Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/595 E. 2022/937 K. 11.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/595
KARAR NO : 2022/937

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 11/10/2011
KARAR TARİHİ : 11/11/2022

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacılar vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkillerinden … Ltd. Şti.’nin yurt içi-yurt dışı taşıma işleri ile uğraşmak üzere İstanbul’da kurulduğunu, davalı şirket de İzmir’de kurulu olup onun da yurt içi-yurt dışı taşıma işleri ile uğraştığını, müvekkili şirketin taşıma kapasitesi taşıma için gerekli olan Araçla Taşıma Yapma Uygunluk Belgesini (C2 Yetki Belgesi) almaya yeterli olmadığından bu ticari faaliyetini söz konusu yetki belgesini alma kapasitesine sahip olan davalı şirket üzerinden yürütmeyi planladığını ve inançlı işlem anlaşmasının yapıldığını, müvekkili şirketin mülkiyetindeki iki adet dorse ile satın almayı planladığı iki adet çekicinin eşya taşımasında kullanılabilmesi için davalı şirketin filosu içerisinde yer alması suretiyle taşıma yapmasının kararlaştırıldığını, müvekkili şirket adına tescilli
… (eski plaka no …) ve … (eski plaka no …) plakalı iki adet “Fauehuf” marka yarı römorkörün (dorse) toplam 29.800,00 TL tutarındaki 13/04/2007 tarihli iki adet fatura karşılığı davalı şirkete devredildiğini, noterde satışının yapıldığını, ancak inançlı işlem anlaşması gereği fatura bedellerinin ödenmediğini, müvekkili şirketin satıcı firma olan
… Motorlu Araçlar San. ve Tic. A.Ş.’nin İstanbul Şubesi’ne satın almak için sipariş verdiği iki adet Mercedes-Benz Axor 1840 LS tipi çekicinin satıcı firmanın Samandıra-Kartal’daki İstanbul şubesinden davalı şirket adına ancak müvekkili şirket hesabına satın alındığını, söz konusu çekiciler 2007 model olup, plaka numaralarının … ve … olduğunu, söz konusu çekicilerin peşinatı olarak toplam 40.000,00 EURO’nun müvekkili şirket tarafından satıcı firma olan … Şirketine ödendiğini, bakiye satış bedeli olan 92.000,00 EURO’nun ise finans kuruluşu … … A.Ş.’den davalı şirket adına taşıt kredisi olarak çekilip satıcı … Şirketine ödendiğini, bu kredinin geri ödemesinin aylık 2.312,45 EURO olmak üzere 48 ay vadeli toplam 110.998,44 EURO olarak yapıldığını, müvekkili şirketin söz konusu kredi sözleşmesinin müşterek borçlusu ve kefili olduğunu, kredi geri ödemelerinin tamamının müvekkili … tarafından önce davalı şirketin ve şirket yetkilisi ve hissedarı davalı …’nun hesaplarına bazen EURO cinsinden bazen de TL olarak havale edildiğini, söz konusu taksitlerin davalı şirket tarafından kredi veren şirkete ödendiğini, EURO cinsinden havalelerin genellikle …’ın Garanti Bankası Pendik Şubesi’ndeki … numaralı EURO hesabından, bazılarının ise aynı banka şubesindeki …-… ortak hesabı olan … numaralı EURO hesabından … tarafından … adına davalı şirketin Garanti Bankası Pınarbaşı İzmir Şubesi’ndeki … numaralı EURO hesabından yapıldığını, birkaç havalenin … tarafından elden yapıldığını, TL cinsinden havalelerin ise genellikle (birkaç havale farklı hesaptan veya elden yapılmış) …’ın Garanti Bankası Pendik Şubesi’ndeki … nolu TL hesabına veya davalı şirket yetkilisi …’nun aynı şubedeki … numaralı hesabına yapıldığını, bazı taksit tutarların ise dava konusu araçların ticari faaliyetleri ile ilgili fatura bedellerinin müşterilerce havale edildiği davalı şirketin Garanti Bankası Pendik Şubesi’ndeki … numaralı EURO, 9087869 USD, … numaralı TL hesaplarından doğrudan kredi veren finans kuruluşuna ödendiğini, anlaşmaya konu dorse ve çekicilerle yapılan bütün ticari taşımaların faturasının davalı şirket tarafından düzenlendiğini, fatura bedellerinin ise adına fatura düzenlenen müşteriler tarafından davalı şirket adına Garanti Bankası Pendik Şubesi’nde açılmış bulunan bu hesaplara yatırıldığını, davalı şirketin bu hesabı kontrol etmesi ve paraları dilediği gibi kullanması için müvekkili şirket yetkilisi …’a her yıl vekaletnameler verdiğini, vekaletnamelerle dava konusu dorseli çekicilerin ticari faaliyetleri ile ilgili bütün gelir ve giderlerin yapıldığını, yukarıdaki banka hesabındaki kontrolünde bulundurdukları araçların ticari faaliyetleri ile ilgili olarak her türlü harcamanın bu hesaplardan ve kendi şahsi hesaplarından yapıldığını, dava konusu … ve … plakalı iki adet yarı römorkörün davalı şirkete devrinden hemen sonra noter satış masrafı, kasko poliçe giderleri, C2 belgesi düzenleme giderleri, üzerlerine “…” ibareli logo yazılım giderleri, Roder muayenesi ve bakım giderleri için …’ın banka hesabından davalı şirketin banka hesabına 14/05/2007 tarihinde 4.075,13 TL, 19/06/2007 tarihinde 8.966,00 TL olmak üzere toplam 13.041,13 TL havale yapıldığını, ayrıca dava konusu dorse ve çekiciler ile ilgili motorlu taşıt vergileri, sigorta poliçe primleri, çekicilerin şoförlerinin maaşları, her türlü işçilik hakları, araçların bakım ve onarım giderleri, C2 belgesinin harçları, trafik cezaları vs. araçlarla ilgili tüm giderlerin davacı … tarafından ödendiğini, … plakalı çekici için kesilen trafik cezasının müvekkili … tarafından TEB Kozyatağı İstanbul Şubesi’ne ödendiğini, gerçekte davacıya ait olan dava konusu yarı römorkörlerin ve çekicilerin davalı şirketin unvanı altında ticari faaliyetler ile ilgili bütün gelir ve giderlerin davalı şirket tarafından verilen vekaletnameye dayanılarak müvekkili … tarafından kontrol ve idare edildiğini, davalı şirkete anlatıldığı gibi müvekkilinin ticari faaliyette bulunma imkanı sunmasının bedeli olarak yurt dışı taşıması için her tır karnesi alımında 75,00 EURO tutarında tır karnesi komisyonu, yurt içi nakliyede her servis başına 50,00 TL tutarında komisyon, her araç başına her ay 54,00 EURO tutarında CMR komisyonu ödendiğini, aylık 1.500,00-2.000,00 EURO arasında davalıya ödemeler yapıldığını, ancak davalı şirketin Temmuz 2011 tarihinden bu yana araçları ticari işlerde (taşıma) kullanmaya son verdiğini, dava konusu 4 aracı da fiilen müvekkili …’a teslim ettiğini, araçların halihazırda müvekkilleri tarafından İstanbul’da güvenli bir yerde muhafaza altında tutulduğunu, defalarca istendiği halde davalı tarafın, dava konusu araçların müvekkili şirkete resmi devir işlemlerini yapmaktan kaçındığını, ticari faaliyete son verilmiş olması nedeniyle aylık ortalama 7.500,00 TL kazançtan mahrum olunduğunu belirterek, dava konusu 4 adet aracın davalı adına olan tescillerinin iptal edilerek müvekkili şirket adına tescil edilmesine, bu isteğin kabul görmemesi durumunda dava konusu römorkörlerin fatura bedelleri, dava konusu çekicilerin satın alma bedeli olarak (peşinat ve kredi geri ödemesi taksitleri) müvekkilleri tarafından davalılara yapılan ödemeler, davalılara ödenen her türlü komisyon (tır karnesi, iç nakliye ve CMR komisyonları) ile müvekkillerinin dava konusu araçlar için ödediği motorlu taşıtlar vergisi, sigorta poliçesi primleri, trafik cezaları, şoför maaşları, işçilik ödemeleri, araç bakım ve onarım giderleri, C2 belgesi harçları, noter satış masrafı, logo yazım gideri vs. her türlü giderin fatura tarihlerinden veya ödeme tarihlerinden itibaren işletilecek en yüksek ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile özetle; müvekkili … aleyhine bu davanın açılmasının mümkün bulunmadığını, araçların müvekkili şirket adına tescilli olduğunu, HMK’nın 6. maddesine göre müvekkili şirketin yerleşim yeri olan İzmir Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının soyut iddialarını ancak yazılı delil ile ispat edebileceğini, elinde yazılı bir belge bulunmadığını, inanç sözleşmesi yazılı belge ile kanıtlanamadığına göre davacının araçlarının tescilini isteme hakkının bulunmadığını, araçların bedelini de isteyemeyeceğini, davanın dava şartı yokluğundan esastan reddi gerektiğini, iddiaların tamamının gerçeğe aykırı olduğunu, araçlar müvekkiline ait olup trafik kayıtlarının aksinin yazılı delille ispat edilmesi gerektiğini, davacının, müvekkiline ait araçları kendi işlerinde kullandığını, davacının yapmış olduğunu iddia ettiği tüm masrafların müvekkiline ait araçları kullanmasından dolayı ortaya çıkan kimi giderleri ödemesinden ibaret olduğunu, uluslararası taşımacılık alanında şirketlerin birbirine bedeli karşılığında yük taşıtmalarının veya bir diğerinin aracını kullanmalarının bir çalışma yöntemi ve kiralama türü olduğunu, bu durumun ilgili piyasada normal bir durum olduğunu, yatırmış olduğu bir masraf veya ödeme varsa dahi müvekkilinin aracının davacının kendi işinde kullanmasından dolayı müvekkili adına yapılmış masraflar olduğunu, dava konusu araçlar müvekkiline ait iken halen davacının elinde bulunduğunu, davacının bu araçları tüm uyarılara rağmen halen müvekkiline iade etmediğini, suç duyurusunda bulunma, tazminat davası açmak için gerekli hukuki girişimlerde bulunma haklarını saklı tuttuklarını belirterek, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE ;
Dava; uyuşmazlık konusu araçların davalı adına olan tescillerinin iptali ile davacı şirket adına tescili, bu isteğin kabul edilmemesi durumunda dava konusu araçlar için davacılar tarafından yapılan diğer tüm ödemelerin faizi ile birlikte davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
Dava dosyası Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/03/2012 tarihli, …/… Esas ve …/… Karar sayılı yetkisizlik kararı ile birlikte mahkememize gönderilmiştir.
Davalılar vekili; taraflar arasında inançlı bir işlem olmadığını, araçların mülkiyetinin trafik tescilinde de görüleceği üzere müvekkili şirket adına olduğunu, araçların davacı tarafın ticari işlerinde kullanılmak üzere kiralanmış olduğunu ileri sürmüştür.
Taraflar arasında; “sözleşme düzenlendiği ve söz konusu araçların davacı şirketin yaptığı ticari taşımalarda kullanıldığı, trafik kaydına göre aracın sahibinin davalı şirket olduğu” konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; “taraflar arasında yapılan sözleşmenin inançlı işlem veya kira sözleşmesi olup olmadığı, davaya konu araçların gerçekte mülkiyetinin davacıya ait olup olmadığı, davacı tarafça dilekçesine ekli olan ve dilekçesinde belirtmiş olduğu ödemelerin araç sahibinin gerçekte davacı olması nedeninden dolayı veya davalının iddia ettiği gibi davalı şirkete ait aracın davacı tarafça kullanılmasından dolayı yapılıp yapılmadığı, dava dışı … Motorlu Araçlar San. ve Tic. A.Ş.’den satın alınan davaya konu … ve … plaka numaralı çekicilerin satış bedelinin 40.000,00 EURO olan peşinatının davacı tarafça ödenip ödenmediği, kalan satış bedeli olan 92.000,00 EURO’nun davalı şirket adına taşıt kredisi çektirilip bu kredi sözleşmesine davacı şirket tarafından müşterek borçlu ve kefil olarak imza atılmak suretiyle kredi geri ödemelerinin davacı tarafça yapılıp yapılmadığı” konularındadır.
İzmir Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’nden gelen yazı cevabı incelendiğinde; davaya konu 2004 model … plakalı ve … plakalı yarı römorkörlerin 19/04/2007 tarihinde; davaya konu … plakalı çekicinin 06/07/2007 tarihinde; … plakalı çekicinin 05/07/2007 tarihinde davalı şirket adına tescil edildikleri belirlenmiştir.
İzmir 25. Noterliği’nden getirtilen ve davalı şirketin davacı …’a vermiş olduğu yetkiye ilişkin vekaletnameler incelendiğinde; dava dilekçesinde söz edildiği şekilde davacı …’a davalı şirketin hesaplarında dilediği gibi işlem yapma yetkisinin verildiği görülmüştür.
Mali müşavir ve hukukçu bilirkişi 15/05/2013 tarihli raporlarında; davaya konu olan römorklar ile çekicilerin davalı adına tescilinin yapılmış olduğunu, incelenen defter ve belgeler ile dosyaya sunulan delillerin inançlı işlem yapıldığını ispatlayacak niteliklerinin bulunmadığını, araçların alım bedellerinin banka yolu ile davalı tarafın hesabına gönderildiğini, terditli isteğe göre inceleme yapıldığında; davacı şirketin davalı şirketten 106.902,92 Euro ve 41.878,00 TL isteyebileceğini, davacı … araçlar için 29.000,00 TL’yi davalı …’ya gönderdiğinden …’ın bu bedeli isteyebileceğini bildirmişlerdir.
Davalı şirketin defterlerinin sunulmaması nedeniyle davalı defterlerinin incelenmesi yönündeki ara kararından dönülmüş ve bilirkişi heyetinden mevcut duruma göre rapor düzenlemesi istenmiştir.
Muhasebeci bilirkişi … ile hukukçu bilirkişi …’ten oluşan bilirkişi heyeti 30/05/2014 tarihli raporlarında; asıl dava yönünden tüm deliller incelendiğinde inanç anlaşmasının yapıldığına ilişkin bir belgenin belirlenmediğini, tescil belgeleri, vekaletnameler, faturalar, banka dekontları, banka belgeleri incelendiğinde; davalı adına tescili yapılan araç bedellerinin davacılar tarafından ödendiğini, davalı adına tescil edilen bu araçların davacıların kullanımında bulunduğunu, şayet bu araçlar davacıya kiralansa idi davacının bu araçları kendi adına işletmesi gerekeceğini, bu durumda taşıma işlerine ilişkin faturaların davacılar tarafından düzenlenmesi gerektiği halde faturaların davalı tarafından düzenlenmiş olmasının davacının C2 yetki belgesi almaya yeterli olmaması nedeniyle bu ticari faaliyetini söz konusu yetki belgesini alma kapasitesine sahip olan davalı aracı ile yürüttüğünü gösterdiğini, araçlar kiralanmış olsa idi “kira parasının ödendiği” açıklamasını içeren makbuz ve dekontların bulunması gerektiğini, oysa dosyada böyle bir makbuz bulunmadığını, ayrıca araçlar kiralanmış olsa idi MTV’lerinin davalı şirket tarafından ödenmesi gerektiğini, vergilerin davacı tarafça ödenmiş olduğunun belirlendiğini, davacıların çekici ve dorselerin satış bedeli ve kredi borcu için ödediği meblağ 96.902,92 Euro + 41.878,00 TL + 29.000,00 TL olup ödenen bu miktarların araç satış bedelleri olduğunu, davacının paraları neden göndermiş olduğunun düzenlenen banka dekontları, yazışma içeriği diğer belgelerden açıkça belirlenebildiğini, dosyadaki tüm delillere göre davacı tarafın araç satış bedellerini ödemiş olduğunun yazılı olarak ispat edildiğini, davalı defterleri incelenmemiş ise de; bilirkişi heyetince dosyadaki delillere göre rapor düzenleyebilecek nitelikte kanaat oluştuğundan görüşlerini rapor halinde mahkemeye sunduklarını, banka dekontları ile davacının terditli isteğinde haklı olduğunun sabit olduğunu, ayrıca defter incelemesine gerek olmadığı kanaatinde olduklarını bildirmişlerdir.
Davacılar vekili 19/06/2014 tarihli dilekçesi ile; bilirkişi raporlarına itirazlarının bulunmadığını, asıl istekleri yerine fer’i isteklerinin kabulüne karar verilmesini istediklerini belirtmiştir.
Davacılar vekili 01/07/2013 tarihli ıslah dilekçesi ile; 15/05/2013 tarihli bilirkişi raporunda “müvekkili şirketin davalı şirketten 106.902,92 Euro ve 41.878,00 TL isteyebileceği, davacı …’ın 29.000,00 TL isteyebileceği” sonucuna varıldığını, bilirkişinin Euro hesabında sehven hata yaptığını, ödenen miktar daha az rakam olan 96.902,92 Euro olduğundan 96.902,92 Euro’nun TL karşılığı hesaplanmak sureti ile toplam dava miktarını 314.104,32 TL olarak ıslah ettiklerini, daha önce 100.000,00 TL değer üzerinden harç yatırdıklarından 214.104,32 TL üzerinden eksik harcı yatırdıklarını belirtmiştir.
Davacılar vekili tarafından verilen ıslah dilekçesi ile; davacı … için davalı …’dan 29.000,00 TL’nin, davacı şirket için davalı şirketten 285.104,32 TL’nin tahsili istenmiştir.
Mahkememizce; “davacı tarafın terditli olarak açmış olduğu davada seçimlik hakkını davalı adına tescilli araçlar için ödenen bedellerin davalılardan tahsili olarak kullandığını mahkememize bildirdiği, banka dekontları, noterlikle yapılan devir sözleşmesi ve faturalar incelendiğinde, davalı şirket adına tescilli araçlar için davacı şirketin davalı şirkete 285.104,32 TL ödeme yaptığı, davacılardan …’ın ise 29.000,00 TL’yi davalılardan …’ya ödediği, davacının bu belgeler ile davalı adına tescilli olan araçların bedellerinin kendisi tarafından ödenmiş olduğunu ispat ettiği, araçlar davalı adına tescilli ise de ilk alım tarihinden itibaren davacı şirketin kullanımında bulunduğu, davalı taraf araçların davacıya kiralandığını iddia etmiş ise de; hangi sebeple halen kira bedellerinin alınmadığını, herhangi bir istekte bulunulmadığını açıklayamaması, herhangi bir belge sunamaması, davalı tarafça taşıma işi yapılmadığı halde asıl taşıma işi yapan davacı şirket yerine sanki davalı taraf taşıma yapmış gibi fatura düzenlenmiş olmasının aralarında bir kira ilişkisi olmadığının ispatı niteliğinde bulunduğu, C2 belgesi alamayacak durumda olan şirket taşıma işini davalı şirket üzerinden yaptığından davalı adına faturaların düzenlenmiş olduğu, davalı taraftan ödenen bedellerin istenebileceği sonucuna varıldığı, bu nedenle dava konusu olan … ve … plakalı yarı römorkörler ile … ve … plakalı çekiciler davalılara iade edilmek koşulu ile davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği” gerekçeleriyle; “1-Terditli açılan davada davacı taraf davayı alacak davası olarak yönelttiklerini açıklamış olduğundan alacak davasının kabulüne; 71.000,00 TL’lik kısmı dava tarihinden itibaren, bakiyesi 214.104,32 TL’si ıslah tarihi olan 01/07/2013 tarihinden itibaren ticari faiz işletilmek üzere toplam 285.104,32 TL’nin davalı şirketten alınarak davacı şirkete verilmesine, 2-29.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı …’dan alınarak davacı …’a verilmesine (araçların davalı şirkete iade edilmesi koşulu ile)” ilişkin 14/11/2014 tarihli, …/… Esas ve …/… Karar sayılı karar verilmiştir.
Verilen bu karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 24/12/2015 tarihli, …/… Esas ve …/… Karar sayılı kararı ile davalılar yararına bozulmuştur.
Bozma gerekçesinde;
“1-Dava, inanç sözleşmesine dayalı alacağın tahsili istemine ilişkin olup, davacılar vekilinin sebepsiz zenginleşmeye dayalı bir talebi de bulunmamaktadır.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmeleri kaynağını Borçlar Kanunu’nun 18. maddesi ile 05/02/1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararından alır. Sözü edilen bu karar uyarınca inanç ilişkisi ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Kısaca, inanç ilişkisinin varlığını kabul edebilmek için yazılı bir sözleşmenin, açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber, bunun vukuuna delalet edecek, karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belgenin varlığı aranır. Yazılı delil başlangıcı niteliğinde belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının yorum yolu ile genişletilerek bir taraf aleyhine durum yaratılması da İçtihadı Birleştirme Kararı ile amaçlanan sonuca uygun değildir.
Somut uyuşmazlıkta ise davacı tarafça inanç ilişkisinin ispatı için yazılı delil sunulamadığı sabittir. Davacılar vekili tarafından sunulan ve mahkeme kararında davanın kabulü için dayanılan delillerin de yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge olmadığı açıktır. Dolayısıyla davacı tarafça inanç ilişkisinin varlığı ispatlanamamıştır. Davacılar vekilince sebepsiz zenginleşme hukuki nedenine de dayanılmadığına göre, mahkemece açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalılar yararına bozulması gerekmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.” denmiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından karar düzeltme yoluna gidilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28/09/2017 tarihli, …/… Esas ve …/… Karar sayılı kararında;
“Mahkemece, yazılı gerekçe ile alacak davasının kabulüne dair verilen kararın davalılar vekilince temyizi üzerine Dairemizce “…davacı tarafça inanç ilişkisinin varlığı ispatlanamayıp davacılar vekilince sebepsiz zenginleşme hukuki nedenine de dayanılmadığı gerekçesiyle….” hükmün davalılar yararına bozulmasına karar verilmiş ise de 6100 sayılı HMK’nun 33 (1086 sayılı HUMK’nun 76.) maddesi gereğince maddi vakıaları ileri sürüp ispatlamak taraflara, hukuki tavsif (niteleme) ve uygulanacak kanun maddesinin tespiti hâkime aittir.
Mahkemece alınan 15/05/2013 tarihli ilk bilirkişi raporunda davacıların inançlı işlem iddiasını ispatlayamadığından araçların mülkiyetini adına tescilini talep edemeyeceğinin ancak davacıların yaptıkları ödemeleri davalılardan talep edebileceğinin bildirilmesi üzerine davacılar vekili 01/07/2013 tarihli ıslah dilekçesi ile asli talepleri baki kalmak kaydı ile tali talepleri olan tazminat taleplerini 96.902,92 Euro ve 70.878,00 TL olarak ıslah etmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan 30/05/2014 tarihli ikinci bilirkişi raporunda ise ‘…davacıların inançlı işlem iddiasına dayalı asli talebinin mahkemece kabul görmemesi halinde davacıların davalılara yaptıkları ödemeleri sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri istemelerinin mümkün olduğu, ancak 24/09/2013 tarihli duruşma tutanağında davalılar vekiline davalı şirketin ticari defter ve belgelerini sunmak üzere inceleme günü verilmesinden sonra davalılar vekilinin 02/10/2013 tarihli dilekçesi ile ticari defterlerinin çok fazla olmasından dolayı şirket merkezinde incelenmesine karar verilmesini talep etmesi nedeniyle davalı şirket ticari defterlerinin incelenemediği, davacı ve davalı şirketlerin ticari defter ve kayıtlarının incelenip incelenmeyeceği hususunun mahkemenin taktirinde…’ olduğu bildirilmiştir.
Davalı vekili 23/06/2014 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları incelenmeden bilirkişilerce rapor düzenlenmesinin hatalı olduğunu, bu nedenle müvekkillerinin defterleri de incelenmek suretiyle üçüncü bir heyetten rapor alınması gerektiğini ileri sürmüştür.
Davacılar vekili ise 19/06/2014 tarihli bilirkişi raporuna beyan dilekçesinde, 30/05/2014 tarihli raporun davadaki iddialarını destekler nitelikte olduğunu, rapora karşı bir itirazları olmadığını, asli talepleri yerine öncelikle feri taleplerinin 01/07/2013 tarihli ıslah dilekçesi doğrultusunda kabul edilmesini talep etmiş, 23/09/2014 tarihli duruşmada ise imzalı beyanı ile asli taleplerinden feragat ettiğini bildirmiştir.
Yapılan tüm bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere davacılar vekilinin, bilirkişi raporları doğrultusunda davasını ıslah edip hükme esas alınan ve davacıların davalılara yaptıkları ödemeleri sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri istemelerinin mümkün olduğunu bildiren bilirkişi raporu uyarınca karar verilmesini talep etmesine göre davacılar vekilinin davada sebepsiz zenginleşme hukuki nedenine de dayandığının kabulü gerekir.
Bu itibarla mahkemece, 24/09/2013 tarihli celse 1 nolu ara kararla “….davanın mahiyeti gereği tarafların defterleri incelenmesi zorunlu bulunduğundan davacı vekilinin davalı şirket defterlerinin incelenmesine gerek olmadığı yönündeki itirazlarının reddi ile davalının ticari defterlerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilerek mali müşavir bilirkişi ve teknik bilirkişi atanmasına…” karar verilmesine rağmen davalı şirket defterleri incelenmeksizin düzenlenen ve davalı vekilince itiraza uğrayan rapora itibar edilerek karar verilmesi eksik incelemeye dayalı olup taraflara ticari defter ve kayıtlarını ibraz için usulüne uygun süre verilip davalı vekilinin 30/05/2014 tarihli bilirkişi raporuna itirazlarını karşılayacak ek rapor ya da yeni bir heyetten rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru olmadığından kararın bu gerekçelerle bozulması gerekirken, yazılı gerekçeyle bozulması yerinde görülmediğinden, davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 24/12/2015 Tarih, …/… Esas-…/… Karar sayılı bozma kararının kaldırılarak mahkeme kararının açıklanan bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.” denmiştir.
Bu kararla birlikte davacılar vekilinin karar düzeltme isteği kabul edilmiş, Daire’nin 24/12/2015 tarihli, …/… Esas ve …/… Karar sayılı bozma kararı kaldırılarak mahkeme kararı değişik gerekçe ile bozulmuştur.
Mahkememizce uyulan bozma kararı doğrultusunda taraf vekillerinin defterleri ve dayanağı belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Mali müşavir bilirkişilerden oluşturulan bilirkişi heyeti hazırlayıp sundukları 20/12/2018 tarihli raporlarında özetle; davacı tarafın 2007 ve 2008 yıllarına ilişkin yasal defterlerinin tasdiklerinin bulunduğunu, 2009, 2010 ve 2011 yıllarına ilişkin yevmiye defterlerinin ise kapanış tasdiklerinin yaptırılmadığını, bu yıllara ait envanter defterlerinin ise yazdırılmadığını, inceleme kapsamı ile sınırlı olmak üzere defterlerin usulüne uygun tutulduğunu ve birbirini doğruladığını, davalının 2007, 2008, 2009, 2010 ve 2011 yıllarına ilişkin ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin bulunduğunu, ancak bu yıllara ilişkin yevmiye defterlerinin kapanış tasdiklerinin süresinde yaptırılmadığını ve bu yıllara ilişkin envanter defterlerinin ise yazdırılmadığını, inceleme kapsamı ile sınırlı olmak üzere defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğunu ve birbirini doğruladığını, dosyaya davacı tarafça sunulan ve davalıya yapılan ödemelere ilişkin banka dekontlarının tarafların defterleri üzerinde yapılan incelemesine göre davacının defterlerinde kayıtlı olmadığını, davalı tarafça bazı dekontların “davacıdan tahsilat” olarak kayda alındığını, bazılarının ise davalıdan ödeme olarak değil, “davalı tarafça kendi kasasından kendi banka hesabına yatırıldığı” şeklinde kaydedildiğini, tarafların defter kayıtlarında davacı tarafından düzenlenen 72.500,00 TL bedelli beş adet faturanın ve bu fatura bedellerinin ödeme kayıtlarının bulunduğunu, her iki tarafın defterlerinde beş adet araç fatura kaydından dolayı borç alacak hesabının sıfırlandığını, bu konuda defterler arasında bir uyuşmazlık olmadığını, davacı tarafın dava dilekçesi ekinde sunduğu ancak davacı defterlerinde kayıtlı olmayan banka dekontlarının davalı defterlerinde kayıtlı olduğunu, ancak toplam 69.954,46 Euro ile 4.500,00 TL’nin davalı defterlerinde “davacıdan tahsilat” olarak … numaralı cari hesaba kaydedildiğini ve 31/12/2011 tarihi itibariyle davalının davacıya 853,52 TL cari hesap borcunun kaldığını, davalının davacı işlemlerini kaydettiği … numaralı cari hesabın alacak sütununa davacının yaptığı ödemeleri kaydettiğini, davalı kayıtlarında davacıdan yapılan tahsilatlar karşılığında davacının cari hesabının borç sütununa kaydedilen tutarlara ilişkin herhangi bir muavin dökümü ve tevsik edici belgelerin sunulmaması nedeniyle borç kaydedilen tutarların yasal defterler üzerinden incelemesinin yapılamadığını, davalı yanın yasal defter muavin dökümü ve eki ödeme belgelerini sunması durumunda yapılacak inceleme sonucunda 853,52 TL’lik borcunun kabul edilebileceğini, aksi halde toplam 69.954,46 Euro ile 4.500,00 TL’nin davalının davacıya borcu olarak kabul edilmesi gerektiğini, ayrıca davacının sunduğu, 37.378,00 TL ile 26.948,96 Euro tutarlarının davalı defterlerinde davacıdan tahsilat olarak değil, davalının kendi kasasından kendi banka hesabına yatan şekilde kaydedildiğini ancak davalının kasasından bankasına yatmış gibi görünen tutarların aslen … ve davacı … tarafından davalı şirketin banka hesabına yatırılan paralar olması nedeniyle davalının davacıya 37.778,00 TL + 26.948,46 Euro borcu olduğu kanaatine varıldığını, diğer yandan davacının sunduğu tevsik edici banka dekontlarına göre davacı … tarafından davalı …’ya toplam 29.000,00 TL para havalesi yapıldığını, bu tutarın davalı kişi ve davacı kişilerin borç alacağı olarak mı yoksa temsil ettikleri davacı ve davalı şirket borç alacağı olarak mı takdir edileceği hususunun mahkemeye ait olduğunu bildirmişlerdir.
Davacılar vekili; 20/12/2018 tarihli bilirkişi raporu ile bozmadan önceki bilirkişi raporlarının davadaki ve ıslah dilekçesindeki davalının borçlu olduğu rakamlar ile uyumlu olduğunu belirterek, 96.902,92 Euro’nun dava tarihinden itibaren işletilecek bankalarca dövize uygulanan en yüksek mevduat faiziyle birlikte fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası efektif satış kuru karşılığının ve 70.878,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili rapora itiraz dilekçesinde; davanın başından beri savundukları gibi davacıların araçları üzerlerinde bulundurduklarını, taraflar arasındaki ilişki çerçevesinde davalı şirkete para gönderdiğini, aracı çalıştıranların davacılar olduğunu, davalı şirketin araçların işletilmesinden bir kazancının bulunmadığını, nakliye işinin tamamen davacılar tarafından yapıldığını, ancak bu durumun bilirkişi heyeti tarafından incelenmediğini, dolayısıyla raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, araçların yedi buçuk yıla yakın bir süre davacı elinde kaldığının sabit olduğunu, müvekkili … firmasının Garanti Bankası Pendik Şubesi’ndeki davacıya vekalet vermek suretiyle davacı tarafından kullanılan … numaralı Euro, … numaralı USD ve … numaralı TL hesaplarından doğrudan kredi veren finans kuruluşuna ödendiği dolayısıyla bu hesaba aktarılan paraların geldiği yerlerin ve özellikle bu hesaba yatırılan bedellerin dikkate alınması ve bu hesaptan çekilen paraların kim tarafından çekildiğinin belirlenmesi gerektiğini, müvekkili … şirketinin Garanti Bankası Pendik Şubesi’ndeki hesaplarının incelenmemesinin taraflarınca anlaşılamadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı şirketin davalı şirkete bir borcunun bulunmadığının raporda geçen davacının … olduğunun anlaşılması gerektiğini, ödemeyi yapanın davalı … olduğu dikkate alındığında davacı şirketin davalılardan bir alacağının bulunmadığını ve sebepsiz zenginleşme gerçekleşmediği için davacı şirket yönünden davanın reddinin gerektiğini, 9.286,00 Euro’nun dava dışı … tarafından ödendiği ileri sürülen bir bedel olduğunu, davacılarla ilgisinin bulunmadığını, bu bedelin davalıların alacağı hesap edilen 96.902,92 Euro ödemeye dahil edilmesinin doğru olmadığını, bu hususun mahkemece dikkate alınması gerektiğini belirterek, dava dosyasının farklı bir bilirkişi heyetine verilerek yeni bir rapor aldırılmasını, mahkeme aksi kanaatte ise mevcut heyetten ek rapor alınmasını istemiştir.
Son raporda davacıların toplam alacağı 96.902,92 Euro ve 70.878,00 TL olarak belirlenmiştir. Davacı taraf da bu miktarın tahsilini istemiştir. Islah dilekçelerinde de dava değerini 96.902,92 Euro’nun TL karşılığı ile 29.000,00 TL’nin toplamı olan 314.104,32 TL olarak belirlemiştir.
Mahkememizce; “ek rapor aldırılması isteğinin haklı görülmediği, davacılar vekilinin dava dilekçesi ile birlikte tercihini Türk Lirası’ndan yana kullandığı, somut olaya uygulanması gereken 818 sayılı BK’nın 83. maddesi uyarınca yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklının, bu borcun vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk Parası ile ödenmesini isteyebileceği, buna göre dava dilekçesinde Türk Lirası üzerinden istekte bulunan davacılar vekilinin bu tercihinden dönerek ıslah dilekçesi ile Euro cinsinden istekte bulunmasının mümkün olmadığı, 96.902,90 Euro alacağın dava tarihi olan 11/10/2011 tarihindeki (efektif satış kuru üzerinden 1 Euro’nun karşılığı 2.5092 TL üzerinden hesap edilerek) Türk Lirası karşılığı 243.148,76 TL ile 70.878.000 TL toplamının 314.026,76 TL olduğu, bu miktardan 29.000,00 TL düşüldükten sonra kalan miktarın 285.026,76 TL olduğu, toplanan ve sunulan deliller, aldırılan ve birbiriyle uyumlu bilirkişi raporları ve tüm dosya içeriğine göre; davacı şirketin C2 belgesi alamayacak durumda olması nedeniyle taşıma işini davalı şirket üzerinden yaptığı, bu nedenle de faturaların davalı adına düzenlendiği, araçlar davalı şirket adına kayıtlı ise de alındıkları tarihten itibaren davacı şirketin kullanımında olduğu, davalı tarafın savunmasının aksine taraflar arasında bir kira ilişkisinin varlığından söz edilemeyeceği, zira; asıl taşıma işi yapanın davacı şirket olduğu ve sanki davalı tarafın taşıma işini yapmışçasına fatura düzenlenmiş olmasının da bunun ispatı niteliğinde olduğu, davaya konu olan römorklar ile çekicilerin davalı adına tescilinin yapıldığı, alım bedellerinin ise davacı şirket tarafından banka yolu ile davalı şirketin hesabına gönderildiği, davalı şirket adına tescilli olan araçlar için davacı şirketin davalı şirkete 285.026,76 TL ödeme yaptığı, 96.902,90 Euro alacağın dava tarihi olan 11/10/2011 tarihindeki (efektif satış kuru üzerinden 1 Euro’nun karşılığı 2.5092 TL üzerinden hesap edilerek) Türk Lirası karşılığı 243.148,76 TL ile 70.878.000 TL’nin toplamı olan 314.026,76 TL’den davacı …’ın davalı …’ya ödediği 29.000,00 TL düşüldükten sonra kalan 285.026,76 TL’nin davacı şirket alacağı olduğu ve davalı şirketten istenebileceği, sunulan banka dekontlarına göre davacılardan …’ın ise davalı …’ya toplam 29.000,00 TL tutarında para havalesi yaptığı, davacı …’ın araçlar için 29.000,00 TL’yi davalı …’ya göndermesi nedeniyle davacı …’ın bu bedeli davalı …’dan isteyebileceği; davacılar vekilinin 19/06/2014 tarihli dilekçesi ile ‘30/05/2014 tarihli raporun davadaki iddialarını destekler nitelikte olduğunu, rapora karşı bir itirazlarının olmadığını, asli istekleri yerine öncelikle fer’i isteklerinin 01/07/2013 tarihli ıslah dilekçesi doğrultusunda kabul edilmesini’ istedikleri, 23/09/2014 tarihli duruşmada da ‘asli isteklerinden feragat ettiklerini’ bildirdikleri, bu çerçevede; davacıların ‘sebepsiz zenginleşme’ hukuki sebebine dayandıkları; davalılara yaptıkları ödemeleri sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri istemelerinin mümkün olduğu” gerekçeleriyle; “1-Davacı …’ın davalı … hakkında açtığı davanın KISMEN KABULÜ ile; 29.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalı …’dan alınarak, davacı …’a verilmesine, Davacının fazlaya ilişkin isteğinin reddine, 2-Davacı …’ın davalı şirket hakkında açtığı davanın REDDİNE, 3-Davacı şirketin davalı … hakkında açtığı davanın REDDİNE, 4-Davacı şirketin davalı şirket hakkında açtığı davanın KISMEN KABULÜ ile; … (eski plakası …) ve … (eski plakası …) plakalı dorseler ile … ve … plakalı çekicilerin davacı şirketçe davalı şirkete iade edilmesi koşulu ile; 285.026,76 TL’nin davalı şirketten alınarak, davacı şirkete verilmesine, 5-Bu miktarın 71.000,00 TL’sine dava tarihinden itibaren, kalan 214.026,76 TL’sine ise 01/07/2013 ıslah tarihinden itibaren ticari faiz yürütülmesine, 6-Davacı şirketin fazlaya ilişkin isteğinin reddine” ilişkin 10/05/2019 tarihli, …/… Esas ve …/… Karar sayılı karar verilmiştir.
Verilen bu karar taraflarca temyiz edilmekle YARGITAY 11. Hukuk Dairesi’nin 17/06/2021 tarihli, …/… Esas ve …/… Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.
Bozma gerekçesinde;
“….Mahkemece bozma ilamına uyularak, davacı …’ın davalı … hakkında açtığı davanın kısmen kabulü ile, 29.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalı …’dan alınarak, davacı …’a verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteğinin reddine, davacı …’ın davalı şirket hakkında açtığı davanın reddine, davacı şirketin davalı … hakkında açtığı davanın reddine, davacı şirketin davalı şirket hakkında açtığı davanın kısmen kabulü ile, … (eski plakası …) ve … (eski plakası …) plakalı dorseler ile … ve … plakalı çekicilerin davacı şirketçe davalı şirkete iade edilmesi koşulu ile; 285.026,76 TL’nin davalı şirketten alınarak, davacı şirkete verilmesine, bu miktarın 71.000,00 TL’sine dava tarihinden itibaren, kalan 214.026,76 TL’sine ise 01.07.2013 ıslah tarihinden itibaren ticari faiz yürütülmesine, davacı şirketin fazlaya ilişkin isteğinin reddine karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
(1) Davacı vekili, dava dilekçesinde kayden davalı adına kayıtlı 2 adet dorse ve 2 adet çekicinin gerçekte davacı şirkete ait olduğunu belirterek, bu durumu inanç sözleşmesine dayandırarak davalı şirket adına kayıtlı bulunan bu araçların trafik kayıtlarının iptali ile davacı şirket adına tescilini istemiş, terditli ikinci talebinde ise ilk talebinin kabul edilmemesi halinde yaptığı ödeme ve masrafların davalılardan tahsili talep etmiş ancak miktar belirtmemiştir.
Davalı ise, davacının iddialarının asılsız olduğunu, davacı şirket ile aralarında kira ilişkisi bulunduğunu ve araçların bu ilişki çerçevesinde davacının zilyetliğinde olduğunu savunmuştur.
Davacı vekili, 01/07/2013 tarihli ıslah dilekçesinde ise, aynı iddiaya dayalı olarak terditli taleplerinden birinci talebini muhafaza ederek, ikinci talebi yönünden 96.902,90 Euro’nun ve 70.878,00 TL’nin davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davacı vekili, 23.09.2014 tarihli celsede birinci taleplerinden feragat ettiklerini beyan etmiştir. Mahkemece verilen ilk karar Dairemizin 24/12/2015 tarihli …/… Esas ve …/… Karar sayılı ilamı ile davacının inanç sözleşmesi iddiasını, davalının ise kira sözleşmesi savunmasını ispatlayamadığına işaret edilerek, uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre çözülmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak, davacı …’ın davalı … hakkında açtığı davanın kısmen kabulü ile; 29.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalı …’dan alınarak, davacı …’a verilmesine, davacı …’ın davalı şirket hakkında açtığı davanın reddine, davacı şirketin davalı … hakkında açtığı davanın reddine, davacı şirketin davalı şirket hakkında açtığı davanın kısmen kabulü ile … (eski plakası …) ve … (eski plakası …) plakalı dorseler ile … ve … plakalı çekicilerin davacı şirketçe davalı şirkete iade edilmesi koşulu ile; 285.026,76 TL’nin davalı şirketten alınarak, davacı şirkete verilmesine, bu miktarın 71.000,00 TL’sine dava tarihinden itibaren, kalan 214.026,76 TL’sine ise 01.07.2013 ıslah tarihinden itibaren ticari faiz yürütülmesine karar verilmiştir.
Ancak mahkeme, davayı aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Davanın temeli davalı şirkete ait ve onun adına kayıtlı araçların davacı şirkete ait olduğu iddiası olmasına rağmen, davacı gerçek kişinin talepleri ve talep kapsamındaki miktarlar açıklattırılmadan davaya devam olunması ve hükmedilen parasal sonuca ne şekilde varıldığının belirtilmemesi doğru olmamıştır.
Davacı yan, ıslahta bir miktar euro alacağının döviz faizi ile ve bir miktar TL alacağının avans faizi ile tahsilini istemiş, dilekçesinin baş bölümünde ise harca esas değeri göstermiştir. Bu bakımdan mahkemece davacının dava dilekçesi ile tercihi Türk Lirası’ndan yana kullandığı ve bu tercihinden dönemeyeceği şeklindeki gerekçesinde isabet bulunmadığı gibi, dava dilekçesinde miktar belirtilmemiş olup, mahkeme gerekçesi dosya içeriği ile de uyumlu olmayıp, açıklanan gerekçelerle hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.
(2) Kabule göre de, davacının zilyetliğinde bulunan araçların zilyetliğinin davalıya devri şartı ile tahsil kararı verilmesi doğru ise de; davalı yandan tahsil edilecek paraya dava ve ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi yerinde değildir. Zira, davacı zilyetliğinde bulunan aracın zilyetliğini davalı sahibine iade ettiği anda davalıya ödediği parayı talep edebileceğinden, davalı bu anda temerrüde düşer ve faizden sorumlu olur.
Ayrıca davalılar vekili temyiz dilekçesinde araçların zilyetliğinin kendilerine devredildiğini ileri sürdüğüne göre, mahkemece verilecek yeni hükümde araçların teslim tarihi saptanıp, o tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekmektedir.
İşin tahsiline hükmedilen para miktarının saptanmasına gelince, dosyada mevcut bilirkişi raporu denetime elverişli ve yeteri kadar açık değildir. Davacının zilyetliği kendisinde bulunan araçların işletilmesi için gerekli giderleri davalı şirketten istemesi mümkün olmayıp, ıslahta iki aracın satın alma bedelinin finansmanı için dava dışı satıcıya ve davalıya yapılan ödemeler talep edilmiştir. Bunların da nasıl yapıldıysa öyle iadesi gerekir. Yani TL yapılan ödemelerin TL, Euro yapılan ödemelerin ise Euro olarak iadesi gerekir. Bilirkişi raporunda bunlar detaylı şekilde gösterilmelidir. Ayrıca yukarıda işaret edildiği gibi davacı gerçek kişinin yaptığı ödemelerin kime yapıldığı ve dava konusu olayla ilgili olup olmadığı, bunları şirket adına yapmışsa kendi adına isteyip isteyemeyeceği, davalı gerçek kişinin sorumluluğunun neye dayandığı, davalının şirket adına ödeme kabul ettiği kabul ediliyorsa neden şahsen sorumlu tutulduğu açıklanmalıdır.
Açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden taraflar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
(3) Bozma sebep ve şekline göre tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün taraflar yararına BOZULMASINA” denmiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan YARGITAY 11. Hukuk Dairesi’nin 17/06/2021 tarihli, …/… Esas ve … Karar sayılı bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.
Davacılar vekili bozma kararı gereğince açıklamalarını içeren 14/12/2021 tarihli dilekçesi ile; müvekkili gerçek kişi … tarafından davalı …’nun şahsi hesabına yapılan ödemelerin bir kısmının araçların işletilmesi için gerekli giderler olduğunu, Yargıtay’ın bu giderlere hükmedilemeyeceğine hükmettiğini ancak dava dilekçesi ekinde Ek-6 olarak sunulan banka dekontlarından anlaşılacağı üzere … tarafından davalı …’nun şahsi hesabına yapılan 29.000,00 TL tutarındaki ödemelerin dava konusu araçların finansmanı için yapıldığını, bu hususun 02/04/2010, 07/04/2010 ve 13/04/2010 tarihli dekontlarda açıkça yazılı olduğunu; bu dilekçe ekinde sundukları ihtarnameler ile 16/01/2015 tarihli teslim ve tesellüm tutanağından anlaşılacağı gibi müvekkillerinin zilyetliğindeki araçların davalı tarafa 16/01/2015 tarihinde teslim edildiğini bildirmiş, 01/07/2013 tarihli ıslah dilekçeleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davacı tarafın, davalı tarafa Kartal 5. Noterliği’nden gönderdiği 18/12/2014 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarname incelendiğinde; davacının bu ihtarname ile “İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/11/2014 tarihli …/… Esas ve …/… Karar sayılı kararı gereği müvekkilleri … Limited Şirket adına tescilli olan araçları … Akaryakıt Teks. İnş. Nak. ve Gıda San. Tic. Ltd. Şti.’nin … Mahallesi … Caddesi No:… …/İSTANBUL adresindeki tır parkında park halinde muhafaza altında bulunan dava konusu çekiciler ile … ve … plakalı römorkörleri bir gün öncesinden haber vermeleri halinde yukarıda yazılı adresteki tır parkında her gün saat 09:00 ile 18:00 saatleri arasında teslim etmeye hazır olduklarını” bildirmiştir. Bu ihtarnamenin tebliğinden itibaren 10 gün içinde teslim alma işlemini yapmaları, aksi takdirde araçların teslim alınmamasından kaynaklanan her türlü maddi ve manevi sorumluluğun davalı tarafa ait olacağı hususunu davalı tarafa bildirmiştir.
Davalı tarafın, davacı tarafa İzmir 21. Noterliği’nden gönderdiği 08/01/2015 tarihli ve … yevmiye numaralı cevabi ihtarname incelendiğinde; davalı tarafın 16/01/2015 tarihinde söz konusu araçları teslim alacaklarını, bu nedenle teslim tarihinde tutanak imzalamaya yetkili birinin teslim yerinde bulunmasını ve araçların tam eksiksiz olarak taraflarına tesliminin sağlanmasını bildirdiği görülmüştür.
16/01/2015 tarihli Teslim ve Tesellüm Tutanağı incelendiğinde; “… Mahallesi … Caddesi No:… …/İSTANBUL” adresindeki tır parkında bulunan … ve … plakalı çekiciler ile … ve … plakalı römorkörlerin teslim alma görevli yetkilisine teslim edildiği, çekicilerin anahtarlarının da teslim edildiği hususunun tutanak altına alındığı, tutanağı teslim alan olarak … Limited Şirketine vekaleten …; teslim eden olarak … Ltd. Şti yetkilisi … ve tanık olarak …’un imzaladıkları görülmüştür.
…’a bu işi yapabilmesi için İzmir 25. Noterliği’nden 31/01/2014 tarihli ve … yevmiye numaralı vekaletname verilmiştir.
Mahkememizce bozma kararı çerçevesinde ek rapor aldırılmıştır.
Bilirkişiler hazırladıkları 16/03/2022 tarihli ek raporlarında özetle; Euro bazında yapılan toplam ödemenin 96.902,92 Euro olduğunu, TL bazında yapılan toplam ödemenin 29.000,00 TL olduğunu, Yargıtay kararında sözü edilen “….mahkemece verilecek yeni hükümde araçların teslim tarihi saptanıp, o tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekmektedir” hususu ile “…yapılan ödemelerin dava konusu olayla ilgili olup olmadığı, bunları şirket adına yapmışsa kendi adına isteyip isteyemeyeceği, davalı gerçek kişinin sorumluluğunun neye dayandığı, davalının şirket adına ödeme kabul ettiği kabul ediliyorsa neden şahsen sorumlu tutulduğu..” hususunun hukuki yorum gerektirdiğini, uzmanlık alanlarının dışında olduğunu; davacı … tarafından davalı şirket hesabına, dava dışı … tarafından davalı şirket hesabına ve davacı ile davalı şirket ortak hesabından dava dışı şirkete yapılan toplam 96.902,92 Euro olan ödemelerin davalı şirket yasal defterlerinde de kayıtlı olduğunu ve banka dekont açıklamalarında “çekici taksidi” ibaresinin yer aldığını; davacı … tarafından davalı şirket hesabına yapılan toplam 24.900,00 TL tutarındaki ödemelerin davalı şirket yasal defterlerinde de kayıtlı olduğunun ve ilgili banka dekont açıklamalarında “çekici taksidi” ibaresinin yer aldığını; davacı … tarafından davalı şirket hesabına yapılan toplam 16.978,00 TL tutarındaki ödemelerin davalı şirket yasal defterlerinde de kayıtlı olduğunu, ancak ilgili banka dekont açıklamalarında “havale, gemi, çekici rehinin kaldırılması” açıklamasının yer aldığını; davacı … tarafından davalı … hesabına yapılan toplam 29.000,00 TL tutarındaki ödemelerin davalı şirket yasal defterlerinde de kayıtlı olmadığını, ilgili banka dekont açıklamalarında “çekicilerin borcuna, borç kapatma, çekici ödemesi” açıklamasının yer aldığını, 29.000,00 TL tutarlı ödemelerin her iki şirket yasal defterlerinde de kayıtlı olmadığını, bu nedenle de banka dekontlarına göre davacı … tarafından davalı …’ya toplamı 29.000,00 TL para havalesi yapıldığını, bu tutarın davalı şahıs ve davacı şahısların borç alacağı olarak mı yoksa temsil ettikleri davacı ve davalı şirket borç alacağı olarak mı değerlendirileceği konusunda takdirin mahkemeye ait olduğunu bildirmişlerdir.
Davacılar vekili 15/06/2022 tarihli dilekçesi ile; davalı şirket hesabına Euro ve TL olarak gönderilen paraların davacı şirket adına gönderildiğini, davalı şirket adına gönderilen 16.978,00 TL’nin araçların satın alma-finansman gideri olarak gönderildiği; dava dışı ortak … tarafından davalı şirket hesabına yapılan ödemelerin davacı şirket adına yapıldığını, davacı şirket yetkilisi ve davacı … tarafından davalı şirket yetkilisi …’nun hesabına “çekicilerin borcuna, borç kapatma, çekici ödemesi” açıklamalarıyla yapılan toplam 29.000,00 TL tutarındaki ödemelerin dekontlardaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi gerçekte çekicilerin finansmanı için yapılan ödemeler olduğunu, bu ödemenin davalı şirketin ticari defterlerinde yer almadığı hususunun bilirkişi raporunda belirlendiğini, ödemelerin şirket defterlerinde yer almamasının …’nun ihmalinden ve bu parayı şirketine aktarmamasından kaynaklandığını, bu nedenle bu miktarın … tarafından …’a ödenmesi gerektiği kanaatinde olduklarını, hatta … ve davalı şirketin bu miktarın …’a ödenmesinden birlikte sorumlu olduklarını bildirmiştir.
Akbank T.A.Ş. Pendik Şubesi’nin 13/07/2022 tarihli yazısı ekinde gönderilen 01/06/2007 tarihli dekont örneği incelendiğinde; 40.000 Euro’nun göndericisinin … Uluslararası Taş. Tic. Ltd.-… Ulus. T.; alıcısının … Motorlu Araçlar ve Tic. San. A.Ş. olduğu, açıklama kısmında “Mercedes Benz Axor 184OLS Çekici” yazılı olduğu görülmüştür.
Toplanan deliller, aldırılan bilirkişi raporları ve tüm dosya içeriği dikkate alındığında; davacı şirketin C2 belgesi alamayacak durumda olması nedeniyle taşıma işini davalı şirket üzerinden yaptığı, bu nedenle de faturaların davalı adına düzenlendiği, araçlar davalı şirket adına kayıtlı ise de alındıkları tarihten itibaren davacı şirketin kullanımında olduğu, davalı tarafın savunmasının aksine taraflar arasında bir kira ilişkisinin varlığından söz edilemeyeceği, zira; asıl taşıma işi yapanın davacı şirket olduğu ve sanki davalı tarafın taşıma işini yapmışçasına fatura düzenlenmiş olmasının da bunun ispatı niteliğinde olduğu, davaya konu olan römorklar ile çekicilerin davalı adına tescilinin yapıldığı, alım bedellerinin ise davacı şirket tarafından banka yolu ile davalı şirketin hesabına gönderildiği, davalı şirket adına tescilli olan araçlar için davacı şirketin davalı şirkete 96.902,90 Euro ve 70.878.000 TL tutarında ödeme yaptığı; bozulan kararda 29.000,00 TL ödemenin davacı … tarafından yapıldığına karar verilmiş ise de; davacılar vekilinin 15/06/2022 tarihli dilekçesinde “16.978,00 TL’nin araçların satın alma-finansman gideri olarak gönderildiğini, yapılan ödemelerin davacı şirket adına yapıldığını, 29.000,00 TL’nin davacı … tarafından çekicilerin borcuna, borç kapatma, çekici ödemesi açıklamalarıyla ödendiğini, bu ödemelerin çekicilerin finansmanı için yapılan ödemeler olduğunu” bildirdiği, dolayısıyla asıl ilişkinin davacı şirket ile davalı şirket arasında olduğu, davacı ve davalı gerçek kişilerin birbirleriyle ve diğer taraf şirketlerle bir ticari ilişkilerinin bulunmadığı, yani davacı … tarafından yapılan ödemenin şirket adına yapılmış ödeme olduğu, bu nedenle kendisi adına istenemeyeceği; davalı … tarafından kabul edilen ödemenin de davalı şirket adına alınmış bir ödeme olduğu; davacı ve davalı gerçek kişiler arasında esasen bir ticari ilişkinin bulunmadığı; defter kayıtlarına göre yapılan ödemelerin iki adet araçla ilgili işletme giderlerine ilişkin değil, satın alma bedellerinin finansmanına ilişkin olduğu; çekicilerin davalı şirkete 16/01/2015 tarihinde teslim edildiği sonuç ve kanaatine ulaşıldığından; davacı …’ın davalı … hakkında açtığı davanın reddine; davacı …’ın davalı şirket hakkında açtığı davanın reddine; davacı şirketin davalı … hakkında açtığı davanın reddine; davacı şirketin davalı şirket hakkında açtığı davanın ise kabulü ile 96.902,92 Euro’nun ve 70.878,00 TL’nin davalı şirketten alınmasına ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davacı …’ın davalı … hakkında açtığı davanın REDDİNE,
2-Davacı …’ın davalı şirket hakkında açtığı davanın REDDİNE,
3-Davacı şirketin davalı … hakkında açtığı davanın REDDİNE,
4-Davacı şirketin davalı şirket hakkında açtığı davanın KABULÜ ile;
a-96.902,92 Euro’nun çekicilerin teslim edildiği tarih olan 16/01/2015 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4-a maddesi gereğince Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden faizi ile birlikte fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası’nın döviz satış kuru üzerinden TL karşılığının davalı şirketten alınarak, davacı şirkete verilmesine,
b-70.878,00 TL’nin çekicilerin teslim edildiği tarih olan 16/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı şirketten alınarak, davacı şirkete verilmesine,
5-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken ‭21.456,47 TL harçtan 18,40 TL peşin harcın, 1.466,60 TL tamamlama harcının ve 3.657,00 TL ıslah harcının düşülmesi ile kalan ‭16.314,47‬ TL bakiye harç kalmış ise de; bozma öncesi karardan sonra 21/11/2019 tarih …/… harç numarası ile 14.803,04 TL bakiye karar harcının davalı şirketten tahsili için harç tahsil yazısı yazıldığından, bu miktarda düşüldüğünde kalan ‭‭1.511,43‬ TL harcın davalı şirketten tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
6-Davalı … hakkında açılan dava reddedildiğinden bozma öncesi karardan sonra 21/11/2019 tarih …/… harç numarası ile yazılan 1.506,13 TL’lik bakiye karar harcın ödemesi yapılmış ise ödeme belgesi davalı tarafından sunulduğu takdirde ve istek halinde davalı …’ya iadesine,
7-Davacı şirketin yatırmış olduğu, 18,40 TL başvurma harcı, 18,40 TL peşin harç, 1.466,60 TL tamamlama harcı ve 3.657,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 5.160,40 TL’nin davalı şirketten alınarak, davacı şirkete verilmesine,
8-Davacının bozma kararı öncesi yapmış olduğu 3.330,75 TL yargılama gideri ile bozma kararı sonrasında yapılan 80,00 TL posta ve tebligat gideri toplamı olan 3.410,75 TL yargılama giderinin davalı şirketten alınarak, davacı şirkete verilmesine,
9-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 46.974,60 TL vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak, davacı şirkete verilmesine,
10-Reddedilen kısım yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 46.974,60 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak, davalılara eşit olarak verilmesine,
11-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/11/2022

Başkan …
¸E-imza
Üye …
¸E-imza
Üye …
¸E-imza
Katip …
¸E-imza