Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/547 E. 2022/849 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/547
KARAR NO : 2022/849

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/06/2022
KARAR TARİHİ : 20/10/2022

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda dava dosyası ve ekleri incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili; taraflar arasında 03/07/2021 tarihinde Genel Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, davalının sözleşme uyarınca gerekli yükümlülüklerini yerine getirmediğini, sözleşmeye aykırı davrandığını, sözleşme uyarınca azami emtia satın alımını yapmadığını, bu nedenle müvekkilince sözleşmenin feshedildiğini, davalıya gerekli bildirimin yapıldığını, müvekkilinin uğradığı müspet zarardan davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek, şimdilik 1.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Mahkememizin görevsiz olduğunu, sözleşme ilk imzalandığında taraflarca aylık ürün miktarının henüz belirlenmediğini, müvekkilinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirdiğini, daha sonra davacı tarafın hukuka aykırı şekilde müvekkilinin bilgisi dışında sözleşmeye aylık ürün adedi kısmına “30” yazdığını, bu kısmın sonradan davacı tarafından doldurulduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
KANITLAR: Kordon Vergi Dairesi, Kadifekale Vergi Dairesi ve Ege Vergi Dairesi’nden tarafların BA/BS formları celbedilmiştir.
GEREKÇE:Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklı zararın tahsiline ilişkindir.
Çekişme, taraflar arasında imzalanan bayilik sözleşmesinde davalının edimlerini yerine getirip getirmediği, davacının sözleşmeyi tek taraflı şekilde fesihinin yerinde olup olmadığı, davacının müspet zararının oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise miktarının ne olduğu, davacının taraflar arasında imzalanan sözleşmede tahrifatta bulunup bulunmadığı, mahkememizin görevli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK)
6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki
tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı
fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunu’un 5/3.
maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk
mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri
uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme
niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu
hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun
aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev
alanının TTK’de ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı
olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4.
maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba
ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile
ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1.
maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar
ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili
uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi
ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava
olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde
görüleceği açıktır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 3. maddesinin ilk fıkrasında ise, dava
konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs
varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu
düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada
değerlendirildiğinde; davacının bayilik sözleşmesinin gereğinin davalı tarafından yerine getirilmemesi nedeniyle bayilik sözleşmesinin
feshedildiğini, bundan kaynaklı olarak zarara uğradığı iddiası ile iş bu tazminat davasını
ikame ettiğini, davalının ise sözleşme ilişkisini kabul ettiği ancak feshin haksız olduğunu, sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle menfi zararının bulunduğunu iddia ettiğinden taraflar arasında bayilik sözleşmesi bulunduğunun ihtilafsız olduğu
anlaşılmıştır.
Taraflar arasında düzenlenen ve davaya konu edilen bayilik sözleşmesi özel hukuk
hükümlerine göre düzenlenmiş, tarafların serbest iradeleriyle akdedilmiş bir sözleşmedir.
Bayilik sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu’nda veya özel yasalarda düzenlenmemiş olmakla
birlikte öğretide kendine özgü bir sözleşme türü olarak kabul edilmekte ve taraflardan birinin
(bayi) diğer tarafın mallarını satmak ve sürümünü artırmak üzere kendi adına ve hesabına
dağıtmayı üstlendiği sürekli çerçeve sözleşme olarak tanımlanmaktadır. Bu tür
sözleşmelerden kaynaklanan davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret
mahkemelerinde görüleceğine dair yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle eldeki
davanın ticari dava olarak kabulü için uyuşmazlık konusunun her iki tarafın da ticari
işletmesiyle ilgili olması ve her iki tarafın da tacir olması gerekmektedir.
İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyasında dosyamız davacısı … hakkında yapılan araştırmada İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odası ile İzmir Vergi
Dairesi Müdürlüklerinin cevabi yazılarına göre davacının tacir ve esnaf olarak sicil kaydının
bulunmadığı, işletme hesabına göre vergi mükellefi olduğu, uyuşmazlık dönemi olan 2021
yılı geliri itibariyle tacir sayılan kimselerden olmadığı, esnaf sayılan kişilerden olduğu bu
sebeple davacının tacir olarak kabul edilemeyeceği, davacı tarafından davalıya karşı ileri
sürülen talep ve talebin dayanağı olan maddi olgular bakımından her iki tarafın tacir olması
ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş olması şartı
gerçekleşmediğinden davanın nisbi ticari dava olarak kabulüne de olanak bulunmadığı, ayrıca somut olayda TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir
ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin
görev kapsamında kaldığı, bu durumda davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine
ait olduğu, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca görev hususunun dava şartı
olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İzmir Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK’nun 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20. maddesi uyarınca kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren 2 hafta içinde kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde gönderilme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 20/10/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza