Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/10 E. 2022/555 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/10
KARAR NO : 2022/555

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/01/2022
KARAR TARİHİ : 07/06/2022

Mahkememizde görülen İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket tarafından, davalıya … sözleşme hesap nolu aboneliği çerçevesinde elektrik tedariki sağlandığını, davalı tarafça ödenmeyen elektrik faturalarının tahsili amacı ile Merkezi Takip Sistemi …/… Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını ve davalının itirazı neticesinde takibin durduğunu, davalı hakkında, 2.264,05 TL Alacak Tutarı, 50,78 TL işlemiş faiz, 9,14 TL KDV, 190,06 TL Geçmiş Dönem Faizi ve KDV’si toplam 2.514,03 TL alacağın, takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek değişen oranlardaki gecikme faizi ve bu faizin KDV’ sinin tahsili talebi ile icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötü niyetli itirazı üzerine takibin durduğunu, alacak likit olduğundan davalının haksız borca itirazı nedeniyle takip toplamının %20’sinden aşağı olmamak üzere icra-inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, açıkladığı nedenlerle Merkezi Takip Sistemi …/… Esas sayılı dosyaya yapılan itirazın iptali ile takibin İzmir İcra Dairesi’nde devamına, davalının asıl alacağın %20′ sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesini, yetkili mahkemelerin İstanbul Anadolu Mahkemeleri olması nedeniyle yetkisizlik kararı verilmesini, müvekkili ile davacı arasında düzenlenen İndirimli Elektrik Satış Sözleşmesinin sözleşmeden cayma başlıklı 10. maddesinde “Müşteri, işbu Sozleşme’nin kurulduğu tarihten itibaren 14 (on dört) gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin veya cayma bedeli ödemeksizin telefonla, e-postayla veya yazılı olarak bildirim yapmak suretiyle sözleşmeden cayma hakkına sahiptir” hükmü ile müvekkilinin sözleşmede açıkça belirtildiği üzere 14 günlük yasal sürede davacı şirket temsilcisi ile iletişime geçerek sözleşmeden caydığını bildirdiğini, bu yüzden sözleşmenin müvekkilinin cayma hakkını kullanması nedeniyle hiçbir zaman geçerli olmadığını, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, Koronavirüs salgını nedeniyle müvekkilinin işyerinin, İçişleri Bakanlığının 16 Mart 2020 tarihinde yayınlanan genelgesi ile 01 Haziran 2020 tarihine kadar kapatıldığını, sonrasında ise salgın hastalıkların artması nedeniyle müvekkili tarafından işyerinin sürekli kapalı tutulduğunu ve en son … tarihinde Kozyatağı Vergi Dairesine müracaat edilerek işyerinin kapatıldığını, açıkladığı nedenlerle müvekkilinin yasal süresi içerisinde cayma hakkını kullanması nedeniyle, müvekkilinin sözleşmede düzenlenen mücbir sebebin gerçekleşmesi neticesinde sözleşmeyi fesih etmesi nedeniyle, müvekkilinin … tarihi ile işyerini devrederek kapattığı … tarihine kadar işyerinin kapalı olması nedeniyle haksız olarak açılan davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
İcra Takibi: MTS nde 24/10/2020 tarihli …/… numaralı takip ile davacının davalı aleyhine 3.949,71 TL Toplam Alacak için takip başlattığı, davalının 04.01. 2021 tarihli dilekçe ,ile borca ve ferilerine itiraz ettiği anlaşılmıştır.
İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’ nin … tarihli yazı cevabı;”… İstanbul Esnaf ve Sanatkar Sicil Müdürlüğü ile Birlik Ajanlık kayıtlarında yapılan tetkikte, … T.C. kimlik numaralı …’ın 15.04.2020 tarihinde …-… sicil numarası ile İstanbul Şekerci, Pastacı, Helvacı, Tatlıcı ve Şekerli Mamüller Esnaf ve Sanatkarlar Odası’na kayıt olduğu ve bu kaydının da halen devam ettiği görülmüştür…”
GİB Kozyatağı Vergi Dairesi Müdürlüğünün … tarihli yazı cevabı ; “…Dairemiz … vergi kimlik numaralı … hakkında talep edilen bilgilerin 1-Ödevli ye 03/10/2019 tarih 820761 sayılı Genç Girişimci İstisna belgesi verilmiştir. 2-Ödevlinin mükellefiyetinin Ticari kazanç olduğu , 3-ödevli İşletme hesabı esasına göre defter tuttuğu, 4-VUK’nun 177. maddesi uyarınca 1. sınıf tacir sayılamayacağı,5-En son verdiği 2021 Gelir Vergisi Beyanında yıllık alımların S.059,13TL bir yıl içinde elde etti gayri safi iş hasılatının 65.087,09TL olduğu tespit edilmiştir….”
Dava, elektrik abonelik sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari ava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
TTK’nın 14. maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Kanunun 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce re’sen incelenir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nın 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih ve 19024 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; 1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, 2- Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Dosya kapsamından, davalının İstanbul Şekerci, Pastacı, Helvacı, Tatlıcı ve Şekerli Mamüller Esnaf ve Sanatkarlar Odası’na kayıtlı vergi mükellefi olduğu, gerçek kişi olan davalının işletme esasına göre defter tuttuğu, en son vergi beyannemesindeki gayrisafi hasıla miktarı dikkate alındığında bilanço esasına göre defter tutma hadlerinin altında kaldığı, dolayısıyla davalının tacir sıfatını haiz olmayıp, esnaf olduğu, davalının tacir sıfatına sahip olmaması sebebiyle davanın ticari dava olarak kabul edilemeyeceği, ayrıca davanın TTK’ nun 4. maddesinde düzenlenen mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı, TTK’nın 4. maddesindeki yasal düzenlenme karşısında uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, Yargıtay 20. HD:’nin 2015/10410 esas, 2015/1025 kara sayılı, 03/11/2015 tarihli, 2015/15241 esas, 2016/788 karar sayılı, 25/01/2016 tarihli yargı yeri belirleme kararlarının, Yargıtay 19. HD’nin 2015/15811 esas, 2016/5002 karar sayılı, 21/03/2016 tarihli kararının da aynı yönde olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İzmir Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK’nun 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20. maddesi uyarınca kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren 2 hafta içinde kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde gönderilme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.07/06/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır