Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/640 E. 2023/662 K. 12.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/640
KARAR NO : 2023/662
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/07/2022
KARAR TARİHİ : 12/09/2023
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda dava dosyası ve ekleri incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının, etiket üretimi ile ilgili olarak ticari faaliyetlerini yürüttüğünü, işbu dava konusu olayda davacının davalı ile uzun süreden beri ticari ilişki içerisinde olduğunu ve bu kapsamda aralarında ticari ilişkinin mevcut olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkiye binaen davacı şirket nezdinde açık hesa usulü borç-alacak kaydının tutulduğunu, kesilen fatura ve yapılan ödemelerde ticari defterlere ek olarak cari hesap kayıtlarının da işlendiğini, söz konusu kayıtlardan da görüleceği üzere davalının 30.511,15 TL asıl alacak olmak üzere davacıya borcunun bulunduğunu, davalı taraflar borcun ödenmesine ilişkin olarak yapılan görüşmelerden sonuç alınamadığını ve bu kapsamda cari hesap alacağına istinaden davacı tarafça İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, ancak davalı tarafından 25/04/2022 tarihli dilekçe ile takip konusu yetkiye, borca ve ferilerine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edildiğini, işbu sebeplerle davalının İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibine konu yetkiye ve borca yönelik haksız ve kötü niyetli itirazının iptaline ve dava konusu icra takibinin aynı şartlarda devamına, davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra-inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR: 17/04/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
Davacı Ticari Defterlerinin Tasdikine ilişkin Yapılan İncelemede;2020-2021-2022 yılına ait incelemeye sunduğu ticari defterlerinin 213 sayılı VUK. 221. Ve 222.maddeleri uyarınca ve 6102 sayılı TTK’nun 64/3. maddesi uyarınca noter açılış onaylarının süresinde yaptırıldığı, 6100 sayılı H.M.K 222. Maddesine göre delil vasfı değerlendirmesinin takdiri Sayın Mahkeme’nizde olmak üzere; 6102 sayılı T.T.K 64/3 maddesi uyarınca 2020-2021 yılı yevmiye defterine yapılması gereken kapanış tasdikinin süresinde yaptırıldığı, 2022 yılı kapanış tasdiği için sürenin bulunduğu, Davacıya ait ticari defter kayıtlarında ve taraflara ait Ba/Bs Formları üzerinde Yapılan İncelemede; Dosya kapsamında bulunan taraflara ait Ba/Bs formları üzerinde yapılan incelemede; Davacının davalıya düzenlediği ve Ba/Bs beyan etme sınırını geçen 2020 yılında 5 adet, 2021 yılında 7 adet ve 2022 yılında 4 adet faturanın hem davacı hem de davalı tarafça beyan edildiği, Davacının davalıya, 2020 yılında toplamı 106.050,44 TL tutarında fatura düzenlediği, davalının 105.999,99 TL tutarında ödeme yaptığı, 50,45 TL davacı alacağının 2021 yılına devrettiği, 2021 yılında davacının davalıya toplamı 129.815,27 TL tutarında fatura düzenlediği, davalının 99.437,60 TL tutarında ödemede bulunduğu, 31.482,12 TL davacı alacağının 2022 yılına devrettiği, 2022 yılında davacının davalıya toplamı 129.083,03 TL tutarında fatura düzenlediği, davalının 130.000,00 TL tutarında ödeme yaptığı, davacının davalıdan 30.515,15 TL tutarında alacağının kaldığı, Takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 30.515,15 TL tutarında alacaklı olduğu, takibin asıl alacağının da bu tutar üzerinden başlatıldığı, davacının takip öncesi işlemiş faiz talebinin olmadığı tespit edilmiştir.
-İzmir Vergi Dairesi Başkanlığına yazılan yazıya cevap verilmiştir.
-Gönen Kaymakamlığı Mal Müdürlüğüne yazılan yazıya cevap verilmiştir.
GEREKÇE :
Dava; Alım satım ilişkisi kapsamında cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Dava, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
Öncelikle taraflar arasında hukuki ilişki olup olmadığı, varsa hukuki ilişkinin niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu sebeble de davacı ve davalının ileri sürmüş olduğu iddialar, vakıalar ve bunları ispat edip etmedikleri ve ispat yükünün kimde olduğu hususuna değinmekte yarar vardır.
HMK 190. maddesi “”İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. ” hükmü mevcuttur.
İleri sürülen bir önermenin doğruluğu hususunda kanaat oluşturmak için bir nedenselliğin ortaya konulması olarak tanımlanabilen ispat, yargılama hukuku açısından dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir. İspatın konusu olan vakıalar, hukuk açısından doğrudan önem taşıyan veya dolaylı olarak önem taşıyan vakıalar olarak ayrılabilir. Hukuk açısından doğrudan önem taşıyan olaylar; hukuken hakların ve hukuksal ilişkilerin doğumu, değişmesi, işlemez duruma gelmesi, doğumunun engellenmesi veya doğduktan sonra düşmesine yol açan olaylardır. Hukuk açısından dolayısıyla önem taşıyan ve “emareler (belirtiler) ” olarak da tanımlanan olaylar ise; hak ve hukuksal ilişkilerde yukarıda belirtilen durumların meydana gelmiş olduğu, kendilerinden olağan yaşam deneyimleri kuralları uyarınca anlaşılabilen, bir başka deyişle bir eylemsel karine bağının kurulmasına olanak veren olaylardır. Emareler, ancak hâkimin delilleri serbestçe değerlendirme (takdir) serbestisinin bulunduğu (HMK madde 198), bu serbestinin özel kurallar ile sınırlanmamış olduğu (HMK madde 200 ve 201 gibi) durumlarda ispat konusu olabilir.( Bilge Umar; (1980), İspat Yükü, (2. Baskı), Büyükçekmece, Kazancı Matbaacılık Sanayi. sf. 19.) İspatın, doğrudan delil göstererek ispat ve dolaylı ispat olarak ayrıma tabi tutulup, dolaylı ispatın emareler ile ispat olarak değerlendirildiği, bu kapsamda emareyi bir delil vasıtası olarak değil, ispata yardımcı, kanuni maddi unsura uymayan yabancı vakıalar olarak nitelendirildiği de görülmektedir.( M. Kamil Yıldırım; (1990), Medeni Usul Hukukunda Delillerin Değerlendirilmesi, İstanbul, Kazancı Kitap Ticaret. sf. 120, 121.)
İspat yükü belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğinin anlaşılamaması, yani olayın ispatsız kalması yüzünden hâkimin aleyhte bir kararıyla karşılaşma tehlikesidir. Bu tanımda asıl davayı kaybetmek tehlikesinden değil, hâkimin aleyhte bir kararı ile karşılaşma tehlikesinden bahsedilmesi dikkate değerdir. Zira yalnızca davanın asıl konusu bakımından değil, aynı zamanda bir ön sorun veya bir ara sorun hakkında da iki tarafın birbirine zıt olarak ileri sürdükleri olayların hiçbirinin ispat edilememesi olasılığı vardır. Bu durunda hâkimin yapacağı iş söz konusu sorun bakımından ispat yükünü taşıyan tarafın, o sorunda ileri sürdüğü istemi reddetmek olacaktır.(Umar; İspat Yükü, sf. 3)
İspat yükü taraflar için bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Bilâkis kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; meselâ, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir.(Kuru; Arslan; Yılmaz; sf. 370.)
Davacı dava dilekçesinde, davacının, etiket üretimi ile ilgili olarak ticari faaliyetlerini yürüttüğünü, işbu dava konusu olayda davacının davalı ile uzun süreden beri ticari ilişki içerisinde olduğunu ve bu kapsamda aralarında ticari ilişkinin mevcut olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkiye binaen davacı şirket nezdinde açık hesa usulü borç-alacak kaydının tutulduğunu, kesilen fatura ve yapılan ödemelerde ticari defterlere ek olarak cari hesap kayıtlarının da işlendiğini beyan etmiş olup davalı taraf dosyaya cevap dilekçesi sunmamıştır. Taraf vekillerinin bağlı bulundukları Vergi Dairelerinden dava konusu dönemlere ait BA-BS formları dava dosya arasına alınmıştır.
HMK.’nın 222/1. fıkrası uyarınca taraf defterlerinin incelenmesinin kabul edildiği, kesin süre içinde ticari defter ve kayıtların ibraz edilmemesi veya bulunduğu yerin bildirilmemesi ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz edilmeme hakkında kabul edilebilir bir mazeret gösterilmediği takdirde, söz konusu ticari defter ve kayıtlara delil olarak dayanılmaktan vazgeçmiş sayılacağının, karşı tarafın ticari defter ve kayıtlarını sunması halinde, 28/07/2020 tarihinde yürürlüğe giren … sy. yasanın 23. maddesi ile değişik HMK.’nın 222/3. fıkrası uyarınca karşı tarafın HMK.’nın 222/2. fıkrasına uygun olarak tutulmuş ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edileceğine ilişkin Mahkememizin 8/11/2022 tarihli ara kararı davalı vekiline 29/11/2022 tarihinde tebliğ edilmiş olup davalı tarafın ticari defterlerini dosyaya sunmaması nedeniyle ticari defterler üzerinde inceleme yapılamamıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda;”Davacının davalıya düzenlediği ve Ba/Bs beyan etme sınırını geçen 2020 yılında 5 adet, 2021 yılında 7 adet ve 2022 yılında 4 adet faturanın hem davacı hem de davalı tarafça beyan edildiği, Davacının davalıya, 2020 yılında toplamı 106.050,44 TL tutarında fatura düzenlediği, davalının 105.999,99 TL tutarında ödeme yaptığı, 50,45 TL davacı alacağının 2021 yılına devrettiği, 2021 yılında davacının davalıya toplamı 129.815,27 TL tutarında fatura düzenlediği, davalının 99.437,60 TL tutarında ödemede bulunduğu, 31.482,12 TL davacı alacağının 2022 yılına devrettiği, 2022 yılında davacının davalıya toplamı 129.083,03 TL tutarında fatura düzenlediği, davalının 130.000,00 TL tutarında ödeme yaptığı, davacının davalıdan 30.515,15 TL tutarında alacağının kaldığı, Takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 30.515,15 TL tutarında alacaklı olduğu”nun bildirildiği, davacı tarafın usulüne uygun tutulmuş defter ve belgelerine göre karar verileceğinin HMK 220/3 uyarınca ihtarına yönelik tebligatın davalıya tebliğ edildiği, davacının ticari ilişkiyi ve malların davalıya teslim edildiğini ispat ettiği hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde itirazın iptali ile takibin devamına karar vermek gerekmiştir. 2004 sayılı İİK’nun 67/2. Fıkrasına göre;bir davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. Kanuni düzenlemeye göre davalı borçlunun icra inkar tazminatına mahkum edilebilmesi için takip tarihi itibari ile itirazında haksız bulunması yeterlidir. Diğer bir anlatımla kötüniyetli olması alacaklı bakımından getirilmiş bir koşuldur. Ancak itirazın haksızlığı tek başına icra inkar tazminatına hükmedilmesine elverişli değildir. Yani bu tazminata hükmedilmesi için takip konusu alacağın belirli, sabit olması, borçlu tarafından bilinmesi veya tayin ve tahkik edilmesinin mümkün nitelikte bulunması, hakimin takdirine bağlı olmaması gerekir. (Yargıtay HGK 13/12/1967 Tarih, 9/1344- 615) Diğer bir anlatımla alacağın likit ve belli olması gerekir.
Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatına karar verilmiş aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜ ile;
1-İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davalının 30.511,15 TL ‘lik asıl alacaktan oluşan borca ilişkin İTİRAZIN İPTALİ ile takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA,
2-Alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan toplam alacağın %20′ si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine
3-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 2.084,22 TL nispi ilam harcından, peşin alınan 521,06 TL harcın düşülmesi ile kalan 1.563,16‬TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
4-Dava şartı arabuluculuk ücreti olan ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-13 maddesi uyarınca tarafların anlaşamamaları nedeniyle Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.560,00 TL’nin davada haksız çıkan davalıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
5-Davacının yatırmış olduğu 80,70 TL başvurma harcı ve 521,06 TL peşin harç toplamı olan 601,76 TL’nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
6-Davacının yapmış olduğu 67,00 TL’si tebligat-posta gideri, 850,00 TL’si bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 917,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 6100 sayılı yasanın 345. Maddesi uyarınca 2 haftalık kesin süresi içerisinde Bölge İstinaf Mahkemesine başvuru yolunun açık olduğu şeklinde karar verildi. 12/09/2023
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır