Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/895 E. 2022/207 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/895
KARAR NO : 2022/207

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 24/11/2015
KARAR TARİHİ : 10/03/2022

Mahkememizde görülen Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili İzmir İş Mahkemesine hitaben verdiği dava dilekçesinde özetle : davalının 01.08.2006 tarihinde müvekkili şirkette çalışmaya başladığını, en son kalite proses mühendisi olarak çalıştığını, davalı ile müvekkili arasında 01.08.2006 tarihli rekabet yasağı sözleşmesi akdedildiğini, davalının hangi nedenle olursa olsun işten ayrılmasından itibaren 3 yıl süre ile Ege ve Marmara bölgesi, Güneydoğu Anadolu bölgesi ve sektör açısından ambalaj sektörü ile sınırlı olmak üzere, müvekkilinin iştigal ettiği iş dalında kendi namına iş kurmamayı, rakip firmalarda çalışmamayı ve ortak olmamayı kabul ve taahhüt ettiğini, dilekçede yazılı şekilde davacının bu hükümlere aykırı hareket ettiğini, sözleşmede öngörülen cezai şarta dair koşulların gerçekleştiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 30.000,00 USD ( 53.700,00.-TL ) cezai şartın yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle : rekabet yasağına dair sözleşmenin süre ve coğrafi sınırlama bakımından geçersiz olduğunu, sözleşmenin şekil ve kapsam bakımından yasanın aradığı unsurlara haiz olmadığını, geçerli olmadığını, davacının bir zararının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
İzmir 5.İş Mahkemesince yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş, verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7.HD.başkanlığınca yapılan inceleme sonunda davalının rekabet yasağını ihlal eden davranışının iş akdinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin olması nedeniyle görevli Mahkemenin Ticaret Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, yerel mahkemece bozma ilamına uyularak görevsizlik kararı verilmiş, dosya mahkememize gönderilmiş yargılamaya mahkememizce devam olunmuştur.
Mahkememizin 29.02.2016 tarih …/… Esas …/… Karar sayılı ilamıyla; “taraflar arasındaki sözleşmenin 4.maddesinde rekabet yasağı sözleşmesinin zaman açısından personelin her ne sebeple olursa olsun işten ayrılmasından itibaren 3 yıl süre ile coğrafi açıdan Ege ve Marmara Bölgesi ile sektör açısından ambalaj sektörü ile sınırlı olmak üzere düzenlendiği belirtilmiştir. Öncelikle anılan 3 yıllık süre 445/1.maddesinde öngörülen iki yıllık süreyi aşmaktdadır. Davacı şirketin iştigal alanı da nazara alındığında yasanın öngördüğü iki yıllık sürenin aşılmasını gerektirir özel bir durumun varlığı yada gerekliliği de kanıtlanmış değildir. Yine sözleşme incelendiğinde rekabet yasağı sözleşmesinin tamamen davalı işçi aleyhine hükümler içerdiği TBK.nın 420.maddesi ile birlikte düşünüldüğünde sadece işçi aleyhine hükümler içeren sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın geçerli kabul edilmesi mümkün olmayacaktır. Öte yandan coğrafi sınırlama anlamında 4.maddede Ege Bölgesi ve Marmara Bölgesi ile sınırlı olmak üzere denilmiş ise de ambalaj sektöründe yer alan firmaların büyük çoğunluğunun dosya arasına ibraz edilen ambalaj sektörü üreticilerinin dağlım haritası ve diğer delillere göre anılan bölgelerde bulunduğu, sözleşmenin geçerli sayılması halinde özellikle ambalaj sektöründe eğitim aldığı anlaşılan davalının, teknolojinin çok sık değiştiği ve ilerlediği bir dönemde 3 yıl gibi mahkememizce uzun kabul edilen bir süreyle çalışmasının engellenmesinin gerek Anayasa ile güvence altına alınan çalışma hürriyeti ve gerekse hakkaniyet ile bağdaşmayacağı anlaşılmakla anılan nedenlerle rekabet yasağının geçersiz olduğu ve buna bağlı olarak cezai şart talebinin de yerinde olmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili kararı temyiz etmiştir.
Temyiz üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 20.06.2018 tarihli, …/… Esas, …/… karar sayılı ilamı ile ;”Dava, taraflar arasında akdedilen rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir. Mülga 818 sayılı BK’nın 348. maddesinde “İş sahibinin müşterilerini tanımak veya işlerinin esrarına nüfuz etmek hususlarında işçiye müsait olan bir hizmet akdinde her iki taraf, akdin hitamından sonra, işçinin kendi namına iş sahibi ile rekabet edecek bir iş yapamamasını ve rakip bir müessesede çalışamamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olamamasını, şart edebilirler. Rekabet memnuniyetine dair olan şart, ancak işçinin müşterileri tanımasından ve esrara nüfuzundan istifade ederek iş sahibine hissolunacak derecede bir zarar husulüne sebebiyet verebilecek ise, caizdir. İşçi, akdin yapıldığı zamanda reşit değil ise rekabet memnuniyetine dair olan şart batıldır.”, aynı Yasa’nın 349. maddesinde de ”Rekabet memnuiyeti ancak işçinin iktisadi istikbalinin hakkaniyete muhalif olarak tehlikeye girmesini menedecek surette zaman, mahal ve işin nevi noktasından hal icabına göre münasip bir hudut dahilinde şart edilmiş ise muteberdir.” hükmü düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta taraflar arasında akdedilen ”Rekabet Yasağı Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin 4. maddesinde ”İşbu rekabet yasağı sözleşmesi, zaman açısından personelin her ne sebeple olursa olsun işten ayrılmasından itibaren 3 yıl süre ile, coğrafi açıdan Ege ve Marmara Bölgesi ve sektör açısından ambalaj sektörü ile sınırlı olmak üzere düzenlenmiştir.”, 5. maddesinde de ”Rekabet yasağına aykırı davranılması durumunda … şirketinin uğradığı ya da uğraması muhtemel zararlarını tazmin hakkı saklı kalmak üzere 30.000 ABD doları tutarındaki cezai şart personel tarafından … şirketine ödenecektir. İşverenin bu nedenle daha fazla zararı olursa fazlasını talep hakkı saklıdır.” hükümlerine yer verilmiştir.
Mahkemece, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444. ve 445/1. maddesi gözetilerek rekabet yasağına dair sözleşme maddesinin çalışma hürriyeti ve hakkaniyetle bağdaşmayacağı, bu sebeple geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; davalının iş akdinin sona erdiği ve yeni bir iş yerinde çalışmaya başladığı tarih itibariyle 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlükte olup, uyuşmazlıkta BK’nın 348 ve 349. madde koşullarının mevcudiyeti tartışılmaksızın ve işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunup bulunmadığı değerlendirilmeksizin eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak davanın reddi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçeleriyle kararın bozulmasına karar verilmiş, bozmadan sonra dosya yeni esasa kaydedilerek 11.02.2019 tarihli celsede bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş,
“…Davalının imzaladığı hizmet akdinin rekabet yasağına ilişkin maddesinde Ege ve Marmara Bölgesine ilişkin rekabet yasağı coğrafi alan sınırlaması işçinin iktisaden mahvına sebep olacak mahiyette olup, yukarıda açıklanan çalışma özgürlüğüne, akit serbestisine ilişkin yasal düzenlemeler doğrultusunda taraflar arasında imzalanan hizmet aktinde yer alan haksız rekabete ilişkin düzenlemelerin batıl olduğundan kaldı ki davalının görevi sebebiyle edinmiş olduğu bilgiyi kullandığı da dosyada toplanan delillerle davacı tarafından kanıtlanmış olmadığı da anlaşıldığından…” davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 02.03.2020 tarihli,…/… Esas, …/… karar sayılı ilamı ile; “Davalının iş akdinin sona erdiği ve yeni bir iş yerinde çalışmaya başladığı tarih itibariyle somut olaya uygulanması gereken Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 348. maddesinde “İş sahibinin müşterilerini tanımak veya işlerinin esrarına nüfuz etmek hususlarında işçiye müsait olan bir hizmet akdinde her iki taraf, akdin hitamından sonra, işçinin kendi namına iş sahibi ile rekabet edecek bir iş yapamamasını ve rakip bir müessesede çalışamamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olamamasını, şart edebilirler. Rekabet memnuniyetine dair olan şart, ancak işçinin müşterileri tanımasından ve esrara nüfuzundan istifade ederek iş sahibine hissolunacak derecede bir zarar husulüne sebebiyet verebilecek ise, caizdir. İşçi, akdin yapıldığı zamanda reşit değil ise rekabet memnuniyetine dair olan şart batıldır.”, aynı Kanunun 349. maddesinde de ”Rekabet memnuiyeti ancak işçinin iktisadi istikbalinin hakkaniyete muhalif olarak tehlikeye girmesini menedecek surette zaman, mahal ve işin nevi noktasından hal icabına göre münasip bir hudut dahilinde şart edilmiş ise muteberdir.” hükmü düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta taraflar arasında akdedilen ”Rekabet Yasağı Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin 4. maddesinde ”İşbu rekabet yasağı sözleşmesi, zaman açısından personelin her ne sebeple olursa olsun işten ayrılmasından itibaren 3 yıl süre ile, coğrafi açıdan Ege ve Marmara Bölgesi ve sektör açısından ambalaj sektörü ile sınırlı olmak üzere düzenlenmiştir”, 5. maddesinde de ”Rekabet yasağına aykırı davranılması durumunda … şirketinin uğradığı ya da uğraması muhtemel zararlarını tazmin hakkı saklı kalmak üzere 30.000 ABD doları tutarındaki cezai şart personel tarafından … şirketine ödenecektir. İşverenin bu nedenle daha fazla zararı olursa fazlasını talep hakkı saklıdır.” hükümlerine yer verilmekle rekabet yasağı sözleşmesinin zaman, yer ve faaliyet alanı bakımından sınırlandırılmış mahiyette olduğu anlaşılmakta olup, davalının iş akdinin sona ermesinden yaklaşık 1 ay sonra davacı şirketin faaliyet alanında ve davacı şirketle aynı bölgede faaliyet gösteren başka bir şirkette işe girdiği de gözetildiğinde anılan rekabet yasağı sözleşmesinin batıl olduğunu ileri sürmesi dahi MK’nın 2. maddesine aykırıdır.
Şu halde mahkemece, rekabet yasağı sözleşmesinin batıl olduğunun kabul edilmesi doğru olmadığı gibi davacı şirkette mühendis olarak çalışmış olan davalının, davacı şirketin ticari bilgilerine vakıf olabilecek bir pozisyonda çalıştığı, edindiği bilgileri 3. kişilere aktarma ihtimalinin bulunduğu, bu halin ihtimalinin bile rekabet yasağı sözleşmesinde öngörülen cezai şartın tatbiki için yeterli görülebileceği, eş anlatımla edinilen bilgilerin kullanıldığının ispat edilmesinin gerekmediği dahi gözetilmeksizin yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi de doğru olmamış ve kararın davacı taraf yararına bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Karar Düzeltme talebi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 30/09/2021 tarihli,…/… Esas, …/… karar sayılı ilamı ile; “Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre, davalının imzaladığı hizmet akdinin rekabet yasağına ilişkin maddesinde Ege ve Marmara Bölgesine ilişkin rekabet yasağı coğrafi alan sınırlamasının işçinin iktisaden mahvına sebep olacak mahiyette olduğu, çalışma özgürlüğüne aykırı, akit serbestisine ilişkin yasal düzenlemeler doğrultusunda taraflar arasında imzalanan hizmet akdinde yer alan anılan düzenlemelerin batıl olduğu, kaldı ki davalının görevi sebebiyle edinmiş olduğu bilgiyi kullandığının da dosyadan anlaşılamadığı gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizce bozulmuştur. Davalı vekili bu kez karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir…” gerekçesi karar düzeltme talebi reddedilmiştir.
Bozmadan sonra dosya yeni esasa kaydedilerek 10ç03.2022 tarihli celsede bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta taraflar arasında akdedilen ”Rekabet Yasağı Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin 4. maddesinde ”İşbu rekabet yasağı sözleşmesi, zaman açısından personelin her ne sebeple olursa olsun işten ayrılmasından itibaren 3 yıl süre ile, coğrafi açıdan Ege ve Marmara Bölgesi ve sektör açısından ambalaj sektörü ile sınırlı olmak üzere düzenlenmiştir.”, 5. maddesinde de ”Rekabet yasağına aykırı davranılması durumunda … şirketinin uğradığı ya da uğraması muhtemel zararlarını tazmin hakkı saklı kalmak üzere 30.000 ABD doları tutarındaki cezai şart personel tarafından … şirketine ödenecektir. İşverenin bu nedenle daha fazla zararı olursa fazlasını talep hakkı saklıdır.” hükümlerine yer verilmiştir.
“Davalının iş akdinin sona erdiği ve yeni bir iş yerinde çalışmaya başladığı tarih itibariyle somut olaya uygulanması gereken Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 348. maddesinde “İş sahibinin müşterilerini tanımak veya işlerinin esrarına nüfuz etmek hususlarında işçiye müsait olan bir hizmet akdinde her iki taraf, akdin hitamından sonra, işçinin kendi namına iş sahibi ile rekabet edecek bir iş yapamamasını ve rakip bir müessesede çalışamamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olamamasını, şart edebilirler. Rekabet memnuniyetine dair olan şart, ancak işçinin müşterileri tanımasından ve esrara nüfuzundan istifade ederek iş sahibine hissolunacak derecede bir zarar husulüne sebebiyet verebilecek ise, caizdir. İşçi, akdin yapıldığı zamanda reşit değil ise rekabet memnuniyetine dair olan şart batıldır.”, aynı Kanunun 349. maddesinde de ”Rekabet memnuiyeti ancak işçinin iktisadi istikbalinin hakkaniyete muhalif olarak tehlikeye girmesini menedecek surette zaman, mahal ve işin nevi noktasından hal icabına göre münasip bir hudut dahilinde şart edilmiş ise muteberdir.” hükmü düzenlenmiştir.
Tüm dosya kapsamı Yargıtay bozma ilamındaki gerekçeler birlikte değerlendirildiğinde;
Taraflar arasında geçerli sözleşmenin olması, taraflar ehliyeti konusunda uyuşmazlık bulunmaması ve şirketlerin faaliyet konuların benzerliği konusunda yapılan tespite göre bu hususlar bakımından rekabet yasağına dair hükümlerin geçerli olduğu,
Davalının davacı şirkette mühendis olarak çalışmış olduğu, davalının, davacı şirketin ticari bilgilerine vakıf olabilecek bir pozisyonda çalıştığı, edindiği bilgileri 3. kişilere aktarma ihtimalinin bulunduğu, bu halin ihtimalinin bile rekabet yasağı sözleşmesinde öngörülen cezai şartın tatbiki için yeterli görülebileceği, edinilen bilgilerin kullanıldığının ispat edilmesinin gerekmeyeceği, ancak rekabet yasağı sözleşmesinde belirlenen 30.000,00-USD’lık cezai şartın Türk parası olarak değeri ve davalının kalite proses mühendisi olarak geliri ile davacı şirketçe ödenen ücreti göz önüne alındığında bu cezai şartın tamamına hükmedilmesi halinde davalının mali durumunun önemli ölçüde bozulacağı kanaatine varıldığından 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun ve 818 sayılı Borçlar Kanunundaki düzenlemeler doğrultusunda takdiren 5.000,00-USD cezai şarta hükmedilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacının davasının KISMEN KABULÜNE,
1-5.000 USD cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4A maddesine göre uygulanacak değişken faizi ile birlikte fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası Efektif Satış Kuru üzerinden TL karşılığının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Peşin alınan 797,45-TL harçtan, Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 616,36-TL’nin mahsubu ile fazladan alınan 181,09-TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa verilmesine,
4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca davacı yararına takdir olunan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca davalı yararına takdir olunan 7.837,94-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Dava kısmen kabul edildiğinden davacı tarafın yaptığı 427,70-TL davetiye ve posta gideri, 250,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere 677,70-TL yargılama giderinden davanın kabul oranı nazara alınarak 112,95‬-TL yargılama gideri ile davacı tarafın karşıladığı 21,15-TL başvurma harcı, 797,45-TL peşin alınan harç olmak üzere toplam 931,55‬-TL’nin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacı tarafın fazladan yaptığı yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Dava kısmen kabul edildiğinden davalı tarafın yaptığı 114,00-TL davetiye ve posta giderinden davanın red oranı nazara alınarak 95,00-TL yargılama giderinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,
8- Davacı ve davalı yanca yatırılan delil ve gider avansından sarf edilmeyen kısmın karar kesinleştiğinden yatıran tarafa iadesine
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay nezdinde, temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.10/03/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır