Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/466 E. 2022/746 K. 20.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/466
KARAR NO : 2022/746

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 06/07/2021
KARAR TARİHİ : 19/07/2022

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA ve TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı/borçlu banka hakkında, müvekkili şirkete olan borçları nedeniyle Denizli …. İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı dosyası ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla ilamsız icra takibine başlandığını, ödeme emrinin tebliği üzerine davalı/borçlu banka yetkiye, borca ve ferilerine itiraz ettiğini, yetki itirazı dikkate alınarak dosya İzmir İcra Müdürlüğü’ne gönderilerek …/… sayılı dosyası halini aldığını, yeniden gönderilen ödeme emri üzerine borçlu banka vekili yetkiye, borca ve ferilerine itiraz ederek icra takibinin durmasına neden olduğunu, Oysa işbu itirazların haksız ve yersiz olduğunu, şöyle ki; müvekkili şirketin davalı banka ile 22.06.2018 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi (GKS) akdederek bu sözleşme kapsamında davalı bankadan 09.02.2017 Tarihli 1.000.000.TL meblağlı hazine destekli-KGF(Kredi Garanti Fonu) teminatlı kredi, 01.07.2018 Tarihli 1.000.000.TL meblağlı hazine destekli-KGF(Kredi Garanti Fonu) teminatlı kredi ile 12.11.2019 Tarihli 1.141.588 TL meblağlı hazine destekli-KGF(Kredi Garanti Fonu) teminatlı taksitli ticari kredileri alarak kullandığını, Kredi sözleşmesi, ödeme planı ve diğer evrakların suretlerinin dava dilekçesi ekinde sunulu olduğunu, müvekkili şirketin, kullandığı işbu hazine destekli-KGF teminatlı taksitli ticari kredi borçlarından bakiye kalan borçlarını erken kapatmak için davalı bankaya başvurduğunu, ve yapılan mail yazışmaları sonucunda davalı banka yazılı cevabında 729.782,46.TL KGF’li kredinin erken kapama cezası ile birlikte 833.000 TL’ye, 68.417,59.TL KGP’li kredinin erken kapama cezası ile birlikte 69.400.TL’ye kapatılabileceğini ayrıca banka lehine müvekkil tarafından verilen ipoteklerin terkin edilmesi içinde 2.200 TL terkin-ipotek fek harcı(masrafı)nın ödenmesi halinde işlemin yapılacağını yazılı olarak bildirdiğini, müvekkilinin davalı bankaca hazine destekli-KGF teminatları kredilerinin erken kapama cezası olarak istenen 91.936.40 TL ile 2.200.TL ipotek terkin harç/masrafının fahiş olduğunu yazılı olarak bildirdiği, 17.01.2020 tarihli yazı suretinin ekte sunulu olduğunu, fakat davalı bankaca bu itiraz kabul edilmediğinden müvekkili şirketçe 2.359.000 TL meblağ KGF teminatlı işbu ticari kredilerin erken kapama tutarı olarak davalı bankaya ihtirazi kayıtla 09.01.2020 tarihinde ödendiğini, öncelikle davalı banka vekili borca itiraz dilekçesinde yetki itirazında da bulunmuş ise de; müvekkil şirket davalının İzmir ili merkezinde bulunan … şubesinden kredi kullandığını, ayrıca dayanak GKS’de İzmir İcra Daireleri ve Mahkemeleri’nin yetkili olduğuna dair yetki maddesi-yetki sözleşmesi bulunduğunu, Şu halde HMK 14. Maddesine göre şube işlemlerinden doğan davalarda şubenin bulunduğu yer mahkemelerinin de yetkili olduğundan ve taraflar arasındaki kredi sözleşmesinde yer alan yetki sözleşmesi HMK 17. Maddesi kapsamında geçerli olduğundan gerek icra dairesi gerek mahkemeniz eldeki uyuşmazlıkta yetkili olduğunu, bu nedenle yetki itirazının reddine karar verilmesini talep ettiklerini, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile kısmi alacak davanın kabulüne, davalının itirazının iptaline, hakkındaki takibin 94.759,45 TL meblağ üzerinden devamına, hükmedilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren -yıllara göre değişen oranlar dikkate alınmakla birlikte- ödeme tarihi olan 09.01.2020 tarihinden itibaren, 2020 yılı için yıllık 9413,75, 2021 yılı ve sonrası için ise yıllık 016,75 oranında ticari işlerde temerrüt faizi işletilerek davalıdan tahsiline, yargılama giderleri vekalet ücreti ve yazılı banka evrakları ile yasal mevzuata aykırı şekilde müvekkilden tahsil edilen ve likid olan alacağa itiraz etmesi sebebiyle 9020 oranında icra-inkar tazminatının davalı bankaya yüklenmesine karar verilmesini müvekkili şirket adına talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İkame edilen işbu dava usul, yasa, sözleşme ve hukuka aykırı olup reddi gerektiğini, davanın temelini oluşturan iddiaların mesnetsiz olup, taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, davacının tacir olup; Tüzel Kişiliği Haiz Bir Şirket Olduğu, Tüketici Hukukundan Kaynaklanan Hakların Tacirlere Uygulanamayacağını, bu saptamayı dilekçenin giriş kısmında yapma ihtiyacını duyduklarını, zira son dönemlerde gerek banka müşterisi olan tüzel kişi tacirler gerekse zaman zaman adli makamların bu ayrıma gitmeksizin hatalı yaklaşımlarda bulunduğu ve bu durum hatalı kararların verilmesine sebebiyet verdiğini, huzurdaki – davaya 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin kıyasen dahi uygulanamayacağının çok net olduğunu, davacı şirket ile müvekkili Banka arasında imza edilmiş olan Genel Kredi Sözleşmelerinin 8.linci maddesinde, Söz konusu madde içeriğine göre müvekkili bankanın tahsis edilen krediler üzerinden komisyon alma hak ve yetkisi bulunduğunu, müvekkili Bankanın bu hükme istinaden davacı firmaya yönelik olarak yapmış olduğu kredi tahsisine istinaden davacı taraftan komisyon tahsil ettiğini, her şeyden önce davacı senelerdir faaliyet gösteren müddebir bir tacir olup; imzaladığı sözleşmenin muhteviyatını bilen, şartlarını tartışabilen bir tacir olduğunu, dolayısıyla davacının somut olayda basiretli bir tacir olarak davranma yükümlülüğü bulunduğunu, söz konusu komisyonların tahsiline ilişkin sözleşme hükmü sözleşmenin esasına yabancı bir hüküm olmayıp; tüm Bankacılık piyasasında geçerli olan bir uygulamayı ihtiva eden düzenleme olduğunu, davacının tacir olup imzaladığı sözleşmenin içeriğine vakıf durumda olduğunu, nitekim Genel Kredi Sözleşmesinin imza tarihinden önce davacı yana “Sözleşme Öncesi Bilgi Formu” verildiğini ve kendisi tarafından okunarak teslim alındığını, davacı tarafça, imzalanan sözleşmede davacıdan alınacak her türlü ücret, komisyon ve masrafın kalem kalem gösterildiğini, bu şekilde davalının bilgisine sunulduğunu, bunun üzerine, davacı tarafın kredi şartları hakkında etraflıca bilgilendirildikten sonra kendi özgür iradesi ile kredi sözleşmesini imzaladığını, dolayısıyla, davacı tarafın imzaladığı söz konusu sözleşme ile Bankanın talep edeceği her türlü ücret ve masrafı ödemeyi kabul ettiğini, davacıdan sözleşmede açıkça yer almayan herhangi bir tutar talep edilmediğini, istenen tutar hukuken geçerli, tarafların irade beyanı ve anlaşmalarına uygun olarak gerçekleştiğini, davacıdan tahsil edilmiş olan komisyon ve ücretler ile kesintilerin, mevzuat ve sözleşmelere uygun, tamamen yasal bir düzenleme olduğu sonucuna ulaşıldığını, işbu sebeple davaya konu icra takibine itiraz edildiğini, bu nedenle, davacının davasını dayandırmış olduğu işbu mesnetsiz iddia ve beyanlarını kabul etmediklerini, haksız ve mesnetsiz davanın reddini, Sayın Mahkemece re’sen gözetilecek diğer sair sebeplerle usul ve yasaya aykırı işbu davanın reddine, takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’den az olmamak üzere, kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava; bankacılık işleminden kaynaklı İİK. 67/2 uyarınca açılmış itirazın iptali davasıdır.
İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı takip dosyası getirtilmiş, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesi, sözleşmesi öncesi bilgi formu getirtilmiş, mahkememizce davalı bankanın, kredinin erken kapatıldığı tarih itibariyle davaya konu kredi türü için belirleyip ilan ettiği bir erken kapama komisyon oranı bulunup bulunmadığı araştırılmış ve alınan komisyon ve masraflara ilişkin emsal banka uygulamalarını gösterir, farklı bankalardan uygulamaları sorularak, tüm toplanan belge ve cevabi yazılar birlikte değerlendirilerek bilirkişi heyetinden karar vermemize dayanak teşkil eden 15/06/2022 tarihli rapor alınmıştır.
Gerek kök rapor, gerek ek rapor birlikte değerlendirildiğinde emsal Yargıtay Kararları ışığında uygulanan erken ödeme cezasının dürüstlük kuralına uygun olup olmadığı incelenmiş ve nitekim gerek kök raporda atıf yapılan gerekse aşağıda örnek verilen içtihada göre, ticari kredilerde banakalrın erken ödeme cezası alma hakkı imzalanan sözleşme kapsamında bulunabilir. Ne var ki, bu hakkın bulunması sınırsız bir biçimde uygulanacağı anlamına gelmemekte, erken ödeme cezası fahiş tutarda olması kabul edilmemektedir. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU (E. 2017/11-410 K. 2020/189 T. 20.2.2020) görüşü de bu yöndedir:
“Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle TMK’nin 2. maddesiyle düzenlenen “dürüstlük kuralı” ve “hakkın kötüye kullanılması yasağı” hakkında açıklama yapılmasında yarar vardır.
TMK’nin “Dürüst davranma” alt başlıklı 2. maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre, anılan madde ile hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki temel ilkeye yer verilmiş olup, öncelikle hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir.
TMK’nin 2/1. maddesinde belirtilen dürüstlük kuralı, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Genel olarak dürüstlük kuralı, kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlâklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır ( Dural, Mustafa/ Sarı, Suat: Türk Özel Hukuku C. I, İstanbul 2018, s. 244 ). Dürüstlük kuralı, hakların ve borçların nasıl ve hangi kurallara riayet edilerek kullanılacağını ve nasıl yerine getirileceğini gösterir. Başka bir deyişle “haklarını kullanan” ve “borçlarını yerine getiren” herkesin dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranması gerektiğini belirtmektedir. TMK’nin 2. maddesi anlamında dürüstlük kuralı, tüm hakların kullanılmasının sınırını çizmek suretiyle hakların ve borçların kapsamını belirlemektedir. Bu hakların sözleşmeden ya da kanundan doğmuş olması bakımından bir fark yoktur. Hakların ve borçların içeriğini belirleyen bu kural, herkese yönelik olup hem alacaklıya hem de borçluya hitap etmektedir.
TMK’nin 2/2. maddesinde belirtilen hakkın kötüye kullanılması yasağı ile hiçbir hakkın, o hakkın kötüye kullanılması şeklinde bir yetkiyi içermediği, bu nedenle içerdiği yetkiyi aşan şekilde bir kullanımın hak olarak hukuk düzeni tarafından korunmayacağı belirtilmiştir. Bu durumda getirilen sınırlama, bütün haklar yönünden genel ahlâki bir sınırlama niteliğindedir. Bu sınırın aşıldığı durumlarda, hakkın sahibine tanıdığı yetkilerin dışına çıkılmış olmakta, bir hakkın kullanıldığı görüntüsü altında haksız bir davranış gerçekleştirilmektedir. Hakkın dışına çıkıldığı için de doğal olarak hukuk düzeni bu davranışa herhangi bir koruma sağlamamaktadır ( Dural/Sarı, s. 256 ).
TMK’nin “başlangıç hükümleri” arasında yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı diğer başlangıç hükümleri gibi bir “genel kural”dır. Bu sebeple medeni hukuk dışındaki hukuk dallarında da uygulama alanı bulmaktadır. Bu kurallara uyma zorunluluğu hakları kullanan ve borçları ifa eden herkes için geçerlidir. Tacirler de TMK’nin 2. maddesinde belirtilen “herkes” kavramına dâhil olup, gerek özel gerekse ticari hayatlarında bu kurallara uymak mecburiyetindedirler.
Tacirler aynı zamanda 6762 Sayılı TTK’nin 20/2. ( 6102 Sayılı TTK’nin 18/2. ) maddesi anlamında basiretli bir işadamı gibi hareket etmek zorundadırlar. Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, tacire, tacir olmayanlara göre vasatın üstünde bir özen gösterme yükümlülüğü getirmektedir. Başka bir deyişle tacir, ticari hayatında bir hakkı kullanırken veya bir borcu ifa ederken, yalnızca dürüst, namuslu, makul ve fiilinin neticelerini bilen orta zekâlı bir insanın benzer hadiselerde hareket edeceği şekilde hareket etmekle kalmayıp aynı zamanda kendi ticari sınıfına dâhil, tedbirli bir tacirin benzer olaylarda takip edeceği şekilde hareket etmek zorundadır.
Kuruluşları özel izne tâbi olan ve faaliyetlerini Devlet’in tanıdığı imtiyazla yürüten bankalar da birer “güven kurumu” olmaları nedeniyle dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uymak zorundadırlar. Zira bankaların, müşterilerinde yarattıkları güvene ve bankacılık sektörünün yazılı olan veya olmayan ilke, kural ve teamüllerine uygun hareket etme yükümlülükleri bulunmaktadır. Başka bir deyişle bankaların birer güven kurumu olmaları ve müşteriler tarafından kendilerine özel bir güven duyulması, onların hukuki sorumluluğunu diğer tacirlere nazaran daha da ağırlaştırmaktadır. Nitekim bir kişi davranışlarıyla başkaları nezdinde haklı bir güven oluşturduktan sonra, bu tutumuyla çelişkili ve özellikle de söz konusu güveni boşa çıkaran bir davranışta bulunması açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir.
Bankaların dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uyma yükümlülükleri 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 75/1. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Anılan madde; “Bankalar ile bunların mensupları; bu Kanuna, ilgili düzenlemelere, kuruluş amaç ve politikalarına uygun olarak faaliyetlerin icra edilmesini temin etmeye ve yönetimde adalet, doğruluk, dürüstlük ve sosyal sorumluluğu esas almaya yönelik etik ilkelere uymakla yükümlüdürler.” hükmünü haizdir. Ayrıca anılan Kanun’un 75/2. maddesinde verilen yetkiye dayanılarak Türkiye Bankalar Birliği’nce Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun ( BDDK ) uygun görüşü alınarak çıkarılan “Bankacılık Etik İlkeleri”nin 3/ ( a ) maddesinde; bankaların, faaliyetlerini yerine getirirken ilişkilerinde dürüstlük ilkesine bağlı kalacakları ifade edilmiştir.
Bu aşamada “erken ifa” ve “erken kapama ücreti” kavramları üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır. Borçlu kural olarak borçlanılan edimini muaccel olmadan da ifa edebilir. Buna borçlunun erken ifa yetkisi denmektedir ( Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2017, s. 978 ). Bu husus 818 Sayılı BK’nin 80. maddesinde “Akdin hükmünden veya mahiyetinden veya hâl icabından iki tarafın hilafını kast ettikleri anlaşılmadığı takdirde, borçlu borcunu vadesinden evvel ifa edebilir. Şu kadar ki borçlunun, vadeden evvel tediyede bulunmasından dolayı mukavele ile veya âdeten mezun olmadıkça bir miktar tenzilat icrasına hakkı yoktur” şeklinde düzenlenmiştir. Anılan madde metninden de anlaşılacağı üzere, ifa zamanı kural olarak borçlu lehine düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu nedenle borçlu, kendi lehine konulmuş bir yetkiden vazgeçerek erken ifada bulunabilir. Esasen kanun koyucunun ifa zamanını genel olarak borçlu lehine düzenlediği gözetildiğinde borçlu kendisine tanınan bu yetkiden vazgeçip vaktinden evvel ifa talebinde bulunabilir. Alacaklı erken ifaya yetkili olan borçlunun ifa teklifini reddettiği takdirde mütemerrit duruma düşecektir.
Erken ifada bulunan borçlu, erken ödemede bulunmasından dolayı alacaklıdan bir indirimde bulunmasını isteyemez. Ancak, sözleşmede erken ödeme hâlinde indirim yapılacağı kararlaştırılmışsa veya bu yönde bir âdet varsa, borçtan bir miktar indirim yapılabilir.
Bununla birlikte borçlunun erken ifa yetkisi, tarafların aksini kararlaştırmaları ile bertaraf edilebilir. Söz konusu yetkinin taraflarca bertaraf edilip edilmediği ise hâlin icabından veya sözleşmenin niteliğinden de anlaşılabilir. Nitekim ifanın vaktinden evvel yapılması alacaklının aleyhine sonuçlar doğuruyorsa veya taraflar arasındaki kesin vadeli sözleşmelerin niteliği erken ifayı engelliyorsa borçlu vaktinden evvel ifada bulunamaz. Bu tür durumlarda erken ifa alacaklının muvafakatine bağlıdır.
5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 4. maddesinde; nakdi, gayrinakdi her cins ve surette kredi verme işlemleri bankaların faaliyet konuları arasında sayılmıştır. Bankalar müşterilerine verdikleri kredilerden faiz gelirleri elde etmekte ve kredinin geri ödenme süresinin uzun olması bankanın faiz gelirini artırmaktadır. Bu itibarla kredi borcunun vaktinden evvel ifa edilmesi alacaklı bankanın aleyhine sonuçlar doğurduğu ve işin mahiyetine aykırı olduğu için bankanın, borçlunun erken ifa talebini reddetme hakkı bulunmaktadır. Başka bir deyişle kredi borcunun erken kapatılması bankanın muvafakati ile mümkün olmaktadır.
Bankacılık uygulamalarında genel olarak, kredi sözleşmelerine; kredinin erken kapatılmasının bankanın kabulüne bağlı olduğu ve bankanın mahrum kalacağı faiz gelirine karşılık belli bir erken kapama ücreti ( erken ödeme cezası ) mukabilinde kredinin erken kapatılabileceği yönünde hükümler konulduğu görülmektedir. Hatta kredilerin erken kapatılmasında, bankaların mahrum kalacağı faiz gelirinin bir kısmına karşılık, erken kapama ücreti alınmasının âdet hâline geldiği ve dolayısıyla faiz gelirinin bir kısmından vazgeçtiği anlaşılmaktadır.
Erken kapama ücretinin öngörülmesinin asıl sebebi borçluyu erken ifa düşüncesinden caydırmaktır. Ayrıca bankacılık uygulamalarında kredi taksitlerinin geri ödemelerinde başlangıçta faize daha fazla kesinti yapılmakta ve giderek kredinin sonuna yaklaşıldığında neredeyse faizin tamamı tahsil edilmiş olmaktadır. Faiz kesintisinin başlangıçta fazla olması bankacılık uygulamasında aslında örtülü bir erken kapama ücretinin bulunduğunu göstermektedir. Zira bankalar, ilk taksitlerde faiz kesintisini fazla tutarak erken kapamanın risklerinden kendilerini korumuş olmaktadırlar.
Erken kapama ücreti alınabilmesi, müşteri ile banka arasındaki kredi sözleşmesinde bu yönde hüküm bulunmasına bağlıdır. Dolayısıyla erken kapama ücreti, yasal bir medeni ceza olmayıp, taraflar arasındaki sözleşmeden doğan bir yan yükümlülüktür. Erken kapama ücreti ile faiz indiriminden yararlanarak kâr eden müşteri ile faiz geliri düşmek suretiyle gelir kaybına uğrayan bankanın menfaatlerinin dengelenmeye çalışıldığı görülmektedir. Nihai olarak erken kapama ücreti ile kredi veren bankanın zararının bir kısmının tazmin edilmesi amaçlanmaktadır.
Öte yandan Merkez Bankası tarafından yayımlanan 2006/1 Sayılı Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve Zarara Katılma Oranları ile Kredi İşlemlerinde Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında Tebliğ’in 4/1. maddesi gereğince; bankalarca, reeskont kaynaklı krediler dışındaki kredilere uygulanacak faiz oranları ile üye iş yeri komisyonu hariç faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırları serbestçe belirlenebilecektir. Anılan maddeye göre, bankaların, kredilerin erken kapatılması hâlinde erken kapama ücretini serbestçe belirleyebilecekleri bir bakıma belirtilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, tüketici kredisi niteliğindeki konut finansmanı kredileri haricindeki diğer kredilerin erken kapatılmasına ve erken kapama ücretine ilişkin herhangi bir düzenleme mevzuatta yer almamaktadır. Bununla birlikte yukarıda da bahsedildiği üzere bankalar tarafından kullandırılan kredilerin erken kapatılması ve erken kapama ücreti alınması bir bankacılık uygulaması hâline gelmiştir. Bu itibarla kredi sözleşmelerinde erken kapama ücretine ilişkin düzenlemeye yer veren bankaların, genel işlem koşullarına ilişkin denetim mekanizmaları baki kalmak kaydıyla, bu sözleşme hükümlerini düzenlerken ve uygularken dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uyma yükümlülüğü bulunmaktadır. Zira hukuk düzeninin temelini oluşturan ve TMK’nin 2. maddesinde ifadesini bulan bu iki esasa tabi olmayan hiçbir hakkın kullanımı söz konusu olamayacaktır.
Taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi; ileride birden fazla kredi ilişkisine girmek isteyen banka ve müşterisi arasında akdedilen ve münferit kredi sözleşmelerine ilişkin temel ilkeleri düzenleyerek sürecin genel çerçevesini çizen ve ayrıca münferit kredi sözleşmelerinin akdedilmesiyle uygulanabilecek olan isimsiz bir çerçeve sözleşmedir. Çerçeve sözleşme, ön sözleşmenin aksine tarafların ileride bir sözleşme yapmaları taahhüdünü içermeyen, ancak sözleşme yaparlarsa uygulama alanı bulacak olan kuralları belirleyen bir sözleşme niteliğindedir.
Bununla birlikte yukarıda bahsedildiği üzere davalı banka genel kredi sözleşmesi gereğince haklarını kullanırken dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uygun hareket etmek zorundadır. Çünkü genel kredi sözleşmesi de tıpkı diğer bankacılık sözleşmeleri gibi yoğun bir güven ilişkisi üzerine inşa edilmektedir. Bu güven ilişkisi sözleşme müzakerelerinden itibaren ifa safhasına kadar artarak varlığını devam ettirmektedir.
6762 Sayılı TTK’nin 20/2. ( 6102 Sayılı TTK’nin 18/2. ) maddesi gereğince her tacirin ticaretine ait faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümü aslında objektif bir özen ölçüsü getirmekte ve tacirin ticari işletmesiyle ilgili faaliyetlerinde, kendi yetenek ve imkânlarına göre ondan beklenebilecek özeni değil, aynı ticaret dalında faaliyet gösteren tedbirli, öngörülü bir tacirden beklenen özeni göstermesinin gerekli olduğu kabul edilmektedir ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.05.2003 tarihli ve 2003/13-332 E. 2003/340 K. sayılı kararı ). Bu bağlamda davacıya yüklenmesi gereken basiretli işadamı gibi hareket etme yükümlülüğü, taraflar arasındaki sözleşmedeki belirsizlik karşısında, bilinmesi mümkün olmayan bir hususa karşı önlem alınmasını gerektirecek şekilde aşırı bir yoruma tabi tutulmamasını gerektirmektedir.
Bu durumda taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin yoğun güven ilişkine dayandığı ve davacıya kredi limiti dâhilinde kredi kullandırılacağına dair güven oluşturulduğu, her ne kadar davalı bankanın davacının erken kapama talebini kabul etme yükümlülüğü bulunmamakta ise de davalı bu hakkını kullanırken dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uymak zorunda olduğu, erken kapama ücretinin belirlenmesinde de davalı bankanın bankacılık uygulamalarını gözeterek dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uygun davranması gerektiği kabul edilmelidir.
O hâlde, kredinin erken kapatılmasının her iki tarafın da menfaatine olduğu, tarafların serbestçe erken kapama ücretini belirleyebilecekleri, ancak bunun sınırının dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı olduğu, tüketici kredisi niteliğindeki konut finansmanı kredilerinin erken kapatılması hâlinde dahi erken kapama ücreti alınmasının mümkün olduğu gözetilerek diğer bankaların dava konusu krediler ile aynı özellikteki ( kullanım tarihi, vade tarihi, taksit ödeme aralığı, miktarı, erken kapama tarihi ) kredilerin erken kapatılması hâlinde alacakları erken kapama ücreti tespit edilerek, her iki tarafın menfaatleri de dikkate alınıp TMK’nin 2. maddesi çerçevesinde yukarıda bahsedilen hususlar da gözetilerek erken kapama ücretinin belirlenmesi gerekmektedir.
Bu itibarla mahkemece, davalı bankanın genel kredi sözleşmesi gereğince erken kapama ücreti alabileceğinin kabulüyle davacı tarafça alınan ücretin fahiş olduğu ileri sürüldüğünden, davacıdan tahsil edilen erken kapama ücretinin dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uygun olarak tespit edilmesi için davalı bankanın davacıdan tahsil ettiği erken kapama ücreti oranı ile diğer bankaların aynı miktar, aynı tür ve aynı vadeli kredilerin erken kapatılması hâlinde uyguladıkları erken kapama ücreti oranları da gözetilerek ve tarafların kredinin erken kapatılması ile elde ettikleri menfaatler de dikkate alınarak, davalı bankanın aldığı erken kapama ücretinin bankacılık uygulamalarına ve özellikle TMK’nin 2. maddesine uygun olup olmadığının değerlendirilmesi suretiyle karar verilmesi gerekmektedir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararları da, erken ödeme cezasının fahiş olduğu iddiasının değerlendirilmesi kapsamında emsaller üzerinden hareket edilmesi ve ortalama bir oran üzerinden hesaplama yapılması gerektiği yönündedir:
Mahkemece uyulmasına karar verilen Dairemizin 05.12.2014 ve 26.11.2013 tarihli bozma ilamlarında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere davalı bankanın kredinin erken kapatılması halinde erken kapama komisyonu talep etme hakkı bulunmakta olup taraflar arasında kredi sözleşmesinde bir oran bildirilmediği için emsal banka uygulamaları araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. YARGITAY11. HUKUK DAİRESİE. 2018/5032K. 2019/6223T. 7.10.2019 mahkemece, emsal uygulamasını bildiren iki banka cevabı yazısındaki miktarların ortalamasının hesaplattırılıp makul miktardaki erken kapama komisyonu oranının tespit edilmesi gerekirken YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2019/1356 K. 2019/7714 T. 2.12.2019
Davalı tarafça sunulan 11.03.2020 Tarihli 31065 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bankalarca Ticari Müşterilerden Alınabilecek Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar hakkında tebliğe göre, “müşteriden Türk lirası krediler için alınabilecek erken ödeme ücreti, gerekli faiz ve diğer maliyet unsurlarına ilişkin indirimler yapılarak hesaplanan ve müşteri tarafından bankaya erken ödenen tutarın, kalan vadesi yirmi dört ayı aşmayan kredilerde yüzde birini, kalan vadesi yirmi dört ayı aşan kredilerde ise yüzde ikisini geçemez”. Ne var ki bu düzenleme 11.03.2020’de yayımlanmış olup, davacının yaptığı erken ödemeden sonraki tarihli olduğu için huzurdaki ihtilafa uygulanamayacaktır.
Sayın Mahkemece celp edilen bilgilerden Türk Ekonomi Bankasının %2, Şekerbank’ın %5, Ziraat Bankasının %2 ve Akbank’ın %3 oranında erken ödeme cezası aldıkları anlaşılmaktadır. Bu oranların ortalaması 2+5+2+3= 12/4=3 olmaktadır. Dolayısıyla Yargıtay içtihadı doğrultusunda %3 olarak hesaplanan oranın üzerinde yapılan tahsilat dürüstlük kuralına aykırıdır.
Kök raporda, çeşitli yüzdelik oranlar üzerinden takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere hesaplamalar yapılmıştır. Bu hesaplamalardan erken ödeme cezasının %3 olarak kabul edildiği hesaplamaya göre,
KGF Teminatlı 262-TT-ST-648 (5791889UT4) nolu Kredi
729,782.46 TL Anapara Tutarı
3,201.37 TL İşlemiş Faiz (02.01.2020-09.01.2020 tarih arasında 7 gün için
%22.56 akdi faiz oranı)
160.07 TL İşlemiş Faizin %5 BSMV’si
21,893.47 TL Erken Kapama Komisyonu: (Anapara*%3)
+ 1,094.67 TL Erken Kapama Komisyonu %5 BSMV
756,132.05 TL

Davacının hesabından iş bu kredi için 831,822 TL tahsilat yapıldığı, Sayın Mahkeme tarafından davalı banka tarafından alınması gereken erken ödeme komisyon oranı %3 kabul edilmesi durumunda alınabilecek toplam tutar: 756,132.05 TL hesap ve tespit edilmiş olup, bu durumda 75,690.58 TL fazladan tahsil edildiği hesap ve tespit edilmiştir.

KGF Teminatlı 262-TT-ST-655 nolu Kredi
. 34,891.14 TL Taksit Ödemesi
34,424.66 TL Anapara
1,032.74 TL Erken Kapama Komisyonu: (Anapara*%3)
+ 51.64 TL Erken Kapama Komisyonu %5 BSMV
70,400.18 TL

Davacının hesabından iş bu kredi için 69,380.96 TL tahsilat yapıldığı, Sayın Mahkeme tarafından davalı banka tarafından alınması gereken erken ödeme komisyon oranı %3 kabul edilmesi durumunda alınabilecek toplam tutar: 70,400.18 TL hesap ve tespit edilmiş olup, bu durumda 1,019.22 TL eksik tahsilat yapıldığı hesap ve tespit edilmiştir.
Davacı tarafından verilen itiraz dilekçesinde, uzman görüşünün ve Bakanlık değerlendirmesinin dikkate alınmadığı belirtilmişse de, yukarıda da ifade edildiği üzere Yargıtay Hukuk Genel Kurulu içtihadı karşısında, bu içtihatla uyuşmayan uzman görüşü ve bir mevzuat hükmü olmayan, bakanlığa başka bir mecrada atfedilen değerlendirmenin dikkate alınması mümkün olmamıştır.
Davacı tarafından kök rapordaki ihtimallerden %3 oran üzerinden yapılan hesaplamaya da itiraz edilmiş ve TC Merkez Bankası’nın 2020/8 sayılı tebliğindeki %1 ve %2 oranları örnek gösterilmiştir. Ne var ki, aynı mevzuat hükmü davacı tarafından da dikkate sunulmakla beraber, bu tebliğ, taraflar arasındaki erken ödeme cezasına ilişkin işlemden sonraki bir tarihte yürürlüğe girmiştir. Hatta davalı bankanın web sitesinde de uygulanan güncel oran %2’dir. (https://www….com.tr/F/Documents/pdf/Bilgi_Destek/WEB_TCMB_TICARI_TARIFE_…pdf) Ancak bankanın bu oran güncellemesi de 02.03.2020 tarihidir ki, bu da kapama işleminden sonradır. Kök raporda %2 üzerinden de bir hesaplama yapıldığından nihai takdir Sayın Mahkemenindir.
Davacının son itirazı, ibraz edilen uzman raporuna göre davalı bankanın ipotek fek bedeli olarak 2.200 TL tahsil ettiği, ipotek fek işlemi için yaptığı masrafa dair yazılı delil-dekont-makbuz ibraz edemediği Yargıtay içtihatları ve yasal mevzuat uyarınca bankaların, gerek kendi iç işleyişleri, gerekse dış işler kapsamında yaptıkları harcama ve masraf meblağlarından ancak yazılı belgeye dayalı olanları müşterilerinden alabilecekleri, bu nedenle 2.200 TL fek masrafının da iadesi gerektiği yönündedir.
Davalı bankanın web sitesinde (https://www.ing.com .tr/F/Documents/pdf/Bilgi_Destek/WEB_TCMB_TICARI_TARIFE_….pdf ) yer alan ve 09.12.2020 tarihinde güncellenen ticari müşterilerden alınabilecek ücretler ve alt kalemler başlıklı tabloda, “Banka tarafından üçüncü kişilere ödenen tutarı, hizmetin banka bünyesinde sunulması halinde ise hizmetin makul bedeli ile sınırlıdır” ifadesi yer almakta, ayrıca, “Teminat konusu taşınır ya da taşınmazların teminat değerliliğinin tespiti için yürütülen ekspertiz faaliyetleri, taşınmazlara ilişkin ipoteklerin tesis, değişiklik ve fek işlemleri, taşınırların rehin tesisi süreçleri, alacak temlik değerliliğinin belirlenmesine ilişkin çalışmalar, finansal kiralama sözleşme tescil bedeli ile teminata konu çek ve senetlerin keşidecilerine ilişkin gerçekleştirilen istihbarat işlemleri kapsamında tahsil edilen ücrettir. BSMV hariçtir” ifadesi yer almaktadır. İlgili tabloda fek işlemi için özel bir ücret gösterilmemektedir. Bununla beraber, tıpkı erken ödeme cezasına ilişkin düzenleme de kredinin kapatıldığı tarihten sonradır.
Öte yandan, ipotek fek işlemi, e-devlet üzerinden gönderilen bir yazı ile yapılabilen bir işlem olduğu ve 27.12.2019 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 2020 yılı harç tarifesine göre (https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2019/12/2019…-…-….pdf), ipotek fek harcı taşınmaz başına 37,5TL düşünüldüğünde, davalı bankanın iki ayrı fek işlemi için tahsil ettiği toplam 2100TL’nin iki fek işlemi için ödeyeceği (37,5 x 2 =) 75 TL ile orantısız olduğu düşünülebilecektir. Yine yukarıda dikkat çekilen, …BANK ile KGF A.Ş. arasında imzalanan Hazine Destekli Kefaletler İşlemleri Protokollerin Hazine Kefaletlerine İlişkin kısmında “Tarafların Hak ve Sorumlulukları” başlıklı 5. Maddede “1. Kredi Veren, Hazine Destekli kefalet işlemlerine ilişkin üçüncü kişilere yaptıracakları işlemler (ekspertiz, sigorta) için ödeyecekleri masraflar ve yararlanıcıdan tahsil ettiği komisyon dışında, komisyon ve ücret adı altında herhangi bir masraf tahsil etmeyecektir” düzenlenmesi dikkate alındığında 2.100,00 TL’nin 75,00 TL dışında kalan 2.025,00 TL tutarlı kısmının davacıya iadesi Sayın Mahkemenin takdirindedir.
Yukarıda arz edilen nedenlerle,
Yapılan değerlendirme açısından kök raporda elde edilen sonuçları değiştirmeyi gerektiren yeni bir nedene rastlanılmadığı,
Taraflar arasındaki kredi sözleşmesinin KGF güvencesinde olmakla beraber, erken ödeme cezası alınmasını engelleyen bir mevzuat ve sözleşme hükmü bulunmadığı,
Bununla beraber, banka tarafından tahsil edilecek erken ödeme cezasının Yargıtay içtihadı gereğince fahiş tutarlı olamayacağı, Yargıtay uygulamasının dürüstlük kuralı uyarınca, emsal oranlar üzerinden bir ortalama bulunarak bu ortalama üzerinden hesaplama yapılmasını gerektirdiği,
Sayın Mahkemece celp edilen emsal oranların ortalamasının %3 olduğu, kök raporda da bu oran üzerinden yapılan hesaplamaların diğer alternatiflerle beraber dikkate sunulmuş bulunduğu,
%3 oranı üzerinden yapılan hesaplaya göre, davacıdan erken ödeme cezası olarak KGF Teminatlı 262-TT-ST-655 nolu Kredi için tahsil edilen tutarın fahiş olmadığı, KGF Teminatlı 262-TT-ST-648 (5791889UT4) nolu Kredi için 75,690.58 TL fazladan tahsilat yapıldığı
İpotek fek ücreti adı altında davacı tarafından 2.180,00 TL talep edilmekle beraber, bu tutarın 2.025,00 TL tutarlı kısmının KFG ile yapılan sözleşme de gözetilerek davacıya iadesine karar vermek gerek davanın usul ve yasaya uygun alınan bilirkişi raporu da dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş, her ne kadar davacı İİK. 67/2 uyarınca icra inkar tazminatı talebinde bulunmuş ise de Yargıtayın Yerleşik Uygulamaları da dikkate alınarak emsal bankalardan erken kapama komisyon oranına ilişkin, komisyon ve masraflar yönünden emsal banka araştırılması yapılmış, davalı bankanın uygulamasının orantılı olup olmadığı yönünde emsal araştırma da yapılarak bilirkişi heyetinden rapor alınmakla ve bu hususta ilgili delillerin toplanıp, yargılama ve bilirkişi raporuyla belirlendiğinden, likit ve hesaplanabilir olarak kabul edilmediğinden, şartları oluşmadığından Şartları oluşmadığından davacı lehine İİK. 67/2 uyarınca icra inkar tazminatı takdirine yer olmadığına, reddedilen miktar yönünden şartlar oluşmadığından davalı lehine kötü niyet tazminatına takdir edilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekerek mahkememizdeki vicdani kanıyı yansıtan aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
Davanın KISMEN KABULÜ ile;
Davalının İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı takip dosyasındaki toplam 77.715,58 TL’lik asıl alacağa yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile;
Takibin 77.715,58 TL’lik asıl alacağa yıllık %13,75 faiz uygulanmak suretiyle TAKİBİN DEVAMINA,
Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE;
Takip talebinde yıllık istenen faiz %13,75 olarak belirtilmekle, davanın itirazın iptali davası olduğu da dikkate alınarak davacının ödeme tarihlerine ilişkin farklı oranlardaki faiz talebinin REDDİNE;
Şartları oluşmadığından davacı lehine İİK. 67/2 uyarınca icra inkar tazminatı takdirine YER OLMADIĞINA,
Reddedilen miktar yönünden şartlar oluşmadığından davalı lehine kötü niyet tazminatına takdir edilmesine YER OLMADIĞINA,
Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 5.308,75 TL harcın peşin olarak alınan 1.094,42 TL harçtan düşülmesi ile kalan 4.214,33 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
Davacının yatırmış olduğu 59,30 TL başvurma harcı, 1.094,42 TL peşin harç ve 8,50 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 1.162,22 TL’nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu 409,50 TL posta-tebligat gideri ve 750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.159,50 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre takdiren 950,95 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmının davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalının yapmış olduğu 750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 750,00 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre takdiren 134,90 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan kısmının davalı üzerinde bırakılmasına,
Dava şartı arabuluculuk ücreti olan ve 6325 sy Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-13 maddesi uyarınca tarafların anlaşamamaları nedeniyle Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL’nin kabul ve red oranına göre 1.082,57 TL’sinin davalıdan; 237,43 TL’sinin davacıdan alınarak HAZİNE’ye gelir kaydına,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 10.903,03 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 6100 sayılı yasanın 345. Maddesi uyarınca 2 haftalık kesin süresi içerisinde Bölge İstinaf Mahkemesine başvuru yolunun açık olduğu açıkça okunup usulünce anlatıldı. 19/07/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza