Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/343 E. 2023/126 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/343 Esas
KARAR NO : 2023/126
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/04/2022
KARAR TARİHİ : 23/02/2023
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/03/2023

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda dava dosyası ve ekleri incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin Tıp Merkezi olup, ameliyathanede kullanılan malzemelerin sterilazsyonunda kullanılan Otoklav Cihazı almaya karar verdiği, bunun üzerine davacı şirketin, ikinci el … Marka Otoklav Cihazı satışı yapılması konusunda, davalı şirket ile görüşüp anlaştığı, davalı şirketin davacı şirket adına ikinci el … Marka Otoklav Cihazını 105.000,00 TL bedel ile sattığına ilişkin fatura düzenlediği, söz konusu cihazın, davacı şirkete …’de teslim edildiği, makina karşılığı olarak, davacı şirketin … keşide tarihli 83.900,00 TL çek verdiği ve geri kalan tutarı da nakit olarak ödediği, söz konusu makinanın çalışmamasından dolayı (ameliyat
malzemelerin sterilazyonu yapılamamasından dolayı) davacı şirketin …’de ayıp ihbarında bulunduğu, davacı şirketin, davalı şirketten ürünün onarılmasını talep ettiği, ancak davalı şirketin ürünü onaramadığı, aradan 45 gün geçmesine rağmen, davalı şirketin yetkilileri defalarca aranmasına rağmen onarımın gerçekleşmediğini, davacı şirketin, davalı şirkete ulaşılamamasından dolayı söz konusu makinanın üretici firması olan … Biyoteknoloji Mühendislik A.Ş. Yetkili Servisi çağrıldığı, yetkili servis, ilgili makinanın seri numarasını kontrol ettiğinde, bu makinanın … Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından kullanılmış makina olduğunu ve 2019 yılında kullanım ömrünü tamamladığı için hastane tarafından hurdaya ayrıldığını belirttiği, dava dışı … firmasının, satış konusu +Otoklav makinasının yetkili servisinin ” …bilgileri yazılı olan … marka otoklav cihazının çalışması uygun değildir. Cihazı hurdaya ayrıldığı tespit edilmiştir. Kazan kısmında çatlaklar mevcuttur. Elektrik kabloları kesilmiş bir vaziyettedir. Cihazın çalışması durumunda hem çalışana ve hastaya risk oluşturmaktadır.” şeklinde yazısını içeren servis formu düzenlediği, yetkili servis satış konusu makinanın onarılmasının mümkün olmadığını da bildirdiği, davalı şirketin, satış konusu malın hurda ve hayati tehlike taşıyan bir makina olmasına rağmen, bu bilgiyi, davacı müvekkilden gizlediği, bu kapsamda Muhatap şirketin TBK.m.225 kapsamında ağır kusurlu olduğunu, ayrıca bu eylemin Türk Ceza Kanunu kapsamında dolandırıcılık suçunu oluşturduğu, davalı şirket yetkili hakkında suç duyurusunda bulunmak için gerekli hazırlıkları da yaptıklarını, bu gelişmeler üzerine Davacı şirketin, sözleşmeden döndüğünü İzmir Bornova … Noterliği … tarihli ve … yevmiye numarası ile ihtar ettiği, ihtarın davalı tarafa … tarihinde tebliğ edildiğini, davacı şirketin, davalı şirkete sözleşme bedeli olarak vermiş dava konusu çeki verdiğini, davalı şirket yetkilisinin davacı şirket yetkilileri tarafından verilen çekleri aldığına dair çek teslim tutanağı, davalı şirket tarafından düzenlenen tahsilat makbuzunun ekte mahkemeye sunulduğunu, davacı şirketin sözleşmeye uygun olarak tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, ancak davalı şirket taraf hurdaya ayrılmış, bozuk ve hayati tehlike içeren makinayı satmak sureti ile sözleşme gereği yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacı şirket tarafından sözleşmeden dönülüp davalı şirkete ihbar edilmesine rağmen, dava konusu çeki iade etmediğini, davacı şirketin, davalı şirket nedeni ile ciddi olarak mağduriyet yaşadığı, Tıp Merkezinde haftalarca ameliyatlarını yapamadığını, bu durumun ciddi maddi ve ticari itibar kayıplarına neden olduğu, bir yandan 2 aya yakın süre boyunca ameliyathanesinde ameliyat yapamadığı, diğer yandan sözleşmenin sona ermesi ile birlikte daha fazla bedel ile yeni Otoklav makinası almak zorunda kaldığı, davalı şirketin, tüm taleplere rağmen dava konusu çekleri iade etmediğini, dava konusu çekin ödeme tarihi … tarihli olup davacı şirketin bu çekleri ödemek zorunda kalması durumunda ileri de telafisi imkansız mağduriyetler yaşanacağını, Menfi (olumsuz) tespit davalarının zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı Yargıtay ve BAM kararları ile sabit olduğu, dava konusu haksız durum sebebiyle, davacı şirketin telafisi imkansız maddi ve manevi zararlara uğrayacağı oldukça açık olduğundan; davaya konu kambiyo senetlerinin ödenmesini engeller mahiyette ve olası bir icra takibi neticesinde davacı şirketin uğrayacağı muhtemel zararların engellenmesi için İhtiyati Tedbir Kararı verilmesini ve dava konusu çekler hakkında ödeme yasağı verilerek çeklerin iptaline ve davacı şirketin, davalı şirkete iş bu çekler nedeni ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmek zorunluluğu doğduğu, izah edilen ve Sayın Mahkemenin resen gözetilecek nedenlerle, fazlaya ilişkin tüm yasal haklarının saklı kalmak kaydıyla; haklı davanın ve taleplerinin kabulünü, … keşide tarihli 83.900.00 TL bedelli çekin karşılıksız (bedelsiz) kaldığının tespitine, çekler hakkında ödeme yasağı konulmasına, çeklerin icra takibine konu yapılmamasına ve dava konusu çeklerin ödenmesini engeller mahiyette ve muhtemel icra takiplerinin durdurulması amacıyla öncelikle teminatsız aksi halde teminatlı İhtiyatı tedbir kararı verilmesine, çeklerin iptaline karar verilmesine, haklı davanın kabulü ile davacı şirketin, davalı şirkete dava konusu çekler nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, her türlü yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirket ile davalı şirket arasında uzun zamandan süregelen ticari ilişki bulunduğunu, davalı şirketin, davacı şirkete birkaç yıldır teknik servis hizmeti verdiğini, davacı şirketin, işbu ticari ilişkiye istinaden davalı şirket bünyesinde 2. El otoklav cihazının ellerinde olup olmadığını sorduğunu, bu soru üzerine de davalı şirketin 2. El otoklav cihazının ellerinde bulunduğunu söylediklerini, ancak davalı şirket, elinde sıfır cihazın da bulunduğunu belirttiğini, akabinde de davalı şirketin sıfır otoklav cihazı fiyatını ve elinde olan 2. El otoklav cihazının fiyat listesini davacı şirkete sunduğunu, kalan cihazlarının da revize edilmesi için ayrıca bir fiyat sunduğunu, davacı şirketin sıfır cihazı almak istemediğini ve 2. El cihazı bilerek ve isteyerek, çok da uygun bir fiyatla satın aldığını, davacı şirketin, 105.000,00 TL’ye söz konusu cihazı satın aldığını, sıfır model otoklav cihaz fiyatı ile 2. El cihaz fiyatlarının mahkemece seçilen bilirkişi marifetiyle araştırılmasını talep ettiklerini, akabinde de söz konusu cihazın davacı şirketin belirtmiş olduğu yerde ve çalışır vaziyette davacı şirkete teslim edildiğini, davacı şirketin hiç bir şekilde davalı şirketinden servis talebinde bulunmadığını, yalnızca bir defa servis talebinde bulunduğunu, o sırada da davalı şirket yetkilisinin Covid olduğundan dolayı da işbu talebi karşılayamadığını, akabinde de davacı şirketin hemen ihtarname gönderdiğini, hal böyle olmasına rağmen davacı şirketin haksız ve yerinde olmayan iddialarını kabul etmediklerini, davalı şirketin, söz konusu cihazın 2. El olduğunu davacı şirkete bildirdiğini, ancak davacının sıfır cihaz almak istememesinin bilerek ve isteyerek söz konusu 2. El cihazı satın aldığını, davacı şirketin 2. El olan otoklav cihazında ileride arızalar meydana gelebileceğini öngörerek ve kabul ederek cihazı aldığını, tüm bunları bilen davacı şirketin şimdi hiç bir şeyden haberi yokmuş gibi davayı açmasının kabul edilemez olduğunu, davacı şirketin, ameliyathanede kullanılan malzemelerin sterilazyonunda kullanmak için söz konusu cihazı satın aldığını, davalı şirketin de hayati tehlike taşıyan makinayı sattığını beyan ederek işbu davayı açması hukuka aykırı olup, işbu durum davacı şirketin kötü niyetle hareket ettiğinin göstergesi olduğunu, zira davacı şirketin, tıp merkezi olduğunu, İnsan sağlığını düşünmek en çok onların görevi olduğunu, asıl davacı şirketin insan sağlığını düşünmediğini ve insan sağlığını tehlikeye soktuğunu, davalı şirketin davacıya sıfır cihaz teklifinde de bulunduğunu, ancak davacı şirketin bunu kabul etmeyerek en uygun olan 2. El cihazı satın aldığını, bu sebeple davacı şirketin haksız ve hukuka aykırı iddialarını kabul etmediklerini, ayrıca üretici firmanın kazan kısmına 10 yıllık garanti verdiğini, teslim edildiğinde ürünün kazanında vesaire çatlak olmadığını, ancak kesinlikle kabul etmemekle beraber, eğer bir çatlak varsa da bunun, üretici 4 firmanın sorumluluğunda olduğunu, bu sebeple haksız ve yerinde olmayan davanın reddini talep ettiklerini, arz ve izah edilen ve resen dikkate alınacak hususlar dahilinde, haksız ve yerinde olmayan davanın reddine karar verilmesini, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR: … Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden İzmir Bornova … Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye numarası ile ihtar edilen sözleşme onaylı sureti celp edilmiştir.
Ticaret Hesap Uzmanı Bilirkişi Prof. …, Makine Mühendisi Bilirkişi … ve SMMM Uzman’ı Bilirkişi …’dan oluşan … tarihli bilirkişi heyet raporu alınmıştır.
GEREKÇE : Dava, davacının bedelsizlik iddiasına dayalı borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Öncelikle uyuşmazlığa konu menfi tespit davası ve kötü niyet tazminatına ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
Borçlu, aslında borçlu olmadığı veya borçlu olmadığına inandığı bir borcu ödememek için, alacaklının takip yapmasını veya dava açmasını bekleyebilir. Bu durumda aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine itiraz edebilir ve itiraz üzerine takip duracağından, alacaklı bu itirazı bertaraf ettirmek için harekete geçtiğinde, alacaklının itirazın iptali veya kaldırılması talebi üzerine, borçlu bu konudaki savunmalarını genel mahkemede veya icra mahkemesinde ileri sürebilecektir.
Diğer hâlde borçlu, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunması hâlinde borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir (İİK. m. 72/2).
Alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür (İİK. m. 72/3). Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açarak bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamayacaktır. Zira borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki bu da istirdat davasıdır (Pekcanıtez H., Atalay O., Özkan, M. S., Özekes, M.: İcra ve İflas Hukuku, s.156-164).
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK.) 72. maddesi uyarınca yukarıda açıklanan şekilde menfi tespit davası açan borçlunun tazminat isteme hakkı vardır. Anılan maddenin 5. fıkrası aynen “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz” hükmünü içermektedir.
05/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 15. maddesi ile 2004 sayılı İİK’nın 72/5. fıkrasında yer alan “yüzde kırkından” ibaresi “yüzde yirmisinden” olarak değiştirilmiştir.
Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötü niyetli olmasıdır (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku, 2006, s. 334, 335).
Başka bir ifadeyle; İİK.’nın 72. maddesinin beşinci fıkrası hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötü niyetli olması hâlinde, istem varsa, davacı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davacının üzerindedir.
Yargıtay GHGK 2019-11-449E, 2022/569 K. 19.04.2022 “… Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, eş söyleyişle bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s.370 ilâ 372).
Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Ancak kambiyo taahhüdünde bulunmanın temelinde, şart olmamakla birlikte, genellikle satım, bağışlama, kira, taşıma gibi bir borçlandırıcı işlem vardır. Böyle bir borçlandırıcı işlem yoksa senedin hatır için verildiği varsayılır. Temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Zira bir borç ilişkisi için kambiyo taahhüdünde bulunulması tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça TBK’nin 133/2 maddesi gereğince borcun yenilenmesi sonucunu doğurmaz; kambiyo senedinin ifa yerine değil ifa uğruna verilmiş olduğu kabul edilir. Dolayısıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur. Aynı durum, kambiyo senedinin tedavülü hâlinde de karşımıza çıkar. Bir kambiyo senedi ciro edildiği zaman ciranta ile ciro edilen kişi arasında kural olarak bir temel ilişki (asıl borç ilişkisi) bulunmaktadır. Ayrıca, bu iki kişi arasında kambiyo hukukundan doğan bir kambiyo ilişkisi de mevcuttur. Bu sebeple taraflar arasındaki temel borç ilişkisindeki bozukluklar kambiyo ilişkisini etkilemez. Temel borç ilişkisinden doğan def’îler, temel borç ilişkisi ile kambiyo ilişkisinin taraflarının aynı olması ve bile bile borçlu zararına hareket edilmesi hâlleri dışında, kambiyo ilişkisinde ileri sürülemez. Zira temel borç ilişkisi kendi hukukuna, kambiyo ilişkisi de kendi hukukuna tabidir.
… davacının iddiası çoğu kez tüm senet ilgilerine karşı öne sürülebilen mutlak def’îlere dayanmaktadır. Örneğin kambiyo senedinin zorunlu şekil şartları içermemesi, kambiyo alacağının zamanaşımına uğraması, vadeyi beklemeden istemde bulunulması, ciro zincirindeki kopukluk, başvuru hakkının yitirilmiş olması, senette yazılı kısmi ödeme açıklaması, sorumsuzluk kayıtları ya da bir kambiyo taahhüdünün senet yapma iradesindeki bozukluk nedeniyle sahibini bağlamayacağı yönündeki iddialar hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit talebine konu oluşturur.
Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, öğreti ve uygulamada bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik ise, bir kambiyo senedinin ihdasına neden olan temel alacağın herhangi bir nedenle mevcut olmamasıdır (İnan, Nurkut: Türk Hukukunda Hatır Senetleri ve Özellikle Hatır Bonoları, Ankara, 1969, s.16). Başka bir deyişle bir kambiyo taahhüdünün temel alacağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır. Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir. Dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti hâlinde ise davacı (borçlu) hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olacak veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, davacının mevcut olmayan bir borcu ödemesi engellenmiş olacaktır.
Bedelsizlik iddiası, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı TTK) 687. maddesi anlamında bir kişisel def’îdir. Bedelsizlik bir kişisel def’î olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’îni ileri sürebilir.
Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı TBK) 77 vd. maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’îni dermeyan etme hakkını vermektedir….”
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Davacı şirketin Tıp Merkezi olup, ameliyathanede kullanılan malzemelerin sterilazsyonunda kullanılan Otoklav Cihazı almaya karar verdiği, bunun üzerine davacı şirketin, ikinci el … Marka Otoklav Cihazı satışı yapılması konusunda, davalı şirket ile görüşüp anlaştığı, davalı şirketin davacı şirket adına ikinci el … Marka Otoklav Cihazını 105.000,00 TL bedel ile sattığına ilişkin fatura düzenlediği, söz konusu cihazın, davacı şirkete …’de teslim edildiği, makina karşılığı olarak, davacı şirketin … keşide tarihli 83.900,00 TL çek verdiği ve geri kalan tutarı da nakit olarak ödediği, söz konusu makinanın çalışmamasından dolayı (ameliyat malzemelerin sterilazyonu yapılamamasından dolayı) davacı şirketin …’de ayıp ihbarında bulunduğu, davacı şirketin, davalı şirketten ürünün onarılmasını talep ettiği, ancak davalı şirketin ürünü onaramadığı, aradan 45 gün geçmesine rağmen, davalı şirketin yetkilileri defalarca aranmasına rağmen onarımın gerçekleşmediğini, davacı şirketin, davalı şirkete ulaşılamamasından dolayı söz konusu makinanın üretici firması olan … Biyoteknoloji Mühendislik A.Ş. Yetkili Servisi çağrıldığı, yetkili servis, ilgili makinanın seri numarasını kontrol ettiğinde, bu makinanın … Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından kullanılmış makina olduğunu ve 2019 yılında kullanım ömrünü tamamladığı için hastane tarafından hurdaya ayrıldığını belirttiği, dava dışı … firmasının, satış konusu Otoklav makinasının yetkili servisinin ” …bilgileri yazılı olan … marka otoklav cihazının çalışması uygun değildir. Cihazı hurdaya ayrıldığı tespit edilmiştir. Kazan kısmında çatlaklar mevcuttur. Elektrik kabloları kesilmiş bir vaziyettedir. Cihazın çalışması durumunda hem çalışana ve hastaya risk oluşturmaktadır.” şeklinde yazısını içeren servis formu düzenlediği, yetkili servis satış konusu makinanın onarılmasının mümkün olmadığını da bildirdiği, davacı şirketin sözleşmeye uygun olarak tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, ancak davalı şirket taraf hurdaya ayrılmış, bozuk ve hayati tehlike içeren makinayı satmak sureti ile sözleşme gereği yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacı şirket tarafından sözleşmeden dönülüp davalı şirkete ihbar edilmesine rağmen, dava konusu çeki iade etmediğini, davacı şirketin, davalı şirket nedeni ile ciddi olarak mağduriyet yaşadığı, Tıp Merkezinde haftalarca ameliyatlarını yapamadığını, bu durumun ciddi maddi ve ticari itibar kayıplarına neden olduğu, bir yandan 2 aya yakın süre boyunca ameliyathanesinde ameliyat yapamadığı, diğer yandan sözleşmenin sona ermesi ile birlikte daha fazla bedel ile yeni Otoklav makinası almak zorunda kaldığı, davalı şirketin, tüm taleplere rağmen dava konusu çekleri iade etmediğini, dava konusu çekin ödeme tarihi … tarihli olup davacı şirketin bu çekleri ödemek zorunda kalması durumunda ileri de telafisi imkansız mağduriyetler yaşanacağını, … keşide tarihli 83.900.00 TL bedelli çekin karşılıksız (bedelsiz) kaldığının tespitine karar verilmesini talep ettiği, davalı vekili cevap dilekçesinde davacı ile aralarında ticari ilişki bulunduğunu ve
davacının söz konusu makinayı piyasa fiyatlarının altında bir meblağla, ikinci el bir ürün olduğunu bilerek satın aldığını kabul etmiş ve ticari ilişkinin varlığını ikrar etmiştir.
Menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Bu nedenle sözleşmenin gereği teslim edilen makinanın ayıplı olup olmadığı konusundaki ispat yükü davacıya geçmiştir.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda ” Dava konusu … marka 422 litre hacimli, … seri numaralı STR6610D model otoklav cihazının kullanılmaz durumda olduğu, mevcut haliyle ikinci el piyasa fiyatının ancak hurda bedeli üzerinden değerlenebileceği, cihazın gizli ayıplı olduğu, cihazın kazanının 10 yıl garantili olduğuna ilişkin üretici firmanın internet sitesinde herhangi bir bilgi bulunmadığı, kaldı ki şayet böyle bir garanti olsa dahi cihazın Ağustos 2011 imal yılı olduğu, yani kazan garantisinin her koşulda bulunmadığı, Aynı marka ve model ürünün “sıfır” fiyatının 350.000 TL.*KDV olduğu, teklif aşamasında istenilen başkaca program, sistem vb. ilaveler istenmesi durumunda fiyatta değişiklik olabileceği, taraflar arasında ikinci el otoklav cihazı satışına ilişkin bir satış sözleşmesi bulunduğu, sözleşme konusu ikinci el otoklav cihazının ikinci el piyasasında satılamayacak durumda olduğu, kendisinden beklenen işlevleri yerine getiremediği, davalı-satıcının satılandaki ayıptan dolayı sorumlu olduğu, davacı-alıcının muayene ve ihbar külfetlerini yerine getirdiği, ayıptan doğan seçimlik hakları kapsamında sözleşmeden dönebileceği davacı-alıcı, İzmir Bornova …Noterliğinin … tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşmeden döndüğünden, tarafların birbirinden aldıkları edimlerin iadesinin gerektiği, taraflar arasındaki sözleşme dönme ile sona erdiğinden, davalı-satıcının bakiye satış bedeli olan 83.900,00 TL’lik çek bedelini talep edemeyeceği” belirtildiğinden, davalının taraflar arasındaki ticari ilişkiyi kabul ettiği, davacının bedelsizlik iddiasını sözleşmeye konu makinanın gizli ayıplı olduğunu ispat ettiği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan Menfi Tespit davasının KABULÜNE,
… … İzmir Şubesi, … seri numaralı, Keşide tarihi …, keşide yeri İzmir, Düzenleyen … Sağlık Hizmetleri ve Gereçleri San. ve Tic. LTD. ŞTİ. , lehtarı … Biyomedikal Tıbbi Cih. Alı. Sat. Bak. Ona. ve İnşaat San. Tic. Şti. olan 83.900,00 TL bedelli çekten dolayı davacının davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 5.731,21 TL nispi harçtan, peşin alınan 1.432,81 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.298,40 TL karar ve ilam harcının davalı taraftan alınarak Hazine’ ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 1.432,81 TL peşin harç, 132,50 TL tebligat ve posta gideri ve 1.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.146,01 TL yargılama giderinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT. hükümlerine göre 13.424,00 TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine.
5-Taraflarca yatırılan kullanılmayan gider avansının kalan kısmının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 03/03/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza