Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/977 E. 2022/967 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/977 Esas
KARAR NO : 2022/967

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/12/2021
KARAR TARİHİ : 24/11/2022

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda dava dosyası ve ekleri incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili; davalı tarafından müvekkili aleyhine İzmir 6. İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, takibin 05.12.2017 düzenleme tarihli 120.000.00 TL tutarındaki bonodan kaynaklandığı, müvekkilin isminin bu bonoda kefil olarak yer aldığını, ancak senet üzerinde vekilin imzasının yer almadığını, icra takibinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, takibe devam edilmesi telafisi mümkün olmayacak sonuçlar doğuracağını ileri sürerek, müvekkilinin İzmir 6. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili; davacının haksız ve kötü niyetli olarak imza itirazında bulunduğunu, senet üzerinde 3 farklı imzasının olduğunu, icra takibini sürüncemede bırakmaya çalıştığını, davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
KANITLAR: İzmir 6. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyası ve senet aslı celbedilmiştir.
Davacının imza incelemesine esas ıslak imzasını içeren belge asılları ilgili kurum ve kuruluşlardan getirtilmiştir.
Davacının bulunduğu mahal mahkemesine talimat yazılarak imza örnekleri alınmıştır.
Dava konusu senet üzerindeki imzanın davacıya ait olup olmadığı yönünde Adli Tıp Kurumu Fiziki İhtisas Dairesinden rapor alınmış; inceleme konusu senette borçlu bölümünde atılı imzalar ile davacının mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği hususu görüş olarak açıklanmıştır.
GEREKÇE: Dava, bonoya dayalı başlatılan takipte davalı-borçlunun lehtara karşı açtığı borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Öncelikle uyuşmazlığa konu menfi tespit davası ve kötü niyet tazminatına ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır:
Borçlu, aslında borçlu olmadığı veya borçlu olmadığına inandığı bir borcu ödememek için, alacaklının takip yapmasını veya dava açmasını bekleyebilir. Bu durumda aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine itiraz edebilir ve itiraz üzerine takip duracağından, alacaklı bu itirazı bertaraf ettirmek için harekete geçtiğinde, alacaklının itirazın iptali veya kaldırılması talebi üzerine, borçlu bu konudaki savunmalarını genel mahkemede veya icra mahkemesinde ileri sürebilecektir.
Diğer hâlde borçlu, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunması hâlinde borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir (İİK. m. 72/2).
Alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür (İİK. m. 72/3). Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açarak bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamayacaktır. Zira borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki bu da istirdat davasıdır (Pekcanıtez H., Atalay O., Özkan, M. S., Özekes, M.: İcra ve İflas Hukuku, s.156-164).
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK.) 72. maddesi uyarınca yukarıda açıklanan şekilde menfi tespit davası açan borçlunun tazminat isteme hakkı vardır. Anılan maddenin 5. fıkrası aynen “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz” hükmünü içermektedir.
05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 15. maddesi ile 2004 sayılı İİK’nın 72/5. fıkrasında yer alan “yüzde kırkından” ibaresi “yüzde yirmisinden” olarak değiştirilmiştir.
Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötü niyetli olmasıdır (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku, 2006, s. 334, 335).
Başka bir ifadeyle; İİK’nın 72. maddesinin beşinci fıkrası hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötü niyetli olması hâlinde, istem varsa, davacı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davacının üzerindedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Menfi tespit davasına konu edilen bir adet kambiyo senetlerinin keşidecisi …, avalisti davacı-borçlu … ve lehtarı davalı-alacaklı … yazılmak suretiyle keşide edilmiş, sonrasında yine davalı alacaklıya ciro edilmiştir.
Davacının söz konusu senet üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığına yönelik itirazından sonra Mahkememizce yapılan imza incelemesi sonucunda ise takibe konu senette avalist olarak yer alan imzanın davacıya ait olmadığı tespit edilmiştir.
Davalı vekili dosyaya sunmuş olduğu bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde yapılan imza incelemesinin fotokopi evraklar üzerinde yapıldığını, senetteki imza tarihlerine yakın tarihli imzaların incelemeye esas alınması gerektiğini belirterek yeniden rapor aldırılmasını talep etmiştir.
Dosya içerisinde bulunan Adli Tıp Kurumu’nun 25/07/2022 tarihli raporunda “mukayese belgeler” arasında 2015, 2018, 2021,2022 tarihli ıslak imzalı belgelerin bulunduğu ve ayrıca takibe konu senedin 2017 tarihinde düzenlenmiş olması nedeniyle düzenleme tarihinden öncesi ve sonrasına ait ıslak imzalı belgelerin dosyaya alınmış olması, mukayesenin bu evraklar üzerinden yapılmış olması birlikte değerlendirildiğinde davalı vekilinin yeniden inceleme yapılması talebinin reddine karar verilmiştir.
Kambiyo senetleri keşideci ve lehtar arasında kural olarak birlikte hazır olmaları ile düzenlenir ve imza altına alınır. Yine avalistin de senedin düzenlenme anında orada olduğunun kabulü karinedir. Bu husus kambiyo senedinin birlikte düzenlendiğini gösterir. Şayet atılan keşideci veya avalist imzasının sahte çıkması durumunda, lehtarın senetlerin keşideci tarafından sahte olarak düzenlenerek kendisine verildiğini ve dolayısıyla senetlerin üzerinde avalist olarak yer alan davacıya ait imzanın da sahte olduğunu bildiğinin kabulü gerekir.
Dava konusu senette lehtar olarak görünen davalı-alacaklının senet düzenlenirken keşideci ile birlikte hazır olduğunun kabul edilmesi gerektiği, davalı-alacaklının yargılama süresince davacı-borçluya yönelik imza sahteliğine yönelik bir savunmasının bulunmadığı, senet üzerinde bulunan imzanın davacıya ait olmadığını bildiği halde davacı aleyhine takibe giriştiği anlaşılmakla davalı-alacaklı aleyhine tazminata hükmedilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacının davasının KABULÜNE,
1-Davacının İzmir 6. İcra Müdürlüğü’nün …/… E. Sayılı dosyasına konu edilen keşidecisi … olan, düzenlenme tarihi 5/12/2017 olan 120.000,00-TL bedelli bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitine,
2-Takip asıl alacak miktarı olan 120.000,00 TL nin %20’si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Hüküm altına alınan tutar üzerinden alınması gereken 8.197,20 TL nispi harçtan davacı tarafından yatırılan 2.385,97 TL’nin mahsubu ile bakiye 5.811,23 TL’nin davalıdan tahsili hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça ödenen 2.385,97 TL nispi karar harcının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan başvurma harcı 59,30 TL, vekalet harcı 8,50 TL, tebligat ve yazışma gideri 606,00 TL ve ATK ücreti 1.260,00 TL olmak üzere toplam 1.933,80 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin hükümleri uyarınca 19.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Karar kesinleştiğinde varsa artan avansın taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.24/11/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır