Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/815 E. 2022/201 K. 08.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/815
KARAR NO : 2022/201

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/11/2021
KARAR TARİHİ : 08/03/2022

Mahkememizde görülen Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı …’ın müvekkili şirket bünyesinde 26.09.2011 tarihinde “Ofset Mürekkepler Satış Temsilcisi” olarak çalışmaya başladığını ve ilgili pozisyonda görevini sürdürmekte iken 20.05.2020 tarihli dilekçesi ile iş akdini haklı bir gerekçe olmadan istifa etmek suretiyle feshettiğini, taraflar arasındaki iş ilişkisinin 31.05.2020 tarihinde sona erdiğini, davalının daha sonra ise müvekkili şirketle aynı iş kolunda faaliyette bulunan rakip bir şirkette çalışmaya başladığını, davalının, taraflar arasında usul ve yasaya uygun bir şekilde akdedilen bilgi koruma ve rekabet yasağı sözleşmesini ihlal etmiş olması sebebiyle 6 aylık brüt ücreti tutarında cezai şart ödemesi gerektiğini, davalının son brüt ücretinin 8.348,00 TL olduğunu, taraflar arasında akdedilen rekabet yasağı sözleşmesinin kanunda öngörülen geçerlilik koşullarına haiz olup sözleşmenin sınırlarının yasaya uygun olarak belirlendiğini, sözleşmede, çalışanın iş ilişkisinin sona ermesini müteakip 2 yıl süreyle ve Marmara, Ege, İç Anadolu Bölgeleri’nde bulunan rakip firmalarda çalışmasının yasaklandığını, davalının müvekkili şirket bünyesinde çalıştığı süre boyunca müvekkili şirkete ait müşteri çevresi ve iş sırrına nüfuz ettiğini, müvekkili şirket açısından gizli ve ticari sır mahiyetinde olan bilgilerin tamamına, yürütmekte olduğu işi ve “satış temsilcisi” pozisyonu gereği sahip olduğunu, davalının, 20.05.2020 tarihli dilekçesi ile istifa etmek suretiyle müvekkili şirketten ayrıldığını ve ayrıldığı tarihten itibaren bir yıl içerisinde merkezi Marmara Bölgesi’nde (İstanbul) bulunan rakip bir şirkette, tıpkı müvekkili şirkette olduğu gibi satış temsilcisi olarak çalışmaya başladığını, davalının bilgi koruma ve rekabet yasağı sözleşmesini ihlal etmiş olması nedeniyle cezai şart ödemek zorunda olduğunu, açıkladığı nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla rekabet yasağı sözleşmesine aykırılık nedeniyle şimdilik 20.000,00-TL tutarında cezai şartın yasal faizi ile davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; Rekabet yasağı sözleşmelerinde görevli mahkemenin iş mahkemeleri olduğunu, davalı müvekkilinin çalışma yerinin İstanbul Bölgesi olması nedeniyle İstanbul Anadolu Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının müvekkilinin işyerinde çalışırken müşteri çevresine veya üretim sırları hakkında bilgi edinme imkanı bulunduğunu ve zarar görme iddialarının bulunduğunu iddia ettiğini ancak bu iddiayı kanıtlayacak herhangi bir delil sunmadıklarını, müvekkilinin davacı işyerinden ayrıldıktan sonra farklı sektörde hizmet veren ve iş tanımı tamamen farklı olan bir işyerinde işe başladığını, işbu davanın iş akdinin feshinden yaklaşık 1,5 yıl sonra açılmasının kötü niyet teşkil ettiğini, kabul anlamına gelmemek üzere istenilen cezai şartın fahiş derecede yüksek olduğunu, zaman aşımı def’inin olduğunu, açıkladığı nedenlerle davanın öncelikle görevsizlik ve yetkisizlik nedeniyle usulden reddine, davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, Rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Yargıtay 9. HD’nin 2021/3076 esas, 2021/9789, 01.06.2021 tarihli emsal kararında;”…Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.” gerekçesi ile iş mahkemesinin görevine yapılmış olan temyiz itirazı reddedilmiştir.
Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davalarının görülme yerinin iş mahkemeleri olduğu, görev hususu, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerektiği ve görev hususunun dava şartı olduğu anlaşılmakla HMK.nun 115/2.maddesi uyarınca mahkememizin görevsizliğine ve davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İzmir İş Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK’nun 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20. maddesi uyarınca kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren 2 hafta içinde kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde gönderilme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.08/03/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır