Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/14 E. 2022/14 K. 12.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/14
KARAR NO : 2022/14

DAVA : Alacak (Simsarlık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/09/2021
KARAR TARİHİ : 12/01/2022

Mahkememize tevzi edilen davanın dosya üzerinden yapılan incelemesi sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin, 05/05/2016 tarihi simsarlık sözleşmesine dayalı olarak 1.000.000,00-TL tutarındaki komisyon alacağı için İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 5.000,00-TL’lik kısmi alacak davası açtığını, yargılama sonucunda verilen kararın İzmir BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ … HUKUK DAİRESİ tarafından ortadan kaldırılarak yeniden ve kesin olarak hüküm kurulduğunu, İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ … HUKUK DAİRESİ’nin 08/02/2019 tarihli, …/…Esas ve …/…Kara sayılı kesin kararı ile “…’in 10/03/2017 tarihi itibariyle komisyon ücretine hak kazandığı kabul edilerek 5.000,00-TL komisyon bedelinin davalıdan tahsiline” karar verildiğini, YARGITAY Hukuk Genel Kurulu’nun 13/03/2015 tarihli 2013/1728 Esas ve 2015/1036 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere davanın kısmi nitelikte olması halinde önceden açılan davada kesinleşen ilamın tespit kısmının, kalan kısım hakkında açılan ikinci davanın tespit kısmı için kesin hüküm oluşturacağını ve bağlayıcı olacağını, öğreti ve yargısal uygulamada; kısmi davanın redle sonuçlanması halinde tüm alacak hakkında kesin hüküm oluşacağını, kısmi dava kısmen kabul kısmen redle sonuçlanırsa her iki bölüm yönünden de kesin hüküm oluşacağını, kısmi dava tümüyle kabul edilirse de kararın tespit bölümünün açılan ek dava için kesin hüküm oluşturacağını; kısacası ikinci davaya bakan mahkemenin, kısmi davanın davalının sorumluluğuna ilişkin bu tespit bölümüyle bağlı olduğunu, burada davalının haksızlığı olgusunun artık tartışılamaz hale geldiğini, dolayısıyla İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ … HUKUK DAİRESİ’nin …/…Esas ve …/…Karar sayılı kararı ile “müvekkilinin davalıdan, sözleşmede belirtilen miktarda (1.000.000,00-TL) komisyon ücreti alacağı olduğu ve davalının haksızlığı” olgusunun hukuken sabit olduğunu, bakiye alacaklarının bulunduğunu, alacağımızın teminat altına alınmadığını ve muaccel olduğunu, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiğini, duyumlara göre, davalı/borçlu şirketin piyasaya çok fazla borcu bulunduğunu, tapularına haciz konulduğunu, konkordato başvurusunda bulunacağını ve mallarını kaçırma hazırlığında olduğunu belirterek, İİK’nın 259/2 maddesi gereğince teminatsız olarak davalı borçlunun taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının, alacağı karşılayacak miktarının ihtiyaten haczine; bakiye alacakları olan 995.000,00-TL’nin sözleşmenin feshedildiği 10/03/2017 tarihinden veya dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; genel yetkili mahkemenin davalının davanın açıldığı zamanki yerleşim yeri mahkemesi olduğunu, davaya HMK’nın 6.maddesi gereği MENEMEN MAHKEMELERİ tarafından bakılması gerektiğini; davaya konu alacağın simsarlık ücret alacağı olduğunu, TBK’nın 147/5 maddesi gereğince simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklarda zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğunu, davaya konu sözleşme tarihinin 05/05/2016 olduğunu, davanın 14/09/2021 tarihinde açıldığını, dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin tacir olması sebebiyle davaya konu alacağın ticari iş olarak sayıldığını ve TTK’nun 5/A maddesi gereğince dava şartı olan arabulucuya başvurulmasının zorunlu olduğunu, dava öncesinde dava şartı olarak arabulucuya başvurulmadığını; TBK’nın 521 maddesi gereğince simsarın, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanacağını, oysa davacı tarafın hiçbir faaliyet yapmamasına ve bahse konu taşınmazın satışını yapmamasına, ortaya hiçbir emek ve katkı koymamasına rağmen, sözleşme konusu alacağın tamamını istemesinin simsarlık sözleşmesi sonucunda satışın gerçekleşmesi sonucu ücret kazanılması kuralına aykırılık oluşturduğunu, davacının, sözde “satış için müşteri getirdiğini ancak müvekkilinin kabul etmediğini” söyleyip gerçekleşmeyen satış işlemi için haksız kazanç elde etmek istediğini, satış için gelen kişiler olsa dahi müvekkilinin kendi tasarrufu altında bulunan malı bir komisyoncu ile anlaştığı için satmak zorunda olmadığını; davacı tarafın “yer gösterme tutanağı” adı ile davaya konu komisyon sözleşmesini müvekkiline imzalattığını, sözleşmenin tek sayfadan ibaret olması ve boşlukların doldurulması yöntemiyle düzenlenmesinin bu savunmayı destekler nitelikte olduğunu, kaldı ki, 1.000.000,00-TL gibi komisyon bedeli içeren bir sözleşmenin bu denli basit bir şekilde, adeta bakkal kağıdı şeklinde düzenlenmesinin olağan olmadığını, bu denli büyük çaptaki sözleşmelerin geçerli olabilmesi için resmi senet şeklinde ve noter huzurunda iki şahit ile düzenlenmesi gerektiğini, ayrıca taşınmazlar ile ilgili sözleşmelerin resmi şekilde yapılması gerektiğini, sözleşmenin geçersiz olduğunu; davacının simsarlık ücret alacağına hak kazanabilmesi için öncelikle bağlı olarak çalışmak zorunda olduğu İzmir Emlak Komisyoncular Odası’na kayıtlı olması gerektiğini, ayrıca İZEKO tarafından komisyonculara alım-satım işlemlerinde komisyon oranının % 2 olarak belirlendiğini, davacı tarafın sözde var olduğunu beyan ettiği simsarlık sözleşmesinde 37.000.000,00 TL bedelli taşınmaz satışında İZEKO komisyon oranı olan % 2’nin 740.000,00 TL yaparken, sözleşmeye 1.000.000,00 TL yazıldığını, davacı simsarın, müvekkile birlikte düzenlediğini iddia ettiği sözleşmeye yazılan komisyon oranının fahiş olduğunu, bu oranın müvekkilinin bilgisi dahilinde yazılmadığını, sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık bulunduğunu, davacı tarafından dava konusu alacak isteminde aşırı yararlanma halinin söz konusu olduğunu, TBK’nın 28. maddesi gereğince müvekkilinin kandırılarak edimler arasında açık orantısızlık yaratılması sebebiyle sözleşmenin geçersiz olduğunu; davaya konu taşınmazın halihazırda hala müvekkili adına tapuda kayıtlı olduğunu, müvekkilinin Seferihisar bölgesindeki talep yoğunluğunun yanı sıra arz azlığı sebebiyle arsasının daha fazla değerleneceğini bildiğinden satmaktan vazgeçtiğini, İİK’nın 257. maddesindeki ihtiyati haciz şartlarının oluşmadığını belirterek, davanın öncelikle dava şartı yokluğu, zaman aşımı, yetki yönünden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE ;
Dava; simsarlık ücreti alacağının tahsili istemine ilişkindir.
İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 31/12/2021 tarihinde kesinleşen 29/11/2021 tarihli, …/… Esas ve …/… Karar sayılı görevsizlik kararı ile dava dosyası 03/01/2022 tarihli yazı ekinde mahkememize gönderilmiştir. Davacı vekili 22/12/2021 tarihli dilekçesiyle gönderme isteğinde bulunmuştur.
7155 sayılı Abonelik Sözleşmelerinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanunun 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesine eklenen hükümle ticari davalarda arabuluculuk 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe girmek üzere zorunlu hale gelmiştir. Bu düzenleme ile birlikte 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi uyarınca 01/01/2019 tarihi itibarıyla kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat istekleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiştir. Bir unsurun dava şartı olarak nitelendirilmesi; bu dava şartının yerine getirilmeden dava açılmamasını, açılmış ise devam edilmesine engel olmasını ifade eder. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda dava şartları 114. maddesinde sıralanmıştır. Arabuluculuğun dava şartı olarak nitelendirilmesi HMK’nın 114. maddesindeki “(2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” düzenlemesinin bir gereğidir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na 7155 sayılı kanunun 23. maddesi ile eklenen 18/A maddesinde; “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. (2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Mahkememizce davacı vekiline İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 29/11/2021 tarihli, …/… Esas ve …/… Karar sayılı görevsizlik kararının ardından dava dosyası mahkememize gönderilmeden önce arabuluculuk kurumuna başvuru yapmış iseler anlaşamama tutanağının aslını ya da arabulucu tarafından onaylanmış örneğini sunması için muhtıra tebliğ edilmiş, davacı vekili 12/01/2021 tarihli dilekçesi ile “davanın ticari bir dava olmadığını, bu nedenle arabulucuya başvurmadıklarını” bildirmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 115/1. maddesinin 1. fıkrasında; “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.”; 2. fıkrasında da; “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda; davanın, simsarlık ücreti alacağının tahsili istemine ilişkin olduğu, 6102 sayılı TTK’ya 7155 sayılı kanunun 20. maddesi ile eklenen 5/A maddesinde; “…bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava…” denmek suretiyle bu tür davalarda arabuluculuğa başvurunun dava şartı olarak getirildiği, dava dosyasının mahkememize İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 31/12/2021 tarihinde kesinleşen 29/11/2021 tarihli, …/… Esas ve …/… Karar sayılı görevsizlik kararı ile gönderildiği, mahkememizce davacı vekiline İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 29/11/2021 tarihli, …/… Esas ve …/… Karar sayılı görevsizlik kararının ardından dava dosyası mahkememize gönderilmeden önce arabuluculuk kurumuna başvuru yapmış iseler anlaşamama tutanağının aslını ya da arabulucu tarafından onaylanmış örneğini sunması için muhtıra tebliğ edildiği ancak davacı vekilinin 12/01/2021 tarihli dilekçesi ile “davanın ticari bir dava olmadığını, bu nedenle arabulucuya başvurmadıklarını” bildirdiği, davacının ve davalıın tacir oldukları, uyuşmazlığın her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olması nedeniyle eldeki davanın nispi ticari dava olduğu ve zorunlu arabuluculuğa başvurulmasının zorunlu bulunduğu, davacı tarafça bu şartın yerine getirilmediği anlaşıldığından, herhangi bir işlem yapılmaksızın 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18A/2 ve 6100 sayılı HMK’nın 115/2 maddeleri uyarınca davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davanın, dava özel şartlarından olan arabuluculuğa başvuru yapılmadan açıldığı anlaşıldığından, 6325 sayılı kanunun 18/A-2 maddesi ve 6100 sayılı HMK’nun 115/2. Maddesi uyarınca dava şartı yokluğu sebebiyle usulden REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından, ayrıca yatırılan 16.992,12 TL peşin harcın isteği halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerin kendisi üzerine bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; tarafların yokluğunda, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/01/2022

Başkan …
E-imzalıdır

Üye …
E-imzalıdır

Üye …
E-imzalıdır

Katip …
E-imzalıdır