Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/582 E. 2022/750 K. 26.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/582
KARAR NO : 2022/750

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/06/2022
KARAR TARİHİ : 26/07/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı tarafa hiçbir borcunun bulunmadığını, davalı tarafından, İzmir …. İcra Dairesi’nin …/… Esas sayılı takip dosyası üzerinden müvekkilinin eski çalışanı olan
dava dışı borçlu … hakkında yapılan icra takibi üzerinden, müvekkilinden hak ve alacakları bulunduğu gerekçesiyle icra takibine şeklen borçlu olarak eklenildiğini, müvekkiline gönderilen 16.08.2021 tarihli İİK md 89/1 haciz bildiriminde, alacak miktarının 67.006,87 TL ve tüm hak ve alacaklar yönünden sorumlu olacağına, başka bir … imzasına tebliğ edilen 05.10.2021 tarihli İİK md 89/2 haciz bildiriminde ise bu defa alacak tutarı ve faiz ve giderler yönünden 67.508,74 TL, 10.11.2021 tarihli İİK md 89/3 haciz bildiriminde ise bu defa müvekkil nezdinde doğmuş ve doğacak tüm hak ve alacaklar yönünden 67.006,87 TL alacak tutarı ile sorumlu olduğunun bildirildiğini, borçlu hakkında, takibin kesinleşmesinden sonra alacaklının, İcra ve İflâs Kanunu 78 ve müteakip maddeleri uyarınca, borçlunun mal, hak ve alacakları üzerine doğrudan haciz konulmasını isteme hakkı olduğunu, alacaklı davalının kötü niyet içerisinde davranarak yıllar önce müvekkilinin işletmesinde sigortalı olarak çalışan, iş akdinin sonlanması ile tüm hak ve alacaklarını alarak ibraname imzalamak suretiyle ayrılan takip borçlusunun, müvekkilinden sadır olan veya sayılacak hak ve alacaklarının bulunmadığını bilmesine rağmen haciz ihbarnamelerine maruz bıraktığını, ispat yükünün davalı alacaklıda olacağını, ayrıca, İİK md 89/2 tebligatındaki imza, davacı dışındaki başka bir …’a ait olduğunu, posta dağıtıcısının tebligatı muhatabından farklı bir …’a yapabildiklerini, dava dışı borçlu … (…) ile işveren sıfatıyla müvekkil arasında 03.04.2018 başlangıç ve 13.02.2021 bitiş tarihli belirli süreli iş sözleşmesi imzalandığını, müvekkili tarafından dava dışı borçlu … (…)’in SGK işe giriş ve işten ayrılış bildirgelerinin düzenlendiğini, müvekkiline gelen İİK 89 ihbarnamelerinin tarihleri nazara alındığında, müvekkili ile dava dışı borçlu … (…) arasındaki hizmet akdinin çok önceki bir tarihte sona erdiğini ve müvekkilinden hiçbir alacağının kalmadığını, davalı tarafından İzmir …. İcra Dairesi’nin …/… Esas sayılı takip dosyası üzerinden müvekkiline göndertilen İİK md 89 haciz ihbarnameleri sonucu başlatılan haciz işlemleri ile görülecek olan menfi tespit davasında verilecek hükmün kesinleşmesine kadar müvekkili yönünden icra takip işlemlerinin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini, haklı davanın kabulüne, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekilinin cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmaktadır.
DELİLLER :
1-İzmir …. İcra Dairesi”nin …/… Esas sayılı takip dosyasında alacaklı … Tekstil San. Ve Tic. A.Ş. tarafından borçlular … San. Tİc. Ltd .Şti ve … aleyhine toplam 33.799,11-TL alacağın tahsili için ilamsız takip yoluyla takip yapıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 07/03/2014 tarihinde tebilğ edildiği, davalı borçlu tarafından 26/03/2014 tarihli dilekçe ile borca itiraz edildiği, itiraz nedeniyle takibin durdurulmasına karar verildiği, dosyada başkaca bir işlem bulunmadığı anlaşılmıştır.
2-Hatay Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği Başkanlığında davacı …’ın kaydına rastlanmadığı anlaşılmıştır.
3-23 Temmuz Vergi Dairesi Müdürlüğü yazısında; davacı …’ın Ödevlinin 21/01/2014 tarihi itibariyle 23 Temmuz Vergi Dairesi yetki alanında faaliyette bulunduğu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 178. maddesi hükmü gereğince 2.sınıf tüccar olduğu ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olduğu, 01-12/2021 dönemine ait gayrisafi hasılatının 11.678,08-TL olduğu anlaşılmıştır.
4-Hatay Ticaret Sicili Müdürlüğü yazısında; Davacı …’ın … SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ’nde ortaklığının 25/12/2018 tarihinde başladığı ve 24/12/2020 tarihinde sona erdiği anlaşılmıştır.
5-Sair deliller.
DAVA KONUSU:
Açılan dava, davacının, davalı şirket tarafından İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında dava dışı borçlu … aleyhinde başlatılan icra takibi kapsamında davacı adına 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 89/1., 89/2. ve 89/3. maddeleri hükümleri uyarınca çıkartılan haciz ihbarnameleri çerçevesinde davacının borçlu olduğu iddia edilen 67.006,87-TL tutarında davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talebine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Menfi tespit ve istirdat davalarına ilişkin hususlar 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesinde; ”Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.
İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmisinden aşağı olamaz.
Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.
Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.
Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.” şeklinde düzenlenmiştir.
İzmir …. İcra Dairesi’nin …/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının davalı … Tekstil Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi, borçluların dava dışı … San. Tic. Ltd. Şti. ve … olduğu, davalı alacaklı vekili tarafından borçlular … San. Tic. Ltd. Şti. ve … aleyhine toplam 33.799,11-TL alacağın tahsili amacıyla icra takibi başlatığı, icra takibi kapsamında dava dışı …’in alacaklı olduğu iddia edilen davacı aleyhinde 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 89/1., 89/2. ve 89/3. maddeleri hükümleri uyarınca çıkartılan haciz ihbarnameleri çıkartıldığı görülmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanun’un 5. maddesinde de ticari davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları yer almaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanun’da düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar. (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı-İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacının, davalı şirket tarafından İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında dava dışı borçlu … aleyhinde başlatılan icra takibi kapsamında davacı adına 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 89/1., 89/2. ve 89/3. maddeleri hükümleri uyarınca çıkartılan haciz ihbarnameleri çerçevesinde davacının borçlu olduğu iddia edilen 67.006,87-TL tutarında davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talebine ilişkin olduğu, davacı vekilinin iş bu davayı 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesi çerçevesinde ikame ettiği, taraflar arasında herhangi bir hukuki ve ticari ilişki bulunduğuna dair bilgi ve belgenin bulunmadığı, davacının gerçek kişi olduğu, 23 Temmuz Vergi Dairesinin müzekkere cevabında yer alan kayıtlarından anlaşılacağı üzere davacının esnaf işletmesi için öngörülen düzeyi aşar nitelikte gelir elde etmediği, giderinin de bu bedeli aşar mahiyette bulunmadığı, keza mükellefiyetinin ‘Başka Yerde Sınıflandırılmamış Diğer Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler” olduğu dikkate alındığında davacının tacir sıfatının bulunmadığı, davacının yıllık vergi beyannamesinde yer alan e-mail adresinin … @gmail.com olduğu, davacının… olduğu, dava konusu uyuşmazlığın davacının ticari işletmesiyle ilgisinin de bulunmadığı, belirtilen sebepler dahilinde dava konusu uyuşmazlığın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde sayıldığı şekilde mutlak ticari davalardan veya her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili olacak şekilde nispi ticari davalardan olmadığı, neticeten taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü noktasında görevli mahkemenin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesinde; ”Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükmü düzenlenmiştir.
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi). Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan da denir.
Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür. Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.
Esasa ilişkin nihai karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık (esastan) sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca), artık o uyuşmazlık (dava konusu) hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir (HMK m.303) (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:3, s.3005).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesinde mahkemenin görevli olması da dava şartları arasında sayılmıştır.
Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinde ise; ”Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmü yer almaktadır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, davacıya ait vergi dairesi, esnaf ve sanatkarlar odası birliği, ticaret sicil kayıtları ile sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu uyuşmazlığın davacının, davalı şirket tarafından İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında dava dışı borçlu … aleyhinde başlatılan icra takibi kapsamında davacı adına 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 89/1., 89/2. ve 89/3. maddeleri hükümleri uyarınca çıkartılan haciz ihbarnameleri çerçevesinde davacının borçlu olduğu iddia edilen 67.006,87-TL tutarında davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talebine ilişkin olduğu, İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında davalı alacaklı vekili tarafından borçlular … San. Tic. Ltd. Şti. ve … aleyhine toplam 33.799,11-TL alacağın tahsili amacıyla icra takibi başlatığı, icra takibi kapsamında dava dışı …’in alacaklı olduğu iddia edilen davacı aleyhinde 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 89/1., 89/2. ve 89/3. maddeleri hükümleri uyarınca çıkartılan haciz ihbarnameleri çıkartıldığı, davacı vekilinin iş bu davayı 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesi çerçevesinde ikame ettiği, taraflar arasında herhangi bir hukuki ve ticari ilişki bulunduğuna dair bilgi ve belgenin bulunmadığı, davacının gerçek kişi olduğu, 23 Temmuz Vergi Dairesinin müzekkere cevabında yer alan kayıtlarından anlaşılacağı üzere davacının esnaf işletmesi için öngörülen düzeyi aşar nitelikte gelir elde etmediği, giderinin de bu bedeli aşar mahiyette bulunmadığı, keza mükellefiyetinin ‘Başka Yerde Sınıflandırılmamış Diğer Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler” olduğu dikkate alındığında davacının tacir sıfatının bulunmadığı, davacının yıllık vergi beyannamesinde yer alan e-mail adresinin … @gmail.com olduğu, davacının … olduğu, dava konusu uyuşmazlığın davacının ticari işletmesiyle ilgisinin de bulunmadığı, belirtilen sebepler dahilinde dava konusu uyuşmazlığın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde sayıldığı şekilde mutlak ticari davalardan veya her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili olacak şekilde nispi ticari davalardan olmadığı, belirtilen sebepler dahilinde Mahkememizin iş bu dava açısından görevsiz olduğu, dava şartlarının bulunup bulunmadığı mahkemece re’sen gözetileceği, dava şartı noksanlığını belirleyen hakimin davayı usulden reddetmekle yükümlü olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlendiği üzere dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunması durumunda asliye hukuk mahkemesi olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğu anlaşılmakla, usul ekonomisi ve yargılamanın süratle bitirilmesi ilkeleri nazara alınarak ve takdiren yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesi yollamasıyla 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğu sebebiyle açılan davanın usulden reddine vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın USULDEN REDDİ İLE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi kapsamında İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu anlaşıldığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 115/2. maddesi gereğince mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi gereğince, tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep edebileceklerinin, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3-Tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri durumunda dosyanın görevli İZMİR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
4-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
5-İhtiyati tedbir talebinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yokluklarında karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.26/07/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır