Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/675 E. 2021/1117 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/675
KARAR NO : 2021/1117

DAVA : İtirazın İptali (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/10/2021
KARAR TARİHİ : 23/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin tüzel kişi tacir olduğunu, davalının ise gerçek kişi tacir olup her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili mal satışına ilişkin bir uyuşmazlık olduğundan dava nispi ticari dava niteliğinde olup Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, davalının tacir olup olmadığının tespiti için ilgili Şirinyer Vergi Dairesine müzekkere yazılarak VUK 176 maddesi kapsamında bilanço esasına göre mi, işletme hesabı esasına göre mi defter tuttuğunun, yıllık kazançlarının tacirlere ilişkin sınırlar içinde olup olmadığının sorulması gerektiğini, davalı ile müvekkili arasında mal satışına ilişkin olarak ticari ilişki bulunduğunu, davalının müvekkilinden faturalar ile cam ürünleri satın aldığını, faturada belirtilen ürünlerin de davalıya teslim edildiğini, bir kısım borçlarını ödediğini, bu faturaların ve ödemelerin cari hesaba işlendiğini, bir kısım ödemeler yapılmış ise de borcun tamamının davalı tarafından ödenmediğini, bunun üzerine alacakların tahsili için İzmir….icra Müdürlüğünün…Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından süresi içinde yapılan itiraz nedeni ile takibin durduğunu, dava konusu malların davalıya teslim edilmesine rağmen borcun ödenmediğini, davalının takip tarihinde temerrüde düştüğünü, müvekkilinin tüzel kişi tacir olmakla ticari işletmesi ile ilgili karşı taraf ile ticari satış sözleşmesi yaptığını, 3095 sayılı kanunun ticari işlerde avans faizi uygulanmasını kabul ettiğini, davalının takip tarihinde temerrüde düştüğü dikkate alındığında icra takibinde takip tarihinden itibaren istenen faiz alacağının yasal mevzuata uygun olduğunu, müvekkilinin ticari defterlerinin incelenmesi halinde alacaklarının mevcut olduğunun tespit edileceğini, takip konusu miktarlar açık ve net olmakla davalının likit alacağı ödemediğini, arabuluculuk başvurusu yapıldığını ancak anlaşma sağlanamadığını, açıklanan ve mahkemece resen dikkate alınacak nedenlerle; davalı borçlunun İzmir…. İcra Müdürlüğü’nün…Esas sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, davalı borçlunun asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevap dilekçesi ile özetle; davacı tarafından müvekkiline karşı açılan icra takibi ve akabindeki itirazın iptali davasının tamamen haksız ve kötünyetli olduğunu, davacı tarafından icra takibine konu edilen 12.07.2021 tarih ve EAR2021000000688 no.lu faturanın kabulünün mümkün olmadığını, zira 12.07.2021 tarihli faturadan müvekkilinin aleyhine başlatılan icra takibi ile haberdar olduğunu, 12.07.2021 tarihli faturaya konu malların müvekkiline teslim edilmediğini, hal böyle olunca müvekkilinin itirazında haklı olduğunu, davacı tarafından icra takibine konu edilen 30.06.2020 tarih ve EAR2020000000843 no.lu fatura her ne kadar icra takibine konu edilmiş ise de anılan fatura bedelinin davacı tarafa davalı müvekkili tarafından 30.06.2020 tarihinde “bronz cam ödemesi” açıklaması ile yapıldığını, yine davacı tarafından icra takibine konu edilen 12.05.2020 tarih ve EAR2020000000627 no.lu faturaya konu malların ise 2020 yılı nisan ayı içerisinde davacı tarafa sipariş edildiğini, faturaya konu malların teslim edilmesinden önce 30.04.2020 tarihinde fatura konusu borcun müvekkili tarafından kredi kartına 4 taksit olarak davacı tarafa ödendiğini, davacı tarafından yapılan icra takibinin kötü niyetli olduğunu, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, alım satım ilişkisinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari ava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
TTK’nın 14. maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Kanunun 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce re’sen incelenir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nın 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih ve 19024 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; 1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, 2- Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Dosya kapsamından, davalının gerçek kişi olduğu, ticaret sicil müdürlüğünde şahıs olarak tacir kaydının bulunmadığı, esnaf odasına kayıtlı olduğu, işletme hesabına göre defter tuttuğu, yıllık alış ve satış tutarlarının bilanço usulüne göre defter tutma hadlerinin altında kaldığı, dolayısıyla davalının tacir sıfatını haiz olmadığı, davanın TTK’ nun 4. maddesinde düzenlenen mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı, TTK’nın 4. maddesindeki yasal düzenlenme karşısında uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, Yargıtay 20. HD:’nin 2015/10410 esas, 2015/1025 kara sayılı, 03/11/2015 tarihli, 2015/15241 esas, 2016/788 karar sayılı, 25/01/2016 tarihli yargı yeri belirleme kararlarının, Yargıtay 19. HD’nin 2015/15811 esas, 2016/5002 karar sayılı, 21/03/2016 tarihli kararının da aynı yönde olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK.nun 115/2.maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2-Kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde, kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde gönderme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331. Maddesi uyarınca harç vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
ilişkin, taraflar vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/12/2021

Katip …
e-imza

Hakim…
e-imza