı ile davalı müvekkili sigorta şirketinin işbu sorumluluğunun Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1 ve Trafik Poliçesi Genel Şartlarının 1. maddesinden doğan kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı sorumluluk olduğunu, öncelikle Adli Tıp Kurumundan (“Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre) davacının maluliyet oranı konusunda heyet raporu alınmasını, daha sonra kazaya karışan araç sürücülerinin kusur oranlarının belirlenmesini, sonrasında da maddi tazminat miktarının tespitinin gerektiğini, arz ve izah edilen nedenlerle; davanın reddine, aksi halde tedavi masrafları ve … Filiz için talep edilen geçici iş görmezlik tazminatı dışında kalan diğer maddi tazminat talepleri bakımından belirttikleri şekilde hesaplama yapılarak hüküm tesis edilmesine, tedavi giderleri ile ilgili maddi tazminat talebinin reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazası nedeniyle yaralanan davacıların maddi ve manevi zararlarının tahsiline ilişkin tazminat davasıdır.
Dikili 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/10/2021 tarih …….E. ………K. sayılı kararı ile dosyanın“… HSK’nın 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin İzmir ili mülki idare sınırı olarak belirlendiğinden görevli ve yetkili İzmir Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, istinaf kanun yolu açık olmak üzere ” karar verildiği görülmüştür.
Gönderme kararı ile gelen dosya mahkememize tevzi edilmiş ve yukarıdaki esas numarasını almıştır.
08 Temmuz 2021 tarihli 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli 608 numaralı kararı ile “İzmir Asliye Ticaret Mahkemeleri yargı çevresi İzmir ilinin mülki sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç)” şeklinde belirlenmiştir. Anılan kararda, halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-10 esas, 2019/401 karar sayılı, 04.04.2019 tarihli emsal kararı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. HD’nin 2021/2020 esas, 2021/2204 karar sayılı, 23.12.2021 tarihli emsal kararı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. HD’nin 2021/1750 esas, 2021/1641 karar sayılı,16.12.2021 tarihli emsal kararı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. HD’nin 2021/939 esas, 2021/1732 karar sayılı, 17.11.2021 tarihli emsal kararı, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. HD’nin 2021/1511 esas, 2021/1353 karar sayılı, 02.11.2021 tarihli emsal kararında “…Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSYK’nın 24.03.2005 tarihli ve 188 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve 551 sayılı KHK’nın 146’ncı maddesi nazara alındığında eldeki davada görevli mahkemenin Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa 08.07.2013 tarihinde faaliyete geçen Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
Genel mahkemelerin kuruluşunda olduğu gibi özel mahkemelerin (veya ihtisas mahkemelerinin) kuruluşu da mutlaka ayrı (özel) bir kanun hükmü ile düzenlenir. Özel mahkemelerin kuruluşunun tabii hâkim ilkesine aykırı düşmeyeceği 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 37’nci maddesinde belirtilmiştir.
Türk medeni yargılama hukukunda özel kanunlarla kurulmuş özel mahkemeler; kadastro mahkemeleri, icra mahkemeleri, tüketici mahkemeleri, aile mahkemeleri, fikri ve sınaî haklar hukuk mahkemeleri, denizcilik ihtisas mahkemesi ile iş mahkemeleridir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 24.03.2005 tarihli ve 188 sayılı kararında fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri konusunda İstanbul ve Ankara’da kurulup, faaliyete geçirilen fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerinin, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile 551 sayılı Patent Haklarının Korunması, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması, 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnamelerinden kaynaklanan hukuk davaları için ihtisas mahkemeleri olarak belirlenmesine, yargı çevrelerinin ise kuruldukları yerin mülki hudutları olarak tespit edilmesine; fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmayan yerlerde, yukarıda zikredilen Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerden kaynaklanan hukuk davaları için; bir asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bu mahkemenin, ikiden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan yerlerde ise 3 numaralı asliye hukuk mahkemesinin yetkilendirilmesine, ilgili mahkemelerin yargı çevrelerinin ise adli yargı adalet komisyonlarının merkez ve mülhakatları olan ilçeleri kapsayacak şekilde belirlenmesine karar verilmiştir. Halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davaya bakılması olanaklı değildir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemenin Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu yönündeki direnme kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, bir kısım üyeler tarafından eldeki davada HSYK’nın 24.03.2005 tarihli ve 188 sayılı kararı gereğince derdest davalara mahkemelerince devam edileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı, bu nedenle dava açıldıktan sonra kurulan Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olduğu gerekçesiyle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Tüm bu nedenlerle yerel mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekmiştir.” şeklindedir.
Emsal HGK ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının gerekçesi dikkate alınarak somut olay değerlendirildiğinde; 08 Temmuz 2021 tarihli 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli 608 numaralı kararı ile “İzmir Asliye Ticaret Mahkemeleri yargı çevresi İzmir ilinin mülki sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç)” şeklinde belirlendiği, anılan bu kararda, derdest davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenlemenin mevcut olmadığı, Türkiye Cumhuriyet Anayasa’sının 37. Maddesindeki “kanuni hakim güvencesi” ilkesinden hareketle uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olayın, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabi olması ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmesi gerektiği, o hâlde İzmir ilindeki Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin genişletilmesine ilişkin kararda ve yasada zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlığın, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenmesi gerektiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Dikili 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra yetki alanı HSK kararı ile genişletilmiş olan mahkememizin davaya bakmasına olanak bulunmadığı görevin dava şartı olduğu, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilebileceği anlaşılmakla mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine, görevli mahkemenin Dikili 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Dikili 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla, HMK’nın 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2- Mahkememiz kararının istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde mahkememiz ile Dikili 1. Asliye Hukuk Mahkemesi arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından görevli mahkemenin tayini için HMK’nun 21. ve devamı maddeleri uyarınca yargı yeri belirlenmesi için dosyanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK.nun 331/2.maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-Kararın taraflara tebliğine,
İlişkin, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 18/01/2022

Katip …
e-imza

Hakim…
e-imza