Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/804 E. 2021/888 K. 09.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/804
KARAR NO : 2021/888

DAVA : Cezai Şart ve Maddi Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/07/2020
KARAR TARİHİ : 09/11/2021

Mahkememizde …. Esas sayılı dosyada görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, davalı … hakkındaki iş sözleşmesindeki haksız rekabete bağlı cezai şart alacağına ilişkin davanın Yargıtay 9. HD.’nin 2021/3076 E. 2021/9789 K. sayılı 01/06/2021 tarihli ve sonraki tarihli emsal kararlarında İş Mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin görüş değişikliği dikkate alınarak tefrikine karar verilmiş ve yukarıda belirtilen esasa kaydı yapılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı taraf vekili dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili şirketin iştigal konusu dahilinde yurt içi ve yurt dışında anahtar teslim çelikhane ve haddehane tesisleri kurduğunu, Avrupalı mühendislik firmaları ile birlikte yatırım projelerinde görev aldığını, ihracat ağırlıklı çalışıp makine ve ekipman imalatının yanısıra yedek parça ekipman satışı yaptığını, davalılardan …’ın müvekkili şirket bünyesinde 03.07.2017 tarihinde proje müdürü olarak çalışmaya başladığını, projeler direktörü görevini yürütürken 30.11.2018 tarihinde işten ayrıldığını, davalının, kendisi ile aynı zamanlarda işe giren ve istifa ile işten ayrılan eşini rahatsızlığı nedeniyle Almanya’ya tedaviye götüreceğini söyleyerek istifa ettiğini, çalışanlarına her zaman destek olan müvekkili şirket tarafından yardımda bulunma gayesiyle kendisine kıdem tazminatı ödendiğini, davalının, görevi sırasında müvekkili şirketin aldığı projeler kapsamında gerek kendi fabrikasında ve gerekse de tedarikçi denilen 3.kişilere dışarıda yaptırılan imalatları ve işleri yönettiğini, işi gereği hem müşterilerle hem de tedarikçilerle birebir iletişim içinde olduğunu, müvekkili şirketin müşteri portföyü, imalat yaptırdığı veyahut parça aldığı bütün tedarikçilerin ve tedarik zincirinin bilgileri, fiyat bilgileri, kime hangi işin ne fiyata yaptırıldığı, yapılan işler, imalatların projeleri ve tüm bilgileri, imalata dair teknik bilgiler, know how, üretim sırları, sipariş bedelleri, pazarlama stratejileri, satış ve pazarlama hedefleri ve benzeri tüm teknik ve ticari sırlara vakıf olduğunu, tüm bu bilgilerin kullanılmasının müvekkili şirketin önemli bir zararına sebebiyet verecek nitelikte olduğunu, davalının işten ayrılmasından sonra müvekkili şirketin müşterilerinden olan … firmasında Türkiye sorumlusu olarak çalışmaya başladığını, müvekkili şirketin çalışma bölgesinde çalıştığının anlaşıldığını, … … şirketinin, yurt dışında kurulu olup müvekkili şirket ile aynı konuda iştigal etmekte olduğunu, müvekkili şirket ile …’nin, uzun yıllar birlikte iş yaptıklarını, bu kapsamda müvekkili şirketin diğer müşterilerinde olduğu gibi …’den aldığı işleri hem kendi fabrikasında imal ettiğini hem de tedarikçilere dışarıda yaptırdığını, davalı … ‘ın da görevi sırasında … ile birebir iletişim içinde olduğunu, …’nin yakın zamanda hisse devralarak diğer davalı …’nin büyük hissedarlarından olduğunu ve işbu şirket üzerinden Türkiye’de müvekkili şirket ile aynı iştigal konusu dahilinde faaliyet gösterdiğini, davalının ise, diğer davalı …‘nin sigortalı çalışanı olup şu an çalıştığı diğer davalı Termo bünyesinde …’nin Türkiye’deki projelerini ve imalatlarını yürüttüğünü, davalının müvekkili şirket çalışanı iken öğrenmiş olduğu müşteri bilgileri, tedarikçi bilgileri, hangi işin kime hangi fiyatla yaptırıldığı , pazar durumu, ticari stratejiler, tüm teknik ve ticari bilgileri …… şirketi bünyesinde kullandığını, bu durumun müvekkili şirketi zarara uğrattığını, davalıların eylemleri neticesi müvekkili şirketin işlerinin azaldığını, deyim yerindeyse davalı aracılığıyla müvekkilinin artık aradan çıkarıldığını, müvekkili şirket ile davalı arasında akdedilen iş sözleşmesinin 23. maddesinde rekabet yasağı ve sır saklama yükümlülüğünün düzenlendiğini, işbu maddede özetle; Davalının iş akdinin sona ermesinden itibaren 2 yıl süre ile, Müvekkili Şirket ile rekabet edecek herhangi bir eylemde bulunmayacağının, ayrılmış olduğu şirket ile aynı meslek grubunda bir şirkette çalışmayacağının, açık ya da üstü kapalı olarak rekabet etmeyeceğinin, ayrılmış olduğu müvekkili şirketten öğrenmiş olduğu her türlü teknik bilgiyi ve iş yeri sırlarını ifşa etmeyeceğinin ve sair şekilde ayrıldığı Müvekkili Şirket ile rekabet etmeyeceğinin, rekabet yasağına aykırı hareket etmesi halinde başkaca herhangi bir koşul aranmaksızın 1 yıllık brüt maaşı tutarında tazminat ödeyeceğinin, ayrıca işbu tutarı aşan zararı da tazmin edeceğinin kararlaştırıldığını, İzmir 20.Noterliği’nin 12.04.2019 tarihli ve … yevmiye no.lu ihtarnamesi ile, davalıya sözleşme ile kararlaştırılan rekabet yasağına aykırı davranması nedeniyle sözleşmede kararlaştırılan bedeli ödemesinin, rekabet yasağı hilafına ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerine son vermesinin aksi halde tazminat talepli dava ikame edileceğinin, diğer davalıya davalının iş akdini feshederek haksız rekabet teşkil eden eylemlerine son vermesinin aksi takdirde tazminat talepli dava ikame edileceğinin ihtar edildiğini, davalıların eylemlerine devam etmeleri üzerine, 29.11.2019 tarihinde arabuluculuk yoluna başvurulduğunu, anlaşma sağlanamadığını, davalılardan Volkan‘ın, gerek sözleşme ile kararlaştırılan rekabet yasağı hükümlerine aykırı hareket ettiği ve gerekse de haksız rekabet teşkil eden eylemlerde bulunduğu; öte yandan davalıların Türk Ticaret Kanunu’nun 54. ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız rekabet hükümlerine aykırı hareket ettiklerinin, davalı şirketin davalıyı çalıştırdığının, davalıların müvekkiline ait teknik ve ticari bilgileri kullandıklarının, müvekkilini aradan çıkardıklarının, birlikte ya da ayrı ayrı haksız rekabet teşkil eden eylemlerde bulunduklarının ortada olduğunu, davalılardan …’ın, iş sözleşmesinde kararlaştırılan rekabet yasağı hükmüne aykırı eylemleri nedeniyle cezai şart alacağına ilişkin olarak (HMK 109. Maddesi uyarınca kısmi dava niteliğinde olmak üzere ) fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000TL nin davalı …’dan 19.04.2019 tarihinden işleyecek ticari avans faizi ile tahsiline , davalıların haksız rekabetinin tespit ve men’ine, haksız rekabet teşkil eden eylemleri nedeniyle müvekkili şirketin uğramış olduğu maddi zararların tazminine ilişkin olarak (HMK 107. Maddesi Uyarınca belirsiz alacak davası niteliğinde olmak üzere) fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000-TL nin 19.04.2019 tarihinden işleyecek ticari avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacı tarafça her ne kadar uğranılan maddi zararın tam olarak bilinemeyeceğinden bahisle dava belirsiz alacak davası olarak açılmışsa da hmk m. 107’de belirsiz alacak davasının hangi hallerde açılacağının hüküm altına alındığını, buna göre kesinlikle kabul anlamına gelmemek şartıyla, davacı şirketin haksız rekabet sonucunda uğramış olduğu zarara ilişkin talebinin soyut ve afaki olup yapılacak yargılama sonucunda da belirlenebilecek türden olmadığını, bu nedenle, işbu davanın öncelikle hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddinin gerektiğini, diğer yandan, dava konusu olayın zaman aşımına uğradığını, davacı yanın müvekkilinin eylemlerini en geç 12.04.2019 tarihinde öğrendiğini, işbu davanın ise 13.07.2020 tarihinde ikame edildiğini, dolayısıyla 1 yıllık yasal zamanaşımı süresinin geçtiğini, bu nedenle işbu davanın zamanaşımı sebebiyle de reddinin gerektiğini, müvekkili ile davalı şirket arasında geçerli bir rekabet yasağı sözleşmesinin bulunmadığını, müvekkilinin bir yıldan daha uzun bir süre davacı şirket nezdinde çalışmış olmasına rağmen davacı şirket ile müvekkili arasında bu süreçte herhangi bir iş sözleşmesinin tanzim edilmediğini, davacı şirket tarafından müvekkiline 2018 yılı eylül ayında sanki ilk işe giriş tarihi olan 03.07.2017 tarihinde düzenlenmiş gibi iş sözleşmesi imzalatıldığını, ancak müvekkilinin söz konusu sözleşmeyi manevi cebir altında imzalamış olduğunu, davacı şirket tarafından sözleşme hükümlerinde değişiklikler ve eklemeler yapıldığını, bu sebeple öncelikle sözleşme hükümlerini kabul etmediklerini, zira kabul anlamına gelmemek kaydıyla; bahsi geçen sözleşmenin 23. maddesinin b bendinde görüleceği üzere, davacı tarafından sözleşme içeriğinde yapılan tahrifat sonucunda sözleşme hükümlerinin yazı puntosu ile formatının değiştiğini, davacı yanın sunmuş olduğu iş sözleşmesinin hukuken geçerli olmadığı gibi taraflar arasında bağımsız bir rekabet yasağı sözleşmesinin de akdedilmediğini, taraflar arasında rekabet yasağı konusunda sözleşme olmuş olsa idi dahi makine mühendisi olan müvekkiline, mesleği ile ilgili herhangi bir sınırlama bir yasak getirmek müvekkilinin ekonomik geleceğinin tehlikeye düşürülmesi sonucunu doğuracağından sözleşmenin bu haliyle de geçersiz olacağını, kaldı ki rekabet sözleşmesini kabul anlamına gelmemek kaydıyla, diğer davalı termo ile davacı şirketin aynı coğrafi bölgede olmadığını, diğer davalı Termo’nun Ticaret Sicil Gazetesindeki kayıtların incelenmesi ile de görüleceği üzere faaliyet bölgesinin Düzce olduğunu, dolayısıyla rekabet sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanamayacağının açık olduğunu, öte yandan davacı şirket ile diğer davalı … San. ve Tic. A.Ş’nin ana iştigal alanının tamamen farklı olduğunu, kaldı ki davacı yanın iddiasının aksine müvekkilinin, diğer davalı şirketin sigortalı çalışanı olmayıp şu anda dava dışı … firmasının Kırıkkale şubesinde çalıştığını, müvekkilinin haksız rekabet teşkil edecek eylemlerde bulunmadığını, davacı şirketin … Firması ile olan ticari ilişkinin sonlanmasında davalı müvekkilinin hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, davacı şirketin, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …E. sayılı ve 05.12.2018 tarihli kararıyla üç aylık geçici konkordato ilan ettiğini bildirdiğini, konkordato ilan etmesiyle … gibi yurt dışı teknoloji firmalarıyla olan proje ve imalat anlaşmalarının da sonlanmış olduğunu söz konusu firmaların … A.Ş. ile olan ticari ilişkilerini kestiklerini ve bugüne kadar da hiçbir iş vermediklerini, zira ticari itibarını kaybeden ve piyasaya yaklaşık 15 milyon Euro borcu bulunan bir şirketle çalışmaya devam etmenin hiçbir basiretli tacirden beklenemeyeceğini, davacı yanca dava dilekçesinde şirketin konkordato ilan edip borçlarını ödeyemediğinden hiç bahsedilmediğini, açıklanan ve mahkemenizce re’sen gözetilecek sebeplerle; haksız ve yersiz olarak açılan işbu davanın reddine, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart ve maddi tazminat alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Yargıtay 9. HD’nin 2021/3076 esas, 2021/9789, 01.06.2021 tarihli emsal kararında;”…Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.” gerekçesi ile iş mahkemesinin görevine yapılmış olan temyiz itirazı reddedilmiştir.
Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davalarının görülme yerinin iş mahkemeleri olduğu, görev hususu, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerektiği ve görev hususunun dava şartı olduğu anlaşılmakla HMK.nun 115/2.maddesi uyarınca mahkememizin görevsizliğine ve davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İş Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK.nun 115/2.maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2- Kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde, kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde gönderme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir İş Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK.nun 331/2.maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4- Kararın taraflar vekillerine tebliğine,
ilişkin, taraflar vekillerinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.09/11/2021

Katip …
e-imza

Hakm..
e-imza