Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/439 E. 2022/131 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/439
KARAR NO : 2022/131

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 28/06/2021
KARAR TARİHİ : 17/02/2022

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirkete ait … plakalı araç ile davalılardan …’un maliki ve işleteni, diğer davalı …’ın ise sürücüsü olduğu … plakalı araçlar arasında 27.06.2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeni ile … plakalı araçta oluşan hasara ilişkin zararın karşılanmayan kısmının tahsili amacıyla İzmir 9. İcra Müdürlüğü’nün …/… E. sayılı dosyası ile borçlular aleyhinde yasal takip başlatılmış, davalılar-borçlular haksız ve kötü niyetli itirazları ile borca, işlemiş ve işleyecek faize, takibin tüm ferilerine itiraz ederek takibi durdurulduğu, takip konusu alacak; 25.312,50.-TL. Asıl Alacak, 677,02.-TL. İşlemiş Faiz olmak üzere toplam 25.989,52.-TL’nin vekalet ücreti, icra gideri ve kaza tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek yıllık %13,75 ve artan oranlarda avans faizi ile birlikte borçlulardan müştereken ve müteselsilen tahsili talep ettiği, müvekkil şirket, araç kiralama sektöründe Türkiye çapında ve uluslararası alanda … ve … markaları ile faaliyet gösteren köklü bir firmadır. Kazaya karışan müvekkil şirket adına kayıtlı … araç da, müvekkil şirketin araç kiralama filosuna dahil olan yani ticari işletmesinde yer alan bir araç olduğu, karşı tarafa ait olan araç … plakalı araç da, davalılardan … Genel Müdürlüğü tarafından işletilen ve yolcu taşıma işinde kullanılan bir araç olup bu davalının ticari işletmesine dahil olan bir araç olduğu, 27.06.2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde, müvekkil şirketin maliki olduğu … plakalı araç ağır bir şekilde hasarlandığı, Dilekçe ekinde sunulan ve araç üzerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen ekspertiz raporundan da anlaşıldığı üzere tamiri ekonomik olmayan araç, pert işlemine tabi tutulmuş ve hasarlı hali ile 68.250,00.-TL.’ye satıldığı, aracın satış faturası dilekçemiz ekinde müvekkil şirketin pert olan aracına ilişkin zararının bir kısmı, … plakalı aracın ZMMS. poliçesini düzenlemiş olan … Sigorta A.Ş. tarafından, sigorta poliçesi limiti dahilinde karşılanmış ve müvekkil şirkete 10.09.2019 tarihinde 36.000,00.-TL. ödeme yapıldığı, ağır hasarlı aracın pert işlemine tabi tutulması nedeni ile oluşan müvekkil şirketin zararı, sigorta şirketi tarafından poliçe limiti dahilinde giderilen zarardan çok daha fazla olduğundan, faturaya yansıtılan bakiye zarar için davalılara/borçlulara yönelme zarureti hasıl olduğu, aracın kaza tarihindeki hasarsız haline ilişkin rayiç bedelinden hasarlı hali ile satış bedeli (sovtaj bedeli) düşüldüğünde, gerçek zarar ortaya çıkarılacak ve kusur oranları çerçevesinde giderilmesi gereken zarar miktarı tespit edilerek, bu bedelden sigorta şirketi tarafından poliçe limiti gereğince yapılan ödeme düşüldükten sonra faturaya yansıtılan tutarın davalılardan-borçlulardan talep edilip edilemeyeceği belirlenecek olduğu, açıklananlar gereğince yapılacak bilirkişi incelemesi ile ve gerektiğinde müvekkil şirket ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılacak inceleme neticesinde, davalılardan-borçlulardan alacaklı olup olmadığımız ve alacağımızın miktarı ortaya çıkacağı, davalı aracın ZMMS. sigortacısı … Sigorta A.Ş., sigortalısının kusurlu olduğunu kabul edip ZMMS. sigorta poliçesi çerçevesinde müvekkil şirkete ödemesini gerçekleştirmiş olmasına rağmen davalılar-borçlular, bakiye alacağın tahsili için başlatılan icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz etmişler; yapılan arabuluculuk başvurusunun da anlaşmazlık ile sonuçlanmasına neden olmuşlar, neticesinde likit olan alacağımızın tahsilini sürünceme de bırakarak, müvekkil şirketi iş bu davayı açmak zorunda bıraktıkları, yargılama neticesinde de ortaya çıkarılacak olduğu üzere müvekkil şirketin, davalıların haksız eylemi ile meydana gelen zararı nedeni ile davalılardan-borçlulardan alacaklı olduğu aşikar olduğu, müvekkil şirketin zararı nedeni ile davalı-borçluların sorumlulukları, yasal mevzuat gereğince müştereken ve müteselsilen sorumluluk esaslarına dayadığı, haksız eylemlere dair faiz başlangıç tarihinin kaza tarihi olacağı ve avans faizi ödenmesi gerektiği, mevzuat ve Yerleşik Yargıtay kararları gereğince açık bir şekilde belirlendiği, davalılar-borçlular aleyhine başlattıkları takipte hukuka aykırı hiçbir yön bulunmadığı, açıklanan sebeplerle davalıların-borçluların itirazları haksız, mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun olup itirazlar sebebiyle durmuş olan takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilleri …, … Genel Müdürlüğü’nde otobüs şoförü olarak çalıştığı, 27.06.2019 tarihinde idaresindeki … plakalı belediye otobüsü ile Neşet Ertaş Parkı istikametinden … garajı istikametine doğru seyir halindeyken 2/6 Sokak ile 6 Sokak kavşağına geldiğinde … plakalı araç ile çarpışması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, davacı yan, kaza nedeniyle … plakalı araçta meydana gelen hasara ilişkin zararın ZMMS sigortacısından karşılanamayan faturaya yansıtılmış olan bakiye kısmının tahsili için İzmir 9. İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız takip başlattığı, davalı tarafça borca süresi içinde itiraz edilmiş olup işbu itirazın iptali davası açıldığı, dava konusu talep, haksız fiile dayanmakta olup haksız fiilden doğan ilişkiler Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlendiği, müvekkil sürücü … tacir olmayıp araç maliki … Genel Müdürlüğü de kamu hizmeti yaptığı, ticari bir ilişki söz konusu olmadığından bu durumda Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu, Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olmadığından davanın, dava şartı görev yönünden REDDİNE karar verilmesini talep etmiş, göreve ilişkin itirazımızı tekrarlamakla birlikte Mahkemeniz aksi kanaatte olacak ise ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuk dava şartı bulunmakta olduğu, ticari uyuşmazlıklarda zorunlu arabuluculuğu öngören 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle eklenen Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesinin para alacağının tahsilini amaçlayan uyuşmazlıklar hakkında tarafların serbestçe tasarruf etme imkanına sahip olduğu gözetilerek bu uyuşmazlıkları bir alternatif çözüm yöntemi olarak arabuluculuk yoluyla çözmeyi amaçladığı, bu şekilde daha az zaman, daha az emek ve masrafla alacağın tahsili amacına ve tarafların alacak miktarı üzerinde serbestçe anlaşabilmelerine ve tasarrufta bulunabilmelerine imkân sağlamak istediği gözetildiğinde, ticari dava niteliğindeki itirazın iptali davaları zorunlu arabuluculuğa tâbi olduğu, davalının itirazın iptali davası açması için öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre itirazımızla başlamış olup işbu dava süresinde açılmadığı, süresinde açılmayan davanın usulden reddini talep etmiştir.
Kusur yönünden; kazanın meydana gelişinde müvekkil sürücü …’ın kusurunun bulunmadığı, kaza tarihinde kaza tespit tutanağı üzerinde kusur tespiti trafik ekiplerince yapıldığı, ancak kusur tespit tutanağının kesin delil olmaması ile beraber kusur tespitinin trafik ekiplerince yapılmasının Mahkemenizi bağlayıcılığı olmadığı, bu kusur tespitinin bilirkişi incelemesi yaptırılarak belirlenmesi gerekmekte olduğunu belirtikleri, talep edilen alacak yönünden; meydana gelen olayda müvekkil sürücünün kusuru olmadığını tekrarla birlikte haksız fiillerde sorumluluk kusura bağlı bulunduğundan müvekkilin alacaklıya borcu olmadığı, alacaklı şirkete ait araçta oluşan hasarın tamamı kusur oranına göre … Sigorta A.Ş. Tarafından ZMMS kapsamında ödendiği, hasarın tamamının dava dışı sigorta şirketi tarafından karşılanmadığı kabul edildiğinde dahi davacı yan tarafından talep edilen bakiye hasar çok yüksek olup tarafımızca kabulü mümkün olmadığı, araçta meydana gelen hasar ve hasarın giderilmesi için yapılan işlemler göz önüne alındığında çıkarılan fatura çok yüksek olduğu, talep edilen bakiye hasarın bilirkişi marifetiyle hesaplanması ve bu şekilde karar verilmesi gerekmekte olduğunu beyan etmiştir.
İcra İnkar Tazminatı Ve Faiz Talebine İlişkin; tarafların kusur durumları ve araçta meydana gelen hasarın bedeli yapılacak bilirkişi incelemesi ile hesaplanacağı, davacının, yapılacak bu incelemeler öncesi likit bir alacağı olduğunu söylemek mümkün olmadığı, bu nedenle davacı yanın icra inkar tazminatı talebinin reddini talep etmiştir
Avans Faizi İşletilmesi Talebine İlişkin; davacı yanın talep ettiği alacaklara avans faizi işletilmesi hukuken mümkün değildir. Dava konusu tazminat talebi haksız fiile dayanmakta olup haksız fiilden doğan ilişkiler Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmemekte olduğu, müvekkil sürücü … tacir olmadığı gibi araç maliki … Genel Müdürlüğü de tacir olmayıp kamu hizmeti yaptığı, talep edilen alacaklara yalnızca yasal faiz uygulanması mümkün olduğunu belirtmiştir.
Davalı idare … genel müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; 27.06.2019 tarihli Trafik Kazası Tespit Tutanağı’nda; “Sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile Neşet Ertaş parkı istikametinden … tarafı istikametine seyir halinde iken 2/6 sokak ile 6 sokak kavşağına geldiğinde aracın sağ arka yan kısımlarına, sürücüsü …’in sevk ve idaresinde olan 6 sokak Evka istikametinden Hasanağa bahçesi istikametine devam eden … plakalı aracın ön kısımları ile çarpması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği sürücü beyanları ve kaza yeri tetkiklerinden anlaşılmış olup, bu kazanın oluşumunda sürücü … 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 57/1-b maddesinin ihlal ettiğinden asli kusurlu, sürücü … ise 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1-a maddesini ihlal ettiğinden tali kusurlu olduğu” görüş ve kanaatine varıldığı, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Hızın gerekli şartlara uygunluğunu sağlamak” başlıklı 52/l1-a maddesi; “Sürücüler: a) Kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üstlerine yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine, hemzemin geçitlere, tünellere, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onarım alanlarına girerken, hızlarını azaltmak zorundadırlar.” hükmünü haiz olduğu, Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/l-a. maddesinde açıkça düzenlendiği üzere; 27.06.2019 tarihli kazada, davacının maliki olduğu … plakalı araç sürücüsünün, yaklaşmakta olan araçların hızını ve konumunu dikkate alarak kendi can ve mal güvenliğini tehlikeye atmayacak şekilde hızını ayarlaması ve yolun durumunu gözetmesi gerekirken bu hususlara riayet etmemesi ve olayda dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğu, İdaremizin ve … plakalı aracı kullanan sürücünün ise kazada kusurunun bulunmadığı açıktır. İdaremize ait araçların teknik bakımları periyodik olarak yapılmakta ve araç sürücüleri sürekli ve düzenli olarak psiko-teknik testlerden ve sağlık kontrollerinden geçirildiği, İdare maliki olduğu … plakalı aracın sürücüsü … trafik kurallarına uymasına, tüm dikkat ve özeni göstermesine rağmen kazaya engel olamadığı, sorumluluk kuralları çerçevesinde herkesin kendi kusurlu hareketleriyle neden olduğu zararları tazmin etmesi gerekmekte olduğu, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydı ile, söz konusu kaza … plakalı araç sürücüsünün kusuru neticesinde meydana geldiğinden, İzmir 9. İcra Müdürlüğü’nün …/… E. sayılı dosyası ile talep edilen hasar bedelinin davacı ve … plakalı araç sürücüsünün uhdesinde bırakılması gerektiği gibi, İdare aracında meydana gelen zarardan da davacı ve … plakalı araç sürücüsü sorumlu olduğu, dava konusu hasar bedeli talebi haksız fiilden kaynaklanmış olup, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 86/1 maddesi; “İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur. ” hükmünü haiz olduğu, öğretide ve yerleşik Yargıtay kararları da, haksız fiilin meydana gelmesinde, zarar görenin kusurunun etkili ve illiyet bağını kesecek yoğunlukta olması halinde zarara hükmedilmesinden tamamen vazgeçilmesi gerektiği yönünde olduğu, söz konusu kaza davacıyaait … plakalı araç sürücüsünün hızını azaltmaması neticesinde meydana gelmiş olup, davacının ağır kusuru neticesinde illiyet bağının kesilmesi nedeniyle olayda idarenin ve İdare sürücüsünün sorumlu olmadığı, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2000/12206 E. ve 2001/3218 K. Sayılı 02.04.2001 tarihli kararında — “. Davalı araç sürücüsü olarak kusursuz olması nedeniyle zarardan sorumlu tutulamaz. Davalı aynı zamanda araç işleteni olup, araç işleteninin hukuki sorumluluğu ise Karayolları Trafik Yasası’nın 85. maddesine göre kusursuz sorumluluğa dayanmakta olduğu, ancak aynı yasanın 86/1. maddesinde işletenin sorumluluktan kurtulma durumu düzenlendiği, bu maddeye göre; “işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur” biçiminde bir düzenleme getirildiği, yasal düzenlemeler dikkate alındığında; olayın desteğin tam kusuru sonucu meydana geldiği davalının ise kusursuz olduğu, bu nedenle maddi ve manevi zarardan davalının sorumlu tutulması doğru olmayacağı gibi, mahkemenin maddi tazminat için bu olguyu kabul etmiş olmasına karşın manevi tazminat için kısmen kabul kararı vermiş olmasına ayrı bir çelişkiyi oluşturmaktadır. “ denildiği, aı doğrultuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2012/4-107 E. ve 2001/326 K. ayılı 30.05.2012 tarihli kararında; “2918 s. KTK’nın 86/1 maddesinde sorumluluktan genel kurtuluş nedenleri düzenlendiği, işleten kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın; kazanın “bir mücbir sebepten” ya da “zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan” ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulacaktır.” denildiği, nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52. Maddesi; “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir, zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir. “ hükmünü amir olduğu, öğreti ve uygulamada Borçlar Kanununun 52/1 maddesinin “Hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz.” ilkesine dayandığı kabul edilmekte olduğu zarar gören kendi davranışı ile zarara neden olmuş ise, bu zarar başkasına yüklenmemelidir. Bu ilke Yargıtay kararlarına da yansımış olup, Yargıtay HGK.’nın 27/06/2012 tarih 2012/17-215 ve 2001/413 K. sayılı kararında “BK’nın 44/1. maddesi hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesine dayandığı, zararın artmasına veya doğmasına sebep olan kişi sonuçlarına kendisi katlanmalıdır…” denildiği, bu açıdan dava konusu kaza, tamamen davacıya ait aracı sevk ve idare eden sürücünün dikkatsiz ve tedbirsiz davranışları nedeniyle meydana gelmiş olduğundan, İdare sürücüsüne izafe edilecek bir kusur bulunmadığı, aksinin kabulü, tam kusurlu bulunan davacının kusurlu davranışlarının sonuçlarından İdaremiz ve İdaremiz şoförünü sorumlu tutmak olur ki, bunun hak ve nesafet kuralları ile bağdaştığı söylenemez olduğu, davacı taraf her ne kadar dava dilekçesinde, 27.06.2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde davacı şirketin maliki olduğu … plakalı aracın ağır bir şekilde hasarlandığı ve tamiri ekonomik olmayan aracın pert işlemine tabi tutulduğu, aracın kaza tarihindeki hasarsız haline ilişkin rayiç bedelinden hasarlı hali ile satış bedeli (sovtaj bedeli) düşüldüğünde elden edilen tutardan İdaremizin ve diğer davalı …’ın sorumlu olduğu iddia edilmiş ise de davacının söz konusu gerçek dışı ve hukuka aykırı iddialarının kabulü mümkün olmadığı, öncelikle dava dilekçesinin içeriğinde bahsedilen ekspertiz raporu ve deliller idareye tebliğ edilmediğinden söz konusu rapora ve dava dilekçesinin ekinde sunulan tüm delillere itiraz hakkımızı saklı tutmuş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “somutlaştırma yükümlülüğü” başlıklı 194. Maddesi; “Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar. Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.” hükmünün haiz olduğu, davacının maliki olduğu aracın kaza sebebi ile ne kadar zarara uğradığı ve hangi alacak kaleminin talep edildiği dava dilekçesinde belirtilmemiş olup, davacının dava konusu taleplerini delillerle ve ispata elverişli olarak somutlaştırılması gerekmekte olduğu, ayrıca davacı tarafın zarara uğradığını gösteren hiçbir delil dosyada bulunmadığından ve davacının takibe konu alacağının niteliğine ve ne şekilde hesaplandığına ilişkin dava dilekçesinde hiçbir bilgi yer almadığından davacının somut dayanaktan yoksun taleplerinin reddi gerekmekte olduğu, aksi durumun kabulünün, davacı tarafın sebepsiz zenginleşmesine neden olacağı açık olduğu, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydı ile, … plakalı araçta hasar gördüğü belirtilen parçaların ve fiyatlarının belirlenmesinde otomobil yetkili servislerinden ve 2. el araç satışı gerçekleştiren yerlerden araç parçalarına ilişkin fiyat alınarak ve aracın geçmiş hasar durumu ile nitelikleri göz önünde bulundurularak hesaplama yapılması ve söz konusu aracın tamirinin ekonomik olup olmadığının daha sonra belirlenmesi gerekmekte olduğu, bu sebeple aracın tamirinin ekonomik olmadığı iddiası ile farazi olarak hesaplanan bedelin kabulü tarafımızca mümkün olmadığı, nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 09.04.2010 tarih ve 2006/510 E., 2010/178 K.sayılı kararında “Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemede hükme esas alınan 10.03.2009 ve 17.11.2009 tarihli bilirkişi raporlarında, hasara uğrayan davacıya ait araçtaki toplam parça ve işçilik tutarları bedeli hesaplanmış, ancak aracın tamirinin ekonomik olup olmadığı, pert-total kabul edilip edilemeyeceği hususunda bir açıklama bulunmamakta olup raporlar bu hali ile hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olmadığı, bu durumda mahkemece, 17.11.2009 tarihli uzman bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak, davacıya ait aracın hasar ve tamir bedeli tespit edilmeli, tamirinin ekonomik olup olmadığı belirlenmeli, tamiri ekonomik değil ise, aracın 2. el piyasa değerinden hurda (sovtaj) değeri indirilerek gerçek zarar miktarı hesaplattırılarak sonucuna göre kazanılmış haklar da gözetilerek karar verilmesi gerektiği, denilmekle öncelikle dava konusu aracın hasar ve tamir bedelinin ve tamirin ekonomik olup olmadığının tespiti ile aracın 2. el piyasa değerinin araştırılarak açıkça ifade edilmesi gerekmekte iken bu hususların hiçbirinin dava dilekçesinde açıklanmaması sebebiyle somut dayanaktan yoksun davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; davacı şirkete ait aracın davalılardan …’un maliki ve işleteni diğer davalı …’ın sürücüsü olduğu aracın 27/06/2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası neden ile araçta oluşan hasara ilişkin zararın karşılanmayan kısmının tahsili amacıyla İzmir 9. İcra Müdürlüğünün …/… sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali davasıdır.
Dava; trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminatın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK.nun 114/c.maddesinde mahkemenin görevi dava şartı olarak sayılmıştır.
Yine HMK.nun 115/1. Maddesi uyarınca “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.”
Bu kapsamda dosya mahkememizin görevli olup olmadığı yönünden incelenmiş aşağıdaki hususlar tespit olunmuştur.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari ava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce re’sen incelenir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. Maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi, yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
Diğer taraftan 6098 sayılı Borçlar Yasası’nın 49/1 maddesinde “kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zarara gidermekle yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiştir.
Davacı … Genel Müdürlüğü kamu hizmeti verilen kamu kurumu niteliğinde bir kurum olup, dava haksız fiilden kaynaklanan zararın tazminine ilişkindir. Bu durumda uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanına girdiği, anlaşılmakla bu konuda Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2013/10989 esas, 2013/13079 karar, 30/09/2013 tarihlerindeki kararlarında da yararlanılarak mahkememizdeki vicdani kanıyı yansıtan hüküm verilmiştir.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davanın mahkememizin GÖREVSİZ olması nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
2-HMK’nın 20.maddesi gereğince karar verildiği anda kesinse bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurulduğunda dosyanın görevli ve yetkili İZMİR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nın 331/2 maddesi gereğince davaya gönderme kararından sonra görevli mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerini görevli mahkeme tarafından hükmedilmesine, davaya görevli mahkeme tarafından devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememiz tarafından yargılama giderleri hakkında karar verilmesine,
Dair taraf vekillerinin ve davalı …’ın yüzüne karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 6100 sayılı yasanın 345 maddesi uyarınca 2 haftalık süresi içinde Bölge İstinaf Mahkemesine başvuru yolunun açık olduğu açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/02/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza