Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/433 E. 2022/1009 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/433 Esas
KARAR NO : 2022/1009

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/05/2014
KARAR TARİHİ : 01/12/2022

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda dava dosyası ve ekleri incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Davalı taraf ile “… Mah. … Sk. No: … …/İZMİR adresindeki kafeteryanın bir kısım tadilatlarının yapılması karşılığında şifahen ortaklık kurulduğunu, 04.04.2012 tarihli inşaat İşleri Yapım Sözleşmesi imzalandığını, işler devam ederken çoğu yapılmayan işler için toplam 55.295,00 TL tutarlı 15 adet senet verildiğini, ancak yaşanan sorunlar nedeni ile İşletme ortaklığı kurulmadan ayrıldıklarını, tarafların EKİM 2012 de bir araya gelerek ibralaştıklarını, müvekkiline İade edilmesi gereken senetler için icra takibine gidildiğini, müvekkilinin karşı tarafa borcunun olmadığını, Davalı tarafın İzmir 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nde …/… Esas sayılı birleşen dosyada tanık sıfatıyla aleyhine açılan davada 07.03.2014 tarihli ifadesinde ortaklıktan ayrıldığını belirttiğini, Senetlerin tadilat dolayısıyla Ödendiği iddia edilen 55.295,00 TL’ye mahsuben düzenlendiği, açılan icra takiplerinden dolayı tedbir kararı verilmesi ile yazılı sözleşmeye müstenit ve yukarıda vade ve tanzim tarihleri ile miktarları yazılı toplam 55.295,00 TL bedelli 15 adet sıralı senetlerden ve tüm ferilerinden davalı tarafa borçlu olmadığımızın tespit edilmesine, Davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile bonolarda yazılı miktar olan toplam 55.295,00 TL’nin %20 si üzerinden kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; cevap dilekçesinde; açılan davanın reddini talep etmiştir.
KANITLAR: Mahkememizce verilen 30/04/2019 tarih ve …/… Esas ve …/… Karar sayılı kararı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesinin 22. Hukuk Dairesi’nin 08/04/2022 tarih ve …/… Esas ve …/… Karar sayılı ilamı ile bozulmuş, mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılarak bozma kararı doğrultusunda yeniden inceleme yapılmıştır.
Davacı ve davalı tarafların esnaf ve tacir olup olmadığı hususunda Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden, Esnaf ve Sanatkarlar Odasından ve ilgili Vergi Dairelerinden bilgiler celp edilmiştir.
İlgili müzekkere cevaplarından sonra bilanço usulü mü yoksa işletme defteri mi tuttuklarına ilişkin ilgili Vergi Dairelerinden bilgiler celp edilmiştir.
GEREKÇE: Dava; eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit ve istirdat davasıdır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
TTK.’nın 14. maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Kanunun 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce re’sen incelenir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK.’nın 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih ve 19024 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK.’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; 1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, 2- Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Dosya kapsamından, gerçek kişi olan davacı ve davalının 4/4/20212 tarihinde işletme esasına göre defter tuttukları, en son vergi beyannemesindeki gayrisafi hasıla miktarları dikkate alındığında bilanço esasına göre defter tutma hadlerinin altında kaldığı, dolayısıyla davacı ve davalının tacir sıfatını haiz olmayıp, esnaf olduğu, davacının ve davalının tacir sıfatına sahip olmaması sebebiyle davanın ticari dava olarak kabul edilemeyeceği, ayrıca davanın TTK.’nın 4. maddesinde düzenlenen mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı, TTK.’nın 4. maddesindeki yasal düzenlenme karşısında uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK.’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, Yargıtay 20. H.D.’nin 2015/10410 Esas, 2015/1025 Karar sayılı, 03/11/2015 tarihli, 2015/15241 Esas, 2016/788 Karar sayılı, 25/01/2016 tarihli yargı yeri belirleme kararlarının, Yargıtay 19. H.D.’nin 2015/15811 Esas, 2016/5002 Karar sayılı, 21/03/2016 tarihli kararının da aynı yönde olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İzmir Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK.’nın 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2-HMK.’nın 20. maddesi uyarınca kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren 2 hafta içinde kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde gönderilme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK.’nın 331/2 maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/12/2022

Katip …
¸E-imza

Hakim …
¸E-imza