Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/285 E. 2023/123 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/285 Esas
KARAR NO : 2023/123
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/03/2022
KARAR TARİHİ : 23/02/2023
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/03/2023

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda dava dosyası ve ekleri incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı tarafın davalı şirkete soğutma sistemleri arıza bakımı ve yapımı işleri hizmeti verdiğini, davalının düzensiz ödeme ve hiç ödeme yapmamaya başladığını, … günlü … seri no’lu 4.150,00 USD bedelli çek bedelinin ödenmediğini, davalı aleyhine İzmir …. İcra … Esas sayılı dosya ile icra takibi yapıldığını, haksız ve kötü niyetli olarak borca itiraz ile takibin durdurulduğunu, başvurulan arabuluculuk görüşmelerinde de anlaşılamadığını, bu kapsam çerçevesinde haksız yapılan itirazın iptalini, icra inkar tazminatı ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf dosyaya cevap dilekçesi sunmamıştır.
KANITLAR: İzmir …. İcra Müdürlüğü’ne ait … Esas sayılı icra dosyası UYAP sistemi üzerinden dosya içerisine alınmıştır.
Davalı tarafın 2019-2020 BA ve BS formları İzmir Bornova Vergi Dairesi’nden celp edilmiştir.
Davacı tarafın 2017-2021 yıllarına ait BA ve BS formları İzmir Şirinyer Vergi Dairesi’nden celp edilmiştir.
Bilirkişi …’dan … tarihli bilirkişi raporu alınmıştır.
GEREKÇE :
Dava; Hizmet ilişkisinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Dava, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
Öncelikle taraflar arasında hukuki ilişki olup olmadığı, varsa hukuki ilişkinin niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu sebeble de davacı ve davalının ileri sürmüş olduğu iddialar, vakıalar ve bunları ispat edip etmedikleri ve ispat yükünün kimde olduğu hususuna değinmekte yarar vardır.
HMK 190. maddesi “”İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. ” hükmü mevcuttur.
İleri sürülen bir önermenin doğruluğu hususunda kanaat oluşturmak için bir nedenselliğin ortaya konulması olarak tanımlanabilen ispat, yargılama hukuku açısından dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir.
İspatın konusu olan vakıalar, hukuk açısından doğrudan önem taşıyan veya dolaylı olarak önem taşıyan vakıalar olarak ayrılabilir. Hukuk açısından doğrudan önem taşıyan olaylar; hukuken hakların ve hukuksal ilişkilerin doğumu, değişmesi, işlemez duruma gelmesi, doğumunun engellenmesi veya doğduktan sonra düşmesine yol açan olaylardır. Hukuk açısından dolayısıyla önem taşıyan ve “emareler (belirtiler) ” olarak da tanımlanan olaylar ise; hak ve hukuksal ilişkilerde yukarıda belirtilen durumların meydana gelmiş olduğu, kendilerinden olağan yaşam deneyimleri kuralları uyarınca anlaşılabilen, bir başka deyişle bir eylemsel karine bağının kurulmasına olanak veren olaylardır. Emareler, ancak hâkimin delilleri serbestçe değerlendirme (takdir) serbestisinin bulunduğu (HMK madde 198), bu serbestinin özel kurallar ile sınırlanmamış olduğu (HMK madde 200 ve 201 gibi) durumlarda ispat konusu olabilir.( Bilge Umar; (1980), İspat Yükü, (2. Baskı), Büyükçekmece, Kazancı Matbaacılık Sanayi. sf. 19.)
İspatın, doğrudan delil göstererek ispat ve dolaylı ispat olarak ayrıma tabi tutulup, dolaylı ispatın emareler ile ispat olarak değerlendirildiği, bu kapsamda emareyi bir delil vasıtası olarak değil, ispata yardımcı, kanuni maddi unsura uymayan yabancı vakıalar olarak nitelendirildiği de görülmektedir.( M. Kamil Yıldırım; (1990), Medeni Usul Hukukunda Delillerin Değerlendirilmesi, İstanbul, Kazancı Kitap Ticaret. sf. 120, 121.)
İspat yükü belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğinin anlaşılamaması, yani olayın ispatsız kalması yüzünden hâkimin aleyhte bir kararıyla karşılaşma tehlikesidir. Bu tanımda asıl davayı kaybetmek tehlikesinden değil, hâkimin aleyhte bir kararı ile karşılaşma tehlikesinden bahsedilmesi dikkate değerdir. Zira yalnızca davanın asıl konusu bakımından değil, aynı zamanda bir ön sorun veya bir ara sorun hakkında da iki tarafın birbirine zıt olarak ileri sürdükleri olayların hiçbirinin ispat edilememesi olasılığı vardır. Bu durunda hâkimin yapacağı iş söz konusu sorun bakımından ispat yükünü taşıyan tarafın, o sorunda ileri sürdüğü istemi reddetmek olacaktır.(Umar; İspat Yükü, sf. 3)
İspat yükü taraflar için bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Bilâkis kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; meselâ, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir.(Kuru; Arslan; Yılmaz; sf. 370.)
Davacı dava dilekçesinde,davacı tarafın davalı şirkete soğutma sistemleri arıza bakımı ve yapımı işleri hizmeti verdiğini, davalının düzensiz ödeme ve hiç ödeme yapmamaya başladığını, … günlü … seri no’lu 4.150,00 USD bedelli çek bedelinin ödenmediğini, davalı aleyhine İzmir …. İcra … Esas sayılı dosya ile icra takibi yapıldığını, haksız ve kötü niyetli olarak borca itiraz ile takibin durdurulduğunu, başvurulan arabuluculuk görüşmelerinde de anlaşılamadığını, bu kapsam çerçevesinde haksız yapılan itirazın iptalini dava etmiş, davacı taraf ticari ilişkiyi ispat yükü altında olup davalı davaya cevap dilekçesi sunmamıştır.
Davalı tarafın ticari defterlerini dosyaya sunmaması nedeniyle ticari defterler üzerinde inceleme yapılamamış olup davacı tarafın usulüne uygun tutulmuş defter ve belgelerine göre karar verileceğinin HMK 220/3 uyarınca ihtarına yönelik tebligatın davalıya tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Dosyaya sunulan bilirkişi raporunda ” Bornova Vergi Dairesine … no. İle kayıtlı olduğu anlaşılan … Su Ürünleri Tic.San.A.Ş.’nin … tarihli Bornova Vergi dairesi cevabi yazısı ekinde mevcut 2019 yılı BA formu incelendiğinde 2019 yılında davacıdan 17 adet fatura karşılığı KDV hariç 59.240TL tutarda alış faturasının bildiriminin yapılmış olduğu görülmekte olmakla birlikte ihtilaflı döneme ilişkin davalı yasal ticari defter ve belgeleri bu güne kadar ibraz edilmemiş olduğundan tarafların yasal ticari defter ve belgeleri üzerinde karşılaştırma yapılamamış bulunmakta olduğu, Davacının … tarihli Şirinyer Vergi dairesi cevabi yazısı ekinde mevcut 2019 yılı BS formu incelendiğinde 2019 yılında davalıya 18 adet fatura karşılığı KDV hariç 64.210TL tutarda Satış faturasının bildiriminin yapılmış olduğu davalı’nın … tarihli Bornova Vergi dairesi cevabi yazısı ekinde mevcut 2019 yılı BA formu incelendiğinde 2019 yılında davacıdan 17 adet fatura karşılığı KDV hariç 59.240 TL tutarda alış faturasının bildiriminin yapılmış olduğu görülmekte olup taraflar arasında ticari ilişkinin bulunduğu, ihtilaflı döneme ilişkin davalı yasal ticari defter ve belgeleri bu güne kadar ibraz edilmemiş olduğundan tarafların yasal ticari defter ve belgeleri üzerinde karşılaştırma yapılamamış bulunmakta olmakla birlikte davacı tarafından sunulan yasal ticari defterleri dayanağı Muavin defter dökümlerine göre davalıdan … takip ve sene sonu … tarihi itibarivle 71 508 .84TL alacağının bulunduğunun” belirtildiği anlaşılmakla davacının dava dilekçesinde talep ettiği miktarın davacı ticari defterlerinde yer alması, davacı tarafın usulüne uygun tutulmuş defter ve belgelerine göre karar verileceğinin HMK 220/3 uyarınca ihtarına yönelik tebligatın davalıya tebliğ edildiği ve dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının iddiasını ispatlamış olması nedeniyle itirazın iptali ile takibin devamına karar vermek gerekmiştir.
2004 sayılı İİK’nun 67/2. Fıkrasına göre ;bir davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
Kanuni düzenlemeye göre davalı borçlunun icra inkar tazminatına mahkum edilebilmesi için takip tarihi itibari ile itirazında haksız bulunması yeterlidir. Diğer bir anlatımla kötüniyetli olması alacaklı bakımından getirilmiş bir koşuldur. Ancak itirazın haksızlığı tek başına icra inkar tazminatına hükmedilmesine elverişli değildir. Yani bu tazminata hükmedilmesi için takip konusu alacağın belirli, sabit olması, borçlu tarafından bilinmesi veya tayin ve tahkik edilmesinin mümkün nitelikte bulunması, hakimin takdirine bağlı olmaması gerekir. (Yargıtay HGK 13/12/1967 Tarih, 9/1344- 615) Diğer bir anlatımla alacağın likit ve belli olması gerekir.
Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatına karar verilmiş aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
2-İzmir 17. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davalının borca ilişkin İTİRAZIN İPTALİ ile TAKİBİN DEVAMINA,
3-Alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 2.826,36 TL nispi harçtan, peşin alınan 498,82 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.327,54 TL karar ve ilam harcının davalı taraftan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 498,92 TL peşin harç, 32,50 TL tebligat ve posta gideri ve 1.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.112,02 TL yargılama giderinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT. hükümlerine göre 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,
7-Dava şartı arabuluculuk ücreti olan ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-13 maddesi uyarınca tarafların anlaşamamaları nedeniyle Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.560,00 TL’nin davada haksız çıkan davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
8-Taraflarca yatırılan kullanılmayan gider avansının kalan kısmının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 03/03/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza