Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/743 E. 2022/98 K. 11.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/743
KARAR NO : 2022/98

DAVA : Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/12/2020
KARAR TARİHİ : 11/02/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/02/2022
Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin Danimarka’da organik ve geri dönüştürülebilir malzemelerden üretilen iş kıyafetlerinin satışı faaliyetini yürüttüğünü, bu çerçevede belirlediği kıstaslarla çeşitli üreticilere prensip ve tasarım kıstaslarına uygun şekilde iş kıyafetlerini ürettirerek sonrasında bunların satışını gerçekleştirdiğini, taraflar arasındaki anlaşma ve davalı tarafından düzenlenen 01/04/2019 tarihli proforma fatura uyarınca davalının müvekkiline anlaşmaya varılan tasarımlara uygun şekilde iş kıyafetleri üretmeyi taahhüt ettiğini, bu kıyafetlerin tasarımlarının müvekkili tarafından 3. bir kişiye yaptırıldığını, bildikleri üzere bu kişinin aynı zamanda davalı şirketin ortağı olduğunu, ürünlerin bu tasarımlara uygun üretilmesi konusunda anlaşmaya varıldığını, ancak davalının ürettiği ve müvekkiline teslim ettiği ürünlerin ayıplı olduğunu, hakkaniyet gereği kabul edilmesinin beklenemeyeceğini, ayrıca toplam siparişe göre eksik miktarlarda teslimat yapıldığını, ayıpların ve miktara ilişkin eksikliklerin belirlenmesinin ardından müvekkilinin davalı ile iletişime geçtiğini ve bu konulara ilişkin bildirimlerini yaptığını, birden fazla defada çok sayıda ürün siparişinin olması ve ürünlerin farklı zamanlarda teslim edilmesi nedeniyle teslim edilen her parti ürün için bildirimlerin müvekkili tarafından davalıya ayrı ayrı yapıldığını, bu konuda bir çok görüşme ve yazışmanın gerçekleştiğini, davalının ayıplı ürünlerin bir kısmını kabul ederek iade aldığını ve yerine yenilerini üreterek müvekkiline teslim ettiğini, ancak teslim edilen yeni ürünlerin de bir kısmının ayıplı olduğunun belirlendiğini, müvekkilinin TBK’nın 475. maddesine dayanarak davalıya Kadıköy … Noterliği’nden gönderdiği 01/09/2020 tarihli ….. yevmiye numaralı ihtarname ile aradaki eser sözleşmesinden döndüğünü, davalıya daha önceden yapılan 217.997,40 Euro ödemenin yasal faiziyle birlikte iadesini ve ayrıca ayıplı ve eksik teslim edilen ürünler nedeniyle uğradığı 34.601 Euro tutarındaki zararı istediğini ancak davalının ihtarnameye cevap vermediği gibi herhangi bir ödeme yapmadığını, müvekkilinin bu ürünleri kullanamadığını, ayıplı ürünleri kabulü zorlanmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, arabuluculuk sürecinde anlaşmanın sağlanamadığını, davalının TBK’nın 470. maddesine aykırı davrandığını, ürünlerdeki ayıpların kabulünün mümkün olmadığını, bu ürünlerin ticari amaçla kullanılması ve yeniden satılmasının mümkün olamadığını belirterek uluslararası istinabe yoluyla hali hazırda Danimarka’da bulunan uyuşmazlık konusu ürünlere ilişkin ayıp ve sipariş miktarlarındaki eksikliğe yönelik bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, 217.997,40 Euro’nun yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, uğranılan 34.601 Euro zararın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; aradaki sözleşmenin eser sözleşmesi olduğunu, üretilen çeşitli nitelikteki işçi kıyafetlerinin tamamının mutabık kalınan tasarım, dizayn ve patronlara uygun olarak yapıldığını, öncesinde şahit numunelerin davalıya gönderildiğini, verilen onaydan sonra üretimin devamının yapılarak teslimatların gerçekleştirildiğini, kendilerine göre ilk defa tekstil sektöründe üretim işine giren davacının bir şekilde yanlış yönlendirildiğini, ürünlerin bu haliyle kabul edildiğini ve sadece ilk partide üretimin farklı olması nedeniyle yeniden üretim yaptırıldığını, sorunun tamamen giderildiğini, ikinci kez gönderilen malların davacı tarafından kabul edildiğini, hatta teşekkür edildiğini, seçimlik hakkını bu yönde kullanan davacı tarafından sözleşmenin feshinin artık istenemeyeceğini, tekstil üretiminde her zaman küçük üretim farklılıklarının olmasının işin tabiatı gereği olduğunu ve çok küçük rötuşlarla bu farklılıkların giderilmesi mümkün olduğundan sözleşmenin feshinin söz konusu olamayacağını, müvekkilinin işçi kıyafetleri konusunda üretim yaptığını, ihtisasının bu konu üzerinde yoğunlaştığını, taraflar arasında yazılı bir eser sözleşmesinin bulunmadığını, istek ve edimlerin telefon aracılığıyla kararlaştırıldığını, 01/04/2019 tarihli proforma faturada 3 parti erkek işçi ceketi (gri, siyah ve mavi), iki parti erkek işçi pantolonu, (mavi ve beyaz) iki parti kadın işçi pantolonu (mavi ve beyaz), 3 parti işçi erkek ceket pantolon kombini (mavi, beyaz ve gri) olmak üzere toplam 8225 parça üretimin 215.395 Euro olarak belirlendiğini, üretim aşamasında rakamlarda bazı değişikliklerin olduğunu, malların tesliminden önce sözleşme bedelinin % 30’unun avans olarak müvekkiline ödendiğini, kalan % 70 bedelin teslim ile birlikte müvekkiline ödenerek teslim edilen malların ayıplı olmadığı ve davacı tarafından kabul edildiği hususunun net bir şekilde ortaya çıktığını, en azından dilekçede sözü edilen derecede vahim hatalara sahip üretim partilerinde hapis hakkı olarak elde tutulması düşünülen bedelin dahi olmadığını, taraflar arasında 2019 yılının ilk yarısında başlayan görüşmeler sonucunda üretime başlandığını, 696 adet erkek ceketinin karşı tarafa gönderildiğini, sadece bu partide davacının iade isteğinin olduğunu ve bu istek doğrultusunda malların iade alınarak ve yeniden üretilerek davacıya gönderildiğini, bu yeni gönderilen parti için davacının müvekkiline teşekkür maili gönderdiğini, bundan sonrasındaki üretim partilerinin hiç birisinde ayıplı üretime ilişkin ihbar, uyarı ve değişim isteğinin gelmediğini, bunun en büyük karinesinin de ödemelerin tam ve eksiksiz olarak zamanında yapılması olduğunu, müvekkili yönünden sadece müvekkili şirketin yetkilisi tarafından yapılan ve okunan yazışmaların bağlayıcı olduğunu, her zaman üretilmesi mümkün olan elektronik içeriklerin kesin delil oluşturmayacağını, davacı şirket yetkilisinin 04/10/2019 tarihli mail ile müvekkili yetkililerine hitaben “ilk partideki siyah ceketlerin kalite kontrollerinin güzel sonuçlandığı, bu malları bu şekilde kabul ettikleri ve 700 ceketi daha bekledikleri” hususunun bildirildiğini, dava dilekçesinde ise bu mallarda ceplerin hizalanmadığı, düğmelerin hizalarının düzgün olmadığı, ceket kollarının kısa olduğu gibi hususların ileri sürüldüğünü, 23/10/2019 tarihli mailde ise “ikinci parti 1800 adet gri ceket ile ilgili olarak gri ceketlerin alındığı, açık bir gri ton iplik gördükleri, bunun güzel bir detay olabileceği ama kendilerini mutsuz ettiği, pantolonlardan farklı durduğu” hususunun ifade edildiğini, oysa müvekkiline sipariş edilen bu ceketin zaten taraflar arasında kararlaştırılmış tasarımlara göre sadece ceket olarak ürettirildiğini, davacının müvekkiline kendisinde olan pantolonlardan hiç söz etmediğini, bu pantolonlar ile ceket arasında kombin yapılacağını siparişlerinde söylemediğini, zaten bu parti malın da bedelinin müvekkiline ödendiğini, sadece iplikteki bir ton koyuluğun davacı tarafından önemsenmediğini ve parti parti mal üretimi ile siparişlerin devam ettiğini; 03/03/2020 tarihinde gönderilen mailde pantolonlar ile ilgili bir eleştiri yapıldığını, “pantolonların paçalarının farklı boyda olduğu” hususunun ileri sürüldüğünü, bu durumun mümkün olmadığını, bu parti için de ödemenin yapıldığını ve ürünün bu haliyle kabul edildiğini, 11/09/2019 tarihli mailde “tulumların numunelerinin geldiği, paçanın 5 cm kısa ve cep kapağının olmadığı” hususlarının belirtildiğini, bunların da eklenmesinin istendiğini, üretimin bu isteğe bağlı olarak gerçekleştirildiğini, 18/11/2019 tarihinde gelen mailde üretim tokasının ayarlanabilir olmasının istendiğini ve zaten gönderilen ürünün tokasının ayarlanabilir olduğunun müvekkili tarafından davacıya bildirildiğini, 03/03/2020 tarihinde davacının kurumsal instagram hesabına müvekkilinden aldığı ürünler ile kazandığı organik ürün ödülünü yine müvekkiline ürettirdiği dava konusu iş elbisesini personeline giydirerek kamuya duyurduğunu, taraflar arasındaki yazışmalar incelendiğinde davacının bir kez dahi sözleşmeden dönme ve bedel iadesinden söz etmediğinin görüleceğini, ürünlerin bu şekliyle davacı tarafından kabul edildiğini, artık sözleşmeden dönülemeyeceğini, davacının varlığını iddia ettiği ayıpların tamamının ilk bakışta olağan bir incelemeyle anlaşılabilecek ayıplar olduğunu, ileri sürülen kusurların tamamının ölçüler ve dikiş yerleri ile ilgili olduğunu, bu nedenle 03/09/2019 tarihinde başlayan teslimatların 03/03/2020 tarihinde son bulduğu dikkate alındığında ve ayıp ihbarlarının her parti malın tesliminden itibaren 2 gün içinde yapılması gerektiği dikkate alındığında usulüne uygun muayene ve tespit ile ayıp ihbarının olmadığının açık olduğunu, davacı tarafça yaptırılmış bir delil tespitinin bulunmadığını, tek dayanaklarının son teslimden yaklaşık 6 ay sonra gönderilen tek taraflı ihtar olduğunu, üretilen malların şahit numunelerinin tamamının müvekkilinde olması, dizayna dair çizim detayları ve patronların müvekkilinde olması, Danimarka’da hangi bilirkişiler tarafından ne şekilde inceleme yapılacağının taraflarınca bilinememesi, yetkili ve görevli mahkemenin mahkememiz olması, silahların eşitliği ilkesi gereğince her iki tarafın da keşif yerinde hazır bulunmasını teminen şayet esasa girilecek ise bilirkişi incelemesinin yerinde yapılması isteklerinin bulunduğunu, yurt dışında yapılacak incelemenin karar vermeye yeterli olmayacağını, ortada ayıplı bir ürün olmadığını, ilk parti malda seçilmiş hakkın kullanıldığını, davaya konu mallar davacı tarafından kabul edilmekle TBK’nın 477. maddesi gereğince müvekkilinin sorumluluktan kurtulduğunu, usulüne uygun bir ayıp ihbarının bulunmadığını, davanın haksız olduğunu belirterek, davanın reddine, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE ;
Dava; taraflar arasındaki eser sözleşmesi gereğince davalının yüklendiği işi eksik ve ayıplı yaptığı ileri sürülerek, sözleşmeden dönülmesi ve yapılan ödeme ile birlikte uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.

Davacı vekili 08/02/2022 tarihli dilekçesi ile; tarafların arasındaki uyuşmazlığın sona erdiğini, davanın konusuz kaldığını, bu kapsamda sulh protokolü düzenlendiğini belirterek davanın sulh yoluyla sona erdirilerek karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin vekaletnamesi incelendiğinde; davada sulh konusunda yetkisinin bulunduğu görülmüştür.
Davalı vekilinin 11/02/2021 havale tarihli dilekçesiyle; davacı taraf ile sulh olduklarını, sulh protokolü gereğince davanın karara bağlanmasını istemiştir.
6100 sayılı HMK’nın 315/1 Maddesinde “Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 315/1 maddesi gereğince sulh, davayı sonlandıran işlemlerden olup, hüküm kesinleşene kadar her zaman yapılabileceğinden ve sulh beyanı verildiği anda kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağından, tarafların davada sulh olmaları nedeniyle taraflar arasındaki uyuşmazlık sona erdiğinden ve dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına ilişkin aşağıda yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davacı tarafın sunduğu sulh protokolü gereğince taraflar arasındaki uyuşmazlık sona erdiğinden dava konusuz kaldığından bu konuda KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Tarafların vekalet ücreti ve yargılama giderleri talepleri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Harçlar Kanunu’nun 22. maddesine göre davadan sulh ön inceleme duruşmasından sonra gerçekleştiğinden, karar tarihindeki maktu ve karar ilam harcının 2/3’ü oranına isabet eden ve bu orana isabet edip alınması gereken harç ‭53,8‬0 TL olduğundan, peşin alınan 41.229,78 TL harçtan alınması gereken harcın düşülerek fazladan alınan ‭‭42.175,98‬ TL harcın karar kesinleştiğinde isteği halinde davacı tarafa iadesine,
4-Dava şartı arabuluculuk ücreti olan ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-13 maddesi uyarınca tarafların anlaşamamaları nedeniyle Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayarak artan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 11/02/2022

Başkan …
¸E-imza
Üye …
¸E-imza
Üye …
¸E-imza
Katip …
¸E-imza