Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/588 E. 2023/254 K. 04.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/588
KARAR NO : 2023/254

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 08/09/2021
KARAR TARİHİ : 04/04/2023

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda dava dosyası ve ekleri incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı Bankanın Hatay/İzmir Şubesi ile dava dışı … Otomotiv Turizm İnşaat Sanayi Ltd. Şti. arasında Ticari Taşıt Kredisi Sözleşmesi imzalanarak kredi kullandırılmış olduğunu ve davalı …’nın ise müşterek müteselsil kefil sıfatı ile kredi şözleşmesini imzalamış olduğunu, davalı- borçlularca ödenmesi gereken borç bakiyesinin ise davacı Bankaya ödenmemiş olduğunu, bunun üzerine kredi hesabının kat edilmiş olduğunu, borcun ödenmesi huşunda asıl borçlu dava dışı … Otomotiv Turizm İnşaat Sanayi Ltd. Şti ile kefil davalı….na İzmir …. Noterliğinin 03.11.2017 tarih …… yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine …. İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı ilamsız haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, borçlu-davalılara 7 ödeme emri gönderilmiş olduğu, davalı tarafından icra takibine itiraz edilmiş ve takibin durdurulmuş olduğunu. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 5. Maddesinde sonra gelmek üzere eklenen 5/a maddesi düzenlemesi ile ticari davalarda dava şartı olarak getirilen Arabuluculuk müessesesinin 01.01.2019 tarihinden itibaren uygulamaya başlamış olması sebebiyle itirazın iptali davası açılmadan öncesinde 28.07.2021 tarihinde davacılar tarafından Arabulucuya başvurulduğunu, Davaya ilişkin 01.09.2021 tarihinde yapılan telekonferans yolu ile arabuluculuk görüşmesinde tarafların anlaşmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona erdirilerek tutanak düzenlenmiş ve anlaşmaya varılmadığına ilişkin tutanağında dava dosyasında olduğunu. Borçlu-davalının itirazının haksız ve hukuki dayanağının olmadığını, İtiraz edilen icra takibi davalı borçluların imzaladığı Ticari Taşıt Kredisi Sözleşmesinin hükümleri doğrultusunda kullandırılan ve geri ödenmeyen alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız haciz yoluyla icra takibinin olduğunu, Yapılan icra takibi, yasal düzenlemeler ve Yargıtay içtihatları karşısında haklı ve yerinde olduğunu, Davalı borçlu kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olduğunu, Kredi hesabına ait hesap özetlerinde ve Banka kayıtlarında kullanılan kredi miktarı ve talep edilen alacak miktarının açıkça belli olduğunu, Borçlu davalılar ayrıca faize itiraz etmekte olduğu borcun kaynağı olan davalı tarafından imza altına alınan Ticari Taşıt Kredisi Sözleşmesinin 5. Maddesinde temerrüt faiz oranı üst başlığı altında yer alan faiz yükümlülüğüne bakıldığında “dönem faizlerinin ödenmesinde temerrüde düşülmesi halinde de, bunların muaccel oldukları tarihten itibaren ödeme tarihine kadar geçecek günler için temerrüt tarihinde Bankaca, Borçlu Cari Hesap şeklinde çalıştırılan kredilere uygulanan en yüksek cari faiz oranının 2 katı oranında gecikme faizi uygulanır demekle borçlu davalının uygulanan faiz oranını kabul ettiği şeklinde olduğunu. Borçlu-davalıların kötü niyetle icra takibine itiraz etmiş oldukları Davacı bankanın Hatay/İzmir Şubesi kayıtları üzerinde Bankacılık işlerinden ve hukukundan anlayan bilirkişi heyetince yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile davalarının haklılığının ortaya çıkacağını. Davanın kabulü ile İzmir …İcra Müdürlüğü 2021/6107sayılı dosyasında başlatılan takibe konu itirazın iptaline, takibin itiraz eden davalılar yönünden devamına, Borçluların takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekilince ödeme emrini tebliğ almakla yasal süresi içinde takip konusu borca ve ferilerine itiraz ettiklerini, müvekkilinin ödeme emrinde belirtilen ticari ve hatalı ödemeden ve onların işlemiş işleyecek faizlerinden dolayı alacaklı tarafa herhangi bir borcun bulunmamakta olduğunu, borcu kabul anlamına gelmemek koşuluyla tüm alacak kalemlerine işlemiş ve işleyecek faiz miktarına ve faiz oranlarına da itiraz ettiklerini, keza ticari başlıklı alacak kalemi ve ferileri için daha önce başlatılan icra takip dosyası sebebiyle derdestlik itirazlarının olduğunu, derdestliğe konu icra dosyasından rehin sebebiyle satılan …. plaka sayılı araç ile dosya borcunun ödenmiş olduğunu, icra takibe konu tüm alacak kalemleri için zaman aşımı itirazında da bulundukları sebebiyle icra takibinin müvekkilleri yönünde durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Takip dayanağı belgelerin dosyaya tasdikli olarak sunulması ve bir suretinin borçluya tasdikli olarak tebliğ edilmesi gerektiğini, bunun dışında yapılan icra takipleri Yargıtay Kararlarına göre geçerli olmadığı, bu sebeple usulüne uygun ödeme emri tebliği yani alacak dayanağı belgelerin bir suretinin tasdikli örneğinin dosyaya sunulması ve bir suretinin yine tasdikli olarak borçluya gönderilmesinden sonra bu itirazlarının geriye alma veya yeni itirazlarda bulunma haklarını saklı tutarak; Takibe borca faiz oranına işlemiş faize ve feriler bütün boyut ve sonuçlarla itiraz ettikleri, takibin durdurulmasını talep ettikleri. Ödeme emri iptali için dava açılması gerektiği ancak 7 örnek ilamsız alacaklar için takip yapılması sebebiyle zaten amaç itirazla birlikte olduğundan böyle bir dilekçe sunulduğunu, Ödeme emrinin usulüne uygun olarak tebliğinden sonra süresi içinde beyanda bulunulacağını, bulunmadığı takdirde dosyaya yaptığı itirazlar ödeme emri tebliğinden sonra da geçerli olacağını talep etmiştir.
KANITLAR: **11/11/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davalı kefil … – … Otomotiv Turizm İnşaat San. Tic. Ltd. Şti. nin davacı Bankadan kredi kullandığı, kullanmış olduğu krediyi geri ödemediği, ayrıca hatalı ödeme yapıldığı tespit edilmiş, bankaya borçlu olduğu kanaatine varılmıştır. Davalının taşıt kredisi kullandığı ilk üç taksitten sonra kalan 35.229,95 TL nin 03.11.2017 tarihinde kat edildiği araç rehninden dolayı 29.03.2018 tarihinde 34.750,21 TL nin tahsil olunduğu aynı zamanda hesap özetinden anlaşıldığı üzere 26.03.2018 tarihinde 428.- TL tahsilat olduğu, 22.11.2017 tarihinde 51.74 tahsilat sağlandığı tespit edilmiş, kalan bakiye ise yıllık % 54 den hesaplanmıştır. Davacı bankanın davalıya 9.767.70 TL hatalı bir ödeme yaptığı, geri ödemesi olmadığından dolayı 30.10.2017 tarihinde Yasal Takip Hesaplarına atıldığı, 29.03.2018 tarihinde ise 1.253,31 TL tahsilat sağlandığı kalan tutarın ise % 27 yıllık faiz oranından hesaplanmıştır. Davalının Davacı bankaya Taşıt kredisinden 8.254,38TL + hatalı ödemeden ise 17.540,95 TL = 25.795,33 TL borçlu olduğu kanaatına varılmıştır.
** Davacı vekilinin beyan dilekçesi sunduğu görüldü.
GEREKÇE : Dava; Bankacılık işlemlerinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Dava, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
Öncelikle taraflar arasında hukuki ilişki olup olmadığı, varsa hukuki ilişkinin niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu sebeble de davacı ve davalının ileri sürmüş olduğu iddialar, vakıalar ve bunları ispat edip etmedikleri ve ispat yükünün kimde olduğu hususuna değinmekte yarar vardır.
HMK 190. maddesi “”İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. ” hükmü mevcuttur.
İleri sürülen bir önermenin doğruluğu hususunda kanaat oluşturmak için bir nedenselliğin ortaya konulması olarak tanımlanabilen ispat, yargılama hukuku açısından dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir.
İspatın konusu olan vakıalar, hukuk açısından doğrudan önem taşıyan veya dolaylı olarak önem taşıyan vakıalar olarak ayrılabilir. Hukuk açısından doğrudan önem taşıyan olaylar; hukuken hakların ve hukuksal ilişkilerin doğumu, değişmesi, işlemez duruma gelmesi, doğumunun engellenmesi veya doğduktan sonra düşmesine yol açan olaylardır. Hukuk açısından dolayısıyla önem taşıyan ve “emareler (belirtiler) ” olarak da tanımlanan olaylar ise; hak ve hukuksal ilişkilerde yukarıda belirtilen durumların meydana gelmiş olduğu, kendilerinden olağan yaşam deneyimleri kuralları uyarınca anlaşılabilen, bir başka deyişle bir eylemsel karine bağının kurulmasına olanak veren olaylardır. Emareler, ancak hâkimin delilleri serbestçe değerlendirme (takdir) serbestisinin bulunduğu (HMK madde 198), bu serbestinin özel kurallar ile sınırlanmamış olduğu (HMK madde 200 ve 201 gibi) durumlarda ispat konusu olabilir.( Bilge Umar; (1980), İspat Yükü, (2. Baskı), Büyükçekmece, Kazancı Matbaacılık Sanayi. sf. 19.)
İspatın, doğrudan delil göstererek ispat ve dolaylı ispat olarak ayrıma tabi tutulup, dolaylı ispatın emareler ile ispat olarak değerlendirildiği, bu kapsamda emareyi bir delil vasıtası olarak değil, ispata yardımcı, kanuni maddi unsura uymayan yabancı vakıalar olarak nitelendirildiği de görülmektedir.( M. Kamil Yıldırım; (1990), Medeni Usul Hukukunda Delillerin Değerlendirilmesi, İstanbul, Kazancı Kitap Ticaret. sf. 120, 121.)
İspat yükü belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğinin anlaşılamaması, yani olayın ispatsız kalması yüzünden hâkimin aleyhte bir kararıyla karşılaşma tehlikesidir. Bu tanımda asıl davayı kaybetmek tehlikesinden değil, hâkimin aleyhte bir kararı ile karşılaşma tehlikesinden bahsedilmesi dikkate değerdir. Zira yalnızca davanın asıl konusu bakımından değil, aynı zamanda bir ön sorun veya bir ara sorun hakkında da iki tarafın birbirine zıt olarak ileri sürdükleri olayların hiçbirinin ispat edilememesi olasılığı vardır. Bu durunda hâkimin yapacağı iş söz konusu sorun bakımından ispat yükünü taşıyan tarafın, o sorunda ileri sürdüğü istemi reddetmek olacaktır.(Umar; İspat Yükü, sf. 3)
İspat yükü taraflar için bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Bilâkis kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; meselâ, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir.(Kuru; Arslan; Yılmaz; sf. 370.)
Davacı ile davalı arasında imzalanan genel nakdi gayri nakdi kredi sözleşmesi ve kefalet sözleşmesinden kaynaklı ilişki olduğu, davalının takip ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilmediğini, kefalet akdine ve sözleşme suretini görmedikleri için imzaya da itiraz ettiklerini beyan etmiştir. Davalı vekilinin İzmir 18. İcra Müdürlüğü’nün 2021/6107 Esas sayısına yapılan itiraz incelendiğinde borçlunun imzaya itirazının bulunmadığı anlaşılmakla imzası inkar edilmeyen ve taraflar arasında imzalanan genel nakdi gayri nakdi kredi sözleşmesi ve kefalet sözleşmesinden kaynaklı ilişki bulunduğu kabul edilerek yargılamaya devam olunmuş, dosya rapor aldırmak üzere bilirkişiye tevdii edilmiştir.

Dosyaya sunulan 11/11/2022 tarihli bilirkişi raporunda; Davalı kefil … – … Otomotiv Turizm İnşaat San. Tic. Ltd. Şti. nin davacı Bankadan kredi kullandığı, kullanmış olduğu krediyi geri ödemediği, ayrıca hatalı ödeme yapıldığı tespit edilmiş, bankaya borçlu olduğu kanaatine varıldığı, Davalının taşıt kredisi kullandığı ilk üç taksitten sonra kalan 35.229,95 TL nin 03.11.2017 tarihinde kat edildiği araç rehninden dolayı 29.03.2018 tarihinde 34.750,21 TL nin tahsil olunduğu aynı zamanda hesap özetinden anlaşıldığı üzere 26.03.2018 tarihinde 428.- TL tahsilat olduğu, 22.11.2017 tarihinde 51.74 tahsilat sağlandığının tespit edildiği, kalan bakiye ise yıllık % 54 den hesaplandığı, Davacı bankanın davalıya 9.767.70 TL hatalı bir ödeme yaptığı, geri ödemesi olmadığından dolayı 30.10.2017 tarihinde Yasal Takip Hesaplarına atıldığı, 29.03.2018 tarihinde ise 1.253,31 TL tahsilat sağlandığı kalan tutarın ise % 27 yıllık faiz oranından hesaplandığı, Davalının Davacı bankaya Taşıt kredisinden 8.254,38TL + hatalı ödemeden ise 17.540,95 TL = 25.795,33 TL borçlu olduğu ” belirtilmiştir. Dosya kapsamı, aldırılan bilirkişi raporu, bilirkişi raporuna tarafların itirazının bulunmaması, Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olması dikkate alınarak davacının açtığı davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.

2004 sayılı İİK’nun 67/2. Fıkrasına göre ;bir davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
Kanuni düzenlemeye göre davalı borçlunun icra inkar tazminatına mahkum edilebilmesi için takip tarihi itibari ile itirazında haksız bulunması yeterlidir. Diğer bir anlatımla kötüniyetli olması alacaklı bakımından getirilmiş bir koşuldur. Ancak itirazın haksızlığı tek başına icra inkar tazminatına hükmedilmesine elverişli değildir. Yani bu tazminata hükmedilmesi için takip konusu alacağın belirli, sabit olması, borçlu tarafından bilinmesi veya tayin ve tahkik edilmesinin mümkün nitelikte bulunması, hakimin takdirine bağlı olmaması gerekir. (Yargıtay HGK 13/12/1967 Tarih, 9/1344- 615) Diğer bir anlatımla alacağın likit ve belli olması gerekir.
Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatına karar verilmiş aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında davalının 11.500 TL alacağa yönelik yapılan itirazının İPTALİNE, takibin takip talebinde belirtilen şartlar altında bu miktar üzerinden DEVAMINA,
2-Hükmolunan alacağın % 20’si oranında hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
3-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 785,56‬ TL nispi ilam harcından, peşin alınan 59,30 TL harcın düşülmesi ile kalan 726,26 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
4-Dava şartı arabuluculuk ücreti olan ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-13 maddesi uyarınca tarafların anlaşamamaları nedeniyle Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL’nin davada haksız çıkan davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
5-Davacının yatırmış olduğu 59,30 TL başvurma harcı ve 59,30 TL peşin harç toplamı olan 118,60 TL’nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
6-Davacının yapmış olduğu 155,50 TL’si tebligat-posta gideri ve 750,00 TL’si bilirkişi ücreti gideri olmak üzere toplam 905,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, miktar itibariyle KESİN olmak üzere karar verildi.04/04/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim ….
e-imzalıdır