Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/829 E. 2023/618 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/829
KARAR NO : 2023/618
DAVA : Ticari Şirket Yöneticilerin Azli
DAVA TARİHİ : 11/11/2021
KARAR TARİHİ : 13/07/2023
Mahkememizde görülen davanın dosya üzerinden yapılan incelemesi sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin, davalı kooperatifin üyesi olduğunu, diğer davalıların ise davalı kooperatifin yönetim kurulu üyesi iken, genel kurul kararıyla tasfiye heyeti olarak görevlendirildiklerini, davalı tasfiye kurulu üyelerinin bugüne kadar tasfiye işlemlerini yapmadıkları gibi kooperatif genel kurulunun alacağı kararları etkilemek amacıyla yanlış bilgiler yaydıklarını ve tasfiyeyle sınırlı yetkilerini aşarak çeşitli tasarruflarda bulunduklarını, kooperatif ortaklarının hak kaybına sebep olacak şekilde güven sarsıcı hareketlerde bulunan ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı davranan davalı tasfiye kurulu üyelerinin azli için haklı sebeplerin oluştuğunu, davalı tasfiye halindeki kooperatifin, genel kurul kararıyla ya dağılacağını ya da başka bir işletme kooperatifiyle birleşerek tüzel kişiliğini devam ettireceğini ancak davalıların, kooperatif ortaklarını yanılttıklarını, davalıların, genel kurulda dağılma kararı alınmasını ve taşınmazların ortaklara devrini engellemek için yanlış bilgileri kasıtlı olarak verdiklerini, davalı kooperatifin dağılması ya da başka bir kooperatife devri yönünde karar alınması için 05/09/2021 tarihinde olağanüstü genel kurulun yapıldığını, toplantının kargaşa sebebiyle iptal edildiğini ancak davalıların, toplantı öncesinde kooperatif çalışanları aracılığıyla yanlış bilgiler içeren imzasız bilgilendirme yazısı dağıttırdıklarını, bilgilendirme yazısına imza atılmamışsa da davalı …’nın ismi ve cep telefonu numarasının yazıldığını, bu yazıda; “üstüne basarak söylemek istiyorum ki, doğru, gerçek ve yapılması gerekenlerin oluşturulmasını konuşulmasını çok arzu etmekteyim, …kesin olarak karar vermemiz gereken iki oluşumu da sizlere sunuyorum. UMARIM KARAR VERMENİZE YARDIMCI OLURUM” yazıldığını, kooperatif ortaklarının kararlarını direkt olarak etkilediklerini, bu yazının diğer davalılar… ve …’in bilgisi dahlinde dağıtıldığını, davalılar… ve …’in tutum ve davranışlarıyla kooperatif ortaklarının yanlış bilgilendirilmesine destek olduklarını, dağıtılan yazıda; “634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre toplu yapı yönetimine geçildiğinde (toplu yapı) kooperatif adına kayıtlı taşınmazlar maliklerin isim, TC No ve hisseleri yazılı listesine göre alınacak müşterek tapuya kaydettirilecektir. Bu müşterek tapuda sahiplerin yeri belli değildir. Bu müşterek tapu herhangi bir malikin açacağı ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ (İZALEİ ŞUYU) SATILABİLİR VE ELDEN GİDER. ELBİRLİĞİ ŞERHİ DE BUNU ÖNLEYEMEZMİŞ. Yani kat mülkiyeti olduğu takdirde bir malikin açacağı ortaklığın giderilmesi davası sonucu arsa satılabilir. Bu satışa dışarıdan üçüncü bir kişi katılabilir. Bu durumda arsalarımızın hepsi için bu risk bulunmaktadır.” dendiğini, dağıtılan bilgilendirme yazısının 7. ve son sayfasında ise; “site yönetimine geçildiğinde arsaların her an ortaklığın giderilmesi davası ile elden gideceği” ifadesinin yer aldığını, aynı sayfada işletme kooperatifi için “varlıkları müstakil tapulu” ifadesinin yer aldığını, ayrıca “başka bir kooperatifle devir veya birleşme olmadığı takdirde yani kat mülkiyeti tercih edildiği takdirde tüm mal varlıklarının nakde çevrilmesi gerektiği” hususunun yazıldığını, davalı tasfiye heyeti üyelerinin yaydıkları bu bilgiyle site yönetimine geçildiği takdirde, ortak taşınmazların satılacağı endişesini yarattıklarını, oysa 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun “ORTAK YERLER” başlıklı 67 maddesinde ortak yerlerin; “Toplu yapı kapsamında olup, bütünüyle bu kapsamdaki bağımsız bölümlerin ortak kullanma ve faydalanmasına tahsis edilmiş bulunan parsellerin malik hanesine, tahsis edildikleri toplu yapı kapsamındaki diğer parsellerin ada, parsel, blok ve bağımsız bölüm numaraları gösterilmek suretiyle tapu siciline kaydedilir ve bu suretle tahsis edildikleri parsellerde bulunan bağımsız bölümlerin ortak yeri olur. Toplu yapı kapsamında bulunan birden çok yapının ortak sosyal ve alt yapı tesisleri bulundukları parsel veya yapıya bakılmaksızın, tahsis edildikleri bağımsız bölümlerin ortak yeri sayılır.” şeklinde tanımlandığını, ortak yere ilişkin tapu kaydında malik isimlerinin değil, bağımsız bölümlere ait bilgilerin yer alacağını, site maliklerinin ortak alanın paylaşılmasını isteme hakkının bulunmadığını, ortak yerlerin ortaklığın giderilmesi davasına konu edilemeyeceğini, dağıtılan yazıda “Site yönetimine (toplu yapı) geçildiğinde kooperatif adına kayıtlı taşınmazların malikler üzerine geçirilmesinin (yani ortak alan olarak belirlenecek olması) ortak dışı işlem olacağı, 379 kat malikinin her birinin ödeyeceği harç ve vergi miktarının 23.000-24.000 (yirmi üç bin –yirmi dört bin)TL olacağı, toplamda da 8-9 milyonluk vergi ve harç ödeneceği” hususunun dikkat çekmek amaçlı koyu renkle yazıldığını, davalı kooperatif ortaklarının, dağılma kararı alınırsa 24.000,00 TL ödeneceğini öğrenince endişeye kapıldıklarını, oysa ki her bir malik tarafından ödenecek vergi ve harç toplamının yaklaşık 2.500,00 TL olduğunu, davalılara, 24.000,00 TL ödeneceği konusunda emin olup olmadıkları sorulduğunda “çok iyi araştırma yaptıklarını, ilgili devlet dairelerinden detaylı bilgi aldıklarını, ödenecek miktarın üye başına 23.000-24.000 TL olduğuna emin olduklarını, bu sebeple de kağıda yazıp konutlara dağıttıklarını” ifade ettiklerini; dağıtılan yazıda; “Site yönetiminde muhasebe defteri tutulmaz. 2 ayrı işletme defteri tutulacaktır. Parsel yönetimi için ayrı, merkezi yönetim için ayrı aidat toplanacağı söyleniyor. Bunların takip ve toplanmasında büyük problemler olabilir. Gelir-Giderleri merkezi yönetimin hazırlayacağı işletme projesine göre yapılır. İhtiyaç halinde yönetici istediği zaman yeni bir proje ile ilave gider avansı talebinde bulunabilir” yazıldığını, bu bilgilerin de yanlış bilgiler olduğunu; dağıtılan yazıda; site yönetimi için “bütçe ve muhasebesi olmayan, sadece görevlendirilmiş bir kişinin veya kişilerin hazırladığı gelir gider işletme projesine göre ödemeler yapıldığı” bilgisinin aktarıldığını, “işletme kooperatiflerinin ise muhasebesinin tutulduğu” bilgisinin verildiğini; dağıtılan yazıda işletme kooperatifliğinin kabulüyle “Kooperatifin kurulduğu günden bugüne kadar olan birlik, beraberlik, bütünlüğümüzü devam edeceği” hususunun yazıldığını, davalıların (toplu yapı) yönetimine geçildiğinde parçalanma, bölünme olacağı algısı yarattıklarını ve ortaklara işletme kooperatifinin kabul ettirilmeye çalışıldığını; dağıtılan yazıda; “Kooperatifin dağılması ve tüzel kişiliğin son bulmasıyla kooperatifin idareyle yaptığı iskele sözleşmelerinin sona ereceği” hususunun yazıldığını, bu yanlış bilgiyle plaj iskelesi olarak kullanılan alanların kaybedileceği endişesinin yaratıldığını, davalı …, … ve …’nin kendi amaçları doğrultusunda kooperatifin dağılmasını engellemek ve kooperatif tüzel kişiliğinin “işletme kooperatifi olarak” devamını sağlamak için, kooperatif ortaklarını yanılttıklarını, genel kurulunda taşınmazların ortaklara devri yönünde karar alınmasının engellendiğini, genel kurulda alınacak kararla taşınmazların ortaklara devredilmesi mümkünken; dağılma kararı alındığında, mal varlığının nakde çevrilmesinin zorunlu olduğu bilgisinin verildiğini, 05/09/2021 günü yapılan olağanüstü toplantıda söz alan kooperatif ortaklarının “Tapu dairesine giderek hesaplama yaptırdıklarını, ödenecek harç- vergi toplamının 2.500 TL olduğunu” söylediklerinde, davalıların cevap olarak “taşınmazların devri işleminde ne kadar ödeneceğini tapu dairesi bilmez, 24 bin TL ödenecek” cevabını verdiklerini, yanlış bilgi vermekteki amacın kooperatif üzerindeki taşınmazların ortaklara devrini engellemek olduğunu, davalılar tarafından verilen yanlış bilgiler sonucunda 45 ortağın önerge vererek “site yönetimi ve işletme kooperatifine dönüşülmesi” konusunda bilgi kirliliği olduğunu imza altına aldıklarını, toplantının iptal edildiğini, toplantıda görüntü kaydı yapıldığını, gerekli görülürse mahkemece kooperatiften istenebileceğini, kooperatifin mülkiyetinde bulunan 3 büyük arsada (1416,1411 ve 1412 parseller) imar değişikliği yapılarak % 5 imar izni verildiğini, ancak bu değişikliğin kooperatif ortaklarına bildirilmediğini, imar durumu değişikliğiyle taşınmazların daha da değerlendiğini, bu durum göz önüne alındığında müvekkilinin, yanlış bilgilerin etkisiyle bir ticari faaliyetin içine girmek zorunda bırakıldığını, kooperatif organlarının görev ve yetkileri tasfiyenin yürütülmesiyle sınırlı olmasına rağmen kooperatife ait “Lodos plajı” olarak adlandırdıkları taşınmazda genel kurulun bilgisi dışında 11/09/2021 tarihinde düğün töreni yapıldığını, durumun polis tarafından tutanak altına alındığını, bir an için yetkilerinin olduğunu varsayacak olsak dahi; böyle bir etkinliğin yapılması için genel kuruldan karar alınması gerektiğini ancak davalıların genel kuruldan karar almadıkları gibi herhangi bir bilgilendirme de yapmadıklarını, bu düğün töreni için ne kadar ücret alındığı, alınan ücretin nerede olduğu hususunun da bilinmediğini, ayrıca davalıların, bu plajda 1402 parsel üzerinde yap-işlet-devret yöntemiyle büfe yaptırılması ve yine kooperatife taşınmazda kuaför salonu işletilmesi için çeşitli sözleşmeler imzaladıklarını, genel kurulda karar alınmadan yapılan bu işlemlere daha sonradan genel kurulun bilgisine sunularak geçerlilik kazandırıldığını, yine karar alınmadan sitenin tenis kortunu ortaklar için ücretli hale getirdiklerini, site dışından gelenlere para karşılığı kullandırttıklarını ve para karşılığı özel ders imkanı sağladıklarını, davalıların genel kuruldan izin almadan ticari faaliyetlerde bulunmayı alışkanlık haline getirdiklerini, davalıların kendi istekleri doğrultusunda kooperatifin “işletme kooperatifi” olarak faaliyetine devam etmesi için 05/09/2021 tarihli olağan üstü toplantıda kanuna aykırı şekilde gündem maddeleri oluşturduklarını, gündemin 5/B maddesinde “Site yönetimiyle yönetilme” durumunun üyelerin oylamasına sunulduğunu, davalıların, site yönetimi tercih edilmesin diye kooperatif ortaklarına yanlış bilgiler verdiklerini, tasfiye kurulunun göreve devam etmesinin mümkün olmadığını, değildir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesinin yollamasıyla (Yargıtay … Hukuk Dairesi E… K. … T. 5.3.2012) 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 537/2 maddesinde; “Pay sahiplerinden birinin istemiyle ve haklı sebeplerin varlığında, mahkeme de tasfiyeye memur kişileri görevden alabilir ve yerlerine yenilerini atayabilir. Bu yolla atanan tasfiye memurları, mahkeme kararına dayanılarak tescil ve ilan olunurlar.” dendiğini, TTK’nın 537/2 maddesindeki haklı sebeplerin oluştuğunu belirterek, davalı …,… ve …’in tasfiye memurluğu görevinden azillerine, davalıların yerine tasfiye memuru olarak… ve …’ın atanmasına; yargılama süresince tedbiren… ve …’ın tasfiye memuru olarak atanmalarına; yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Davalılar cevap dilekçeleri özetle; kooperatifin 30/12/1996 tarihinde tasfiye haline geçirildiğini ama 25 yıldır genel kurullardan dağılma usul ve şekli ile ilgili karar alınamadığını, Kooperatif Ana Sözleşmesinin 87. maddesinin 1. bendinde “1. Dağılma Tasfiye Kurulunca Ticaret Siciline tescil ettirilir ve Ticaret Sicil Gazetesi ile ilanla tasfiyeden haberdar edilir” dendiğini, aynı hususun Kooperatifler Kanunu’nun 82. maddesinde de belirtildiğini, yönetim kurulu ve tasfiye heyeti olarak göreve geldiklerinde kooperatifin borç ve alacak davalarının olduğunu, bu davaların 2020 yılında sonuçlandığını, borç ve alacak davaları sonuçlanmadan dağılma kararı alınamayacağından 2020 yılına kadar genel kurullara dağılma kararı için başvurmadıklarını, 2020 yılında yapacakları 2019 yılı olağan toplantısında gündeme aldıklarını, fakat pandemi yasakları nedeniyle toplantıyı yapamadıklarını, 05/09/2021 tarihinde bu amaçla yapılan toplantıda bu davayı açan davacı ve arkadaşlarının kargaşa çıkardıklarını, divanı işgal ederek karar verilmesini engellediklerini, bu toplantının karar alınamadan sona erdiğini, genel kurulun dağılma kararı olmadan ve bu dağılma kararı Ticaret Siciline tescil ettirilmeden yönetim kurulu olarak hiçbir işlem yapamadıklarını ama Ticaret Bakanlığından yazılı olarak hukukçulardan ve vergi uzmanlarından sözlü olarak görüş ve uygulama bilgileri aldıklarını, genel kurulun vereceği tasfiye kararına göre yapılacak işlemlerle ilgili hazırlıklarını yaptıklarını, tasfiyeyi bilerek ve isteyerek yapmamak ile itham eden davacının, dava konusu tasfiye işlemlerinin 25 senelik bir mesele olduğunu, site yönetimi önderlerinden…’nün, toplantılarda devamlı “tasfiye kararını ben aldım” demekte olduğunu, kendi beyanına göre yönetim kurulu üyesi olarak tasfiye kararını 20/07/1996 tarihli genel kurulda aldırtan ve 30/12/1996 tarihinde sicile tescil ettiren…’nün bunun gereğini yapmayıp bu işi 25 sene sürüncemede bıraktığını ve şimdi de kendilerini suçladığını, yanlış bilgi verdikleri yönündeki iddiaları kabul etmediklerini, davacı ve site yönetimi öncülerinin yazılı açıklamaları ve toplantılarında 12 parsel veya 10 parsel yönetimi ile ilgili yönetim şekli ve aidat ödeme önerileri üzerine … olarak yazılan bilgilendirmenin amacının “site yönetimi oluşturmak isteyen grubun yazılı beyanlarındaki hususlarla ilgili görüşü üyelerle paylaşmak ve asılsız ve gerçek olmayanları açıklamak ve oluşan 2 görüşün olması gereken bilgilerini üyelere aktarmak” olduğunu belirterek, davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemişlerdir.
GEREKÇE ;
Dava; tasfiye memurlarının haklı sebeplerle görevden azli istemine ilişkindir.
Davacı vekili 24/02/2023 tarihli duruşmaya mazeretsiz olarak gelmediğinden, mahkememizce aynı duruşmada “taraflarca takip edilmeyen dava dosyasının HMK’nın 150. maddesi gereğince işlemden kaldırılmasına” karar verilmiştir.
Dosyanın işlemden kaldırıldığı 24/02/2023 tarihinden bu yana geçen 3 aylık süreye rağmen davanın yenilenmediği anlaşıldığından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 150/5. maddesi gereğince davacının davasının açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davacının davasının HMK’nın 150/5. maddesi gereğince AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın düşülmesi ile kalan 210,55 TL harcın davacıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalı …’ne verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, tarafların yokluklarında, tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği karar verildi. 13/07/2023

Başkan …
¸E-imza
Üye …
¸E-imza
Üye …
¸E-imza
Katip …
¸E-imza