Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/732 E. 2021/819 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/732
KARAR NO : 2021/819

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/09/2018

BİRLEŞEN DAVA (Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/1211 E. sayılı dosyası)

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan),
DAVA TARİHİ : 31/12/2018
KARAR TARİHİ : 20/10/2021

Ödemiş …. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07/09/2021 tarih … E. … K. sayılı kararı üzerine dosya mahkememize tevzi edilmiş olup, yukarıda belirtilen esasa kaydı yapıldı. Dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Asıl davada davacı Nurgül Aktepe vekili Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili ve eşinin …’ye ait olan … … isimli akaryakıt istasyonunu işlettiklerini, dava konusu çekte ciranta olan müvekkilinin, keşidecisi … olan çeki aralarında yaptıkları anlaşma çerçevesinde 125.000 TL tutarındaki çeki davalı …’a verdiğini, bu anlaşmaya göre …’un müvekkiline 105.000 TL nakit vereceğini karşılığında müvekkilinden eşi …’ye ait ……. numaralı Ödemiş … çekini müvekkiline de ciro ettirmek suretiyle aldığını, davalının müvekkiline ilk etapta 30.000 TL ödeyeceğini; kalan 75.000 TL’yi ise sonra ödeyeceğini, bunun için de müvekkiline 75.000 TL tutarında ayrıca senet verdiğini ancak ertesi gün ve daha sonraki günlerde müvekkiline davalının herhangi bir ödeme yapmadığını, müvekkilinin arkadaşları vasıtasıyla …’a vermiş olduğu çeki iade etmesini istediğini ancak çeki iade etmediğini, sonuç olarak; davalının 125.000,00 TL tutarındaki çeki iadeye yanaşmadığını, bu durumda davacı alacaklıyken haksız yere çeki de ödemek zorunda kalacağını, müvekkilinin dava konusu olayla ilgili davalı hakkında ayrıca Ödemiş Cumhuriyet Başsavcılığı’na dolandırıcılık ve tefecilik suçundan suç duyurusunda bulunduğunu, ayrıca davalının Ödemiş’te müvekkilinin haricinde birçok kimseyi aynı şekilde dolandırdığını, … Ödemiş Şubesine ait … seri numaralı 125.000 TL bedelli çekin ödenmemesine yönelik İİK 72 vd maddeler gereği 3. Kişilerin ibrazını da kapsayacak şekilde ihtiyati tedbir konulması için iş bu davanın açılması zaruretinin hasıl olduğunu, sunulu sebeplerle davanın kabulüne, davacının davalıya 125.000,00 TL tutarında borcu olmadığının tespitine, dava sonuna kadar … Ödemiş Şubesine ait … seri numaralı 125.000 TL bedelli çekin ödenmemesi için çek üzerine İİK 72 vd maddeler gereği teminatsız ya da teminat karşılığı 3. kişilerin ibrazı halinde de ihtiyati tedbir konulmasına, alacak haklarının saklı tutulmasına, yargılama giderlerinin karşı taraf üzerinde bırakılarak lehlerine ücreti vekalet takdirine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVA : Birleşen davada davacı … vekili Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu dava dilekçesi ile özetle; davacı müvekkili …’nin, İzmir İli, Ödemiş İlçesi, …..Mahallesinde bulunan , … … adı altında faaliyet gösteren akaryakıt istasyonun sahibi ve işleteni olduğunu, davacı müvekkilinin ticaret ile uğraşması sebebi ile Ödemiş İlçesinde bulunan banka şubeleri nezdinde, ticari amaçlı kredi hesapları ve çek hesaplarının bulunduğunu, davacı müvekkilinin ticari işletmesinin devamlılığının sağlanması için, sürekli olarak nakit ihtiyacı olup, 2018 yılı içerisinde yaşanan ekonomik krizler sebebi ile, davacı müvekkilinin işletmesindeki nakit akışının durduğunu, mevcut bankalara olan ticari kredi taksitlerinin ödenmesinin mümkün olmadığını, hakkında icra takipleri başlatıldığını, akabinde davacı müvekkilinin işletmekte olduğu akaryakıt istasyonunu kapatmak zorunda kaldığını, bu durum üzerine ticari faaliyetini devam ettirmek için, nakit arayışı içerisine düştüğünü, davacı müvekkilinin ticari çevresi bir kısım şahısların yönlendirmesi ile, … isimli şahıstan faiz karşılığında nakit para temin ettiğini, müvekkili ile … arasında yapılan görüşmede, eşi olan …’nin lehtar olarak ve ciro ederek …’a teslim edilecek olan, davacı müvekkilinin banka hesabından keşide edecek olduğu, 125.000,00 TL’lik çeki kendilerine teslim etmesi halinde, davacı müvekkiline 105.000,00 TL para verilmesi konusunda anlaştıklarını, söz konusu çekin müvekkilinin eşi tarafından ciro edilerek, … isimli şahsa teslim edildiğini, müvekkili ve eşine … tarafından 30.000,00 TL nakit ödeme yapıldığını, … isimli şahsın geri kalan 75.000,00 TL ödemeyi birkaç gün sonra yapacağını beyan ederek davacı müvekkilinin eşinin lehtar olduğu, 10.07.2018 tanzim tarihli , 75.000,00 TL’lik senedi imzalayarak, müvekkili ve eşine teslim ettiğini, bulunmaktadır. Müvekkilinin ve eşinin birkaç gün sonra bakiye 75. 000,00 TL bedeli almak için gittiklerinde ise, … isimli şahsın çeşitli bahaneler göstererek, davacı müvekkiline ve eşine ödeme yapmadığını, müvekkilinin ve eşinin daha sonraki aşamalarda, çeki teslim ettikleri … isimli şahsa ulaşmak istediklerini ancak bu şahsa ulaşmalarının mümkün olmadığını, davacı müvekkilinin ve eşinin, …’un ortak arkadaşları vasıtası ile, söz konusu almış bulundukları 30.000,00 TL’yi iade ederek, keşide etmiş bulunduğu çekin kendisine iade edilmesini istemiş olmasına rağmen bu taleplerinin sonuçsuz kaldığını, müvekkilinin ve eşinin kapalı olan işyerinde bulundukları sırada davalı bulunan …’ın, yanında bir takım şahıslar ile gelerek, çek bedelinin kendilerine ödenmesini istediklerini, davacı müvekkilinin yaşanan olayları, davalıya anlatarak söz konusu çek ile ilgili hukuki ihtilaflarının bulunduğunu, dolandırıldığını, dava ve şikayetlerde bulunduğunu beyan ettiğini, davacı müvekkili ve eşinin … hakkında, Ödemiş Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde, tefecilik ve dolandırıcılık suçu nedeni ile şikayetçi olduklarını, söz konusu şikayet sırasında bu şahsın aynı suçlar nedeni ile hakkında, bir çok şikayet ve dava dosyasının bulunduğunun tespit edildiğini, davacı müvekkili ile davalı arasında görüşmelerin geçmesinden sonra, davalı tüm hususları bilmesine rağmen, davacı müvekkilini dolandırmış bulunan … isimli şahısla fikir ve eylem birliği içerisinde bulunduğu bir durumda, kötü niyetli olarak, Ödemiş İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile, dolandırıcılığa konu çeke dayalı olarak icra takibi başlatıldığını ve davacı müvekkilinin mal varlığı hakkında haciz kararı alındığını, ayrıca davacı müvekkilinin, baskı altına alma amacı ile aynı çek ile, Ödemiş İcra Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile çek şikayetinde bulunduğunu, açılan bu dava ile, Ödemiş .. Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyası arasında hukuki ve fiili irtibat bulunması sebebi ile tensiben, Ödemiş … Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, davacı müvekkilinin haciz baskısı altına, borcu olmayan bir bedeli ödemek zorunda kalması durumunda ekonomik açıdan kendisi için telafisi imkansız zararlar doğacak olması sebebi ile davacı müvekkili hakkında, davalı tarafından başlatılmış bulunan Ödemiş İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası hakkında ihtiyati tedbir kararı verilerek, davacı müvekkili hakkındaki icra takibinin, dava sonuna kadar durdurulmasına, davacı müvekkili bulunan …’nin, …. Bank A.Ş. Ödemiş Şubesi nezdinde bulunan çek hesabından keşide edilen, … seri nolu çek sebebi ile dava konusu edilen miktar itibari ile borçlu olmadığının tespitine ve Ödemiş İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının dava konusu edilen bedel itibari ile borçlu olmadığının tespiti ile icra takibinin iptaline, lehlerine yargılama giderleri ve vekalet ücreti takdirine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Birleşen dosya davalısı … vekilleri Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu cevap dilekçesi ile özetle; davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddinin gerektiğini, öncelikle HMK hükümleri gereğince alacakları mücerret (soyut) borç ikrarı içeren kıymetli evraka (çek’e) dayandığından, davacı tarafın iddialarının dinlenemeyeceğini, senede karşı senetle ispat kuralı gereğince davacıların tanık deliline dayanmasına muvafakatlerinin olmadığını, müvekkili …’ın , babası … ile birlikte Ödemiş ilçesinde tarım ve hayvancılık işi ile uğraştıklarını, müvekkilinin paraya ihtiyacı olduğundan, hayvancılık yaptığı çiftlikten diğer bahçe komşusu olan diğer davalı …’a büyükbaş hayvan satmak ve bunun karşılığında diğer davalı …’un ise müvekkiline toplamda nakit olarak 150.000 TL ödemek hususunda anlaştıklarını, bu alışverişin müvekkilinin çiftliğinde yapıldığını ve bir gün sonra müvekkilinin Ödemiş hayvan pazarı içerisindeki kahvede diğer davalı …’la buluştuğunu, davalı …’ın daha önce nakit ödeme yapacağını beyan etmesine rağmen, müvekkiline elinde 125.000 TL meblağlı çek olduğunu ödemenin 25.000 TL’sini nakit geriye kalan 125.000 TL’sini de bu çekle ödemeyi teklif ettiğini, müvekkilinin, öncesinde bir alışverişi olmadığı için bu teklife soğuk baktığını ve kabul etmek istemediğini ancak müvekkilinin acil paraya ihtiyacının olması ve Serkan’ın “çekin sahibi Aktepe Petrol bunlar sağlam adamlar gel istersen arayalım soralım kendi kulaklarınla duy.” demesi üzerine müvekkilinin yanında davacı …’yi aradıklarını ve teklifi kabul ettiğini, bu olayın yaklaşık olarak 2018 yılı Temmuz ayının ortalarında yaşandığını, dava konusu çekin vadesi geldiğinde müvekkilinin iyi niyet göstergesi olarak ve çeki teslim almadan önce davacı … ve eşi ile telefonda görüşmüş olmanın rahatlığı ve bu şahısların verdiği güven ile davacı …’yi aradığını, davacı …’nın ” bu ara biraz sıkışığım, birkaç gün idare et çeki bugün bankaya ibraz etme, gelecek param var ödeyeceğim “dediğini, müvekkilinin bunun üzerine çekin bankaya ibraz süresinin son gününe kadar beklediğini ve iyi niyetini göstererek karşılıksızdır işlemi yapmadığını, müvekkilinin tüm bu iyi niyetine karşılık davacının borcunu inkar ederek çekin karşılığını ödememesinin kötü niyetli ve borcundan kurtulmaya yönelik bir tutum olduğunu, müvekkilinin parasını tahsil edememesi sonucu ekonomik olarak dar boğaza girdiğini ve hakkında icra takiplerine başlandığını, bunları ödemek zorunda kalan müvekkilinin hayvancılık işletmesindeki geçimini sağladığı hayvanlarını satmak zorunda kaldığını ve zincirleme bir etki yaratan bu durum sonucunda müvekkilinin ekonomik olarak yıkıma uğradığını, müvekkilinin davacılar hakkında Ödemiş İcra Mürdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibine başladığını ve çekin keşidecisi … hakkında karşılıksız çek keşide etme suçundan dolayı Ödemiş İcra Ceza Mahkemesinin … E. sayılı dosyasıyla şikayette bulunduğunu, davacıların haklarındaki takibi sürüncemede bırakmak için haksız ve kötüniyetli olarak açtıkları davanın reddi ile dava konusu alacağın %20’si oranından az olmamak üzere İcra İnkar Tazminatının davacı taraftan tahsili ile lehlerine yargılama gideri ve vekalet ücreti takdir edilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Asıl ve birleşen dava; kambiyo senedinden kaynaklanan İİK’nun 72/2. Maddesi uyarınca icra takibinden önce açılan menfi tespit davasıdır.
Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … esas, … karar sayılı 13.09.2021 tarihli kararı ile “…görülmekte olan davanın Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevine giren dava ve işlerden olduğu; Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesine ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gereğince “İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin İzmir ilinin mülki sınırları” olarak belirlendiğinden dava dosyasının görevli ve yetkili Nöbetçi İzmir Asliye Ticaret Mahkemesine devredilmesine/gönderilmesine, esas hükümle birlikte istinaf kanun yolu açık olmak üzere ” karar verildiği görülmüştür.
Gönderme kararı ile gelen dosya mahkememize tevzi edilmiş ve yukarıdaki esas numarasını almıştır.
08 Temmuz 2021 tarihli 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli 608 numaralı kararı ile “İzmir Asliye Ticaret Mahkemeleri yargı çevresi İzmir ilinin mülki sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç)” şeklinde belirlenmiştir. Anılan kararda, halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-10 esas, 2019/401 kara sayılı, 04.04.2019 tarihli emsal kararı “…Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSYK’nın 24.03.2005 tarihli ve 188 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve 551 sayılı KHK’nın 146’ncı maddesi nazara alındığında eldeki davada görevli mahkemenin Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa 08.07.2013 tarihinde faaliyete geçen Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
Genel mahkemelerin kuruluşunda olduğu gibi özel mahkemelerin (veya ihtisas mahkemelerinin) kuruluşu da mutlaka ayrı (özel) bir kanun hükmü ile düzenlenir. Özel mahkemelerin kuruluşunun tabii hâkim ilkesine aykırı düşmeyeceği 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 37’nci maddesinde belirtilmiştir.
Türk medeni yargılama hukukunda özel kanunlarla kurulmuş özel mahkemeler; kadastro mahkemeleri, icra mahkemeleri, tüketici mahkemeleri, aile mahkemeleri, fikri ve sınaî haklar hukuk mahkemeleri, denizcilik ihtisas mahkemesi ile iş mahkemeleridir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 24.03.2005 tarihli ve 188 sayılı kararında fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri konusunda İstanbul ve Ankara’da kurulup, faaliyete geçirilen fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerinin, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile 551 sayılı Patent Haklarının Korunması, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması, 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnamelerinden kaynaklanan hukuk davaları için ihtisas mahkemeleri olarak belirlenmesine, yargı çevrelerinin ise kuruldukları yerin mülki hudutları olarak tespit edilmesine; fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmayan yerlerde, yukarıda zikredilen Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerden kaynaklanan hukuk davaları için; bir asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bu mahkemenin, ikiden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan yerlerde ise 3 numaralı asliye hukuk mahkemesinin yetkilendirilmesine, ilgili mahkemelerin yargı çevrelerinin ise adli yargı adalet komisyonlarının merkez ve mülhakatları olan ilçeleri kapsayacak şekilde belirlenmesine karar verilmiştir. Halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davaya bakılması olanaklı değildir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemenin Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu yönündeki direnme kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, bir kısım üyeler tarafından eldeki davada HSYK’nın 24.03.2005 tarihli ve 188 sayılı kararı gereğince derdest davalara mahkemelerince devam edileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı, bu nedenle dava açıldıktan sonra kurulan Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olduğu gerekçesiyle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Tüm bu nedenlerle yerel mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekmiştir.” şeklindedir.
Emsal HGK kararının gerekçesi dikkate alınarak somut olay değerlendirildiğinde; 08 Temmuz 2021 tarihli 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli 608 numaralı kararı ile “İzmir Asliye Ticaret Mahkemeleri yargı çevresi İzmir ilinin mülki sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç)” şeklinde belirlendiği, anılan bu kararda, derdest davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenlemenin mevcut olmadığı, Türkiye Cumhuriyet Anayasa’sının 37. Maddesindeki “kanuni hakim güvencesi” ilkesinden hareketle uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olayın, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabi olması ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmesi gerektiği, o hâlde İzmir ilindeki Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin genişletilmesine ilişkin kararda ve yasada zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlığın, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenmesi gerektiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra yetki alanı HSK kararı ile genişletilmiş olan mahkememizin davaya bakmasına olanak bulunmadığı görevin dava şartı olduğu, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilebileceği anlaşılmakla mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine, görevli mahkemenin Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla, HMK’nın 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2- Kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde, kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde gönderme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesi GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK.nun 331/2.maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-Kararın taraflara tebliğine,
İlişkin, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 20/10/2021

Katip …
e-imza

Hakim…
e-imza