Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/600 E. 2021/771 K. 08.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/600
KARAR NO : 2021/771

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 06/12/2011
KARAR TARİHİ : 08/10/2021

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacılar vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilleri ile davalı şirket ve ortakları arasında … tarihli “mal alım satım sözleşmesi” ile bu sözleşmeye ek olarak “mal alım ve işleme işçiliği ve kar farkı sözleşmesi” adı altında sözleşmenin imzalandığını, ek sözleşme gereğince Akçapınar Urganlı Bölgesinde bir sezonluk tüm maliyet ve masrafları davalılara ait olmak üzere domates üretim ve işleme sergisinin açıldığını, bu serginin tüm üretim ve işleme organizasyonlarının müvekkilleri tarafından yerine getirildiğini, müvekkillerinin, davalılara bu zamana kadar hiç toparlayamadıkları miktarda ve kalitede kuru toplamalarını sağlayarak ekonomik katkıda bulunduklarını, sezon sonunda iyi kalitede 136 ton kuru domates üretildiğini, müvekkillerinin bu sergi ve organizasyondan dolayı sözleşme gereğince kg başına 1,00 TL’den 136.000,00-TL alacaklarının doğduğunu, her türlü masrafları müvekkilleri tarafından karşılanan Halitpaşa Sergisi Bölgesinde 24.170 kg kuru domatesin davalılara ait fabrikaya teslim edildiğini, bu domateslerin birim fiyatı en az 6,50 TL olmasına rağmen müvekkillerinin, davalılardan sözleşme gereğince 5,00 TL/kg’den 24.170 kg kuru domates bedeli olan 120.850,00-TL alacaklarının bulunduğunu, yine her türlü masrafları müvekkilleri tarafından karşılanan Nusaybin Bölgesinde üretilen 8.750 kg kuru kürkütlü domatesin davalılara ait fabrikaya teslim edildiğini, bunların birim fiyatının piyasada en az 6,50 TL olduğunu, müvekkillerinin, davalılardan sözleşme gereği 5,00 TL / kg 8750 kg kuru domates bedeli olan 43.750,00-TL alacaklarının bulunduğunu, müvekkilinin 145.000 kg işlenmemiş ham madde domatesinin bedelini ödeyip piyasadan temin ederek davalılara ait sergiye ilave ettiğini, bunların birim fiyatı 0,30 TL/kg bedelinden 43.500,00-TL olduğunu, bu sezonda 11.000 kg salça üretildiğini, birim fiyatı 2,10-TL/kg olmak üzere müvekkilinin 23.100,00-TL salça bedeli alacağının bulunduğunu, müvekkillerinin domates tohumu için Urganlı sergisindeki üreticilere davalılar adına 2.100,00-TL ödeme yaptığını, müvekkillerinin davalılardan bu kalem yönünden de alacaklı olduklarını, müvekkillerinin toplam alacaklarının 369.300,00-TL olduğunu, müvekkillerinin tacir olmadıklarını, tutmakla yükümlü oldukları defter ve belgelerinin bulunmadığını belirterek, fazlaya ilişkin saklı kalmak kaydı ile 369.300,00 TL alacağın, doğum tarihi olan 01/09/2011 tarihinden işleyecek ticari işlerde uygulanacak temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile özetle; taraflar arasında iki ayrı sözleşmenin bulunduğunu, bunlardan ilkinin; müvekkili şirket ile davacılardan … arasında düzenlenen … tarihli mal alım sözleşmesi olduğunu, bu sözleşme uyarınca davacının “250.000 kg kuru domatesi kg’ını 5,00 TL’den müvekkiline satıp teslim etmeyi” kabul ve taahhüt ettiğini, ikinci sözleşmenin; müvekkili şirket ile tüm davacılar arasında düzenlenen mal alım ve işleme işçiliği ile kar farkı sözleşmesi olduğunu, bu sözleşmenin müvekkili şirketin yetkili ortakları tarafından imzalanan ancak şirket adına düzenlenmiş bir sözleşme olduğunu, bu sözleşme uyarınca davacıların “kopur olarak adlandırılan tarlada henüz olgunlaşmamış domateslerin bakım, yetiştirme, toplama ve kurutma aşaması olmak üzere tüm bakım ve işçiliklerini kg başına 0,037 TL’den yapmayı” kabul ve taahhüt ettiklerini, buna karşılık müvekkilinin kuru domatesin 1 kg’ı için davacılara 1 TL ödeme yapmayı kabul taahhüt ettiğini, sözleşmeye göre davacılar tarafından salçalık olarak temin edilecek domateslerde ise tüm maliyetler düşüldükten sonra elde edilecek karın yarı yarıya paylaşılacağını, … tarihli ilk sözleşmedeki ödeme şeklinin bu sözleşme ile değiştirilerek “mal bitene kadar her hafta 25.000,00-TL ödeme yapılacağının” kabul edildiğini, davacılar arasında adi ortaklık ilişkisinin bulunduğunu, yapılan ilk sözleşme uyarınca satılıp teslim edilmesi taahhüt edilen 250.000 kg kuru domatesin teslim edilmediğini, müvekkilinin bu alım satım sözleşmesine dayalı olarak çek ve banka havaleleri ile ödemeler yaptığını, mal teslim edilmemesi nedeniyle zarara uğradığını, ikinci sözleşme ile taze domates için 0,037 TL/kg işçilik bedeli kararlaştırılmış olmasına rağmen davacıların bu bedelin iki katını aşan işçilik maliyetleri çıkartarak müvekkilinden istekte bulunduklarını, ödemelerin davacılar tarafından müstahsil ve işçilere yapılacak olmasına rağmen davacılar bu ödemeleri yapmadıkları için müvekkilinin doğrudan müstahsillere ve işçilere ödemeler yaptığını, ayrıca nakliye ve ilaç bedellerini ödediğini, taahhüt edilen teslimin davacılar tarafından yerine getirilmediğini, müvekkilinin 14/10/2011 tarihinde davacı ortaklardan …’e … Bankası’na ait 30/11/2011 keşide tarihli, 8718152 numaralı, 25.000,00-TL bedelli, 20/01/2011 keşide tarihli, 8718155 numaralı, 25.000,00-TL bedelli olmak üzere iki adet çeki ve davacı ortaklardan …‘a 27/12/2011 keşide tarihli 8718153 numaralı, 25.000,00-TL bedelli çeki düzenleyerek teslim ettiğini, davacılardan …’ın çek teslimine ilişkin tediye makbuzunu imzalayarak makbuzun arkasına “Eda Organik kalan alacağımız 25.000,00-TL” yazdığını, davacıya kendisi ve ortakları adına … Bankası’nın 04/02/2012 keşide tarihli, 8718154 numaralı 25.000,00-TL bedelli çekin düzenlenerek verildiğini, bu çek ile kalan tüm alacağın ödendiğini, davacı tarafın yazılı ve imzalı bu beyana rağmen daha sonra müvekkilinden ilave 2.000,00-TL ödeme isteğinde bulunduğunu, müvekkilinin de 25.000,00-TL bedelli bu çeki düzelterek 27.000,00-TL bedelli yaptığını, bu çek fotokopisinin üzerine de davacının çeki teslim aldığına dair imza attığını, davacılardan …’ın adi ortaklığı temsil yetkisinin bulunduğunu, bu beyan ile birlikte davacıların müvekkilinden hiçbir hak ve alacağının kalmadığının açık olduğunu, işin 14/10/2011 tarihinde sona erdiğini, sözleşme tarihi ile 14/10/2011 tarihleri arasında müvekkili tarafından müstahsillerden satın alınan mal bedelinin 317.888,45-TL olduğunu, müstahsillere ödemelerin banka havalesi, çek ve bir kısmının nakit olarak elden yapıldığını, davacılarla yapılan sözleşme kapsamında alınan taze domates miktarının 877.340 kg olduğunu, bunun 0,037 TL’den işçilik bedeli dahil fiyatının 32.461,58-TL olduğunu, müvekkili tarafından yapılan tüm ödemelerin 405.225,03-TL olduğunu, müvekkillerinden … ve …’in sözleşmeyi şirket temsilcisi sıfatı ile imzalamaları nedeniyle şahıslarına husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, … tarihli sözleşme ile teslimi taahhüt edilen malın teslim edilmediğini, alacağın kalmadığına ilişkin yazılı belgenin bulunduğunu, aksinin yine yazılı belge ile ispatlanması gerektiğini, salça üretimin hiç yapılmadığını, davacı tarafın 136.000 kg kuru domates üretildiğini ileri sürdüğünü, bu iddianın gerçek dışı olduğunu, sözleşme kapsamında müvekkili tarafından davacı tarafın dava dilekçesinde de kabul ettiği şekilde 667.000,00-TL ödeme yapıldığını, sözleşmeye göre yapılması gereken ödeme miktarının fazlası ile hesaplandığında dahi 405.225,03-TL olduğunu, davacı tarafın sözleşme gereği temin edilen mal ve hizmet toplamının 1.046.300,00-TL olduğu yönündeki iddiasının doğru olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE ;
Dava; alım satım ve hizmet sözleşmesine dayalı alacak davasıdır.
Taraflar arasındaki ticari ilişkinin çerçevesi iki adet sözleşme ile belirlenmiştir.
Bunlardan … tarihli sözleşme, “satıcı” … ile “alıcı” … Ltd Şti arasında “mal alım satım sözleşmesi” adı altında düzenlemiştir. Bu sözleşmede satışa konu mallar … tarafından Mütevelli, Manisa ve Mardin’de kurutma alanlarında kurutulan domates ürünleri olarak belirtildikten sonra maddenin alt başlığında 250.000 kg çuvallanmış kuru domates ve küf ve maya içermeyen ortalama % 13–16 nem içeren olarak açıklanmıştır. Sözleşmede satış bedeli birim fiyat 5,00-TL/ kg olarak kararlaştırılmıştır. Ödemeler kısmında ise % 40-60 arasında işin ve kalan kısmının çek olarak ödeneceği düzenlenmiştir.
Bu sözleşmeye ek olarak düzenlenen “mal alım ve işleme işçiliği ve kar farkı sözleşmesi” başlıklı sözleşme …, …, …, … ve … arasında imzalanmıştır. Bu sözleşmede alınan tüm malların ve tarlaların bakımının, domateslerin sağlıklı ve sağlıklı yetiştirilmesinin, kontrolünün, işçi tedarikinin, domateslerin toplanmasının, sergi yerine getirilmesinin, organize edilmesinin, domateslerin kurutulmasının, çuvallanmasının ve fabrikaya sevk haline getirilmesinin Zennun ve tüm ortaklara ait olduğu, sergi yerlerindeki işçilik ve tüm işlemler dahil olarak 0,037 TL / kg taze domates olduğu kararlaştırılmıştır. Tohur sergisinden gelen her bir kg kuru domates için … ve tüm ortaklara 1,00 TL/kg ödeneceği düzenlenmiştir. Aynı ek sözleşmede ilk sözleşmede ödemeler kısmında yer alan % 40-60 ödeme kısmı ertelenerek yerine Halitpaşa’dan gelen mallar için haftalık hesap görülerek mal bitene kadar her hafta yaklaşık 25.000,00-TL ödeme yapılacağı, mal bitiminden sonra toplam hesap görülerek kalan bakiye için çek ile ödeme yapılması kararlaştırılmıştır.
Mahkememizce dava dosyası ve taraflara ait ticari defterler ve dayanağı olan belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Mali müşavir bilirkişi … 05/07/2013 tarihli raporunda özetle; davalıya ait yasal defterlerin açılış kayıtlarının yapıldığını, defter kayıtlarının birbirini doğrular nitelikte olduğunu, ancak kapanış tasdiklerinin bulunmadığını, bu hali ile defterlerin sahibi lehine delil niteliğinin bulunmadığını, davalının defter ve kayıtlarına göre davacıların, davalılardan herhangi bir alacaklarının bulunmadığını, davacılardan …’a toplam 212.400,00-TL, diğer davacı …’e toplam 114.000,00-TL ödeme yapıldığını, davacı … …’a yapılan ve davalı kayıtlarında gözüken bir ödemenin bulunmadığını, davacılardan … ve …’ün de yer aldığı müstahsillere toplamda 404.610,31-TL mal bedeli ödendiğini, dava tarihi itibari ile davacıların herhangi bir alacaklarının bulunmadığı bildirmiştir.
Aynı bilirkişi itirazlar üzerine düzenlendiği … tarihli ek raporunda özetle; davacıların alacaklılarının varlığı yönünde yaptığı incelemeye göre, müstahsillere toplamda 404.610,31-TL mal bedeli ödemesinin yapıldığını, dosyaya söz konusu mal alımlarına ilişkin VUK hükümlerine göre davalı tarafından düzenlenme zorunluğu bulunan müstahsil makbuzlarının veya malın davacılar tarafından davalıya teslim edildiğini kanıtlayan yazılı teslim belgelerinin sunulmasından sonra görüş bildirilebileceğini, bu aşamada alacak ve borcun tespitinin mümkün olmadığını bildirmiştir.
Mahkememizce oluşturulan bilirkişi heyetinden yeni bir rapor aldırılmıştır.
Ziraat mühendisi bilirkişi …, mali müşavir bilirkişi… ve hukukçu bilirkişi …’den oluşan bilirkişi heyeti hazırlayıp sundukları … tarihli raporlarında özetle; davacı defterlerinden sonuca ulaşılamadığını, davacı tarafın, teslim ettiği mal miktarını imzalı belge ile kanıtlayamamış olmakla birlikte davalının beyanına göre verilen 25.000,00-TL bedelli çek ile davalı kayıtlarına işlenen kantar fişleri için davalı tarafın davacı tarafa borcunun kalmadığı kabul edildiğinde, davalı tarafın davacı tarafa ödeme yaparken kendisine sunulan kantar fişleri için ödeme yaptığının kabulünün gerektiğini, bu durumda davacının 10/09/2015 tarihli dilekçesi ekinde sunduğu kantar fişinin davalı defterlerine işlenip işlenmediğinin araştırılması gerektiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin C.1 maddesinde ağırlık konusunda alıcı tarafından seçilecek olan bir kantar ağırlık tespitinin geçerli olduğunun belirtildiğini, bu maddedeki araştırmanın yapılıp yapılmayacağının takdirinin mahkemeye ait olduğunu, şayet araştırmanın yapılması halinde davacı tarafın sunduğu kantar fişlerinin davalının sunacağı ödemesini yaptığı kantar fişlerinin arasında olup olmadığının araştırılması için davalıdan ödeme dayanağı olan kantar fişlerinin sunulmasının istenmesi ve davalının sunacağı fişler ile davacı tarafın sunduğu fişlerin karşılaştırılarak 10/09/2015 tarihinde sunulan kantar fişlerinin davalının ödeme yaptığı fişler arasında yer alıp almadığının incelenmesi gerekeceğini, şayet mahkemece söz konusu araştırmalara gerek olmadığının düşünülmesi halinde ise davalı tarafın iddialarını kanıtlayamadığı ihtimaline göre davacı tarafın davalıdan alacaklı olduğu miktarın 255.058,20-TL olacağını bildirmişlerdir.
Aynı bilirkişiler 23/05/2016 tarihli ek raporlarında; davacı tarafın asıl raporda listelenen teslim edilen kuru domateslerin hangilerinin Urganlı’dan alındığını açıklaması, davalının da bedelini ödediği kantar fişlerini dosyaya sunması halinde yeniden hesaplama yapılacağını bildirmişlerdir.
Mahkememizce; “HMK’nın 202. maddesi gereğince; yazılı delil başlangıcının, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gösterilmiş belge olduğu, aynı maddenin 1. fıkrası gereğincede, yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belgenin bulunması halinde senetle ispatı gereken bir hukuki işlemin tanıkla ispatının mümkün olduğu, somut olayda; davacı tarafça dayanılan kantar fişlerinin üzerindeki yazıların davalıya ait olmadığı yani bunların davalıdan sadır olmadığı, bu yönüyle de yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilemeyeceği, HMK’nın 202. maddesindeki düzenlemeye göre tanık dinlenemeyeceği, davalı tarafın teslimi inkar etmiş olması karşısında, ürün teslim ettiğini ispat yükünün davacı tarafa ait olduğu, bunun da yazılı delillerle ve belgelerle ispat edilmesi gerektiği, dava dilekçesinde belirtilen miktarda ürünün teslim edildiği ve dolayısıyla alacaklı olunduğu hususunun davacı tarafça yazılı delil ve belgelerle ispatlanamadığı, teslim konusunda davacı tarafça teklif edilen yemini kabul eden davalılar … ve …’nın gerek kendileri adına gerekse davalı şirket adına ‘davacılar …, … ve … ile yapılan … tarihli mal alım satım sözleşmesi ve bu sözleşmeye ek mal alım ve işleme işçiliği ve kar farkı sözleşmesi kapsamında davacılar tarafından mahkemeye sunulan kantar fişlerinde dava dışı… adlı kişilerce tartı yaptırılan 21.360 kg domatesi, kantar fişinde tartıyı yaptıran kişinin kim olduğu belli olmayan 75.410 kg domatesi, kantar fişinde ismi belirtilmeyen 5.530 kg kuru domatesi ve salçalık domatesleri davacılardan teslim almadıkları’ konularında … tarihli duruşmada usulüne uygun olarak yemin yaptıkları, davacılardan …’ın imzaladığı ve arkasında ‘Eda Organik kalan alacağımız 25.000,00-TL’ ibaresi yazılı olan çek teslimine ilişkin tediye makbuzunda imzaya yönelik herhangi bir itiraz ileri sürülmediği, bu makbuzun taraflar arasındaki dava konusu sözleşme ilişkisi kapsamında kalan davacı alacağını gösteren bir belge olarak kabul edilmesi gerektiği, bu makbuzda kararlaştırılan davacı alacağının ise … Bankası’nın 04/02/2012 keşide tarihli, 8718154 numaralı 25.000,00-TL bedelli çeki işe birlikte davacı tarafa ödendiği, davalı tarafın kendisine teslim edilen ürün kadar ödeme yaptığı, bunun haricinde dava konusu davacı alacağının varlığının ispatlanamadığı” gerekçeleriyle “Davanın REDDİNE” ilişkin 02/02/2018 tarihli, 2011/625 Esas ve 2018/82 Karar sayılı karar verilmiştir.
Verilen bu karara karşı davacı tarafça istinaf yoluna gidilmiştir.
Mahkememizin bu kararı İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ’nin 02/09/2021 tarihli, 2021/1132 Esas ve 2021/1080 Karar sayılı kararı ile kaldırılmıştır.
Kararın gerekçesinde;
“Dava alacak talebinden kaynaklanmakta olup, ilk derece mahkemesince davaya Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakıldığı görülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.
Diğer taraftan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Öte yandan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve istinaf incelemesi aşamasında Bölge Adliye Mahkemesince re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık, kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, asliye hukuk mahkemesinin ticari olmayan bir davayı asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça usule aykırılık halini oluşturmaktadır.
Somut olayda; davacıların dava açarken tacir olmadıklarına dair beyanda bulundukları anlaşılmakta olup dava dosyasına davacıların tacir olduğuna dair bilgi ve belgenin de sunulmadığı görülmüştür. Davacıların tacir olmadığı bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır
Davacı tarafın tacir sıfatı bulunmadığından, davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ait olup, mahkemece asliye hukuk mahkemesinin görevli olması nedeniyle dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmesi gerekirken Asliye Ticaret Mahkemesince karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/12255 E. 2016/2566 K.)
Görev kamu düzeni ile ilgili olup, yargılamanın her safhasında ve re’sen nazara alınmalıdır. Hal böyle olunca, ticaret mahkemesince davaya bakılması usul ve yasaya aykırı olduğundan davacıların istinaf talebinin kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacıların diğer istinaf itirazları incelenmeksizin …nın 354/1-a/6 maddesi gereğince Asliye Hukuk Mahkemesine görevsizlik karar verilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” denmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince, mal varlığı haklarına ve şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
Aynı kanunun 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez.
Zira; Türk Ticaret Kanunu ile kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde ticari davalar, ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlenmiştir.

Somut olayda; davacılar tacir olmadığından ve taraflar arasındaki uyuşmazlık her iki tarafın ticari işletmesinden de kaynaklanmadığından, dava ticari dava olarak kabul edilemez. Görev kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında mahkeme tarafından kendiliğinden dikkate alınacağından, uyuşmazlığın çözümünde 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olduğundan, göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince usulden REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren yasal 2 haftalık süre içerisinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının davaya bakmakla görevli İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Harç ve yargılama giderlerinin 6100 sayılı HMK’nın 331. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine, taraflardan birinin iki hafta içerisinde gönderme isteğinde bulunmaması halinde, taraflardan birisinin isteği üzerine mahkememizce “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilerek, aynı karar ile yargılama giderlerinin 6100 sayılı HMK’nnn 331. maddesinin 2. fıkrasının 2. cümlesi uyarınca karara bağlanmasına,
Dair, taraf vekillerinin yokluklarında, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 08/10/2021

Başkan …
¸E-imza
Üye …
¸E-imza
Üye …
¸E-imza
Katip …
¸E-imza