Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/417 E. 2022/420 K. 09.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/65
KARAR NO : 2022/428

ASIL DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARŞI DAVA : Satılandaki Ayıp Nedeniyle Sözleşmeden Dönme ve Maddi Tazminat
DAVA TARİHİ : 13/01/2022
KARŞI DAVA TARİHİ : 02/02/2022
KARAR TARİHİ : 10/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) ve Satılandaki Ayıp Nedeniyle Sözleşmeden Dönme ve Maddi Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Asıl davada davacı taraf vekili dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili tarafından davalı borçlu şirkete 25.01.2020 tarihinde KDV dahil olmak üzere toplam 35.400,00 TL bedel karşılığında “1 adet metal enj. 150 T. 1989 model” ve 1 adet “soğutma su kulesi” satılıp teslim edildiğini, işbu satışa ilişkin olarak 25.01.2020 düzenleme tarihli, … numaralı fatura düzenlendiğini, söz konusu faturanın müvekkili tarafından davalı şirkete elden teslim edildiğini, davalı şirketin ticari defter kayıtlarında da faturanın teslim edilmiş olduğunun sabit hale geleceğini, davalı borçlu tarafça 25.01.2020 düzenleme tarihli, … numaralı, 35.400,00 TL bedelli faturaya konu alacağın sadece 5.400,00 TL’lik kısmının yani mal hizmet toplam tutarı olan 30.000,00 TL’nin KDV’sinin 30.01.2020 tarihinde müvekkiline ödendiğini, bakiye 30.000,00 TL’nin müvekkilince tahsil edilememesi üzerine Menderes İcra Müdürlüğünün … E. dosyası ile icra takibi başlatıldığını ancak, davalı-borçlu şirketin faturaya konu ürünleri kullandığı ve de KDV bedelini ödediği halde haksız ve kötü niyetli olarak söz konusu icra takibine itiraz ettiğini, itiraz üzerine arabuluculuğa başvurulduğunu anlaşamadıklarını, müvekkili ile davalı şirketin muhasebe kayıtları, ticari defterleri incelendiğinde davalı şirketin fatura bedeli kadar borçlu olduğunun sabit hale geleceğinin görüleceğini, fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla arz ve izah olunan sebeplerle; davanın kabulüne, davalı borçlunun Menderes İcra Müdürlüğünün … E. numaralı dosyasına vaki itirazının iptali ile  %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Asıl davada davalı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevap dilekçesi ve karşı dava dilekçesi ile özetle; arabuluculuk sürecinin başlangıç tarihi olan 21.09.2020 tarihi esas alındığı takdirde davacının 1 senelik hak düşürücü süre içerisinde açması gereken itirazın iptali davasını açmadığını, dolayısıyla 1 yıllık hak düşürücü süre dolduğundan işbu davanın açılmasının usulen hukuka aykırı olduğunu, 25.01.2020 tarihinde … nolu fatura ile müvekkili ile davacı arasında 1989 Model Metal Enjeksiyon 150 T makinesinin(26000,00TL) ve Soğutma Su Kulesinin(4000,00TL) toplam 30000,00+KDV olarak alımı konusunda sözlü şekilde satış anlaşması yapıldığını, Makinenin davacı tarafından müvekkilinin fabrikasında kurulumu tamamlandığı ve çalışır hale getirildiğinde satış işleminin tamamlanmış olacak şekilde anlaşıldığını, makinenin kurulumu ve kontrolünün sağlanmasından evvel 30.01.2020 tarihinde davacı hesabına satın alınan ürünlerin bedeline mahsuben 5400,00 TL ödeme yapıldığını, satış öncesi makine kurulu ve çalışır durumda olmadığı için makinenin çalışıp çalışmadığı ve ayıplı olup olmadığı konusunda tespit yapılamadığını, söz konusu makinenin 25.01.2020 tarihinde … Nakliyat İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti firmasına ait vinç ile fabrikalarına getirildiğini ve indirildiğini, vinç ücretinin müvekkili tarafından 600,00 TL olarak ödendiğini, ancak davacının makine ile birlikte geleceği ve kurulumunu yapacağı konusunda anlaşılmış olmasına rağmen davacı ya da temsilcisinin gelmediğini, bu sebeple müvekkili tarafından kiralanan …’a ait forklift yardımıyla makineyi fabrikasının içine aldırdığını, Forklift ücretinin müvekkili tarafından 350,00 TL olarak ödendiğini, makinenin teslim alındığı gün ve ertesi gün davacı taraf çok kez aranmasına karşın yetkili kimsenin makinenin kurulumu için gelmediğini, 2 haftayı aşkın bir süre sonra 11.02.2020 günü davacının ortağı olduğunu belirten …’ın, müvekkilinin fabrikasına gelerek makinede bulunması gereken … adlı parçayı ayrıca ve haricen müvekkiline 1600,00 TL karşılığında sattığını, su sisteminin bağlantı ücreti olarak da 400,00 TL talep ettiğini, söz konusu ücretlerin toplam 2000,00 TL olarak …’ın hesabına havale yapıldığını, ancak su sistemini bağladıktan sonra elektrik bağlantısını yapamayacağını söyleyerek makineyi çalışır vaziyete getirmeden fabrikadan ayrıldığını, davacı tarafından gönderilen elektrikçinin 13.02.2020 tarihinde müvekkilinin fabrikasına gelerek makinenin elektrik bağlantısını 250,00 TL karşılığında bağladığını, ücretin müvekkili tarafından ödendiğini ancak elektrikçinin de bağlantı sonrası makineyi çalıştıramadığını ve makinenin mekanik sorunlarının mevcut olduğunu belirterek fabrikadan ayrıldığını, makinenin kurulumunun anlatıldığı şekilde gerçekleştikten sonra müvekkili tarafından yaptırılan incelemeler sonucu; makinenin kolon millerinin arızalı olduğu, mil beşiklerinin ters bağlandığı, pompasının arızalı olduğu, yağlama sisteminin olmadığı, piston ventilinin arızalı olduğu tespit edilmiş olup tespit edilen arızalar hakkında müvekkili tarafından derhal davacıya bilgi verildiğini, makinenin bu şekilde kabul edilemeyeceğini ve iade edileceğinin bildirildiğini, 14.02.2020 tarihli … nolu iade faturası düzenlendiğini ve davacıya gönderildiğini, kesilen fatura ve bilgilendirmeye rağmen aradan geçen süre boyunca davacı tarafından makinenin teslim alınmadığını, müvekkili tarafından davacıya Menderes ….Noterliğinden 20.02.2020 tarih ve …Yevmiye nolu ihtarname gönderildiğini, işbu ihtarnamenin 24.02.2020 tarihinde tebliğ olduğunu, gönderilen ihtarnamede müvekkilinin adının sehven … Otomotiv Yedek Parça İthalat İhracat San. ve Tic. Ltd. Şti. olarak yazıldığını, doğru olanının dava dilekçesinde ve cevap dilekçesinde gösterildiği üzere …….. Ltd. Şti. olduğunu, yapılan tüm bu bildirimlere rağmen davacı tarafından tespite dair herhangi bir işlem yapılmadığını bu durumun davacının ayıbı örtülü olarak kabul ettiği anlamına geldiğini, söz konusu makinenin de halen müvekkilinin fabrikasında bir köşede üzeri branda ile kapatılmış şekilde muhafaza edildiğini, davacı tarafından Menderes İcra Müdürlüğünün … E. dosyası ile başlatılan icra takibine yapmış oldukları itiraz üzerine arabuluculuğa başvurulduğunu, anlaşma sağlanamadığını, makinede mevcut olan ayıplar daha sonradan anlaşılmış olduğundan 30.01.2020 tarihinde yapılmış olan 5400,00 TL’lik ödemenin, Soğutma Su Kulesinin fiyatına [4000,00 TL+720,00 TL(KDV)=4720,00 TL] mahsuben ödenmiş olarak kabul edildiğini ancak arada 680,00 TL’lik bir fark meydana geldiğini, bahsi geçen ve makine için yapılmış zorunlu harcamalara istinaden forklift, vinç, kovan, su ve elektrik bağlantı ücretleri toplamının 3200,00 TL olduğunu, toplamda davacı taraftan 3880,00 TL(3200,00+680,00=3880,00 TL) alacaklarının mevcut olduğunu, karşı dava nedenleri olarak da; makinedeki mevcut ayıpların daha sonradan anlaşıldığını, 30.01.2020 tarihinde yapılmış olan 5400,00 TL’lik ödemenin, Soğutma Su Kulesinin fiyatına [4000,00 TL+720,00 TL(KDV)=4720,00 TL] mahsuben ödenmiş olarak kabul edildiğini, arada kalan 680,00 TL’lik fark ile makinenin taşınması, kurulumu, bağlantıları için zorunlu olarak yapılmış olan forklift, vinç, kovan , elektrik ve su bağlantı ücretlerinin 3200,00 TL olmak üzere toplamda 3.880,00 TL ve ticari iş olması sebebiyle, alacaklarına avans faizi uygulanarak tahsilini talep ettiklerini, 3.880,00 TL alacaklarına ek olarak; söz konusu makinenin hala fabrikada muhafaza edilmesi ve yer kaplaması sebebiyle doğmuş olan depo/muhafaza gideri ile makinenin iadesi durumunda doğacak olan taşıma giderleri (forklift, vinç ve sair giderler) ve sair ve tüm bu zorunlu giderler için avans faizi talep haklarının doğduğunu ve karşı dava açma gereğinin hasıl olduğunu talep ve beyan etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Esnaf – Tacir Araştırması : İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı Menderes Vergi Dairesi Müdürlüğünün 26/01/2022 tarihli cevabi yazısından; Daireleri…..(T.C:…) vergi kimlik numaralı mükellefi …’ın tarh dosyası ve Evdb kayıtlarının tetkikinde; gerçek usulde gelir vergisi mükellefi olduğunun, işletme hesabı esasına göre defter tuttuğunun, VUK’nun 177. maddesi uyarınca 1. sınıf tacir sayılmadığının, 01-12/2020 dönemi gelir vergisi beyannamesine göre dönem içinde elde edilen hasılat tutarının 110.098,00-TL olduğunun, yine 07-09/2021 dönemi gelir geçici vergi beyannamesine göre dönem içinde elde edilen hasılat tutarının 171.475,00-TL olduğunun görülmüştür.
İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünün 06/05/2022 havale tarihli cevabi yazısında; … (T.C. …) adına tacir kaydına Müdürlükleri bilgisayar kayıtlarının tetkikinde rastlanılmadığı bildirilmiştir.
Asıl dava: Ticari satımdan kaynaklanan bakiye satım bedeli alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Karşı dava; satılanın ayıplı olması nedeniyle sözleşmeden dönme, satılanın iadesi ve ayıp nedeniyle yapılan masrafların tazmini davasıdır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari ava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
TTK’nın 14. maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Kanunun 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce re’sen incelenir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nın 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih ve 19024 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; 1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, 2- Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Dosya kapsamından, gerçek kişi olan davacının gerçek usulde işletme esasına göre defter tuttuğu, en son vergi beyannemesindeki gayrisafi hasıla miktarı dikkate alındığında bilanço esasına göre defter tutma hadlerinin altında kaldığı, dolayısıyla davacının tacir sıfatını haiz olmayıp, esnaf olduğu, davacının tacir sıfatına sahip olmaması sebebiyle davanın ve karı davanın ticari dava olarak kabul edilemeyeceği, ayrıca taraflar arasındaki uyuşmazlığın satım sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle davanın TTK’ nun 4. maddesinde düzenlenen mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı, TTK’nın 4. maddesindeki yasal düzenlenme karşısında uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, Yargıtay 20. HD:’nin 2015/10410 esas, 2015/1025 kara sayılı, 03/11/2015 tarihli, 2015/15241 esas, 2016/788 karar sayılı, 25/01/2016 tarihli yargı yeri belirleme kararlarının, Yargıtay 19. HD’nin 2015/15811 esas, 2016/5002 karar sayılı, 21/03/2016 tarihli kararının da aynı yönde olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı tarafından açılan işbu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla HMK.nun 115/2.maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2- HMK.nun 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde istemde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
3- HMK.nun 331/2. maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4- İşbu kararın taraflar vekillerine tebliğine,
ilişkin, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.10/05/2022

Katip …
e-imza

Hakim….
e-imza