Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/579 E. 2022/1038 K. 09.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/579 Esas
KARAR NO : 2022/1038

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/09/2021
KARAR TARİHİ : 09/12/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 09/12/2022

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda dava dosyası ve ekleri incelendi;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin 26/08/2020 tarihinde davalı şirket ile 240 adet EWK-2020 DD3CEU model su ısıtıcısı ile 240 adet KST-2060 INTBNS model bambu tepsi satın alımı konusunda anlaşmış ve aynı gün davalı şirket tarafından müvekkile bilgilendirme proforma faturası gönderilerek, taraflar arasındaki anlaşma tarihinde, davalı şirketin hem yazılı hem de sözlü beyanlarında, sözleşme konusu ürünlerin Türkiye’de gümrük depolarında beklediğini beyan etmiş olduğunu, davalı şirketin 3 iş günü içinde ürünleri teslim etmesi gerektiğini, davacı şirket de 3 iş günü içinde ürünleri teslim alacağını bilerek anlaşma yaptıklarını, tarafların söz konusu ürünler üstünde mutabık kalmaları üzerine 01/09/2020 tarihinde yine davalı şirket tarafından müvekkile ithalat proforma faturası gönderildiğini ve 02/09/2020 tarihinde de müvekkil tarafından ürünlerin bedeli olan 8.642,40 EURO davalı şirket hesaplarına gönderildiğini, davacı şirketin ürünlerin bedeli ödenmesine karşın belirtilen süre zarfında ürünlerini teslim etmediğini, bunun üzerine 10/09/2020 tarihinde davacı şirket tarafından davalı şirket yetkilisi…’a bir e-posta gönderilerek sözleşme konusu ürünlerin 14/09/2020 tarihine kadar teslimatının gerçekleştirilmesi aksi takdirde ödenen 8.642,40 EURO’nun iadesi talep etmiş olduklarını, şirket yetkilisi …’ın 14/09/2020 tarihinde taraflarına yaptıkları yanıtlarında, 03/09/2020 tarihinde ilgili ödemenin banka hesaplarına düştüğünü; bu tarihten sonra ithalat hazırlık sürecinin başlatıldığını; ürünlerin Gümrük’te devir süresinin 3-4 gün olduğunu; bu sürecin Covid-19 salgını nedeniyle yavaşladığını; ürünlerin yasal işlemlerin tamamlanmasından sonra en kısa sürede İzmir Liman Depo’da teslim edileceğini bildirdiğini, … tarafından gönderilen yanıtın ardından müvekkil şirket yetkilisi … tarafından 14/09/2020 ve 15/09/2020 tarihlerinde verilen yatırlarda da daha önce kendilerine yanıltıcı beyanlarda bulunulduğundan bahisle en geç 16/09/2020 tarihinde 8.642,40 EURO’nun iadesini talep ettiğini, taraflar arasındaki yazışmaların ve müvekkil şirket tarafından verilen sürenin sonunda hem ürünlerin tesliminin hem de ödenen bedelin iadesinin yapılmaması nedeni ile 18/09/2020 tarihinde müvekkil şirket tarafından davalı şirkete Beyoğlu 25. Noterliği’nin … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edildiğini ve 8.642,40 EURO’nun iadesi talep ettiklerini, davacı şirket tarafından keşide edilen ihtarın ardından davalı şirket yetkilisi … tarafından 21/09/2020 tarihinde bir yanıt daha verilmiş ve özetle Covid-19 salgını nedeni ile sürecin uzadığı tekrar beyan etmiş olduğunu, yapılan ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi üzerine taraflarınca 04/12/2020 tarihinde İstanbul 24. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, söz konusu takibe davalı şirket vekilince yetki itirazında bulunulmasını müteakiben dosyalarının, İzmir 25. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile işleme devam edildiğini, davalı şirket tarafından söz konusu icra dosyasında da hiçbir gerekçe gösterilmeksizin borca itiraz etmesi üzerine ve yapılan arabuluculuk görüşmelerinde de anlaşılmadıklarını, davalı şirketin borca yönelik süreci uzatmaya yönelik kötü niyetli olduğunu, itirazlarının yersiz, mesnetsiz ve işi sürüncemeye bırakması sebebiyle, davalı şirketin haksız itirazlarının iptali ile takibin devamını, %20 icra inkar tazminatına karar verilerek tahsilini talep ve beyan etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın 18/09/2020 tarihinde Beyoğlu 25. Noterliği vasıtasıyla davalı hitaben çekilen ihtarnamede teslim edilemeyen ürünlerin gümrükte olduğuna dair herhangi bir evrak ve belge ibraz edilmemesi üzerine taraflarına açılan davada, 26/08/2020 tarihinde davacı şirkete verdikleri
… no’lu Proforma fatura içeriğinde “Müşteri teslimat öncesi istediği kişi ve kuruluşa/kuruluşlara satın alınacağı malı denetletme hakkına sahiptir” ibaresi yazılıdır. Yine bu belge içeriğinde “Teslimat Gümrük sahalarında olabilecek gecikmeler ve MÜCBİR SEBEPLER HARİÇ, peşinat ödemesini takiben yaklaşık 3 iş günüdür. SİPARİŞ ÖZEL İTHALAT OLMASI SEBEBİ İLE İPTAL EDİLEMEZ.” ibaresi gayet açık bir şekilde yazdığını, malların tamamının İzmir Gümrüğünde bulunduğunu, Covid-19 sebebiyle yaşanan kriz ve durağanlık tüm sektörleri tamamen kilitlemiş olduğundan ihtarnamede bahsi geçen “Mersin Gümrüğü” önerisi süreci hızlandırmak düşüncesi ile davacıya faydalı olmak ve sorunu çözebilmek düşüncesi ile bu gümrükte bulunan mallar davacıya teklif edilerek, bu süreçte Kıbrıs’taki müşteriye gönderilmek üzere olan aynı özellikte sadece yapım yılı 1 yıl eski olan modeller bulunduğunu, davalı şirketin Kıbrıs’taki müşterisinden onay almış ve bu ürünleri davacı şirkete teklif etmiş olduklarını, davacı şirket yetkililerine 21/09/2020 tarihinde gönderilen elektronik postada “Biz sizleri oyalamiyoruz, Valilik ve ilgili yerel yönetimlerin aldığı yeni Covit-19 virüs salgın önlemleri geregi daha az sayida personel çalıştırılması, mesafe koşulları vs. sebeplerden dolayı ithalatımıza dair işlemler, tüm özverili çabalarımıza rağmen yavaş yürümektedir. AKSİNE SİRKETİNİZ VE ŞAHSINIZ SİRKETLERİMİZ ARASİNDAKİ SİPARİŞİN İPTALİ GİBİ BİRTAKIM HAKSIZ TALEPLERİNİZE GEREKLİ CEVABI VEREBİLMEK İÇİN YAPTIĞIMIZ DAHİLİ VE YURTDIŞI GÖRÜŞMELER SEBEBİ İLE İŞLEMLERİMİZİ ZAMAN ZAMAN DURDURMAMIZA GECİKMESİNE BİZZAT SEBEBİYET VERMEKTESİNİZ. İşbu sebepten gümrüklerde oluşabilecek her tür gecikme ve ilgili maliyetlerden sizleri sorumlu tutabileceğimizi ihtaren bildiririz” yazıldığını, ancak davacı şirket çözüm değil sorun arayışı içerisinde olduğundan bu öneriyi gerekçesiz şekilde reddettiklerini, 06/08/2020 tarihli … proformasında açık ve anlaşılır şekilde “gümrük sahalarında olabilecek gecikmeler ve mücbir sebepler hariç” teslimin peşinat ödemesini takiben 3 iş günü olduğu özellikle dikkat çekmesi için koyu karakterleri ile yazılmış olup davacıya hiçbir sekilde yanıltıcı ve yanlış bilgi vermediklerini, davacı şirketin bu davayı açmakta kötü niyetli olduğunu, davacı şirketin asıl maksadı’nın davacı şirketin, Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki ithalat ve üretim bandı bağlantılarını ortaya çıkarmak olup, davalı şirketi “bypass” ederek tedarikçi portfoyünü ele geçirmek olduğunu, talep ettikleri mamulleri kendi bağlantıları ile doğrudan şekilde üretmek istediklerini, bu maksat başta makul ve hukuki görünse de aslen bu makuliyetin aldatıcı olduğunu, davacı şirket ile davalı şirket arasındaki sözleşmeye konu mallar gereği gibi davalı müvekkil tarafından ürettirilip ithal edildiğini ve yaklaşık 2 yıldan beri Gümrük deposunda beklediğini, bu bekleyişten kaynaklı olarak 2 yıllık depo masrafı da davalı şirketin ayrıca zarara uğramasına sebebiyet verdiğini, bu zararı davacıdan istemek konusundaki haklarının olduğunu, davacı şirketin istediği anda gümrükten çekebileceği bir malı almayı reddederek, taraflarına kötüniyetli bir tutumla açılan davanın reddini talep ve beyan etmiştir.
KANITLAR: İzmir 25. İcra Dairesi’nden … İcra dosyası uyap üzerinden celp edilmiştir.
Bilirkişi …’dan 14/03/2022 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır.
Bilirkişi …’den 18/07/2022 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır.
Tarafların itirazları doğrultusunda bilirkişilerden ek rapor aldırılmıştır.
GEREKÇE: Dava; Alım satım ilişkisi kapsamında ticari satımdan kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Dava, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
Öncelikle taraflar arasında hukuki ilişki olup olmadığı, varsa hukuki ilişkinin niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu sebeble de davacı ve davalının ileri sürmüş olduğu iddialar, vakıalar ve bunları ispat edip etmedikleri ve ispat yükünün kimde olduğu hususuna değinmekte yarar vardır.
HMK. 190. maddesi “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” hükmü mevcuttur.
İleri sürülen bir önermenin doğruluğu hususunda kanaat oluşturmak için bir nedenselliğin ortaya konulması olarak tanımlanabilen ispat, yargılama hukuku açısından dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir.
İspatın konusu olan vakıalar, hukuk açısından doğrudan önem taşıyan veya dolaylı olarak önem taşıyan vakıalar olarak ayrılabilir. Hukuk açısından doğrudan önem taşıyan olaylar; hukuken hakların ve hukuksal ilişkilerin doğumu, değişmesi, işlemez duruma gelmesi, doğumunun engellenmesi veya doğduktan sonra düşmesine yol açan olaylardır. Hukuk açısından dolayısıyla önem taşıyan ve “emareler (belirtiler) ” olarak da tanımlanan olaylar ise; hak ve hukuksal ilişkilerde yukarıda belirtilen durumların meydana gelmiş olduğu, kendilerinden olağan yaşam deneyimleri kuralları uyarınca anlaşılabilen, bir başka deyişle bir eylemsel karine bağının kurulmasına olanak veren olaylardır. Emareler, ancak hâkimin delilleri serbestçe değerlendirme (takdir) serbestisinin bulunduğu (HMK. madde 198), bu serbestinin özel kurallar ile sınırlanmamış olduğu (HMK. madde 200 ve 201 gibi) durumlarda ispat konusu olabilir. (Bilge Umar; (1980), İspat Yükü, (2. Baskı), Büyükçekmece, Kazancı Matbaacılık Sanayi. sf. 19.)
İspatın, doğrudan delil göstererek ispat ve dolaylı ispat olarak ayrıma tabi tutulup, dolaylı ispatın emareler ile ispat olarak değerlendirildiği, bu kapsamda emareyi bir delil vasıtası olarak değil, ispata yardımcı, kanuni maddi unsura uymayan yabancı vakıalar olarak nitelendirildiği de görülmektedir.( M. Kamil Yıldırım; (1990), Medeni Usul Hukukunda Delillerin Değerlendirilmesi, İstanbul, Kazancı Kitap Ticaret. sf. 120, 121.)
İspat yükü belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğinin anlaşılamaması, yani olayın ispatsız kalması yüzünden hâkimin aleyhte bir kararıyla karşılaşma tehlikesidir. Bu tanımda asıl davayı kaybetmek tehlikesinden değil, hâkimin aleyhte bir kararı ile karşılaşma tehlikesinden bahsedilmesi dikkate değerdir. Zira yalnızca davanın asıl konusu bakımından değil, aynı zamanda bir ön sorun veya bir ara sorun hakkında da iki tarafın birbirine zıt olarak ileri sürdükleri olayların hiçbirinin ispat edilememesi olasılığı vardır. Bu durunda hâkimin yapacağı iş söz konusu sorun bakımından ispat yükünü taşıyan tarafın, o sorunda ileri sürdüğü istemi reddetmek olacaktır.(Umar; İspat Yükü, sf. 3)
İspat yükü taraflar için bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Bilâkis kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; meselâ, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir.(Kuru; Arslan; Yılmaz; sf. 370.)
Davacı şirketin 26/08/2020 tarihinde davalı şirket ile 240 adet EWK-2020 DD3CEU model su ısıtıcısı ile 240 adet KST-2060 INTBNS model bambu tepsi satın alımı konusunda anlaştıklarına yönelik iddiasını, davalı taraf dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde söz konusu ticari alım-satımın gerçekleştiğini ancak pandemi nedeniyle gerekli ifanın müvekkili tarafından gerçekleştiremediğini beyan ederek taraflar arasında ticari ilişkinin olduğunu kabul ve ikrar etmiştir. Davacı ticari ilişkiyi ispat etmiş olup gerekli ifanın yapıldığını ispat yükü davalı tarafa geçmiştir.
Bilirkişi kök ve ek raporunda Davalı Ticari Defter kayıtlarında; Davacının davalıya 02.09.2020 tarihinde 8.642,40 Euro tutarında yaptığı ödemenin davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, ticari defterlerin Türkçe tutulma zorunluluğu nedeniyle ödeme tarihindeki kur üzerinden TL’na çevrilerek ticari defterlere kaydedildiği, davacının davalıdan 8.642,40 Euro alacaklı olduğu, Davalı ticari defterlerinde davacının, 14.09.2020 fiili ödeme tarihi itibariyle ve takip tarihi olan 01.02.2021 tarihi itibariyle 8.642,40 Euro alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Davacı ticari defter kayıtlarında; 213 sayılı VUK. 215. maddede ve 6102 sayılı TTK.65.maddede Ticari defterlerin Türkçe tutulma zorunluluğu bulunmaktadır. Davacının 02.06.2020 tarihinde verdiği siparişe istinaden 8.642,40 Euro tutarında ödemede bulunduğu, ticari defterlerin Türkçe tutulma zorunluluğu nedeniyle ödemenin 02.09.2020 tarihli kur üzerinden TL’na çevrilerek ticari defterlere kaydedildiği, davacının davalıdan 8.642,40 Euro alacaklı olduğu, Alacağın faturaya bağlı bir alacak olmaması nedeniyle BA ve BS formlarına konu olmadığı, Davacının 14.09.2020 fiili ödeme tarihi itibariyle, takip tarihi olan 01.02.2021 tarihi itibariyle ve dava tarihi olan 03.09.2021 tarihi itibariyle 8.642,40 Euro alacaklı olduğu belirtilmiştir.
Davalı vekilinin pandemi nedeniyle davacıya yapılacak teslimatın yapılamadığına ve Gümrük Müdürlüğü’nde malların teslime hazır şekilde bekletildiğine yönelik savunmasını destekleyecek Gümrük Müdürlüğüne ait evrakları dosyaya sunmaması, davacı ve davalı vekilinin defter incelenmesi sonucu düzenlenen raporda davacının alacaklı olduğunun belitilmesi, takibin 01/02/2021 tarihinde başlatılması, davanın 03/09/2021 tarihinde ikame edilmesi ve davalının 08/12/2022 tarihli celsedeki malların davacıya henüz teslim edilmediğine yönelik beyanı dikkate alındığında davacının davasını ispat ettiği anlaşılmıştır.
İşlemiş faize ilişkin dosya kapsamında yapılan incelemede davacının davalıya ihtarname göndermediği ancak dosyaya sunulan email yazışmalarının 6. sayfasında “14.09.2020 tarihine kadar kargoya teslim edilmediği takdirde yapılan ödemenin iadesini” istedikleri, davacının dava dilekçesinde 8.642,40 Euro’ya yönelik yapılan itirazın iptaline ve takip konusu alacağın %20 ‘sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı talebinde bulunduğu anlaşılmakla taleple bağlılık ilkesi gereği davacının dava dilekçesindeki talebiyle bağlı kalınarak 8.642,40 Euro’ya yönelik yapılan itirazın iptaline karar verilmiştir.
2004 sayılı İİK.’nın 67/2. Fıkrasına göre ;bir davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
Kanuni düzenlemeye göre davalı borçlunun icra inkar tazminatına mahkum edilebilmesi için takip tarihi itibari ile itirazında haksız bulunması yeterlidir. Diğer bir anlatımla kötüniyetli olması alacaklı bakımından getirilmiş bir koşuldur. Ancak itirazın haksızlığı tek başına icra inkar tazminatına hükmedilmesine elverişli değildir. Yani bu tazminata hükmedilmesi için takip konusu alacağın belirli, sabit olması, borçlu tarafından bilinmesi veya tayin ve tahkik edilmesinin mümkün nitelikte bulunması, hakimin takdirine bağlı olmaması gerekir. (Yargıtay HGK 13/12/1967 Tarih, 9/1344- 615) Diğer bir anlatımla alacağın likit ve belli olması gerekir.
Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına karar verilmiş aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davanın KABULÜ ile;
İzmir 25. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında davalının 8.642,40 Euro asıl alacağa yönelik yapılan itirazının İPTALİNE, takibin takip talebinde belirtilen şartlar altında DEVAMINA,
2-Hükmolunan 8.642,60 Euro’nun takip tarihindeki efektif satış kuru üzerinden hesaplanan TL karşılığının %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 5.254,93 TL harçtan peşin alınan 1.449,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.805,08 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR OLARAK KAYDINA,
4-Davacının yapmış olduğu 59,30 TL başvurma harcı, 46,00 TL vekalet harcı, 1.449,85 TL peşin harç, 1.500 TL bilirkişi ücreti, 83,00 TL tebligat ve posta gideri, olmak üzere toplam 3.138,15 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca davacı yararına takdir olunan 12.308,44 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı ve davalı yanca yatırılan delil ve gider avansından sarf edilmeyen kısmın karar kesinleştiğinden yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 09/12/2022

Katip …
¸E-imza

Hakim …
¸E-imza