Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/771 E. 2023/192 K. 17.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/771
KARAR NO : 2023/192

DAVA : Maddi Tazminat
DAVA TARİHİ : 30/12/2002
KARAR TARİHİ : 17/03/2023

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; kooperatifin eski yöneticileri olan davalıların 2001 yılı Ocak ayında yapılan genel kurulda ibra edilmediklerini, sözü edilen genel kurulda kooperatife ait defter ve kayıtlar üzerinde inceleme yaptırılması ve gerektiğinde suç duyurusunda bulunulması yönünde karar alındığını, İzmir Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası tarafından görevlendirilen iki uzmanın, 24/06/1995- 07/01/2001 dönemini inceleyerek rapor düzenlediklerini, 10/10/2001 tarihli rapordaki tespitlere göre; 1995 yılında kasa defteri ile yevmiye kayıtlarının örtüşmediğini, kayıtlara göre kasada yeterli para bulunduğu halde sigorta primi ve vergi borçlarının yatırılmadığını, keza kasada yeterli para bulunduğu halde 30/04/1998 tarihinde 10.000,00 TL banka kredisi kullanıldığını, bu tespitlerin kayıtlarda görünen paranın gerçekte kasada bulunmadığı anlamına geldiğini, kooperatifin mali durumu gözetilmeden yüklü miktarda çek kesildiğini, ancak çek bedellerinin ödenmediğini, çekleri ödemek için kredi kullanıldığını, aslında verilen çeklerin de ana sözleşme ve yasa ile belirlenen avans şartlarına haiz olmadığını, bankalara ödenmesi gereken kredi borcu ile vergi ve sigorta prim borcu dururken kooperatifin müteahhidi gibi görünen …. İnşaat Ltd. Şti’ne 1998 yılında 1.079.400.601 TL 2000 yılında ise 85.547.761.770 TL avans verildiğini, Vakıfbank’tan 25.000.000.000 TL + 10.000.000.000 TL olarak kullanılan kredinin 70.400.000.000 TL olarak geri ödendiğini, böylece kooperatifin büyük zarara uğratıldığını, S.S … Konut Yapı Kooperatifleri Birliği’ne ödenmek üzere yönetim kurulu üyesi … adına 12/02/1998 tarihinde 121.500.000 TL, 23/02/1998 tarihinde 335.652.00 TL bedelli tediye makbuzu kesildiğini, bu paranın üst birliğe teslim edildiğini gösteren herhangi bir belgenin sunulmadığını, Yönetim Kurulu üyesi olduğu halde kooperatife olan borçlarını ödemeyen Kenan Dura’dan 5.000.000.000 TL borç alınmış ve 650.000.000 TL faizi ile birlikte iade edilmiş gibi gösterildiğini, oysa kooperatife borç vermek yerine kooperatife olan borcunu ödemesi gerektiğini, inşaatları yapan …. firmasına yapılan ödemelerin avans hesabında takip edildiğini, 1999 yılında 3.508.640.500 TL para alınmış gibi gösterilip 111.059.500 TL faiz kaydı yapıldığını, keza hiç para alınmadığı halde 31/12/2009 tarihinde faiz kaydı yapıldığını, aidat borçlarını ödemediği için kooperatife borçlu olmasına rağmen, …. numaralı yevmiye kaydı ile Hasan Güner’den 800.000.000 TL borç alınmış gibi gösterildiğini ve bunun için 83.458.456 TL faiz tahakkuk ettirildiğini, ayrıca kooperatife borçlu olan …’e huzur hakkı ödendiğini, ….. sayılı tahsilat makbuzu ile kooperatif ortaklarından …’dan 230.000.000 TL bedelli çek alındığı halde bu çekin kayıtlarda gösterilmediğini, yönetim kurulu üyelerinin 2000 yılı sonu itibariyle 4.978.000.000 TL borçlu olduklarını, aidat borçlarını ödememekte, eşitlik ilkesi ihlal ettiklerini, yönetim kurulu üyesi Nihat Aslan adına kayıtlı olan … nolu telefon için kooperatifin kasasından 1999/Ağustos ve Eylül aylarında toplam 72.700.000 TL ödeme yapıldığını, keza 29/03/1999 tarihinde 23.000.000 TL perakende satış fişi ile gazete dergi bedellerinin gider kaydedildiğini, yönetim kurulu üyesi …’ın …. sayılı kararla sigortalı olarak gösterildiğini, maaşının yanı sıra sigorta priminin de kooperatif tarafından yatırıldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı olmak kaydıyla 25.000.000.000 TL tutarındaki kooperatif zararının, müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsil edilerek müvekkiline ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Davalı … vekili cevap dilekçesi ile özetle; şu anda yönetim kurulu üyesi olan … ve ….’ın 2000 yılında denetçi olduklarını, denetçi olarak yönetim kurulu aleyhine hiçbir bildirimde bulunduklarını ve işlem yaptıklarını, inşaatlarının yapımının …. Ltd. Şirketinden önce …. Altyapı Ltd. Şirketine verildiği, ancak statik hesaplara uyulmadığının belirlenmesi ve karot ölçümlerinin normallerin dışında çıkması üzerine sözleşmenin feshedildiğini; bunun üzerine yüklenici firma ile kooperatif arasında ardı arkası gelmeyen davaların açıldığını; böyle bir ortamda kredi kullanma gereği duyulduğunu, esasen bunun kooperatiflere tanınan bir hak olduğunu; alınan kredinin, kooperatifin amaçları doğrultusunda kullanıldığını, yüklü miktarda çek kesildiğinden bahsedilmesine karşılık bu konuda herhangi bir belge sunulmadığını; müteahhit firmaya toplu çek verilmiş gibi görünmesinin muhasebe ilkelerinden kaynaklandığını; iddia edilenin aksine davalıların, tüm kooperatiflerde uygulanan usule uygun hareket ettiklerini; inşaatı yapacak olan müteahhidin, kooperatif tarafından finanse edilmesinin doğal olduğunu; Mimar ….’in denetiminde bir iş planı hazırlandığını ve bu plana uygun olarak çek verildiğini ancak istihkaklar incelendikten sonra çeklerin ödenmesi için bankaya talimat verildiğini; bu çeklerin ileri tarihli ve topluca düzenlenmesinin eskalasyon uygulanmaması ile ilgili olduğunu; yönetim kurulunun, yüklenici firmaya eskalasyon sonucunda gereksiz yere fark ödememek ve inşaatları daha ucuza mal etmek için bu yola başvurduğunu; bu takdir hakkına saygı duyulması gerektiğini; yüklenici firmaya haksız olarak avans verilmiş gibi değerlendirilemeyeceğini, dolar bazında sözleşme yapılmasına karşılık ödemeler TL olarak yapıldığından, yüklenici firmaya kur farkı ödendiğini; yönetim kurulunun, kendisine ya da 3’üncü bir kişiye menfaat sağlamak gibi bir amaç ve icraatının bulunmadığını, Vakıflar Bankası ile anlaşma yapılarak Toplu Konut İdaresinden gelecek paralardan mahsup edilmek üzere 25 milyar + 10 milyar tamamlama kredisi kullanıldığını; kredi borcunun vadesinde ödenememesinden yönetim kurulundan ziyade, aidat borçlarını düzenli ödemeyen kooperatif ortaklarının sorumlu olduğunu, üst birlik aidatı ile ilgili olduğu belirtilen tediye makbuzlarının dosyaya sunulmadığını; bilirkişi raporunda bu makbuzların düzenleniş nedenlerinin açıklanmadığını; mahkemeye sundukları 09/01/1998 tarihli makbuzun, üst birliğe yapılan 7.680.000.000 TL’lik ödeme ile ilgili olduğunu; muhtemelen eksik olduğu için 335.652.000 TL daha fark ödenmiş olabileceğini, müvekkilinin, sadece anapara borcunun ödenmesi ile ilgili karara katıldığını ancak faiz ödenmesi ile ilgili karara katılmadığını; bu nedenle, davalı tarafın 6. paragrafta belirttiği hususların, müvekkilinin sorumluluğunu gerektirmediğini, ….’nın şahsen sorumlu olduğunu, kooperatif ile …. İnşaat firmasının muhasebesini aynı kişinin (…….) tuttuğunu; fatura olmadan muhasebe defterlerine böyle bir kayıt yapılmasının, muhasebe hatasından kaynaklandığını; firmanın bu miktarda fatura vermek zorunda olduğunu, davacı tarafın, 9 numaralı paragrafta bahsettiği tahsilat makbuzlarının (ortak ……’dan alınan 230.000.000 TL bedelli çekin makbuzu) varlığının, bu tahsilatların gerçekleştiği anlamına geldiğini; yevmiye kayıtlarında gösterilmemesini zimmet olarak nitelendirilemeyeceğini, zira; gelir ve gider dengesini sağlayabilmek için kayıtlara geçirilmemiş olabileceğini; kooperatif hesabına alınan paranın kayıtlarda gösterilmemesinin, bu paranın, yöneticilerin uhdesinde kaldığının kanıtı olamayacağını, düzenli olarak aidat ödeyen müvekkilinin, diğer yöneticilerin ödeme yapmaması karşısında ödeme yapmaktan vazgeçtiğini ve sonunda anlaşmazlıklar nedeniyle istifa etmek zorunda kaldığını; ödediği aidatların iadesini istemediğini ve bu konuda dava açmadığını; kooperatif ile üyeleri arasında borç alacak ilişkisinin bulunmadığını, müvekkiline ait telefonun, kooperatifin bürosunda kullanıldığını; haksız bir eylemin söz konusu olmadığını, müvekkilinin sigortalı gösterilmesinin bilgisizlikten kaynaklandığını; yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunun ortaya çıkması üzerine kısa sürede bundan vazgeçildiğini, olayın 1996 yılında gerçekleştiğini; zamanaşımı nedeniyle bu konuda herhangi bir istekte bulunulamayacağını, müvekkilinin başkan olmadığını; tek başına işlem yapma hak ve yetkisinin bulunmadığını, muhasip bilirkişi tarafından tek taraflı olarak düzenlenmiş bir rapora dayanarak sorumlu tutulamayacağını, İzmir … Ağır Ceza Mahkemesinde açılan …. Esas sayılı davanın sonucunun beklenmesi gerektiğini, belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … ve … vekili 24/03/2003 tarihli dilekçesi ile özetle; dava dilekçesinin 1. bendindeki iddiaların (1995 yılındaki kasa kayıtlarının gerçeği yansıtmaması; kasada olmayan paranın harcanmış gibi gösterilmesi; 1998 yılında kasa defteri ile yevmiye kayıtlarının birbirini tutmaması; 1998/Ocak – Ağustos döneminde, kasada yüksek miktarda para bulundurulması; kasada yeterli para bulunmasına rağmen sigorta primi ve vergi borçlarının yatırılmaması), yüklenici firmaya yapılan ödemelerin gözden kaçırılmasının bir sonucu olduğunu, “Kooperatifin gelir/gider durumu gözetilmeden yüklü miktarda çek kesilmiş; bilâhare bu çekleri ödeyebilmek için kredi çekilmiştir” şeklindeki iddianın yersiz ve dayanaksız olduğunu; müvekkillerinin, kooperatifi zarara uğratmak kastı ile hareket etmediklerini, “1998 ve 2000 yıllarında yüklenici …. Ltd. Şti.’ne fazla ödeme yapılmıştır” şeklindeki iddiayı kabul etmediklerini; adı geçen firmaya, imzalanan sözleşmeler ve varılan mutabakatlara göre avans verildiğini, “30/04/1998 tarihinde, ihtiyaç olmadığı halde Vakıfbank’tan kredi çekilmiştir” şeklindeki iddianın gerçeği yansıtmadığını, “….’dan 5.000.000.000 TL alınıp, 650.000.000 TL’si faiz olarak iade edilmiş; böylece haksız menfaat sağlanmıştır” şeklindeki iddianın da gerçeği yansıtmadığını, zira; müvekkilinin, kooperatif adına verilen çeklerin karşılıksız çıkmaması için eşi … adına …. Bankası ….. ve … Şubelerinden para çekerek kooperatife verdiğini; haksız menfaat sağlamak gibi bir kastının bulunmadığını, “Kooperatifin inşaatlarını yapan firmadan 1999 yılında 3.508.940.500 TL alınıp karşılığında 111.059.500 TL faiz ödenmiştir” şeklindeki iddiayı kesinlikle kabul etmediklerini; yapılan iş karşılığında yapılan bir ödeme olduğunu; bu paranın, müvekkili tarafından zimmete geçirilmiş gibi kabul edilemeyeceğini, “……. nolu yevmiye kaydına göre yönetim kumlu Üyesi …’don 800.000.000 TL para alındığı ve bunun için 83.458.456 TL faiz ödenmiştik” şeklindeki iddiasının asılsız olduğunu; müvekkili …’in, verilen çeklerin karşılıksız çıkmaması için yönetim kurulu kararı ile …. Bankası …. Şubesinden kredi çekerek bu parayı kooperatife yatırdığını; faizin de bununla ilgili olduğunu; müvekkilinin karalanmaya çalışılmasını kabul edemeyeceklerini, kooperatif ortağı …..’dan, 25/05/2000 tarihli ve 230 sayılı makbuzla alınan 230.000.000 TL bedelli çekin, davalılardan …. tarafından tahsil edildiğini; banka kayıtlarından, bunun kolaylıkla belirlenebileceğini, 29/03/1999 tarihinde 23.000.000 TL perakende satış fişi ile gazete ve dergi bedeli kaydedildiği iddia edilmiş ise de, Vergi Usul Yasası’nın ilgili hükümlerine göre tevsiki zorunlu olmadığından, bu meblağın yönetim kurulunun zimmetinde kaldığının kabul edilemeyeceğini, sayman …’ın sigortalı gösterilmesinin … sayılı kararla sağlandığını; bu karar incelendiğinde, …’ın kendi başına hareket ederek karar defterini sonradan doldurduğunun kolaylıkla görülebileceğini; bu durumu sonradan fark eden müvekkillerinin, derhal müdahale ederek gerekli düzeltmeyi yaptırdıklarını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER ;
Genel Kurul Tutanakları, Ana Sözleşme, Banka Kredi Ödemeleri, Kooperatif defter ve kayıtları, İzmir … Ağır Ceza Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dava dosyası, Bilirkişi Raporu.
GEREKÇE ;
Dava; eski yöneticinin sorumluluğuna dayalı tazminat davasıdır.
Davalılar hakkında İzmir … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyasında kamu davası açılmış ve bu davanın sonuçlanması beklenmiştir. Davalı sanıklar hakkında zaman aşımı sebebiyle düşme kararı verilmiş ve karar kesinleşmiştir.
Davanın mahiyeti itibariyle inceleme yapılabilmesi için Vergi Dairesine ve SGK ya müzekkereler yazıldığı ve cevabi yazıların geldiği bunun üzerine dosya kapsamı ve davacı kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği görülmüştür
Kooperatif uzmanı bilirkişi mahkememize sunduğu 12/03/2015 havale tarihli raporunda özetle; yönetim kurulu üyeleri …’ya ve …’e yapılan faiz ödemelerinin usulsüz olduğunu, buna göre toplam 733,46 TL faiz ödemesi sebebiyle kooperatifin zarara uğradığını, bu hususun 21/02/2002 tarihli özel denetleme raporunda da yer aldığını, bu faiz ödemelerinin yukarıda adı geçen yönetim kurulu üyelerinden alınan borçlarla ilgili olduğunu, oysa zaten bu yöneticilerin kooperatife aidat borçlarının bulunduğunu, dolayısıyla bu para için faiz ödenmesinin usulsüz olduğunu; gazete ve dergi alımları gibi kooperatifin faaliyetiyle ilgili olmayan kalemlerden 95,70 TL harcama yapıldığını, bu harcamalarla ilgili yönetim kurulu kararının bulunmadığını, bu harcamalardan da davalıların sorumlu olduğunu; yüklenici firmaya ödenen 7.940,44 TL’lik faizle ilgili olarak da kooperatifin zarara uğratıldığını, çünkü bu faiz ödemesi ile ilgili yevmiye kaydının herhangi bir dayanağının ve belgesinin bulunmadığını, bu durumda böyle bir ödemenin yapıldığının kabulünün mümkün olamayacağını; ayrıca; …. İnşaat firması adına yönetici …’a ödeme yapılmasının usulsüz olduğunu, gerçekte böyle bir ödeme yapılıp yapılmadığının şüpheli olduğunu, bu anlamda kooperatifin bu kadar zarara uğratıldığını, …’dan alınan 230,00 TL bedelli çekin kayıtlara girmemesi sebebiyle kooperatifin zarara uğradığını ancak çeki alanın … olması sebebiyle bu çekle ilgili zarardan …’ın münferiden sorumlu olduğunu; davaya konu yapılan diğer tazminat istekleri ile ilgili olarak da; sigorta primlerinin geç ödenmesi ile ilgili olarak zarar olduğu iddiasının ispatlanamadığını, aynı şekilde vergi borçları sebebiyle uğranılan zarar hususunda da ödenmiş bir vergi cezasının belgelendirilemediğini, yine kredi faizleri ile ilgili olarak iddianın ispatlanamadığını, ayrıca verilen çeklerle ilgili uğranılan zararların ispatlanamadığını, üst birlikle ilgili ödenecek aidatlarla ilgili hususlarda da ceza dosyasındaki tespit ve tanık anlatımlarında da kooperatifin bir zararının bulunmadığının anlaşıldığını, 1998 ve 1999 yıllarındaki damga pulu gider kayıtları ile ilgili yevmiye defterlerindeki damga pullarının alınmadığının ispatlanamadığını, bu kalemde bir zarardan söz edilemeyeceğini, 400,00 TL’lik Kulbisa İnşaat ile ilgili fatura ve ödeme bulunduğuna göre bu hizmetin alınmadığının ispatlanması gerektiğini, dosya kapsamına göre bunun ispatlanamadığı, davalıların bu kalemlerden sorumlu olmadıklarını bildirmiştir.
Kooperatifle ilgili ticaret sicil kayıtlarından davaya konu yıllarla ilgili olarak davalıların kooperatifin yöneticisi oldukları anlaşılmıştır
SGK’ya yazılan yazıya verilen cevapta; geç olarak SGK primlerinin ödendiği belirtilmiştir. Ödeme tarihlerine bakıldığında; ödemelerin dava tarihinden sonra yani 08/11/2004 tarihli olduğu anlaşılmıştır.
Vergi Dairesi’ne yazılan yazıya verilen cevapta; vergi aslı ve vergi cezalarından bahsedilmiş ise de, belirtilen vergi dönemlerinin dava tarihinden sonra olduğu dolayısıyla ödenmiş cezaların da dava tarihinden sonraki tarihli olduğu görülmüştür.
Mahkememizce; “dava tarihi itibariyle rücu edilebilecek bir ceza ödemesinin söz konusu olmadığı, SGK ve vergi cezaları ile ilgili bilirkişi raporundaki görüşlere itibar edildiği” gerekçesiyle “Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile; 1-650,00 TL’nin 30/09/1999 tarihinden, 83,45 TL’nin 31/12/2000 tarihinden, 46,33 TL’nin 29/07/1999 tarihinden, 2,5 TL’nin 16/03/1999 tarihinden, 23,87 TL’nin 20/09/1999 tarihinden,7.940,93 TL’nin 30/12/1999 tarihinden, 337,48 TL’nin 15/12/1998 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 2- 230,00 TL’nin 25/05/2000 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan alınarak, davacıya verilmesine” ilişkin 29/01/2016 tarihli, … Esas ve…. Karar sayılı karar verilmiştir.
Verilen bu karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle YARGITAY …. Hukuk Dairesi’nin 28/11/2019 tarihli, ….Esas ve … Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.
Bozma gerekçesinde;
“1-Dava, kooperatif eski yöneticilerinin sorumluluğuna dayalı tazminatın tahsili istemine ilişkindir. Dava, davacı kooperatifin eski yönetim kurulu üyesi olan davalılara karşı açılmış sorumluluk davası olup, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 62. ve 98. maddelerinin yollaması ile dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TTK’nın 336. maddesi uyarınca, yönetim kurulu üyeleri yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri kasten veya ihmal ile yerine getirmedikleri takdirde oluşacak zararlardan kooperatife karşı da sorumludurlar. Kooperatifin eski yönetim kurulu üyeleri hakkında açılan bir sorumluluk davasının görülebilmesi, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesi yollaması ile 6762 sayılı TTK’nın 341. maddesi gereğince, genel kurulun bu yönde karar almasına ve davanın tüm denetçiler tarafından açılmasına bağlıdır. Ancak anılan eksiklikler dava şartı olmayıp, sonradan tamamlanabilen usuli eksiklik niteliğinde olduğundan, dava hemen reddedilmemelidir. Esasen bu hususlar üzerinde mahkemece de re’sen durulması zorunludur.
Somut olayda, her ne kadar dava dilekçesinde Ocak 2001 tarihli genel kurulda davalıların ibra edilmediği, haklarında suç duyurusunda bulunulması yönünde karar verildiği iddia edilmişse de anılan genel kurul kararı dosyada bulunmadığı gibi dava açan vekile vekaletnamenin kooperatifi temsilen yönetim kurulu başkanı ve başkan yardımcısı tarafından verildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece, bu doğrultuda davacı vekiline genel kurul kararını sunması ve dava açan vekile denetçiler tarafından verilmiş vekaletname ya da bu davaya muvafakatlerinin sağlanması için süre verilmemiştir. Bu durumda, mahkemece, davacı tarafa, 6100 sayılı HMK’nın 52, 53 ve 54. (HUMK’nın 39. ve 40.) maddeleri uyarınca davalılar hakkında eylemin kişi, konu ve kapsamını somut olarak gösteren sorumluluk kararı alınmasına ya da işbu davaya muvafakat verilmesine ilişkin genel kurul kararının ibrazı için makul süre verilmesi, davanın gelindiği aşamada görevde olan denetçilerce davayı açan vekile vekaletname verilmesi ya da asıl olarak davayı takip etmelerine olanak tanınması, noksan olan usuli işlemler yerine getirildikten sonra davaya devam edilmesi, verilen süre içinde bu eksiklikler tamamlanmaz ise davanın açıklanan usul yönünden reddedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
2)Bozma nedeni ve şekline göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.” denmiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.
Davacı vekili; müvekkili kooperatif organsız kaldığı için organ eksikliğinin tamamlanması amacıyla genel kurul toplantısına çağrı yapması için kayyım tayin edilmesi amacıyla İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde …. Esas sayılı davayı açtıklarını, henüz sonuçlanmadığını, kooperatif yönetimi oluştuktan sonra Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin bozma kararında belirtilen eksikliğin tamamlanacağını, karar düzeltme istekli dilekçelerinde sonradan yapılan 29/06/2002 tarihli genel kurul tutanağını da sunduklarını, bu tutanağın Yargıtay’ın bozma kararında belirtilen hususları içerdiğini düşündüklerini bildirmiştir.
Davalı … vekili; 29/06/2002 tarihli genel kurul tutanağını kabul etmediklerini, bozma kararının gereğinin yerine getirilmesini istediklerini bildirmiştir.
Davalılar … ve Hasan Güler vekili; 29/06/2002 tarihli genel kurul tutanağını kabul etmediklerini, dosya borcunun tamamının müvekkilinin kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığı üçüncü kişi tarafından davacı kooperatifin hesabına yatırıldığını, bozma kararının gereğinin yerine getirilmesini istediklerini bildirmiştir.
29/06/2002 tarihli tutanak incelendiğinde 7. maddesinde; “İbra edilmeyen eski yönetim kurulu üyeleri hakkında açılan davalar ve bilirkişi raporları hakkında üyelere bilgi verildi.” dendiği görülmüştür.
Karar düzeltme isteğinin reddedilmiş olması ve 29/6/2002 tarihli tutanağın 7. maddesinin bilgilendirme içermesi, alınan bir karar niteliğinin bulunmaması nedeniyle davacı vekilinin “bu kararın sorumluluk davası açılması yönünde bir karar olduğu” şeklindeki savunmasına değer verilmemiştir.
İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dava dosyası incelendiğinde; Tasfiye Halinde S.S. …. Konut Yapı Kooperatifi vekili tarafından hasımsız olarak 09/02/2021 tarihinde “kooperatifin olağanüstü genel kurula çağrılabilmesi konusunda izin ve yetkiye haiz kayyım atanması” isteğiyle dava açıldığı, dava dilekçesi ile “kooperatifin eski yöneticilerinin sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkin İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. esas ve …. Karar sayılı dosyasında verilen kararın Yargıtay’ca bozulduğu, bu davanın sonuçlanmasında ve haliyle genel kurul yapılabilmesi amacıyla açılan bu davada hukuki menfaatlerinin bulunduğu, Yargıtay’ın bozma kararı doğrultusunda …. Esas sayılı dosyada yapılacak yargılamada kooperatife davalılar hakkında sorumluluk kararı alınması ya da bu davaya muvafakat verilmesine ilişkin genel kurul kararının sunulması için süre verileceği, kooperatifin olağanüstü genel kurul yapamıyor olmasının eski yöneticilerin sorumluluğuna başvurulan söz konusu davanın yürütülebilmesini imkansız hale getirdiği, söz konusu davanın sonuçlandırılmasında ve bu davanın açılmasında hukuki yararın bulunduğu” hususlarının ileri sürüldüğü ve dilekçede belirtilen gündem maddeleri ile kooperatifin olağanüstü toplantıya çağrılması yönünde kayyım tayin edilmesi isteğinde bulunulduğu, dilekçede belirtilen gündem maddelerinden birinin de “ibra edilmeyen eski yönetim kurulu üyeleri hakkında açılmış olan davaya muvafakatlarının olup olmadığı hususunun görüşülmesi ve bu hususta denetçilerin dava açmış olan kooperatif vekiline vekaletname vermesi hususunun görüşülmesi” olduğu; mahkemece yapılan yargılama sonucunda; “…somut olayda bu davayı açmaksızın dahi eski yönetim kurulu üyelerinin kooperatifi genel kurul toplantısına çağırmasının mümkün olduğu, bunun dışında tek bir pay sahibi ya da azınlığın TTK’nın 410 ve devam eden maddelerine göre genel kurul toplantısı yapılması için kooperatife başvurmasının mümkün olduğunu, kooperatifin somut olayda aktif husumet/ sıfat sahibi olmadığı, davacının aynı zamanda kooperatifin feshini istemekte hukuki yararının da bulunmadığı” gerekçeleriyle “davacının davasının reddine” ilişkin 31/12/2021 tarihli kararın verildiği, bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulduğu, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’nin 09/09/2022 tarihli … Esas ve ….Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği verilen karara karşı temyiz yoluna gidilmediği ve kararın 11/10/2022 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Bu karar üzerine mahkememizce davacı vekiline; Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 28/11/2019 tarihli … Esas ve …. Karar sayılı bozma kararında belirtildiği şekilde davalılar hakkındaki sorumluluk davasının açılması yönünde alınmış genel kurul kararını sunması ve davayı açan vekili denetçiler tarafından verilmiş vekaletname örneğini sunması ya da bu davaya denetçilerin muvafakatlarını sağlaması konusunda 1 aylık kesin süre verilmiş, verilen kesin süre gereği davacı tarafça yerine getirilmemiştir.
Davacı vekili bu ara kararına karşılık mahkememize verdiği 17/02/2023 havale tarihli dilekçesiyle; genel kurulun toplanması yönünde kayyım tayin edilmediğinden bozma kararının gereği işlemlerin yapılamadığını belirterek 15/07/2002 tarihli genel kurul toplantısına ilişkin gündemin 7. maddesinde “ibra edilmeyen eski yönetim kurulu üyeleri hakkında açılan davaların görüşülmesi ve bilirkişi raporları hakkında bilgi verilmesi” hususunun mahkemece dikkate alınmasını istediklerini, gündemin 7. maddesine ilişkin genel kurulda hiçbir itiraz ileri sürülmediği ve muhalefet şerhi konulmadığı için ibra edilmeyen eski yönetim kurulu üyeleri hakkında dava açılmış olmasına onay verildiğini, bu genel kurul kararının kesinleştiğini, böylece bozma kararında belirtilen hususun zaten genel kurul kararı ile yerine getirildiğini belirterek bu hususun dikkate alınmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

İncelenen tüm dosya içeriğine göre; davanın, davacı kooperatifin eski yönetim kurulu üyesi olan davalılara karşı açılmış sorumluluk davası olduğu, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 62. ve 98. maddelerinin yollaması ile dava tarihinde yürürlükte bulunan TTK’nın 336. maddesi uyarınca, yönetim kurulu üyelerinin yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri kasten veya ihmal ile yerine getirmedikleri takdirde oluşacak zararlardan kooperatife karşı da sorumlu olacakları, kooperatifin eski yönetim kurulu üyeleri hakkında açılan sorumluluk davasının görülebilmesinin 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesinin yollaması ile 6762 sayılı TTK’nın 341. maddesi gereğince, genel kurulun bu yönde karar almasına ve davanın tüm denetçiler tarafından açılmasına bağlı olduğu, bu eksikliğin dava şartı olmadığı, yani sonradan tamamlanabilen usuli eksiklik niteliğinde olduğu; davacı vekilinin “kooperatifte organ boşluğu olduğunu ve kooperatif yönetimi oluştuktan sonra Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin bozma kararında belirtilen eksikliğin tamamlanacağını” belirttiği ve kooperatifteki organ eksikliğinin tamamlanması amacıyla genel kurul toplantısına çağrı yapması için kayyım tayin edilmesi amacıyla İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde … Esas sayılı davayı açtığı ancak mahkemece “bu davayı açmaksızın dahi eski yönetim kurulu üyelerinin kooperatifi genel kurul toplantısına çağırmasının mümkün olduğu, bunun dışında tek bir pay sahibi ya da azınlığın TTK’nın 410 ve devam eden maddelerine göre genel kurul toplantısı yapılması için kooperatife başvurmasının mümkün olduğu, kooperatifin somut olayda aktif husumet/sıfat sahibi olmadığı, davacının aynı zamanda kooperatifin feshini istemekte hukuki yararının da bulunmadığı” gerekçeleriyle “davanın reddine” karar verildiği, bu karara yönelik istinaf başvurusunun İzmir Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 09/09/2022 tarihli …. Esas ve …. Karar sayılı kararı ile esastan reddine karar verildiği, davacı tarafın bu karara karşı temyiz yoluna gitmediği ve kararın kesinleştiği; uyulan bozma kararı sonrasında mahkememizce, davacı vekiline davalılar hakkındaki sorumluluk davasının açılması yönünde alınmış genel kurul kararını sunması ve davayı açan vekili denetçiler tarafından verilmiş vekaletname örneğini sunması ya da bu davaya denetçilerin muvafakatlarını sağlaması konusunda 1 aylık kesin süre verildiği, verilen kesin süre gereğinin davacı tarafça yerine getirilmediği; davacı vekili her ne kadar 29/06/2002 tarihli genel kurul tutanağına dayanmış ise de; bu tutanağın 7. maddesinde; “İbra edilmeyen eski yönetim kurulu üyeleri hakkında açılan davalar ve bilirkişi raporları hakkında üyelere bilgi verildi.” dendiği ancak bu kararın davalılar hakkında sorumluluk davası açılması yönünde alınmış bir kararı içermediği, aksine bilgilendirme niteliğinde olduğu, bu nedenle de Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 28/11/2019 tarihli …. Esas ve … Karar sayılı bozma kararında belirtilen usulü eksikliğin tamamlandığından söz edilemeyeceği, eksikliğin tamamlanmamış olması nedeniyle de davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davanın usulden REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL harcın peşin olarak alınan 337,50 TL harçtan düşülmesi ile kalan 157,60 TL harcın karar kesinleştiğinde isteği halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerine bırakılmasına,
4-Davalı …’nın yapmış olduğu tebligat- posta gideri olan 28,00 TL’lik yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalı …’ya verilmesine,
5-Davalı …’ın yapmış olduğu posta gideri olan 40,00 TL’lik yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalı …’a verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalı …’a verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalılar … ve …’ya eşit olarak verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayarak artan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilinin, davalı …’nın ve davalı …’in yüzlerine karşı, davalı … vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/03/2023

Başkan …
¸E-imza
Üye …
¸E-imza
Üye …
¸E-imza
Katip …
¸E-imza