Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/958 E. 2022/295 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/958
KARAR NO : 2022/295

DAVA : İtirazın İptali (Elektrik Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/12/2021
KARAR TARİHİ : 29/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Elektrik Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili Şirket tarafından, davalıya ….. sözleşme hesap nolu aboneliği çerçevesinde elektrik tedariki sağlandığını, davalı tarafça ödenmeyen elektrik faturalarının tahsili amacı ile Merkezi Takip Sistemi …E. sayılı dosyası ile takip başlatıldığını ve davalının itirazı neticesinde takibin durduğunu, davalı hakkında, 10.351,27 TL alacak tutarı, 217,80 TL işlemiş faiz, 39,20 TL KDV, 1.250,71 TL geçmiş dönem faizi ve KDV’si toplam 11.858,98 TL alacağın, takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek değişen oranlardaki gecikme faizi ve bu faizin KDV’ sinin tahsili talebi ile icra takibi başlatıldığını, davalı/borçlu tarafından 21.12.2020 tarihinde ödeme emrine itiraz dilekçesi ibraz edildiğini, davalının ….. adresindeki ticarethanesi için perakende satış sözleşmesi tanzim edildiğini, anılan sözleşme gereği davalı tarafa elektrik enerjisi temini sağlandığını, bu tüketim sonucu enerji kullanım bedeli olarak hukuka uygun şekilde fatura tahakkuk ettirildiğini, fatura bedelinin davalı tarafça ödenmemiş olması nedeniyle anılan fatura bedelinin takibe konu edildiğini, davalı borçlu tarafça haksız şekilde ve kötü niyetli olarak borca itiraz edilmiş olup, takibin durduğunu, arabuluculuğa başvurulmuş olup anlaşma sağlanamadığını, davalının ticarethane abone grubu üzerinden aboneliğinden kaynaklanan elektrik tüketim bedeline ilişkin fatura borcunun mevcut olduğunu, ayrıca alacak likit olduğundan davalının haksız borca itirazı nedeniyle takip toplamının %20’sinden aşağı olmamak üzere icra-inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, açıklanan nedenler ve toplanacak deliller doğrultusunda, Merkezi Takip Sistemi …..E. sayılı dosyaya yapılan itirazın iptali ile takibin İzmir İcra Dairesi’nde devamına, davalının asıl alacağın %20′ sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevap dilekçesi ile özetle; Davanın öncelikle zamanaşımı itirazları dikkate alınmak sureti ile esasa girilmeden reddinin gerektiğini, müvekkili ile davacı şirket arasında elektrik tedarik sözleşmesi yapıldığını ve bu sözleşme ile müvekkiline ……..nolu abonman numarası verildiğini, davacı yanın, müvekkili tarafından ödenmeyen 9.057,17 TL’sı bedelli, 2020/ mart ayına ilişkin elektrik faturası sebebi ile Merkezi takip sistemi ile …….. sayılı dosyası ile , 11.858,98 TL’sı bedelli icra takibi yapıldığını, yapılan takibe müvekkili tarafından süresi içerisinde ve haklı sebeple itiraz edildiğini, itiraz üzerine davacı yan tarafından itirazın iptali ve haksız itiraz sebebi ile icra inkar tazminatı istemli işbu davanın açıldığını, ancak anılı davanın haksız, maddi gerçeklere, hukuka aykırı ve kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin elektrik tüketimine konu,” Lezzet Lokantası ” adındaki ” 127 sk. No:6/A Köprü İzmir ” adresindeki işyerini 01.05.2005 tarihli kira kontratı ile kiralayan Vahit Üten’den kiraladığını, müvekkilinin anılı adreste bulunan işyerinde 2014 yılına kadar faaliyet gösterdiğini daha sonra işyerini kapattığını ve 31.12.2014 tarihinde işi terk ettiğini, müvekkilinin daha sonra da kendisine ait bir işyeri açmadığını ve ticareti terk ettiğini, müvekkilinin “1….”adresinde bulunan işyerini kapatması ve işi terk etmesinden çok sonra, anılı işyerinin pek çok kiracı değiştirdiğini, 2015 yılında “…… ” isimli bir işyeri olarak kullanıldığını, takibe konu kullanımlara ilişkin faturaların müvekkilinin işi terk ettiği tarihten 6 yıl sonrasına ait olduğunu ve kullanımın kesinlikle müvekkili tarafından yapılmadığını, kullanımların müvekkiline ait olmaması sebebi ile anılı takibe itiraz edildiğini, müvekkilinin itirazının haklı olduğunu, kullanmadığı elektrik bedelinin müvekkilinden istenmesinin kanunen mümkün olmadığını, bu sebeple kullanımların kimlere ait olduğunun tespiti hususunda ilgili vergi dairesinden bu adrese ilişkin kayıtların celbinin talep olunduğunu, kayıtların celbi ile birlikte, kullanımın bu kişiler olması sebebi ile davanın bu kişiler ile birlikte işyeri malikine ihbarının gerektiğini, davacı yanın dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminat talebinin kötüniyetli ve haksız olduğunu, izah edilen sebepler ile davanın öncelikle İİK 67. maddesi gereğince işin esasına girilmeden hak düşürücü süre yönünden reddine, hak düşürücü süre yönünden red kararı verilmesi halinde beyan ve itiraz ettikleri sebepler ile davanın esastan reddine, müvekkili aleyhine talep edilen icra inkar tazminatının şartların oluşmaması sebebi ile reddine, davanın açılmasında davacının kötüniyetli ve haksız olması sebebi ile dava değerinin “20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Esnaf Tacir araştırması : İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı Konak Vergi Dairesi Müdürlüğünün 27/01/2022 tarihli cevabi yazısı içeriğinden; …… vergi kimlik numaralı mükellef …’ın; Çay Ocakları Kıraathaneler Kahvehaneler ve Kafelerin işletilmesi faaliyetini 31/12/2014 yılında terk ettiğinin tespit edildiğini, mükellefin faaliyette olduğu dönemlerde ticari kazanç elde ettiğini ve işletme hesabı defteri tuttuğunu, Dairelerine vermiş olduğu son (2014 yılı) YGV beyanına göre bir yıl içinde elde etmiş olduğu mal alım tutarının 4.850.68.TL, gayri safi hasılat tutarının ise 13.117.85TL olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünün 13/01/2022 havale tarihli cevabi yazısı içeriğinden; … ‘ın (TCN:…) tacir olarak kaydına Müdürlükleri kayıtlarında rastlanmadığının bildirildiği anlaşılmıştır.
Dava, elektrik abonelik sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari ava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
TTK’nın 14. maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Kanunun 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce re’sen incelenir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nın 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih ve 19024 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; 1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, 2- Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Dosya kapsamından, davacının “Kahvehane ve Kafelerin işletilmesi” işinde vergi mükellefi olduğu, gerçek kişi olan davacının gerçek usulde işletme esasına göre defter tuttuğu, en son vergi beyannemesindeki gayrisafi hasıla miktarı dikkate alındığında bilanço esasına göre defter tutma hadlerinin altında kaldığı, dolayısıyla davalının tacir sıfatını haiz olmayıp, esnaf olduğu, davalının tacir sıfatına sahip olmaması sebebiyle davanın ticari dava olarak kabul edilemeyeceği, ayrıca davanın TTK’ nun 4. maddesinde düzenlenen mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı, TTK’nın 4. maddesindeki yasal düzenlenme karşısında uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, Yargıtay 20. HD:’nin 2015/10410 esas, 2015/1025 kara sayılı, 03/11/2015 tarihli, 2015/15241 esas, 2016/788 karar sayılı, 25/01/2016 tarihli yargı yeri belirleme kararlarının, Yargıtay 19. HD’nin 2015/15811 esas, 2016/5002 karar sayılı, 21/03/2016 tarihli kararının da aynı yönde olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK.nun 115/2.maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2-Kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde, kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde gönderme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331. Maddesi uyarınca harç vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
ilişkin, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 29/03/2022

Katip …
e-imza

Hakim…
e-imza