Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/753 E. 2022/162 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/753
KARAR NO : 2022/162

DAVA : Cezai Şart Alacağı (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/12/2020
KARAR TARİHİ : 24/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Cezai Şart Alacağı (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği dava dilekçesi ile özetle; davacı şirketin dijital pazarlama çözümleri ve web tabanlı yazılım geliştirme projeleri alanında faaliyette bulunduğunu, müşterilerinin ticari faaliyetlerinin sosyal medyada etkinliğinin artması için algoritmalar geliştirmiş olduğunu, yönetim/raporlama/optimizasyon veri analizi ve hata ayıklama gibi çok sayıda işlemin bu yazılımlar tarafından gerçekleştirilebildiğini, davalının davacı şirkette 07.05.2018 tarihinde öncelikle LCE:Satış Uzmanı olarak çalışmaya başladığını, 28.06.2018 tarihinde LCE:Satış Temsilcisi görevine terfi ettiğini, 21.09.2018 tarihinde ise CR:Portföy Yöneticisi pozisyonuna yükseldiğini, kendisine davacı tarafından verilen kullanıcı adı ve şifre ile davacının veritabanına çevrimiçi olarak erişebildiğini, bu veritabanında tüm stratejik ve informatif dökümanlara, maliyetlere, fiyatlandırmalara, tekliflere ve şirket sıraların bulunduğu, sipariş verme potansiyeli, kredi limitleri, fiyat yönetimi, bugüne kadarki en yüksek ve en düşük sipariş miktarları ile bütçeleme alışkanlıkları, harcamalarını, hangi konularda reklam verdikleri, müvekkili ile olan çalışma süresi, yaptığı ödemelerin dökümleri, müşteri memnuniyeti/memnuniyetsizliği gibi her türlü ticari ve stratejik verilerin bulunduğunu, davalının davacı şirkette 13.11.2018 tarihinde iş akdini istifa ederek bitirdiğini, davalının davacı şirketten ayrıldıktan sonra eşine ait … Design-… isimli şirkette, sonrasında da … Reklam Tasarım ve Yazılım Anonim Şirketinde ve … Reklam Tasarım ve Yazılım Limited Şirketinde çalıştığının öğrenildiğini, bu iki şirketin aynı adresi paylaştığını, tüm şirketlerin ana sözleşmelerindeki faaliyet konusu tanımlarının davacı şirket ile aynı olduğunu bu durumun davalının kabul ettiği davacı ile imzaladığı sözleşmeye aykırı olduğunu, fazlaya ilişkin her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla kanunun amir hükümleri ve Yargıtay’ın yerleşik hal almış içtihatları doğrultusunda ve yargılama sırasında saptanacak sebepler dahilinde; haklı davalarının kabulüne, davalının hizmet sözleşmesine dayalı rekabet yasağını ihlali sebebiyle şimdilik 15.000,-TL tutarında cezai şartın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevap dilekçesi ile özetle; Asliye Ticaret Mahkemesinin; dava konusunun değerine veya miktarına bakılmaksızın ticari davalara ve ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli özel bir mahkeme olduğunu, müvekkilinin tacir olmadığını, davacı şirket nezdinde işçi statüsünde yaklaşık 6 ay gibi çok kısa bir süre çalıştığını, Davanın, taraflar arasında imzalanmış 21.09.2018 tarihli belirsiz iş sözleşmesine dayanılarak açılmış bir dava olduğunu, bu davaya bakmaya görevli mahkemenin İş mahkemeleri olduğunu, bu sebeple usulen yanlış açılmış işbu davanın öncelikle görev yönünden reddinin gerektiğini, Türk Borçlar Kanununa göre sadece işçi aleyhine konulan tek taraflı cezai şartın geçersiz olduğunu, taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinde sadece davacı şirket lehine cezai şart düzenlendiğini, bu sebeple cezai şart hükümlerinin de kanunen geçersiz olduğunu, davalının, davacı şirketin isteklerine uygun olarak müşteri bilgilerinin yer aldığı data içinden telefonla aramalar yaparak müşterilere ulaştığını, kendisinden istendiği şekilde satışlar gerçekleştirdiğini, davalının benzeri 10 kişinin de davacı işyerinde bu işi gerçekleştirdiğini, bu pozisyondan iki ay sonra bu defa müşterilere satış değil, var olan müşterilerin ayrılmasını engelleyen ve reklam vermeye devam etmelerini sağlayan başka bir ekibe geçiş yaptığını, bu ekipte başarılı bir çalışma yaparak prim aldığını ve davacı yöneticisi tarafından tebrik edildiğini, davalıya davacı şirket yetkilileri tarafından devam eden 2-3 ay içerisinde istenen konularda kotalarını dolduramadığının dile getirildiğini, bu durumun devamında iş akdinin sonlanacağı ifade edildiğinde davalının istifa ettiğini, davalının sonraki 10 ay boyunca iş aradığını ancak bulamadığını, kendi çabası ile reklam açmayı ve önemli detaylara bakmayı öğrenmek için çevrimiçi eğitimlere katıldığını, sosyal medya üzerinden … reklam ajansının dijital pazarlama uzmanı ilanına başvurarak işe girdiğini, davalının, davacı müşterileri ile görüşmediğini, bu müşterilerin yeni şirketle çalışmaya başlamaları için bir çaba sarf etmediğini, … reklam ajansında çalışırken Ekol Hastanesinin Facebook reklamlarını yönettiğini, davacı şirketin yöneticisi …’ın davalının Linkedin profilini görmesi üzerine bu davanın açıldığını, davacının davalı ile iş sözleşmesindeki 2 yıl boyunca aynı sektörde çalışamaz maddesinin davalının çalışma hürriyetine aykırı olduğunu, arz ve izah edilen nedenlerle ; usul açısından davanın görev yönünden reddine, haksız ve yersiz davanın esas yönü ile de reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:

Belirsiz süreli iş sözleşmesi : …, Tasarım, Bilişim, İletişim ve Reklam Hiz. San. Tic. A.Ş. ile … arasında 21/09/2018 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi imzalanmış olup, sözleşmenin 13/b maddesinde ” Çalışan, işverenin yanından ayrıldıktan sonra (iş sözleşmesinin işverence haklı nedenle feshi veya çalışan tarafından haksız olarak feshi hallerinde), fesih tarihinden itibaren 2 yıl boyunca, İşin mahiyeti itibariyle işverene zarar verme olasılığının söz konusu olduğu İzmir ve İstanbul illeri coğrafi sınırları içinde, işverence 3. maddede belirtilen iştigal konularından iştigal konusu Google ve Facebook.. vs. reklamcılığı olan kişi, kurum, ajans özel ve tüzel kişiliklerde, 3. dereceye kadar yakın hısım ve akrabalarının kurmuş olduğu veya kuracağı şahıs firmalarında ya da ortağı olduğu şirketlerde, iş-imalatı yapan başka bir işverenin yanında aynı konumda çalışmamayı veya aynı konuda kendisi bir iş kurmamayı, bayi, acente, distribütör, pazarlamacı, satıcı, dağıtıcı, üretici, şirket ortağı olmamayı kabul ve taahhüt etmektedir …” dendiği anlaşılmıştır.
Bilirkişi heyet raporu : E.Ü. Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Müh. Bölümü Öğretim Elemanı…., DEÜ. Hukuk Fakültesi AMYO Öğretim Üyesi Prof. Dr. … ve Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri İnsan Kaynakları Yönetimi İnsan Kaynakları Uzmanı … 07/01/2022 tarihli raporlarında; Davacı şirkette kullanıcılar için üç farklı kullanıcı profili yetkilendirilmesi bulunduğu ancak davalının bu profillerden hangisini kullandığı davacının davalının kullandığı kullanıcı adını çevrimdışı yaptığı ve bilgilerin üzerine yazması nedeniyle tespit edilemediği, Davalının davacı şirkette oluşturduğu notlar incelendiğinde birbirinden farklı 1277 şirket ile ilgili notlar oluşturduğu, davalının dava dışı … Reklam Tasarım ve Yazılım Anonim Şirketinde ve … Reklam Tasarım ve Yazılım Limited Şirketinde çalıştığı 5 şirket karşılaştırıldığında ortak bir şirket bulunmadığı, Davalının davacı işyerindeki yetkileri incelendiğinde davacı şirketin portföyündeki 1277 şirketin notlarına ulaşabildiği, bu notları değiştirebildiği, bu şirketlerin iletişim bilgileri, yetkili bilgileri, ödeme bilgileri şirket hakkında oluşturulan anketler ve şirketler hakkındaki diğer davalı şirket çalışanlarının almış olduğu notlara ulaşabildiği, Davalının dava dışı … Reklam Tasarım ve Yazılım Anonim Şirketinde ve … Reklam Tasarım ve Yazılım Limited Şirketinde gerçekleştirdiği işlemler incelendiğinde bu şirketin müşterileri için mevcut sosyal medya reklamlarının kontrolü, reklam bütçe oluşturma, kontrolü ve raporlaması, reklam kampanyası oluşturma ve hedefleri tal pazarlama raporunun düzenlenmesi, web sitesi içerik güncellemesi, Reklam performans ölçüm ve analizi, reklam şablonu hazırlama işlemleri gerçekleştirdiği, diğer olarak ifade edilen saatlerde ise ofis ile ilgili işlemler ve müşterilerin dışında yukarıdaki işlemlerin dışında işlemler gerçekleştirdiği, davalının davacı şirkette bulunduğu LCE: Satış Uzmanı, LCE: Satış Temsilcisi ve CR: Portföy yöneticisi pozisyonlarında çalıştığı ancak bu üç pozisyonda da yapılan görev değişiklerinin…….numaralı organizasyon şemasından anlaşılacağı üzere yatay bir ilerleme olup, terfi anlamına gelmediği, davalının çalıştığı dönemlerde yayında olan iş süreçlerine ait akış şemaları da incelendiğinde yapılan davalının gerçekleştirdiği işlemler ile veri tabanına ulaştıkları, görev tanımlarında ve süreç akış şemaları incelendiğinde davalının işlediği davacı şirkete ait tüm kayıtların ve bilgilerin herkese açık olduğu görülmekte ve görev tanımlarında yer alan “Müşteri/firma kartlarını eksiksiz oluşturmak, verileri güncel tutmak” dan herkesin veriye ulaştığı anlaşılıyor olsa da davacı şirkete ait EY.BG.PO.01 Bilgi Güvenliği Politikaları kitapçığında bu erişimin bilgi sahipleri adlı bölüm yöneticileri tarafından yetki onayı verildiği belirtildiği, bilgi güvenliği politikasını tanımladıkları kitapçıklarında bilgi sahipleri olarak adlandırılan bölüm yöneticilerinin bilgiye erişenlerin yetkilerini tespit ettikleri gerekirse sınırlama getirdikleri, davacı şirketin bünyesinde çalışan bütün personele, bilgi güvenliği politika ve süreçleri hakkında bilinçlendirme amaçlı bilgi güvenliği eğitimleri ve farkındalık programları uygulandığı, bu kayıtların kendilerine ait sistemde kayıt altına aldıkları ve toplamda yaklaşık 160 adet online sistem üzerinden eğitim tanımlandığı, bu teknik verilere göre, davalının davacı şirkette uzman bir konumda çalıştığı ve müşteri bilgilerine ulaşma imkanını sahip olduğu, dava dışı yeni işveren nezdinde bu müşteri çevresini hukuka aykırı olarak kullandığı yönünde bir veri bulunmadığı, fakat kullanma imkanını teorik olarak bulunduğu, bu gerekçeyle cezai şartın istenmesinin mümkün olup olmadığının taktirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu, Sayın Mahkemece cezai şartın istenmesinin mümkün olduğu kanaatine ulaşılması halinde, davalının davacı nezdinde sadece 6 ay çalışmış ve aylık ortalama 1.600’TL ücret almış olması; cezai şartın tutarının 150.000 TL olması; rekabet yasağının İzmir ve İstanbul gibi, bilişim sektörünün çok büyük bir kısmını oluşturan yerleri kapsaması; davalıya, rekabet yasağı anlaşması karşılığında herhangi bir karşılık ödenmemiş olması dikkate alınarak, taktir hakkı çerçevesinde Mahkemenin TBK 445 gereğince uygun bir sınırlama yapma imkanını bulunduğu, bunun doğrudan sayın Mahkemece kullanılabileceği, heyetimizin bu konuda bir kanaat açıklamasının hukuken mümkün olmadığı ” şeklinde mütalaada bulunmuşlardır.

Davacı tanığı … 08/06/2021 tarihli celsede; “Ben 2017 yılından bu yana davacı şirkette kalite yöneticisi olarak çalışıyorum. Biz internet üzerinden google ve sosyal medya reklamlarını internet üzerinden gerçekleştiriyoruz. Müşterilerimize google, instgram , facebook, twitter mecrasında reklam hizmeti sunuyoruz, davalı benim birimimde 6 ay kadar en son portföy yöneticisi olarak çalıştı. Portföy yöneticisi çalıştığımız müşterilerin reklam faaliyetlerini yürütür, portföy yöneticisi şirketimizin çalıştığı tüm firmaların bilgilerine ulaşabilme hakkına sahiptir. Şirketimizde reklam faaliyetlerine ilişkin tüm datalar her çalışana açıktır. Dolayısı ile reklamların içeriği konusunda davalının her türlü bilgiye ulaşabilme imkanı bulunmaktadır. Davacı işten istifa ederek ayrılmıştır. İstifa dilekçesini bana getirdi. Neden ayrılmak istediğini sorduğumda yalnızca ” artık burada yapamadığını” söyledi. Bizden ayrıldıktan sonra davalının aynı sektörde faaliyet gösteren ismini bilmediğim bir şirkette benzer bir görevle ve pozisyonla çalışmaya başladığını duydum. Benim bilgim dahilinde davalı bizim şirketten ayrıldıktan sonra bildiğim kadarıyla şirketimizin müşteri kaybı yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum. Ayrıca davalının şirketimizin kullandığı reklam içeriklerini yeni girdiği şirkette kullanıp kullanmadığını bilmiyorum, böyle bir şey duymadım, davalı işten ayrıldıktan sonra şirketimizle bağını kesen firmalar olmuştur ancak ben hangi firmalar olduğunu şu an hatırlayamıyorum ayrıca bu firmaların davalı …’ın bizden ayrılması nedeniyle davacı şirketle ilişiklerini kesip kesmediklerini, bu firmaların Gülşah’ın girdiği yeni şirketle çalışıp çalışmadıklarını bilmiyorum ” şeklinde beyanda bulunmuş, Davacı vekilinin isteği üzerine tanıktan sorulduğunda: “şirketimizde çalışanlara soft skill eğitimlerini ben veriyorum, bu eğitim şirketin iç işleri ve müşteri ilişkileri ile ilgilidir ayrıca çalışanlara ürün ve hizmet eğitimleri takım liderleri tarafından verilmektedir. Ürün hizmet eğitimleri içeriğinde google ve sosyal medya reklamlarının nasıl yapıldığı ve nasıl yönetildiği konularında eğitim verilmektedir. Davalı bu eğitimlerin tamamını almıştır, datalarımızın içeriğinde müşteri olan firmaların yetkililerinin isimleri, mail adresleri, faaliyet alanları, reklam beklentileri , reklam içeriklerine ilişkin müşterilerin yorumları ve istekleri , özel talepleri, müşterilere hazırladığımız reklamların içerikleri gibi her türlü detay yer almaktadır, davalının da bu datalara erişim imkanı ve izni bulunmaktaydı “şeklinde cevap vermiştir.
Davacı tanığı … 08/06/2021 tarihli celsede; ” ben davacı şirkette 2014 yılından bu yana değişik pozisyonlarda çalışıyorum. Şu an takım lideri ve portföy yöneticisi olarak görev yapmaktayım. Şirketimizin faaliyet alanı dijital reklam mecraları olup müşterilerimize sosyal medya ve google den reklam hazırlanması ve yönetilmesi hizmetini veriyoruz, davalı şirketimizde 2018 yılında çalışmaya başladı, 6-7 ay kadar çalışmıştır. Davalı en son benim ekibimde portföy yöneticisi olarak çalışmıştır. Davalının çalıştığımız müşterilerin tüm bilgilerine, müşterilere hazırladığımız reklam içeriklerine, müşterilerin reklamlarla ilgili yorumları ve özel isteklerine, hazırlanan reklamların sosyal medya üzerinden yönetilmesine ilişkin her türlü bilgiye erişim imkanı vardı, davalı portföy yöneticisi olarak kendisine atanan müşterinin teknik ekip tarafından sosyal medya reklamları hazırlandıktan sonra bu reklamların yönetimi ile ilgili her türlü işlemi, müşteri ile iletişim halinde olarak müşteri taleplerinin karşılanması, öneriler sunulması gibi konulardaki işleri yürütüyordu. Takım lideri olarak ben ürün ve hizmetle ilgili eğitimler veriyorum davalı da benden bu konuda eğitim almıştır. Şirket için toplu eğitimler de yapılmaktadır. Davalı bu eğitimlere de katılmıştır. Davalı kendi isteği ile işten ayrılmıştı. Davalı firmamızdan ayrıldıktan sonra bizim müşterilerimizden ayrılan olup olmadığını, davalının yeni çalıştığı firmaya bizim müşterilerimizden giden olup olmadığını bilmiyorum, davalının bizden ayrıldıktan sonra aynı alanda faaliyet gösteren başka bir firmada çalışmaya başladığını duydum. Yeni çalıştığı şirketteki görev tanımını bilmiyorum ” şeklinde beyanda bulunmuş, Davalı vekilinin sorusu üzerine tanıktan sorulduğunda; “davalı , davacı şirkette ilk olarak satış temsilcisi pozisyonu ile işe başlamıştı. Daha sonra portföy yöneticisi olmuştu, verilen eğitimlerin süresi kişiden kişiye değişmektedir. Ben halen eğitim almaya devam ediyorum, ekip lideri olarak ben ürün ve hizmet konusundaki eğitimlerimi 1 hafta – 10 gün gibi bir süreçte veriyorum ancak eğitimler bizde bir kez verilip bitmemektedir. Süreklilik arz etmektedir halen hem kurumsal hem bireysel eğitimler devam etmektedir, davalının kaç eğitime katıldığını şu an hatırlayamıyorum ” şeklinde cevap vermiş, Davacı vekilinin sorusu üzerine tanıktan sorulduğunda; ” şirkette çalışan tüm personel ürün, hizmet ve müşterilerle ilgili data bilgilerinin tamamına ulaşım ve erişim iznine sahiptir, davalı da aynı şekilde bu izne sahipti ” şeklinde cevap vermiştir.
Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Yargıtay 9. HD’nin………..esas, ………. 01.06.2021 tarihli emsal kararında;”…Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.” gerekçesi ile iş mahkemesinin görevine yapılmış olan temyiz itirazı reddedilmiştir.
Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davalarının görülme yerinin iş mahkemeleri olduğu, görev hususu, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerektiği ve görev hususunun dava şartı olduğu anlaşılmakla HMK.nun 115/2.maddesi uyarınca mahkememizin görevsizliğine ve davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İş Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK.nun 115/2.maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
Kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde, kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde gönderme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir İş Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK.nun 331/2.maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
ilişkin, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.
24/02/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır