Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/150 E. 2022/289 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/150
KARAR NO : 2022/289

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/03/2021
KARAR TARİHİ : 29/03/2022

Mahkememizde görülen Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin Türkiye ve dünya çapında bir çok ülkede özellikle otomotiv, üretim, montaj sektöründe kalite kontrol hizmeti veren yabancı menşeili bir şirket olduğunu, davalı … ile aralarında 07/06/2016 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi akdedildiğini, davalının aldığı son net ücretinin 2.160,00-TL olduğunu, davalının müvekkili şirketin kalite kontrolünü yaptığı parçalar ile ilgili teknik bilgiye sahip olduğunu, ayrıca davalının, müvekkilinin rakip firmalara fark yaratan hususlarında da bilgi sahibi olduğunu, davalının müvekkili şirket ile aralarındaki sözleşme gereğince yüklendiği rekabet etmeme yükümlülüğü sona ermeden müvekkili şirket ile aynı faaliyet alanında iştigal eden, merkezi müvekkili şirket merkezi ile aynı binada olan ve hatta yöneticisinin müvekkili şirketin “haksız rekabet sebebiyle” davalık olduğu eski genel müdürü olan … A.Ş isimli şirkette çalışmaya başladığını, davalının rekabet etmeme ve sır saklama yükümlülüğüne aykırı davranışları nedeniyle iş akdinin ilgili maddelerine aykırı davrandığını, açıkladığı nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; davalının iş akdinin 9. maddesine aykırı hareketi sabit olduğundan, davalı tarafından, 4 net maaş tutarındaki 8.640,00-TL cezai tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte ödenmesine, iş akdinin 10. maddesine aykırı hareketi sabit olduğundan, davalı tarafından, 2 net maaş tutarındaki 4.320,00-TL cezai tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte ödenmesine, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin işçilik alacaklarının tahsili amacıyla 21. İş Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyasıyla dava açtığını, söz konusu davanın dava dilekçesinde de ayrıntılı olarak açıklandığı gibi Müvekkili …’un 07/06/2016 tarihinde davalı şirkette kalite kontrol operatörü olarak işe başladığının, yüksek performanstan kaynaklı depo bölümünde takım liderliği pozisyonuna getirildiğinin, davalı şirketin müvekkilinin iş akdini feshetmesi için zorlamaya başladığını ve

…’ın aynı pozisyon ve aynı unvan ile görevlendirildiğinin, sonrasında depoda operatör sıfatıyla görevlendirildiğinin, mobinge maruz kalan ve takım liderliği görevinden alınan müvekkilinin fazla mesai ve Ulusal Bayram Genel Tatil Ücretinin ödenmemesi nedeniyle iş kanunu madde 24 gereğince iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğinin belirtildiğini, müvekkilinin dava dışı … Yön. Hiz. A.Ş şirketindeki işinin 06/10/2020 tarihinde sonlandığını, davacının dava tarihinin 02/03/2021 olduğunu, müvekkilinin iddia edildiği gibi şirketin müşterilerini yönlendirmesinin mümkün olmadığını, davacı şirket ile dava dışı şirketin faaliyet alanı ve faaliyet konusunun birbirinden tamamen farklı olduğunu, müvekkilinin çalışmakta olduğu şirketin tesis yönetim (temizlik, bakım, imalat destek, lojistik destek, mühendislik hizmeti vb) faaliyetler iken davacı şirketin sadece kalite kontrol firması olduğunu, Proservice 07.05.2019 tarihinde kurulmuş olmasına rağmen ilk faturasını 31.01.2020 tarihinde kestiğini, müvekkilinin asgari ücret ile çalışan ve herhangi bir teknik veri bilgi ve donanımına sahip olmayan bir çalışan olduğunu, açıkladığı nedenlerle dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Yargıtay 9. HD’nin 2021/3076 esas, 2021/9789, 01.06.2021 tarihli emsal kararında;”…Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.” gerekçesi ile iş mahkemesinin görevine yapılmış olan temyiz itirazı reddedilmiştir.
Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddeleri uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davalarının görülme yerinin iş mahkemeleri olduğu, görev hususu, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerektiği ve görev hususunun dava şartı olduğu anlaşılmakla HMK.nun 115/2.maddesi uyarınca mahkememizin görevsizliğine ve davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İzmir İş Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK’nun 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20. maddesi uyarınca kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren 2 hafta içinde kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde gönderilme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.29/03/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır