Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/633 E. 2021/703 K. 21.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/633
KARAR NO : 2021/703

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/02/2017
KARAR TARİHİ : 21/09/2021

Ödemiş …. Asliye Hukuk Mahkemesinin …. tarih… E. … K. sayılı kararı üzerine dosya mahkememize tevzi edilmiş olup, dosyanın yukarıda belirtilen esasa kaydı yapıldı. Dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı taraf vekili dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili bankanın İncirliova Şubesi nezdinde davalı/borçlu … lehine ve dava dışı/borçlu …’nun müşterek ve müteselsil kefaletiyle 16.10.2008 tarihinde Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi ile Geri Ödeme Planı imzalandığını, bu sözleşmeye istinaden davalıya taksitli ticari kredi açılıp kullandırıldığını, davalı/borçluya ait kredi borcunun ödenmemesi sebebiyle, müvekkili banka tarafından davalı aleyhine İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyasından genel haciz yolu ile icra takibine geçildiğini, borçlulardan davalı … vekilinin icra dairesinin Yetkisine ilişkin İtirazı nedeniyle takibin, davalı yönünden tefrik edilerek Ödemiş ..İcra Müdürlüğünün …E sayılı dosyasına gönderildiğini, müdürlükçe, takibe ilişkin ödeme emrinin davalı/borçlu vekiline… tarihinde tebliğ edildiğini, davalı/borçlu vekilinin takibe, müvekkili bankaya böyle bir borçlarının olmadığından bahisle itiraz etmesi üzerine ilgili icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiğini, borçluların itirazlarının yasal dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili banka ile davalı/borçlular arasında genel kredi ve teminat sözleşmesi ve geri ödeme planı düzenlendiğini ancak borcun ödenmediğini, söz konusu Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi ve ekindeki Geri Ödeme Planının bizzat davalı … dava dışı müşterek ve müteselsil kefil … tarafından imzalandığını, bilgileri dahilinde taksitli ticari kredi açılıp kullandırıldığını, zaten bu hususun müvekkili bankanın defter ve kayıtlarının incelenmesiyle açıkça ortaya çıkacağını, mahkemece gözetilecek diğer nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; davalı/borçlunun Ödemiş .. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takip talebindeki kayıt ve şartlarla takibin devamına, davalı/borçlunun itirazları haksız olduğundan, itiraz ettiği alacaklarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkûm edilmesine, dava harç ve masrafları ile vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf vekili cevap dilekçesi ile özetle; davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, reddinin gerektiğini, zaman aşımı itirazlarını olduğunu, daha önce … tarihinde Ödemiş …Asliye Hukuk Mahkemesinin … E. sayılı dosyasında müvekkili aleyhine itirazın iptali davası açıldığını, iş bu davanın 16.02.2016 tarihinde reddine karar verildiğini ve kararın 13.05.2006 tarihinde kesinleştiğini, İİK.nun 67/1V. Maddesindeki altı aylık süre içinde itirazın kaldırılmasını istememiş olan alacaklının bir daha aynı alacaktan dolayı ilamsız icra yolu ile takip yapamayacağı gibi bir yıllık sürenin geçmesi ile itirazın iptali davası açılmamışsa ilamsız takibin de düşeceğini, alacaklının aynı alacaktan dolayı yeniden ilamsız takip yapamayacağını, bir yıllık süreyi geçiren alacaklının, genel hükümlere göre zamanaşımı süresi içinde alacağını dava etmek hakkının saklı olduğunu, Aydın… Ağır Ceza Mahkemesinin … E. sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere: “İddianamede … adına kullandırılan kredi ile ilgili olarak; Şüpheli … ve şüpheli kefili …. 16/10/2008 tarihinde İncirliova …Bankasına giderek traktör kredi sözleşmesini imzaladıklarını, kredi sözleşmesinde yer alan … ve …’na ait tapu senetleri ve çiftçilik belgelerinin sahte olduğunun ziraat odası ve tapu sicil müdürlüğünün cevabı yazılarından anlaşıldığını, kredi sözleşmesi içerisinde yer alan … ait 05/12/2008 tarih 7755 nolu faturada aracın bedelinin 92.000 TL olarak gösterilmesine rağmen, Kuyucak Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’ne verdikleri faturada aracın değerinin 17.000 TL olarak gösterildiğini, …’ın yüksek kredi almak için bankaya verdiği faturada oynamalar yaptığını kabul ettiği, sahte tapu ve çiftçilik belgelerini kendisinin doldurduğunu ancak diğer şüphelilerin bilgisi dâhilinde yaptığını inkâr ettiğini, Şüpheliler … ve …’ın birlikte gerçekleştiren fail olarak cezalandırılmaları, Şüpheli …. ise bu suçların işlenmesine yardım ettiği yardım eden sıfatıyla cezalandırılması gerektiği “ifadelerine yer verildiğini, banka ile … arasında 16.10.2008 tarihinde Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi imzalandığını, kredinin limitinin 72.000 TL. olduğunu, Kredi tutarı olan 72.000 TL. ‘nin aynı tarihte İbrahim …’ın …nolu hesabına aktarıldığını, kredinin açılması nedeni olan traktör satışına ilişkin olarak önce …marka traktöre ait 14.10.2008 tarihli proforma fatura düzenlendiğini ve buna istinaden kredi kullandırıldığını ancak bu traktöre ruhsat çıkarılmadığını, banka adına rehin tesis edilmediğini, dolayısıyla satışa konu olmadığını, bilahare bu kez 05.12.2008 tarihli …marka ikinci traktör için fatura düzenlendiğini, bu traktörün … adına … plaka ile trafiğe tescil ettirildiğini, ruhsat çıkartıldığını ve banka adına rehin tesis edildiğini, Bu traktör için şubeye ibraz edilen 05.12.2008 tarih ve 7755 sayılı faturada ise traktör bedelinin 92.000 TL, buna karşılık Trafik Şube Müdürlüğü’ne ibraz edilen aynı tarih ve sayılı faturada ise traktör bedelinin 17.000 TL olarak gösterildiğini, şube kredi kullandırıldığı tarihte krediye konu ilk traktörün rehini için herhangi bir işlem yapmadığını bilahare 15.12.2008 tarihinde …marka traktör için Kuyucak Trafik Şube Müdürlüğü’ne yazı gönderildiğini ve bu yazı üzerine şerhin işlendiği notun ilgili birim tarafından düşüldüğünü, şüpheli … emniyette verdiği ifadede, bankaya …’in kullanacağı krediye kefil olmak için gittiğini ve bu amaçla evrakları imzaladığını, daha sonra …’ın bazı evrakları daha imzalattığını, … plakalı traktörü almadığını, üzerine kayıtlı başka bir traktör de olmadığını, herhangi bir gayrimenkulünün de bulunmadığını, kredinin kefili olarak gözüken ….’da Kuyucak Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadesinde … Galeri’den … marka bir traktör satın aldıklarını, …’ı hayatında hiç görmediğini, …’ın kendisini kandırarak …’ın kredisine kefil olarak imza attırdığını anladığını beyan ettiklerini, aynı olaylarla ilgili olarak Ödemiş..Asliye Hukuk Mahkemesinin … ve … sayılı dosyaları ile aynı mahiyette davalar açılmış olup yargılamalarının devam ettiğini, bu dosyalarda Aydın… Ağır Ceza Mahkemesinin davasının sonucunun beklendiğini, kendilerinin de Aydın… Ağır Ceza Mahkemesinin dava sonucunun beklenmesini talep ettiklerini, bu nedenlerle; usul ve yasaya aykırı olan davanın reddine, icra takibi haksız olduğundan takip konusu miktarın %20 sinden az olmamak üzere lehlerine icra inkâr tazminatı ödenmesine mahkum edilmesine, dava harç ve masrafları ile vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; Genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Ödemiş … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin…esas, … karar sayılı 10.09.2021 tarihli kararı ile “…görülmekte olan davanın Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevine giren dava ve işlerden olduğu; Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesine ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gereğince “İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin İzmir ilinin mülki sınırları” olarak belirlendiğinden dava dosyasının görevli ve yetkili Nöbetçi İzmir Asliye Ticaret Mahkemesine devredilmesine/gönderilmesine, esas hükümle birlikte istinaf kanun yolu açık olmak üzere ” karar verildiği görülmüştür.
Gönderme kararı ile gelen dosya mahkememize tevzi edilmiş ve yukarıdaki esas numarasını almıştır.
08 Temmuz 2021 tarihli 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli 608 numaralı kararı ile “İzmir Asliye Ticaret Mahkemeleri yargı çevresi İzmir ilinin mülki sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç)” şeklinde belirlenmiştir. Anılan kararda, halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun … esas, … kara sayılı, … tarihli emsal kararı “…Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSYK’nın 24.03.2005 tarihli ve 188 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve 551 sayılı KHK’nın 146’ncı maddesi nazara alındığında eldeki davada görevli mahkemenin Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa 08.07.2013 tarihinde faaliyete geçen Manisa … Asliye Hukuk Mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
Genel mahkemelerin kuruluşunda olduğu gibi özel mahkemelerin (veya ihtisas mahkemelerinin) kuruluşu da mutlaka ayrı (özel) bir kanun hükmü ile düzenlenir. Özel mahkemelerin kuruluşunun tabii hâkim ilkesine aykırı düşmeyeceği 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 37’nci maddesinde belirtilmiştir.
Türk medeni yargılama hukukunda özel kanunlarla kurulmuş özel mahkemeler; kadastro mahkemeleri, icra mahkemeleri, tüketici mahkemeleri, aile mahkemeleri, fikri ve sınaî haklar hukuk mahkemeleri, denizcilik ihtisas mahkemesi ile iş mahkemeleridir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun .. tarihli ve … E., …K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 24.03.2005 tarihli ve 188 sayılı kararında fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri konusunda İstanbul ve Ankara’da kurulup, faaliyete geçirilen fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerinin, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile 551 sayılı Patent Haklarının Korunması, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması, 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnamelerinden kaynaklanan hukuk davaları için ihtisas mahkemeleri olarak belirlenmesine, yargı çevrelerinin ise kuruldukları yerin mülki hudutları olarak tespit edilmesine; fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmayan yerlerde, yukarıda zikredilen Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerden kaynaklanan hukuk davaları için; bir asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bu mahkemenin, ikiden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan yerlerde ise 3 numaralı asliye hukuk mahkemesinin yetkilendirilmesine, ilgili mahkemelerin yargı çevrelerinin ise adli yargı adalet komisyonlarının merkez ve mülhakatları olan ilçeleri kapsayacak şekilde belirlenmesine karar verilmiştir. Halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa .. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa …. Asliye Hukuk Mahkemesince davaya bakılması olanaklı değildir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemenin Manisa… Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu yönündeki direnme kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, bir kısım üyeler tarafından eldeki davada HSYK’nın 24.03.2005 tarihli ve 188 sayılı kararı gereğince derdest davalara mahkemelerince devam edileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı, bu nedenle dava açıldıktan sonra kurulan Manisa …Asliye Hukuk Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olduğu gerekçesiyle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Tüm bu nedenlerle yerel mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekmiştir.” şeklindedir.
Emsal HGK kararının gerekçesi ve dosya kapsamı dikkate alınarak somut olay değerlendirildiğinde; 08 Temmuz 2021 tarihli 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli 608 numaralı kararı ile “İzmir Asliye Ticaret Mahkemeleri yargı çevresi İzmir ilinin mülki sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç)” şeklinde belirlendiği, anılan bu kararda, derdest davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenlemenin mevcut olmadığı, Türkiye Cumhuriyet Anayasa’sının 37. Maddesindeki “kanuni hakim güvencesi” ilkesinden hareketle uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olayın, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabi olması ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmesi gerektiği, o hâlde İzmir ilindeki Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin genişletilmesine ilişkin kararda ve yasada zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlığın, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenmesi gerektiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Ödemiş …. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra yetki alanı HSK kararı ile genişletilmiş olan mahkememizin davaya bakmasına olanak bulunmadığı görev dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilebileceği anlaşılmakla mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine, görevli mahkemenin Ödemiş .. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Ödemiş … Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2- Kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde, kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde gönderme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesi GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK.nun 331/2.maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
İlişkin, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 21/09/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim…
e-imzalıdır